UYUYAN DEV UYANIYOR

UYUYAN DEV UYANIYOR

Evet, iki yüz yıldır uyuyan dev uyanıyor.

Musibetler ve düşmanlıklar bizleri ayağa kaldırdı.

Elimize dilimize, dinimize dirliğimize, tarihimize ecdadımıza vurulan zincirler kırıldı.

Hürriyetimiz ve zürriyetimiz kurtuldu.

-Küfrün temsilcisi Rusya yıkıldı.

Zulmün ve materyalizmin temsilcisi olan Abdi se, yıkılması yakındır.

Hatta kendisi bunu hızlandırmaktadır.

-Abd pisliğe düşmemek düşüncesiyle, pisliklerle ortaklık yaptı.

-Cerablus için karşı karşıya gelmeyi göze alan abd, belli ki 5 bin tır silahın önemli kısmını oradaki teröristlere ayırmış.

Veya bizi oraya çekmek ve de gideceğimizi bildiğinden, orada kayıp vermemizi istiyor.

-ABD’nin ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ ile ilgili gereksinimlerini bir yana bırakan bir ‘İncirlik uzmanı’ şunları söylüyor:
“İncirlik Üssü Balkanlar’ı, Türk Boğazları’nı, Karadeniz’i, Kafkaslar’ı, Basra Körfezi’ni, Süveyş Kanalı’nı, Doğu Akdeniz’i, Hazar Havzası ve Basra Körfezi enerji kaynaklarını, Basra Körfezi’nden küresel pazarlara açılan enerji deniz ulaştırma hattını, Türk Boğazları’ndan geçen petrol tankerlerini, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattını ve GAP bölgesini kontrol eden, Orta Asya ve Ortadoğu’ya yönlendirilecek stratejik açılımları destekleyen jeostratejik konumu ile küresel ve bölgesel öneme sahiptir.”
ABD’nin bu üssü önemsemediğini ısrarla söyleyen bir yetkilisi “Bu üs sadece ilişkilerimize verdiğiniz önemin bir ifadesidir” diyor.

-Suud-i Arabistanın bu gün israile destek olması yeni değildir.

Dünde aynı desteği vermiştir.

“Prens Faysal’ın, Paris görüşmelerine katılan Yahudi delegasyonu içinde yer alan Felix Frankfurter’e gönderdiği 3 Mart 1919 tarihli mektup, başlangıç noktasındaki görüşleri iletmesi açısından anlamlıdır.

“Değerli Bay Frankfurter,

Amerikan Yahudileri ile olan bu ilk temasımı, Sn. Weizmann’a daha önce Arabistan ve Paris’teki görüşmelerimizde söylediklerimi yinelemek için fırsat biliyorum:

Arapların ve Yahudilerin kuzen olduklarını düşünüyoruz. Onlar tarih boyunca kendilerinden çok daha güçlü ellerde acı çekmişler ve hoş bir tesadüf eseri olarak, aynı dönemde ulusal ideallerini gerçekleştirme aşamasında ilk adımlarını beraberce atmışlardır.

Biz Araplar, ve özellikle iyi eğitim almış olanlar, Siyonist harekete derin sempati ile bakmaktayız. Buradaki Arap delegasyonu olarak, sizlerin barış konferansı çerçevesinde sunduğunuz önerileri ve talepleri anlıyor ve bunları ılımlı ve makul buluyoruz. Bunların kabul edilmesi için elimizden geleni yapmaya hazırız. Yahudilere kalben eve hoş geldiniz demek istiyoruz.

Liderlerinizle özellikle de Dr. Weizmann ile son derece yakın ilişkilerimiz var. Kendisi davamızın sıkı bir destekçisi oldu. Umarım ki Araplar da Yahudilere bu iyiliklerini iade edebilirler. Yeniden canlandırılacak ve yenilenecek bir Ortadoğu için beraber çalışıyoruz ve hareketlerimiz birbirlerini tamamlıyor. Yahudi hareketi ulusal bir harekettir, emperyalist değildir. Hareketimiz de ulusaldır ve emperyalist değildir ve Suriye’de her iki topluma yer vardır. Bunların her birinin, diğerinin yokluğunda gerçek başarıyı yakalayamayacağını düşünüyorum.

