İRTİCASIZ ET KEBABI

İRTİCASIZ       ET       KEBABI

             (Bazı üst kesimlerin irticacı dükkanlardan,irticacı et kebapçılarından alış-veriş yapmayı engelleme yoluna gitme çalışmalarından dolayı bu yazı yazılmıştır. Bu senaryo gerçek hayat dan alınmıştır…

            -Öfff… kaç gündür açlıktan öleceğim. Bir türlü bir etli kebap yiyemedim. Gerçi et kebabı lokantası piyasa da çok da,,irticasızından pek yok.

            -Yaa beyim. Ne günlere kaldık..ne olacak benim halim? Bizim hanım 70 yaşında. Hep dışarıda yemek yediğimizden,bazen sabah kahvaltısını bile,evde biraz bir şeyler atıştırıp,bir-iki simitle geçiştirdikten sonra,öğlen yemeğini akşamla birlikte yurt dışında,Amerika’da falan yiyoruz.

            Ama gel gör ki;memleketimizde bir türlü irticasız bir kebab yiyemedik,gitti. Bu gidişle de pek bir şey yiyemeyeceğiz her halde…

            (Bu düşünce içerisinde dalgın dalgın yürürken,arkadaşı Ramiz’le karşılaşır. Kısa bir batı usulü selamsız kelamdan sonra, başlar onunla dertleşmeye…)

            Ooo Ramiz bey!İyi ki seninle karşılaştık. Sana çok önemli bir şeyden soracağım.

            Acaba,irticasız bir et kebabı lokantasının bulunduğu yer biliyor musun? Çünki kaç gündür dolana dolana ayaklarımda dolamıya çıktı,şişti. Ve her gezdiğim yerde;-Dolana ay dolana,dolana şiş dolana-yı söyler oldum.. Aaa canım nerdeyse açlıktan öleceğim,nerdeyse kaçıracağım haa. bir türlü irticasız bir et lokantası bulamadım ya huu.

            Hatta Ramiz bey! Şunu da söyleyeyim;bir yer iyi diye gittiğimde tam içeriye adımımı atacaktım ki,baktım kapının hemen üstünde irtica durmasın mı! Besmele mi ne? Öyle bişi işte,bir şeyler yazıyordu. Hani o Arabların kullandıkları yazıdan.

            Ben de bilmem ya!..Çünki bilirsem,ben de irticanın içine girmiş olurum. Onun için böyle şeylerle hiç ilgilenmem.

            Her ne ise.. İşte oraya girmeden çıktım..

            Şeyy. Ramiz bey,ne kadar ilginç değil mi?

            Arkadaşlar arasında bile birbirimize kızdığımız da ;irticacı lokantaya düşesin,emi,der olduk.

            Ayrıca bir et lokantası daha öğütlemişler,anımsatmışlardı! Oraya Amerikalılar,Ruslar ve Japonlar da geldiklerinde gidiyorlarmış. Elbette o dostlarımız oraya gidiyorlarsa,demek ki orası irticasızdır.

            Ne bileyim yavv. Ben de kalkıp o lokantaya gitmeyeyim mi! Kapısında irtica yoktu. Ama içeriye girdiğimde hafifçe burnuma irtica kokusu da gelmedi değil yani! Bilirsin ya,ben bu konularda çok hassasımdır.

            Neyse içeriye girmiş,oturmuştum. Merhaba,Mösyö,diye yaklaşan papyonlu, bıyıksız, tam olmasa da irticasız birine benziyordu. Gene de içim tam rahat değildi. Acaba gelecek olan kebap gerçekten tam irticasız mı idi? Gerçi o Amerikan ve rus yoldaşlarımız bana güven veriyordu,ancak tam da yeterli değildi. Başka konularda olmasa da bu konuda biz onlardan daha ileriyiz.

            Ben bu düşünceler içerisinde iken fazla dayanamadım. Karnımın sancısından çok,aklımın sancısı beni rahat bırakmadı. Kalktım et yapılan yere gittim. Bir de ne göreyim? Aman Allahım! Şey yani… Beni de zorla irticaya sokuyorlar bu adamlar. Töbe,tööbe.. Neyse bi kere ağzımdan çıktı

            Baktım,içeride yine o Arabların kullandıkları yazıdan olmasın mı? Altında da maşallah,gibi bir şeyler yazıyordu. Gerçi bunları ben bilmemde,babamda bir zamanlar irticacıymış,demek ki bana da biraz ondan bulaşmış.

            Tabiya,daha durur muyum orda. Hemen fırladığım gibi doğru nefesi dışarıda aldım. Havasızlıktan boğulsam bile havasını almadım. Hiç yer miyim! Yiyeyim ki,ondan sonra üç gün karın sancısı mı çekeyim!

            Hem nazar gibi bi şey değmesin diye yapacaksan,kocaman bir nal oraya tak. Hem benim gibide nallanmamış olur. Değil mi yani?

            Hem müslümanlıksa ,bende müslümanım! Hem bayramlarda-bazen kaçırsam, akşamdan biraz çok kaçırmış olmadan dolayı gitmediğim olsa da-bayramlarda namaza giderim. Hem de her haltı ,şeyy yani,kafayı da çekerim. Bizde müslümanız canım!

            Sen bakma,böylede müslümanlık mı olur,diyenlere!

            Hem benim babamın dedesi müftüymüş. Ondan başka mahallede kimse olmayınca,tüm mahalle onun yanına gelirlermiş. Hep oda gelenlere bişiler söylermiş. Ondan dolayı orada ona müftü derlermiş.

