DİN VE HAYAT

                       DİN     VE       HAYAT

         “Din hayatın hayatı,hem nuru hem esası. İhyayı dinle olur,şu milletin ihyası.”

         Din hayatın üstünde bir hayat ve onun ruhudur.

            İnsanlığın madden ve manen terakkisi din iledir. Dinsizlik terakkiye ve insanlığa manidir. Dinsizlik;dinin içine aldığı her şeye düşmandır.

            Din bizi geri bıraktı diyenlerin yüzleri kızarsın! Kızaracak bir yüze eğer sahib iseler? Beyinleri zonklasın,eğer beyinleri varsa?

            Bu saçmalıkta bulunan şahıs bir şey ortaya koydu da mı din ona mani oldu? Oysa olmayan kafasını dinin nizamından çıkarmış olduğundan;ilerleme şöyle dursun,insanlıkta tam bir gerileme içerisinde olduğunun bile idrak ve farkında olmamaktadır. Bumudur ilerleme?

            Batıyı örnek göstermektedirler. Her şeyden önce batı dinine sahiptir. Hayatın her kademesinde din yani kilise hakimdir. Kilisenin tasarrufunda,hakimiyetinde ve haberinin olmadığı bir basamak ve kademe yok gibidir. ki;muharref,değiştirilmiş batıl bir dine sahib oldukları halde böyle bir ilerleme olursa,hak bir dine,geri bıraktı diyenin şeytandan daha şeytan,ahmaktan daha ahmak olması iktiza eder.

            Ve bununda belgesi olarak son zamanlarda;batıda kiliseler göstermelik olup,İslamiyet hızla yayılmaktadır. İngiltere,İskoçya ve İrlanda’daki camilerin sayısı 600’ün üzerinde. Havralar ve kiliseler camiye çevrilmektedir.[1]

            Buda dine olan ihtiyacın önemini belgelemektedir.

            Ve kiliseye kayıtlı milyonlarca insanın gelirinden aidat olarak kesilmekte,fakat bununla beraber bazılarının dinden uzak yaşamaları nedeniyle sırf para ödememek için kendilerinin kayıtlarını sildirmeleri de bir hakikattır.

            İstatistik bilgiler doğrultusunda da görüldüğü üzere 1992 tarihli hesaplamalarda %-72’nin üzerinde bir dine mensub toplum mevcuttur. Bunca dinden uzaklaştırıcı amillere rağmen…

            O halde geri bırakan din değil,dinsizliktir. Din kötülüklere,sefâhet ve dalâletlere manidir. Onların yolunu kapamaktadır.

            Dini;dinsizlik olanların,yolu sefâhet ve dalâlet olanların yolunu kapamaktadır hak din İslamiyet… Dinsizlik ise;aklın ve ruhun muktezası olan iyilik,hidayet ve saadet yollarını tıkar ve kapar…

            -Reform,rönesans ve yenileşme din ve dinlerde değil;insanların fikirlerinde olur ve onların fikirleri için geçerlidir. Zamanın değişmesiyle,nesillerin farklılaşmasıyla fikirler de farklılık arz eder.

            Ancak dinlerde;ya nesh olur,ortadan kalkar. Hükmü geçersiz olur,silinir. Ya da;başka bir dinin gelmesi ile yeni hüküm ve esasların tesis edilmesiyle din hükmünü icra eder.

            Bundan dolayı ilahi ve semavi dinlerde reform;rönesans ve değişip yenileşme söz konusu değildir ve olamaz. Yani Allah için;önceden böyle biliyor idi,böyle hüküm göndermişti,şimdi bu hüküm öyle değil,böyle olacak diye bir durum söz konusu olamaz.

            Hz. Adem’den kıyamete kadar bir dinin gelmemesi ise;monotomluktan insanlığı kurtarmak ve tedrici bir eğitimden geçirmek içindir.

            Vücuttaki değişme gibi fikirlerde de değişme insanlar için geçerli olup;Vâcib-ul Vücud olan,değişmeyen Allah için fikir,düşünce ve bilgide de değişkenlik söz konusu değildir.Allah zatı itibariyle ezeli ve ebedi olduğu gibi,sıfatlarıyla da ezeli,hem de ebedidir.

            İslamiyet evrenseldir. Cihan-şümuldür. Kıyamete kadar,tüm insanlığı içine alır. Esas ve temelde olmayan farklılıkları,hak mezhebler ifa ve ifade ederler. Değişen zaman ve nesillerin ihtiyaçlarına,istidatlardaki farklı ihtiyaçlara mezhebler cevab verir. O hak mezheblerde netice itibarıyla Kur’an-dan alınmıştır. Böylece o meselelere de Kur’an cevap vermektedir.

            “İnsanın kemali,hakkı hak olduğu için,hayrı da onunla amel etmek için bilmesindedir. Yaratılışı itibarıyla nefsin özü;bu iki kemalden yoksundur. Onun bu mükemmellikleri elde etmesi,ancak şu beden vasıtasıyla mümkün olur.”[2]

 

                                                                                              MEHMET   ÖZÇELİK

                                                                                             

[1] Türkiye Gazetesi. 3-3-1999.

[2] Tefsir-i Kebir. Fahreddin-i Razi. Tercüme.(Heyet) 1 / 31.

Loading

No ResponsesOcak 1st, 2015