Liderlerimizden daha az bilgili ve daha az yetkili bazı kişiler, Araplarla Yahudiler arasındaki işbirliğinden habersiz, Filistin’de çıkması doğal zorlukları bahane etmekte olabilirler. Bazıları, korkarım, amaçlarınızı Arap köylülere yanlış aksettirmişlerdir. Aynı şekilde amaçlarımız da Yahudi köylülere yanlış ifade edilmiş olabilir. Dolayısı ile farklılıklarımız diye adlandırılan durum bu kesim kişilerce sermaye yapmışlardır.

Bu farklılıkların prensipteki hiçbir konu ile ilgili olmadığı, ancak ve ancak komşu olarak yaşamak durumunda kalan toplumların gündelik yaşantıları ile ilgili olduğunu ve iyi niyetle çok kolayca düzeltilebileceğini kesin bir şekilde teyit etmek isterim. Gerçekten de bu yanlış anlaşmalar, detaylı bir bilgilendirme ile ortadan kalkacaktır.

Ben ve halkım, birbirimize yardım ederek, üzerinde yaşadığımız ülkenin yeniden, dünyanın uygar medeniyetleri arasında yer alacağı bir gelecek için çalışmanın gayreti içinde olacağız… İnanın bana,Saygılarımla,Faysal…”

-”Dünyadaki pek çok insan Amerikan politikalarını artık İncil’deki kehanetlerin şekillendirdiğine inanıyor. Bush’a seçimi kazandıran Evangelistler ise Ortadoğu’da kıyameti hızlandırmak için çalışıyor.

Tanrı ve Başkan bize İsa’yı Ortadoğu’ya getirme şansı doğurdu. Bu bana verilen bir emir!”… Bu sözlerin sahibi kan ve ateş altındaki Irak’ta Evangelistler için çalışan misyoner Tom Craig. Evangelistlerin Bağdat’ta şimdiden 9 kilisesi ve yüzlerce müridi var. Amaç Irak’ı Ortadoğu’da Evangelizm’in merkezi yapmak ve tıpkı İncil’de sözü edildiği gibi dünyanın bütün kavimlerini bu Kilisede toplamak.”

-”Dozerlerle Gömülen Irak Askerleri.

Körfez Savaşı, başta CNN olmak üzere Batılı haber kaynakları tarafından tek yanlı olarak kamuoyuna sunulmuş ve toplum sanki bir atari oyunu izliyormuş gibi hissettirilmişti. Tek taraflı bir propaganda perdesi arkasında neler olup bittiği tam olarak hiçbir zaman kamuoyuna yansıtılmadı. Irak tarafı da kendine özgü sebeplerle bu yönde fazla bir açıklama yapmadı.

Çöl Fırtınası harekâtından bir süre sonra ABD basınında yer alan bir olay, kamuoyunun tepkisine sebep oldu. Buna göre Körfez Savaşı’nda ABD canlı Irak askerlerini dozerlerle gömmüştü. Bu iddia Türk basınında da bir-iki köşe yazısına konu edildi ama üzerinde fazla durulmadı. Çünkü konu ile ilgili ayrıntılı bilgi alma imkânı ne ABD basınında vardı ne de başka bir yerde…

ABD’nin Yıldız Savaşları Projesi’ni 1991’de Körfez’de denedikten sonra 1993’te HAARP adlı yeni bir proje ile büyük bir yatırıma giriştiği biliniyor. lyonosferin kullanımı ile ilgili böylesine büyük bir yatırımın Körfez savaşının hemen akabinde; 1993’te başlatılması, yapılan denemenin Hermes II ile sınırlı kalmadığı sonucuna bizi götürmektedir. Demek ki deneme başarılı olmuş ve bu sahada büyük bir yatırım yapılmıştır.

İyonosferle ilgili projelerin insanların aklını bozma; beynini işlemez hale getirme gibi güçleri düşünülünce, ister istemez dozerlerle gömülen Irak askerlerinin bu şekilde aptallaştırılmış olabilecekleri akla gelmektedir. UlaşıIan sonucun ürkütücü olması ve Kamuoyundada büyük tepkilere sebep olması ihtimali karşısında “delilleri”(!) dozerlerle gömerek yok etmek mecburiyeti duymuş olabilirler.”

Demokrasi getiren ve dost görünen Abd, insanlığa felaket getirmiş, insanlığını kaybederek, insanlığı yok etmiştir.

Abd girdiği yere felaket götürmüş, zulmetmiş, başta petrol olmak üzere yer altı zenginliklerine konmuş, silah ve uyuşturucunun pazarlamasını yapmıştır.

MEHMET ÖZÇELİK

10-02-2018

 

Loading

No ResponsesŞubat 9th, 2018