ALLAH EKİYOR BİÇİYOR DERİYOR

ALLAH EKİYOR BİÇİYOR DERİYOR

İnsan bu dünyaya ekmeye ve ekilmeye gelmiştir.

Bir yandan ahirette biçmek için ekiyor, diğer yandan duyguları itibarıyla sümbül verip neşv-ü nema bulması için de ekiliyor.

Allah-ın varlıkları yaratması ise adeta onları ekmesi, onlardan esmasının mahsulatını almak içindir.

Allah cüz-i ücretle, külli işler yaptırmaktadır.

Kâinatta canlılarda olan tenasül kanunu gibi.

Bu konuda Bediüzzaman; “âlet-i tenâsül-i insan, insan nazarında bahsi hacâletâverdir. Fakat şu perde-i hacâlet, insana bakan yüzdedir. Yoksa, hilkate, san’ata ve gàyât-ı fıtrata bakan yüzler öyle perdelerdir ki, hikmet nazarıyla bakılsa ayn-ı edebdir, hacâlet ona hiç temas etmez.” [1]

-“bütün hayvanâtın şehâdetiyle ve izdivaç eden nebâtâtın tasdikiyle sabittir ki, izdivâcın hikmeti ve gàyesi, tenâsüldür.”[2]

-“Hayvanattan olsun, nebatattan olsun, tevellüdle tenasül şümulüne dahil olan her fert, veçh-i arzı istila ve tasallut etmek niyetindedir ki, arzı kendisine ve zürriyetine has ve halis bir mescid yapmakla Fatır-ı Hakimin esma-i hüsnasını izharla Halıkına gayr-ı mütenahi bir ibadette bulunsun.
Evet, kuşların, balıkların, karıncaların, yumurtalarında, eşcar ve sebzevatın semeratında ve o semeratın tohumlarındaki ifrat derecesini bulan kesret o vaziyeti tenvir eder. Lakin alem-i şehadetin darlığına ve müstakbel ibadetlerin Allamü’l-Guyübun ilminde mevcut olduğuna binaen, niyetten fiile henüz çıkmayan onların ibadetleri kabul edilmiştir.” [3]

-“Tenasül, teselsülde şerait-i âdiye-i itibariyedendir.” [4]

-“Hem, mâdem o Hàlık-ı Kerîm, tenâsül kanun-u azîminde istihdam ettiği hayvanâta ücret olarak, birer maaş gibi, birer lezzet-i cüz’iye veriyor. Ve arı ve bülbül gibi, sâir hidemât-ı Rabbâniyede istihdam olunan hayvanlara birer ücret-i kemâl verir, şevk ve lezzete medâr birer makam veriyor; ve şunda bir muazzam “kanun-u kerem”in ucu görünüyor.”[5]

-“ Tenasülün devamı için, hikmet-i İlâhiyece o fıtrî hizmete bir ücret olarak bir fıtrî meyil ve şevk vermiş. Halbuki o zevk, on dakikada bir lezzet verse de, eğer meşru ise, erkek bir saat meşakkat çekebilir. Fakat kadın, on dakikalık o zevk için on ay çocuğu kendi vücudunda zahmetini çekmekle on sene çocuğun hayatına yardımla meşakkat çeker. Demek, o on dakikalık fıtrî meyil, bu uzun meşakkatlere sevk ettiği için, ehemmiyeti kalmaz. His ve nefis, onunla onu izdivaca tahrik etmemeli.”[6]

-“Cennet tenâsül yeri…” olmadığından[7] insan dünyaya vazifeli olarak yani tavzifen gönderilmiştir.

-Tenasül beşeriyetin iktizasındandır.

“tegayyür veya tecezzî veya tenasül eden, ilâh olamaz.” [8]

Ve Allah nesillerin çoğalmasını ve çoğaltılmasını çok ve çokça yapmaktadır.

-“Kalem-i kudret şu sırr-ı tenasülü pek acip istinsah ediyor.” [9]

-“ Evvelâ, bu kanun-u tenâsül, mebde’ itibârıyla, iki yüz bin envâ-ı hayvânâtın mebde’leriyle hark edilmiş ve nihâyet verilmiş. Yani, en evvelki pederleri âdetâ Âdem’leri hükmünde, iki yüz bin o evvelki pederler, kanun-u tenâsülü hark etmişler. Peder ve valideden gelmemişler ve o kanun hâricinde vücud verilmiş.
Hem her baharda gözümüzle gördüğümüz, yüz bin envâın kısm-ı âzamı, hadsiz efradları, kanun-u tenâsül hâricinde-yaprakların yüzünde, taaffün etmiş maddelerde-o kanun hâricinde îcâd edilir.” [10]

-“ Kesret-i nesil, herkesçe matluptur. Hiçbir millet ve hükümet yoktur ki, kesret-i tenasüle taraftar olmasın. Hattâ Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: (ev kemâ kàl.) Yani, “İzdivaç ediniz, çoğalınız. Ben kıyamette sizin kesretinizle iftihar edeceğim.”[11]

Başta insan dahil yaratılan tüm varlıkların kendine bakan bir ciheti varsa, yaratıcıya bakan sonsuz cihetleri vardır.

Adeta Allah eşyayı kendine bakan sonsuz cihetlerin tezahürü için yaratmıştır.

Bu O’nun ihtiyacı olduğu yönüyle değildir.

Muhtaç olan varlıklardır. O Samed-dir.

Kenz-i Mahfi olan Allah, varlık aynasında kendisini görmek istedi.

Sanatkarın kendi ustalığını ve sanatını göstermek için yaptığı sanat gibi, Allah tezahür etmek irade etti.

O iradeyle her birerleri diğerlerinden farklı olup benzersiz varlıkları yarattı.

Hatta kendi yarattıklarını öldürenlerin varlığına bile hikmeti gereği müsaade etti.

İrade O’nun, varlık O’nun elinde, kudret O’na aid.

Varlıkların bize görünen noktası belki de hiç hükmünde ve gayet sınırlıdır.

En gelişmiş olan bizler bile tam kapasite çalışmamaktayız.

Ve hiçbir zamanda bunun künhüne varılmayacaktır zira idrak ve ihata söz konusu değildir.

Yaratılan her bir varlık aynı zamanda bir başka varlığın vücuduna sebeb olacak bir fabrika niteliğindedir.

Her bir varlığın sahip olduğu özellikler, duygu ve hislerde ayrı bir meseledir.

İnsanlar yanlışlıkla sanata odaklanmaktadırlar.

Oysa o sanat sanatkârın sayısız özelliklerinden dışa yansımız bir özelliğidir.

Varlık alemindeki sanatlarda kendisi için olmayıp, sanatkârlarını göstermesi içindir.

O sanatkâr bilinir ve anlaşılırsa, sanat daha iyi anlaşılmış olur.

MEHMET ÖZÇELİK

17-07-2017

 

 

 

[1] Sözler.211.

[2] Sözler.373,165.

[3] Mesnevi-i Nuriye.184.

[4] Muhakemat.112.

[5] Sözler.511.

[6] Emirdağ Lâhikası.293.

[7] Sözler.591, İşârâtü’l-İ’câz,196,Mektubat.79.

[8] Hutbe-i Şamiye.141.

[9] Hutbe-i Şamiye.122.

[10] Lem’alar.9.Lem’a.364.

[11] el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 3:269, no: 3366; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1021; Süyûtî, Câmiu’s-Sağîr, no: 3366.Lem’alar.200.

Loading

No ResponsesTemmuz 29th, 2017