            Yav Ramiz bey! Bazen düşünüyorum da;irticasız bir yer bulmak için uzaya mı gitsem? Ama bu adamlar oraya da gelirler! Onların olmadığı yer yok ki. Bazen ölmeyi bile düşünüyorum! Ölümden de çok korkmuş olmama rağmen! Ancak oraya da geliyorlar. Toprağa koyarken bile,irticaca şeyler söylüyorlar. Bende şaşırdım kaldım. Oysa Mozarttan bir şeyler,İnek Şabanın filmindeki müzikten koysalar ya.

            Bunun çaresini sen bilir misin,diyeceğim;senin isminde bile irtica kokuyor. Ondan dolayı onunda pek faydası olmaz.

            Yav Ramiz bey! Bir şey daha söyliyeyim de,biliyorum seni çok beklettim,yordum. Ama neyliyeyim,çok dertliyim. Belki derdimi döktükçe rahatlarım diye. Her ne kadar irticasız kebap yiyememenin rahatsızlığı varsa da;

            İşte yine böyle bir gün,irticasız kebap bulurum düşüncesiyle,kalktım Amerika’ya gittim. Onların lokantalarından birine girdim. Baktım,pek irtica yok.kokusu da pek yoktu diyebilirim. Ama kardeşim,dünyada da huzur yok ki…

            Tam böyle oturmuş,kebap gibi bişiler beklerken,birde ne göreyim! Tahmin et bakalım?

            (Ramiz bey)-Dayın!

            Bilemedin. Amcan mı?

            Bilemedin. Hoca mı?

            Bilemedin. Oğlun mu?

            Hiç birini de bilemedin.

            Papaz dı,papaz. Şöyle siyah,kara çarşaf gibi bişiler başına ve üstüne geçirmiş,içeriye giriyordu.. Ne yapayım,birden şaşırdım işte.

            Hemen kalkıp çıkayım dedim. Fakat bu sefer Amerika’lılar hakkımızda yanlış düşünürler diye kalkmadım.

            O yemeği yiyene kadar öldüm dirildim,öldüm dirildim. Ve bir haftadır da,onun sancısını çekiyorum.

            He hee,oğlun dedin de,aklıma geldi. Bizim oğlan ,benim gibi olmasa da,gününü gün eden cinsten. Zaten haftada bir görüşürüz kendisiyle. Oda para almak için benim yanıma gelir.

            Son günlerde onda da bir değişiklik gördüm. Eve bir kaset getirmişti. Onu da arkadaşı vermiş. Bir çalınca,bende çanlar çalmaya başladı. Beynim zonk zonk etti.

Kasette-Vallah,vallah,diye bişeyler söyleniyordu.                                                Ramiz bey)-Allah,Allah,bu nasıl sevmek,olmasın..                                                                    -Evet,evet,öyle bir şey. Demek sana da bulaşmış.                                                                   Bizim oğlana iyi bir kızdım,azarladım. Bir daha evde böyle kaset görmiyeceğim,yoksa bir daha benden para –mara isteme!

Hatta kasedi kıracaktım,çocuklar elimi tuttu. Başkasının,geri götüreceğiz,dediler de bıraktım. Yoksa parçalayacaktım.

            Ne bu yahu.. Ben irticadan kaçıyorum,irtica benim peşime düşüyor. Sanki beni takip ediyor. Gene de bunun çaresi nedir,Ramiz bey,sen söyle?

Biraz sabırla içini çekip,tebessüm eden Ramiz bey söze başlar)

-Bu konuda yapılacak en güzel şey,anlaşma yoluna gitmektir. Ortak noktalarda birleşmek. Tavuk gibi münakaşa yapmak,karşıyı suçlu görmek,suçlamak amacıyla toprağı eşeleyip,toprağın diplerinde çıkabilecek bir taneye yapışmak olmamalı,görünen binlerce ortak noktalarda birleşerek barışmak,kucaklaşmak,anlaşmak ve anlayış göstermek olmalıdır.

                        Zira,seninde söylediğin gibi,hepimiz müslümanız. O halde münakaşa niye? Yüzde 99-u müslümanız,diyoruz da neden yüzde 99-da birleşip,anlaşmıyor,yüzde bir de taşkala ediyor,kavga çıkarıyoruz.

-Onlar çıkarıyor,Ramiz bey.

-Oysa hepimizin Rabbi bir..Peygamberi bir..Kitabı bir..Dini bir..Kıblesi bir..İnancı bir..İbadeti bir..Memleketi,vatanı bir..Tarihi-kültürü-vs-bir.bir yüzlerce,binlerce birlik noktalarımız mevcut.

Birbirimizi,belki buna da irtica diyeceksin amma-cürmü meşhud- yani suçlu koltuğuna oturtup,başlangıçta suçlu olarak değerlendirince,sorgulamalarda hep o yönde olacaktır.

-İmkanatı vukuat yerinde değerlendirip,yapabilir hesabıyla yapmış gibi cezalandırmaya gidecek,haksızlığa da kapı açmış olacağız.

Sözün özü;Hürmet,Merhamet,Şefkat,Emniyet,Hak ve Adalet çerçevesi içerisinde hareket etmeliyiz.

Hay ağzına sağlık Ramiz bey,aslında ben de öyle düşünüyordum. Keşke herkes senin gibi düşünse?

_Aslında çoğunluk doğruyu düşünmekte,ancak yanlış yoldan gitmektedir. Oysa doğru hedefe yanlış yoldan varılmaz.

Hadi eyvallah.

Eyvallah….

                                                                                                          19-6-1997

                                                                                              MEHMET     ÖZÇELİK

Loading

No ResponsesOcak 1st, 2015