MÂNA-İ İSMİ VE HARFİ BAKIŞ

MÂNA-İ İSMİ VE HARFİ BAKIŞ

İmam-ı Mübin;İlim,proje,kanundur.Kitab-ı mübin ise;meyve,dal,budak,geometrik şekillerdir.İkisi de levhi mahfuzda bulunur.

Her şey başta bir irade ve kudretle vücuda çıkmıştır.

İrade diler,kudret vücuda çıkarır.

Tıpkı bakışlarımız ve düşüncelerimiz ile bilgisayar veya elektronik şeyleri çalıştırdığımız gibi,Allah da irade ettiğini Ol emriyle sonsuza dek var etmekte,varlığı gerçekleştirmektedir.

-Bilinçli bir resme sorulsa ki,seni nasıl yapayım,nasıl olmak istersin?vs

Böyle mi daha mantıklı olur yoksa işi ressama mı bırakmak daha uygun olur?

Elbette ressam bütün alternatifleri,resmin düşünemediklerini de düşünerek yapar.

Ve hangi parçayı nereye koyalım,diye danışılsa ne kadar isabetli cevap verecektir?

Allah da ezeli olan ilim ve tüm sıfatlarını devreye koyarak var eder.

-Allahın zatının ezeliyeti gibi,sıfatlarının mukteziyatında ve muktezalarında ebediyeti söz konusudur.

Cennetteki ebediyet ve değişiklik,kudretin tecellisindeki sürekliliktendir.

-İnsan olsun diğer varlıklar olsun,hakikatta hiçbir zaman için ölmemektedirler.Ya mekan değiştirmişlerdir.Ya da uygun bir rahim bulduklarında dirilişe geçmektedirler.

Zira mutlak manada adem yani yokluk yoktur.

Zira Allahın varlığının dışı yoktur ki,varlıklar onun dışına çıkıpta kaybolsun veya yok olsun!

Mutlak bir ilmi ilahi vardır.

Her şey O’nun ilmi dahilindedir.

*Hakikatta yokluk yoktur.

Yokluktaki varlık.

Yok yok ise,var olur.Eksi çarpı eksi,artı eder.

Karanlığın vücudu,vücudun karanlığıdır.

Karanlığın özel bir vücudu yoktur,onun bilinmesi veya varlığı!,aydınlığın gitmesi ile ortaya çıkar.

Varlığın ve vücudun varlığı hakikattır.

Fenadan bekaya geçen alem,fenadan da bekaya geçmektedir.

-Dünyada Kemal ve Cemal,noksan ve çirkinlikle,ahirette kemal,kemale olan seyir ile kemal bulur,kemale erer.(Hz. Mevlana)

-Herşey isbat.ı vücud içindir.hayat bir resmi geçittir

-Allahın isimleri ve isimlerindeki zıtlıklar.Muhyi-mümit,mühdi-mudil,cemal-celal,vs

Bu mananın tecelli ve zuhuru içindir ki;

Allah en büyük yatırımını insana yapmıştır.

Bu amaçla onu aleme küçük bir numune kılmıştır.

Donattığı o insanın,don atmasını,donmasını ve sönmesini istememektedir.

Halık-ı Kerim, kendi mülkünü senden satın alıyor; Cennet gibi büyük bir fiyat veriyor. Hem o mülkü senin için güzelce muhafaza ediyor, kıymetini yükselttiriyor. Yine sana hem baki hem mükemmel bir surette verecektir.

-Her şey O’ndan yine O’na gider.

Tıpkı suyun mecrasından yine mecrasına yani kaynağına dönüşü gibi…

Her şey O’nda odaklanmış ve O’na odaklanmış.

Aksi takdirde bunu inkâr etmekle,Küfürden daha büyük bir günah,cehennemden daha büyük bir azab yoktur.

-3 watlık yanan bir lamba,ölü ampulden evlâdır.Günahkâr mümin,dürüst kâfirden üstündür.

-Tecelliye mazhar olmayanın,rüyete mazhariyeti de yoktur.

Kelâma mazhar olmayan,kemâle eremez.

Kelâma muhatab olan,selâma erer.

-Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim
Gaflet ile görmez kuyuyu reh-güzerinde- Ziya Paşa.

(Birçok acemi müneccim gökte yıldız ararken gaflete dalarak yollarındaki kuyuyu görmezler.)

*Aklın olmaması,kişinin kendisini kaybetmesidir.

Kalbin olmaması,insanlığın kaybıdır.

Vicdanın kaybı,mahlukatın kaybıdır.

*********************

Kara-Deniz-Havadaki kentrilyonca canlı varlık –mesela karınca ve arı gibi- sevgiye,kızgınlığa,iştaha,açlık ve tokluğa,doğum,ölüm ve yaşamın tüm şartlarına,diğerleriyle bağlantı kurma gibi sayısız duygu ve özelliklere sahiptir.

