GERÇEK İNSANA DOĞRU

GERÇEK İNSANA DOĞRU

Teknoloji;madde de mükemmeli yakalamaktır. Din ve esasları ise;mana da ve insanlık da zirveye ulaşmaktır. Yani insan,Sultanın mücevheratını yüklenen gemideki kaptan gibidir. Cevher yüklü bir varlık. Kendisine aid ise,bin de birdir. Ve burada kısa bir dönemde bir uygulama yapmakta,ebedi alemde ebedi seyrederek,seyrettirilmektedir.

Fatiha Kur’an-a,insan kâinata,namaz da hasenata fihristedir.

İyilikler ya kalb ile veya kalıb ile veyahut da mal ile olur.

Bir hicret ve göç içerisinde bulunan şu insan;yokluktan silsile halinde varlığa,yani sonsuza doğru hicrete maruz kalmıştır.

Kendisine verilen sayısız vücut nimetlerine şükürde bulunmak[1],ona vacibtir.

Kalb,[2] ona bir arş,isimlerine bir tecelligâhtır.

Şu beton asrının betonlaşması,madde de boğulmuş insan,bilmelidir ki;madde asıl değil,ezeli değildir.[3] İnsan ve insanlıktır ebedi olan ve de sürecek olan…

Nice kavimler,Karun ve Fir’avn gibiler unutulmadı mı? Unutulmaya terk edilmedi mi?

İşte Ad kavmi. Helak olub,kum yığınları altında bir yere mahkum olmadı mı?[4]

Hürriyeti madde de arayan bu insanlar,neticede bir avuç toprağın mahkumu oldular.

İnsanın gerçek Şeb-i Ârusu; madde de buluşması,onunla evlenmesi ve eğlenmesi değildir.

Asıl gerçek gerdek gecesi;ruhun –maddenin esiri olmayıp,tam serbest olarak hürriyetine,hakiki mahbubuna kavuştuğu gece anıdır. Daha doğrusu,onun gündüzü,aydınlığı,gözü aydın olduğu an ve zamandır.

Zira 60 senelik bir ömürde yiyeceği şeyler mahdud olan insan;[5] O’nu bulsa her şeyi bulmuş,huzurla dolmuş olur.

İnsanların içinde bir Efendimizin oluşu ve onun bulunuşu;Nitekim Hadis-i Kudsi de Meâlen;” O’nu yaratmasaydım,seni ve evladını yaratmazdım.”[6]

İnsanlığı temsilen,insanlığın kurtarılması için, o aranılıyordu. Ve bulundu da…

İnsanlığa O’nunla ulaşıldı. Onun sohbetinde bulunanlar sahabe oldu. Sahabenin ders halkasında olanlar, Tabiin,Tabiine tabi olanlar da tebe-i tabiin oldular.

Sahabe olmayan Üveys ise;[7] Peygamber ile Sahabe arasında Berzah oluşturdu.

Asırlardan asr-ı Saadete ulaşan ve ulaştıran bir köprü oldu.

Acaba Üveys göremedi mi? Yoksa görmedi mi? Neden bir noktadan ,öbür bir noktaya geçip de aramadı? Yoksa görüp de bulmaktan mı korkuyordu? Sanki o;mahbubu olan o zatın ma’ruf-u meçhul olan aşkıyla yanmak,kavrulmak için görmüyor,ilahi tecellinin bir tezahürü olarak ona gördürülmüyordu…

Bir yandan ülfet,ünsiyet ve görmüşlük ve unutma korkusu,diğer yandan görübte hicranın,ayrılmanın onu bırakıb da geriye dönmenin çekilmez ızdırabı..ölüm gibi…

Vuslat,arkasından firak ve hicran ateşi…

Bir müddet kavuşmanın aydınlığından sonra,ayrılmayla üzerine çöken karanlığın acısı..

