HAMD VE ŞÜKÜR

HAMD VE ŞÜKÜR

Hamd ifadesi;şükür,senâ,tahiyyat ifadelerinden daha kapsamlıdır.Ezelden ebede kadar,olmuş,olmakta ve olacak olan her türlü nimetleri ve verilenleri kapsayarak yapılan bir övgüdür.
Şükürle olan farkı konusunda;İmam-ı Rabbani hamd şükürden daha kıymetlidir, der.
Hamd ederken,sevgilinin hüsnü cemali yani kendisi göz önündedir. Zat, sıfat, nimet ve elem gibi her şeyiyle göz önündedir.
*Mevlana her nimet için elhamdulillah,nimetin bolluğu için eş-şükrü lillah,der.
*Hazreti Cüneyd altı yaşında. Caminin kapısında oturuyor oynayan arkadaşlarının elbiselerini tutarken, kabirdekilerle konuşuyor. Geliyor bir zat, selamün aleyküm, aleyküm selam. “Söyle bakalım evlat şükür nedir?” Şöyle bir dönüyor, bakıyor sorana, “Şükür Allahın verdiğiyle ona isyan etmemektir” diyor.
*Meşhur bir beyit vardır:
İzâ dâkat bike’d-dünya,
Tefekker fi elem neşrah,
Fe usrün beyne yusreyni,
İzâ fekkertehû tefrah.
Eğer dünyalık bir sıkıntıya düşersen
Elem neşrah leke suresini düşün:
Zorluk iki genişlik arasındadır.
Böyle düşünürsen ferahlarsın.
*Şükür;insana bir lütuf olarak verilmiştir.
Sabır ise,sadece verilmemesi değil,gerekirse verilenin de alınmasıdır.Maas-sabirin zikri.
Biri artı kutup,diğeri eksi kutup.
Böyle bir tercih önüme gelseydi,şükrü seçerdim.
Süleyman peygamber de bunu seçti.Eyyüb sabrı seçti.
Olmakta ölmekte sabırdan geçer.Soğan ateşte pişmezse tatlanmaz.hamdım-piştim-yandım.
Süleyman Peygamber-de:” Ey Rabbim! Beni, gerek bana gerekse ana-babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya muvaffak kıl. Rahmetinle, beni iyi kulların arasına kat.”
*Salebe’ye Efendimiz her seferinde öyle demiyor muydu?
‘Şükredebildiğin az mal,şükrünü eda edemediğin çok maldan daha hayırlıdır.’
Âyette:-‘ “Hatırlayın ki Rabbiniz size: Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir! diye bildirmişti.”
‘O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah’ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür!’

Rahman suresinde Cenâb-ı Hak bütün nimetlerini saymakta ve bunları insanlara hatırlatarak,şükre davet edip nankörlükten kaçmayı haber vermektedir.
‘Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?’
Yalanlamanın mümkün olmadığını ve olamayacağını tasdik ettirmektedir.
Hz.Musa döneminde yaşamış olan Karun bu nankörlüğü gösterip,fakir iken zengin kılınmasını kendi ilmine bağlamış,Allah tarafından kendisi ve yurdu yerin dibine batırılmış oldu.
*Kur’an-ı Kerim-e giriş hamd ile başlayıp,ondan sonraki ana kapıdan giriş şifre ile sürmektedir.
Var oluşun amacı hamd etmektir.İnsan bir şükür fabrikası olarak ve olmak üzere yaratılmıştır.
*Hamd aynı zamanda bütün organların şükrünü de ihtiva etmektedir.
Bir insan dese;Allah bana ne verdi ki?
Sormak lazım;Allah sana ne vermedi ki?
Memnun değilsen,seninle takas yapacak bir çok mahluk sırada beklemektedir!
Hamd,ebediyyen verilecek nimetleri de kapsamaktadır.
Yakınlarımızın ve diğer insanların istifadeleri de hamdimizi gerektirmektedir.
Allahın Hakim ismi gereği olarak her şeyi hikmetle ve faydalı bir şekilde yaratması hamd etmeyi gerektirmektedir.
Rahman ve Rezzak ismiyle varlıkları rızıklandırması hamdi gerektirir.
Rahim ismiyle varlıklara merhamet etmesi ve annelere bu şefkati,mahlukata bu merhameti vermesi hamd etmeyi gerektirir.
Eğer bir anlık annelerin şefkatinin olmadığını düşünecek olursak,evlatları onların kucağında yenilmeyi bekleyen bir canavara dönüşeceklerdi.
*Her insan dünyaya kendi penceresinden bakar.Penceresinin rengine göre alemi de öyle görür.
Alemde her şey Allah’a hamd etmektedir.
İşte sahip olduğumuz bu imandan dolayı,İslamdan dolayı,Kur’an-dan dolayı, Peygamber efendimizden dolayı sonsuz hamd etsek,elbette yeridir.
İşte sadece peygamber efendimizin gönderilmemiş olduğunu düşünecek olursak, insanlık cehalet asrını devam ettirecek,tam bir vahşeti yaşayacak idi.
Bir ayda evimize gelen elektrik faturasından dolayı şikayetçi olmayan yoktur.Ve tıpış tıpışta ödemekteyiz.
Allah aşkına hem bizi aydınlatan ve ışıklandıran güneşin doğmasından dolayı kaç kere –El-hamdulillah-dedik?
Bediüzzaman bu konuda:” Hamdin en meşhur manası, sıfat-ı kemaliyeyi izhar etmektir. Şöyle ki:
Cenab-ı Hak, insanı, kainata cami bir nüsha ve on sekiz bin alemi havi şu büyük alemin kitabına bir fihrist olarak yaratmıştır. Ve Esma-i Hüsnadan herbirisinin tecelligahı olan herbir alemden bir örnek, bir nümune, insanın cevherinde vedia bırakmıştır.
Eğer insan, maddi ve manevi herbir uzvunu Allah’ın emrettiği yere sarf etmekle hamdin şubelerinden olan şükr-ü örfiyi ifa ve şeriate imtisal ederse, insanın cevherinde vedia bırakılan o örneklerin herbirisi, kendi alemine bir pencere olur. İnsan, o pencereden, o aleme bakar ve o aleme tecelli eden sıfatla o alemden tezahür eden isme bir mir’at ve bir ayna olur. O vakit insan, ruhuyla, cismiyle alem-i şehadet ve alem-i gayba bir hülasa olur ve her iki aleme tecelli eden, insana da tecelli eder. İşte bu cihetle, insan, sıfat-ı kemaliye-i İlahiyeye hem mazhar olur, hem muzhir olur.”
MEHMET ÖZÇELİK
22-02-2011

Loading

No ResponsesOcak 3rd, 2015