Bunları teker teker düşündükçe,ölenlerin arkasından yeni doğanlarında aynen,hiç değişmeden aynı donanımlarla donatılmış olduklarını düşündükçe,Allahın bu sonsuz kudreti karşısında Allahu Ekber dememek mümkün değildir.

Havsalayı zorlayan bu durum,ilahi gücü,devam eden sonsuz kudret ve tezahürlerinin sıkletini bu akıl çekmekte güçlük çekiyor.

-İnekler süt çeşmesidir.Yani su nasılki çeşmeden değil onun arkasındaki kaynaktan gelirse,inek koyun gibi hayvanlarda birer süt çeşmesi olup onların kan ve fışkı arasında gelen sütleri onlardan değildir.

-Denizdeki canlılar karadakilerden,,havadaki canlılarda denizdeki canlılardan fazladır.

Ve genel olarak on sekiz bin alemin tüm hareket halindeki sayıya girmeyen bunca varlıkların işleyişine ibretle baktığımızda,hayretin artmaması mümkün değildir.

Ondandır ki;Efendimiz duasında;-Ya Rabbi hayretimi arttır- demiştir.

Hayretin artması,imanın artmasıdır.

-Alem hafi ve cehri,sesli-sessiz yaradanını tesbih etmektedir.

O’na seslenmekte ve O’nu seslendirmektedir.

Hadiste;-İnsanlar uykudadır,ölünce uyanırlar.-buyruluyor.

Müminin uyku hali gaflet,kâfirin ise dalalettir.

Adeta biri tül perde,diğeri kalın perde.

*Bir gece Hz. Peygamber, Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer’e uğramış, Hz. Ebû Bekir’in çok sessiz, Hz. Ömer’in ise sesli Kur’ân okuduklarını görmüş ve sabah onlarla karşılaştığında, ilkine sesini biraz yükseltmesini, ikicisine de biraz alçaltmasını emretmişti. Ebû Davud’un meşhur şerhlerinden olan Bezlu’l-Mechud’da konu, tasavvufî bir edayla şöyle izah edilmektedir: “Hz. Ebû Bekir, kendisinde şühûd ve cemal hâli galip olduğundan, ‘duyurmak istediğim (Allah) duyuyor’; Hz. Ömer ise, üzerinde celâl ve heybet hâli galip olduğu için, ‘uykusu derinleşmemiş olanları uyandırıyor ve gaflet getiren vesvesesiyle birlikte şeytanı kovuyorum,’ cevabını verdi. Hz. Ebû Bekir’in hâli cem’, Hz. Ömer’in hâli ise fark idi. Ama en mükemmel hal, Hz. Peygamber’in hâli olan cem’u’l-cem’dir. Hâzık bir ruh ve kalb doktoru, yüce mertebelere ulaştırıcı şefkat ve merhamet timsali olan Efendimiz, Hz. Ebû Bekir’e biraz sesini yükseltmesini emretti. Böylece, hem etrafta duyanlar yararlanacaktı, hem de Hz. Ebû Bekir, masivayı yakıp yok eden tevhid hâlinden cem’ ve şuhûd hâline geçecekti, böylece vahdet eşyanın kesretini örtmemiş, yaratıklar da Yaratan’a perde olmamış olacaktı. Bu, Efendimizin ulaştırmakla görevli bulunduğu evliya-yi izamın mertebesidir. Hz. Ömer’e de biraz sesini kısmasını emretti. Böylece namaz kılıp Kur’ân okuyan diğer kimselerin dikkati dağılmamış olacağı gibi, özürlerinden ötürü uyuyanlar da rahatsız edilmeyecekti. Ayrıca Hz. Peygamber, Hz. Ömer’e, erbabı nazarında ibadetin tadı, itaatin özü olan münacattan mahrum kalmamasını da emretmiş ve mizacını ta’dil etmiş oluyordu.”[1]

-Bütün bu hakikatları görmeden yaşamak ve onu yaşatana secde etmemek,gerçek yokluktur ve de yokluğa gidiştir.

-Şeytan bir kere secdeden kaçtı,imtina etti,rahmetten uzaklaştırıldı,şeytan kaldı.

Ya bir ömür boyu secdeden uzaklaşan ve imtina eden kişinin durumu nedir?

Teemmel…

Teemmel suturel kainâti fe inneha minel mele-i a’la ileyke resail.

Bak şu kâinat kitabının satırlarına,her biri tarafı ilâhiden sana özel gelmiş ve gönderilmiş mektuplardır.

MEHMET ÖZÇELİK

28-10-2015

 

 

[1] Seharenfurî, Bezlu’l-Mechûd, 7/89.

http://www.kuran-ikerim.org/index.php?aid=1249&s=article

http://karadenizailesi.com/forum/kuran-i-kerim/9738-kuran-seslimi-okunur-sessiz-mi.html

Loading

No ResponsesKasım 3rd, 2015