DİL ÜZERİNE

– DİL ÜZERİNE –

Kaderi ilahi dönen dünya çarkının adeta değişmez bir dünya kanunu olarak devamlı çalkalamaktadır. Durultmak için çalkalamaktadır. Üçüncü asırda da Hikmetle çalkalayan Cenâb-ı Hak,müslümanların içerisine giren gayrı müslimlerin müslüman olmalarıyla beraber getirdikleri yanlış adet ve inanışları,müslümanların bir yangın var gibi, İslâmi değerlerin yanma telaşı ve korkusuyla İslâmi meseleleri sahiplenmeleri ve bu amaçla bir kısmı Âyet ve Hadislerin muhafaza ve yorumlarına çalıştılar. Diğer bir kısmı da fıkıh ve kelam ilmi gibi ilimlerin ortaya çıkmasına çalışarak,islâmi alanda bir çok eserler verilmiştir.

Böylece eser vermede ve usul yönünden islâmi ilimlerin belli bir ölçüde rayına oturtulması bu gayret ve çabanın neticesinde olmuştur. Kader kamçılamıştır. Bu gün de çeşitli alanlar da kavga ile çalkalanırken,kültür alanında da bu kavga kendini göstermekte, adeta o gürültünün altından geçiştirilmeye çalışılmaktadır. Tıpkı saman altında su yürütmek gibi.

Kasıtlı yürütülen kavgalar ile bir yandan dil,anlaşılmıyan,her kes tarafından farklı farklı yorumlanan,böylece de kavgaya neden olan kavramlar,siyasi terimler,suçlamalar her biri ile toplum kargaşa içerisine toplu olarak sürülmektedir. Sonuçta;birbirini anlamıyan,zamanla anlamaya çalışmayan fertlerin doğmasına neden olacaktır.-Bizim zamanımızda böyle değildi!—Ben böyle anlamıyorum.- Pek anlamadım.-Anlaşılmıyor.- gibi anlaşmayı değil anlaşamamayı oluşturacak oluşumun zemini kendiliğinden hazırlanmış oluyordu. Çünki artık biz,biz değildik. Bir İngiliz gibi hareket ediyor,bir Fransız gibi yaşıyor,bir Rus gibi düşünüyor,bir Alman gibi yatıp kalkıyor,bir Amerikanlı olmaya çalışıyoruz. Her şey oluyor,bir kendimiz olan benliğimizi bulamıyoruz.

Biz kendimizi bu değişmelerde hayrette bırakmakla kalmıyor,bizi bu değişime kısa zamandaki dönüşümle de hayrette bırakıyoruz. Kendisini anlatamıyan,başkasını anlamıyan toplumlar bir şeylerini değil,çok şeylerini de beraber kaybetmiş oluyorlar. Başkaları gibi konuşanlar,başkaları gibi de inanır ve yaşarlar. Ve zamanla bu yanlışlıklar bir adet halini alır,nesiller boyu devam eder ve ettirilir.

Temsillendirecek olursak; Tıpkı başlangıçta müşriklerin kâbeyi çıplak olarak tavaf etmeleri zamanla bu adetleri ibadet halini almasıyla kâbeyi çıplak olarak bir yandan tavaf ederken,diğer yandan da ıslık çalıp,ellerini çırpmak suretiyle ibadet yapmaları gibi…

Zamanımızda da bunun sefâheti yaşamak suretiyle sıkılmak şöyle dursun,sıkılanlardan sıkılmaları ve bu durumdan zevk almaları kötü adetlerin ibadet yerine kaim olmasından kaynaklanmaktadır.[1]

Dildeki önemsememezlik ve devamda da aynı sıkıntı baş gösterecektir. Bizdeki geniş kavramlar bizleri kucakladığı gibi başkalarını da kucaklayabilecek bir seviyeye sahiptir. Batının kendi dil kavramları ancak kendilerini kavramakta,başkasına darlığından yer bırakmamaktadır.

Bizdeki aydın olmanın kötü örneği; Dilde de kendisini göstermiş, kendimize aid olan şeyleri terk ile,batıya âid olanları celbetmişiz. Bozulma safha safha gelişmiş. Dilde, Dinde, yaşayış da değişmeler,dönüşmeler peş peşe birbirini takip etmiştir. Dildeki bu farklılık düşünceye yansıyınca toplumla çatışan yeni bir zümreyi ortaya çıkarmış oldu.

Bir yandan anlatılamıyor,diğer yandan anlaşılamıyor. Aydınımız bir yandan dilini zenginleştirdiğini ifade ederken,diğer taraftan keyfiyet ve kaliteden uzaklaşmış oluyordu. Dil, Din,Yaşayış kaybı birbirini takib eder. Toplumun kaybının göstergesi de budur.

19-06-1999 MEHMET ÖZÇELİK

[1] Bkn. Enfal. 35.

Loading

No ResponsesOcak 2nd, 2015