O devamlı aramak,onu hafızasından ayırmamak istiyordu. Bedenin ruhtan ayrılmayışı gibi…

Hz. Rasulullahın vefatından sonra Hz. Fatıma (R.A,h.) bu ayrılık ateşini şöyle ifade ediyordu.” Semanın ufukları karardı,güneş de dürülüb yas tutmuş gibi nurunu kaybetti. Gece ile gündüz birbirinden ayırt edilmez bir halde koyu ve zifiri karanlıkların girdabına gömüldü.

Allah sevgilisinin vefatından sonra yer kürenin bu acı ayrılığa üzülmekten dolayı varlık alemindeki yeri bir kum yığını halini aldı. Bu sebebten yer yüzünde sarsıntılar ve çarpıntılar çoğaldı.

Varsın dünyanın doğusunda ve batısında senin vefatını işiten bütün varlıklar ağlasın”

Varsın Mudar ile Yemen kabileleri başlarına topraklar saçsın. ( Neye yarar ki?) ( Ben) Senin ayrılığına üzülmekten yüzüme göz yaşları resimler yaparak geceliyorum. Gönlümde ise kocaman (Ve devasız) yaralar hüküm sürmekte,canım yanmakta,ruhum sızlamaktadır.

Sabır esasen her yerde güzel bir şeydir. Fakat senin ayrılığına dayanmak güzel olmak şöyle dursun,pek ayıptır üstelik.

Benim üzüntüm,ağlayıb sızlamam ayıplanmaz.

Eğer ayıplayan bulunursa,gözümden akan ve coşup taşan yaşların durmayıp çoğalması,o ayıplamaya bir cevap teşkil edecek ve ölünceye dek,bir an durmadan akıp gidecektir. ( Ben öyle bir hicran arkına düştüm ki,artık bu hicran gecesinin bir gündüzü de yoktur. “

Ve Hz. Fatıma Rasulullahın kabrinden bir tutam toprak alıp şöyle dedi:” Hz. Ahmedin toprağını koklıyan,zaman boyunca misk kokusu almasa ne gam!.. Benim üzerime öyle bir musibet çöktü ki;eğer gündüzlerin üzerine çökseydi gece olurdu.”

İnsanlığını kazananlar,hayatlarını da kazandılar.

Hayatını harcayanlar,harcandılar.

Karşılığını da aldılar. Ve dediler;Harcandık.

Cehenneme kazan aldık. Çünki;

Onu kazandık.

Cehennemi kazan,kazandığımız kazan.

Kazanı istersek,istediğimizi kazanırız.

Gerçekte kayıbı,kayıbları kazanırız.

Çünki;kayıbdayız..kayıbız.

Kay ( Kusmuk)-lı ve ayıblıyız….

Gerçek insan;insanlığını,insaniyetini bilen insandır. İnsanlık ise,imanla olur. İmanda marifetle elde edilir. Marifete ilimle ulaşılır. İlim,malumatların birikiminden hasıl olur. İlim gayretle gelişir. Bu gayret amelle,çalışma ve çalışmanın devamı ile daim olur. Bu ise lüzumsuzları bırakıp,günahlardan kaçınmak,meşru bir daire içerisinde kalmak,kısaca Takva ile gerçekleşir.

Takva,ihlasla ayak da durur.

İhlas,her şeyde ve her yerde O’nun rızasını aramak,O’nun rızasına uygun hareketlerde bulunmaktan ibarettir.

İnsan bazen bir kelime ile yükselirken,bazen de bir kelime ile alçalır.

Zira her bir kelime,cümle,konu veya bir kitap,insan için bir anahtardır. Onunla çok hazineleri açabildiği gibi,çoklarını kapatabilirde…

Evet. Bazılarında insanlar kendilerini bulur,duygularını açarken,bazısının hayatları açık kapıları kapar. Tıpkı kendisini kapattığı gibi…

İşte küfür ve inkar,gaflet ve dalalet ve de günahlar bu kabildendir.

Bazen bir hece,hayatının gündüzünü geceye kalbeder.

