ELEST BEZMİNDE BAŞLAYAN AŞK

ELEST BEZMİNDE BAŞLAYAN AŞK

Allahın insanı temsil eden ruhlarla ilk toplantı yaptığı yer.

Allah orada ruhlara hitaben; “Elestü bi-Rabbikum?” Yani, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Ruhlarımız bu soru karşısında “Kâlû: Bela!” Yani “dediler ki: Evet (şüphesiz Sen bizim Rabbimizsin) “[1]

Elest bezm ve toplantısı, fıtratların toplantısıdır.

Sonsuza dek marifetullahın ve tanınmanın startı verilmiş oldu.

“Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.” [2]

Allah ile ilk muhatab olduğumuz yer.

Ağaç olmak üzere ilk tohumun atıldığı ve ekildiği yer.

Her şeye  ilk – Belâ- orada dedik.

O Belâ hâla devam ediyor.

Ruhlar orada ittifak edip, ihtilaf etmemek üzere anlaşmışlardı.

Orada birbirleriyle tanışanlar, burada karıştı, ayrıştı, kapıştı.

-Mekana sığanla, mekandan münezzeh olanın ara ve anlaşma noktası.

-Ebedi proje…

Damlanın okyanusla, faninin Baki ile buluşması, an ve zamanın donduğu, donuklaştığı, doruğa çıkan sözleşme.

Kainat çapında bir mesele.

Ezel ve ebedin içinde en önemli makam.

Mebde ve müntehanın arasındaki iki noktanın oluşturduğu cümle.

Ezeli planın ebedi kapısı.

Madde ile mananın buluştuğu, Hak ile hakikatın oluştuğu, Abd ile Mabudun iltika noktası.

Sonsuzda yer alan nokta.

Kâinatın içine sığdırıldığı nokta.

Ayrışma ve ayrıştırmanın, esfel ve a’lanın müsabakasının başlangıç yeri.

Ruhla bedenin sözleşmesi, uzlaşması, buluşmasının adımı.

Ruhun yükü.

Yükün kıymet ve büyüklüğü.

Ruh aşıkının beden maşukuyla kaynaşması, birbirine kavuşması.

Ruh ve beden aşıkının, gerçek maşuka kavuşma sözü.

-Ben sizin Rabbiniz değil miyim?

Yani siz birbirinizle uğraşırken, beni unutmayacağınıza ve de inkâr etmeyeceğinize dair söz verir misiniz?

Muhatab bir idi, iki oldu.

Ruh da bedenden söz aldı.

Sözleştiler.

Özleştiler.

Özdeşleştiler.

Dünyada nikah kıyıldı.

Eylendiler.

Eylenme onları geri bıraktı.

Kendiyle meşgul etti.

Hakikatten geri kaldılar.

Mevlayı bırakıp, Leylayla uğraştı.

Mevlaya aşık olanlar yanarken, Leylaya aşık olanlar söndüler.

Ruhlarını söndürdüler.

Beden ruha ihanet etti.

Nefis bedeni bitirdi.

Ruhu da peşinden götürüp, sürükledi, ebedi kayba sürdü.

-Aşk ilk defa elest bezminde alevlendi.

Aşksız maşuk, maşukuna kavuştu.

Ruhlar alemi maşukların kesişme noktası.

Ruhlar aleminde başlayan kıvılcım, ateş olup kâinatı sardı.

-Elest bezminde nur vardı.

Nurun sürdürülmesi konusunda ruhlardan söz alındı.

Nurun parlaması için zulmette lazımdı.

Nur olan ruha zulmeti temsil eden beden ve ruh giydirildi.

Ademin ve onun zürriyetinin nurunu, şeytanın zulmeti ortaya çıkardı.

Şeytan ademe hizmet ederken, Âdem vücuda hizmet etti.

Allah şeytanın kaybından, Âdemin kazancını arttırdı.

Diğer yandan da, Allahın bilinip anlaşılmasına vesile oldu.

 

Şeyh Galib- den;

Yine zevrak-ı derûnum kırılıp kenâre düştü
Dayanır mı şîşedir bu reh-i seng-sâre düştü

O zamân ki bezm-i cânda bölüşüldü kâle-i kâm
Bize hisse-i mahabbet dil-i pâre pâre düştü

Gehî zîr-i serde desti geh ayağı koltuğunda
Düşe kalka haste-i gam der-i lûtf-ı yâre düştü

Erişip bahâra bülbül yenilendi sohbet-i gül
Yine nevbet-i tahammül dil-i bî-karâre düştü

Meh-i burc-ı ârızında gönül oldu hâle mâ`il
Bana kendi tâli`imden bu siyeh sitâre düştü

Süzülüp o çeşm-i âhû dedi zevk-i vasla yâ hû
Bu değildi niyyetim bu yolum intizâre düştü

Reh-i Mevlevîde Gâlib bu sıfatla kaldı hayrân
Kimi terk-i nâm u şâne kimi itibare düştü

 
                                                                                                 MEHMET ÖZÇELİK

                                                                                                               28-06-2016

 
 

 

[1] Âraf; 171-172,Bak.Rum.30.

[2] Acluni, Keşfü’l-Hafa, II/132.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 2nd, 2016