Gül ile göl-ü birbirine karıştırır.

Bir nokta sükut ile gözü kör eder.

Korlar kör olur.

Sukutu sükut ile karşılar.

Ve her şey bir şeyle başlayıp,son bir şeyle biter.

Ya biter tükenir veya biter yeşerir.

İman ve tabileri yeşerme,küfür ve tabileri bitmedir.

Değerlerini ve parasını kumara verenler,ekseriya hayatını kumara veren insanlardır.

Hayatın kıymetsiz olduğu yerde paranın kıymeti yoktur. Ne kıymeti olabilir?..

Tarih de ve tarih kitaplarında kalmamalı insanlık ve insanlığa götüren yollar. İnsanları düşündürecek,onların imdadına koşacak,mağdurların koşamadığı o insanlara koşacak,en azından gelecek nesillere anlatabilecek,gösterib bölümler sunabilecek insanlara ve insanlığa ihtiyacımız vardır.

Toprağa gömülen üstü örtülü hayırseverler toprağı silkeliyor,kendilerini göstererek hayırlara vesile oluyorlardı.

Aman Allahım! Ne insanlar varmış!Mezarda iki çocuğuyla yatanlar,yıllarca hayat ile ölüm arasında yaşayanlar,hasta,aç,bâ-ilaç,evsiz-barksız,sayısız insanlar..bunlar da insanlar..onları görenler de…

Üstümüzdeki insanları gördüğümüz kadar,altımızdaki insanlardan da haberdar olmalıyız.

Her insan en az bir kere dünyanın bitmiş olduğunu söyler. Ancak sebebli-sebebsiz insanların görülen varlığı,dünyanın bitmediğini,o çiviyle dahi olsa ayakta durduğunu gösterir.

-İnsanlığı ele al,adamlığı elden bırakma.

-Adam gibi olma,adam ol.

-İnsan gibi olsan bile,adam ol.

-İnsanlığı al,adamlığı ol.

-İnsan alma,adam al.

-Her insan adam değildir,ama her adam insandır.

-İnsanlık satırda,adamlık sadırdadır.

-İnsanlık alıp vermeyle bellidir,adamlık olmayla.

-İnsan ol,adam kal.

-İnsanlık için ölmek,adamlıktır.

-İnsan olma bir aşama ise,adam olma onu yaşamadır.

-İnsanlık ve adamlık ayrılmaz iki denklik.

-İnsanlık denklemine,adamlık eklem.

-İnsan bulunur,adam olunur.

-İnsanlar bulunur,adamlar aranır.

-İnsanlar ölür ve unutulurken,adamlar feda-i olur,kahraman kalır.

-Uğrunda ölünen adam,olunan adam.

-Adam,adam gibi adam,adam işte. Savunan adam,savunulan adam,savrulan adam,sorulan adam,soran adam,sorgulanan adam,satılan adam,sıkılan adam,adını gölgeleyen adam. Aynen adam,adam gibi adam. Adam bozuntusu,insan kırpıntısı adam,unutulan adam…

2-8-2000

MEHMET ÖZÇELİK

[1] Bkn.Muhtasar İbni Kesir. (Arapça) İmam-ul Celil hafız Imad-ud Din Ebi-l Fida İsmail bin Kesir. Dımeşgi.H.V.774. 3 / 641.

[2] Age. 3 / 615.

[3] Bkn. Zafer derg.Mart.Mayıs,Haziran,Ağustos /1988.

[4] Bkn.Agd.Temmuz,1992. Sh.4.

[5] Bkn.agd.Haziran.1992.Sh.21.

[6] Bkn.Hirevi,Muinüddin M. Emin,Mearücün Nübüvve, 133, ve Risale-i Nurun Kudsi Kaynakları. A. Badıllı. Sh.306-308.

[7] Bkn. Emirdağ Lahikası. B.S.Nursi. 1 / 61.

Loading

No ResponsesOcak 2nd, 2015