SEYYAH

https://www.facebook.com/yasamvesanat/photos/a.276003019103533.59492.229449740425528/1029125060457988/?type=3

SEYYAH

“Aliya’nın mezarının başında şöyle yazar; Büyük Allah’a yemin ederim ki asla köle olmayacağız. “

“Bosna 60 bin nüfuslu Travnik camileri ile, Çeşme, köprü, medrese ve değirmenleri ile tam bir Osmanlı şehri..

Yıllarca Osmanlı sadrazamlarının eğitim gördükleri, yetiştirildikleri Şehir olarak bilinen Travnik de ziyaret edilmesi gereken tarihi mekanların birisinin de Süleymaniye Camiidir.

*Nepal ise, Hindular burada özellikle Bakmati nehri hindular tarafından tıpkı Hindistan Varanasi-deki Ganj Nehri gibi kutsal bir nehir olarak kabul edilir. Hindular ölülerini yakmaya ağızdan başlarlar. Çünkü Hindu inancına göre İnsan hayatta en fazla günahı ağzı ile işler. Yine hindular ceset yakılınca ruhun rahatladığını, ruhun özgür bir şekilde dolaşmaya başladığına inanırlar. Ölen bir kişinin cesedinin küllerinin Bakmati nehrine atılması ise hindular için o kadar kutsal ki yaşlı hindular hayatlarının son demlerinde bagmati Nehri etrafında yaşamaya başlar ve burada ölümü beklerler.

 

* Şehitlik Gazze’de bir kültür haline gelmiş ve her evde neredeyse en az 1 şehit var. Bütün Şehit babaları hemen cep telefonlarındaki oğullarının fotoğraflarını çıkarıp övünçle gösterirler. Gaznelilerin İsrail ordusu karşısındaki en etkili silahları da şehadete tutkulu işte bu insanlar vardır.

-Gazzede  Ebu Asım kızları ile ilgili şunları anlatır; iki kızım var. Biri 7 diğeri de 9 yaşında. Savaşın ilk günleriydi, İsrail uçakları gece vakti Gazze’yi bombalarken kızlarım da kendi aralarında konuşuyorlardı. Ben de kızlarımın konuşmalarına kulak misafiri oldum. 9 yaşındaki kızım yatmadan önce 7 yaşındaki kardeşine şunları söylüyordu. Birazdan bizim evimize de bomba atabilirler, evimize bomba atarlarsa ya şehit olup cennete gideriz ya da yaralanırız. Şehit olursak sorun yok fakat yaralanırsak komşularımız sedyelerle bizi hastaneye taşıyacaklar. Yatmadan önce vücudumuzu iyi kapatacak elbiseler giyelim de hastaneye giderken erkekler vücudumuzu görmesinler.

 

*Sudanlılar da da Araplarda yaygın olan verilen söze önem vermeme alışkanlığı almış başını gitmiş durumda. Hatta Sudan’da birisi size söz verdiyse veya sizinle görüşmek için randevu aldıysa, sudanlı sözümü yoksa yabancı sözümü diye sormayı unutmayın. Ayrıca Sudan’lı sözü derse o sözü unutun gitsin. Çünkü söz asla yerine gelmeyecek demektir.

Bu durum Arap ülkelerinin tümünde ne yazık ki çok yaygın, insanlar verdikleri sözlere, randevu saatlerine hiç dikkat etmiyorlar. Ayrıca iranlılar da randevu veya verilen sözü yerine getirme konusunda Araplardan çok daha beterler.

Sözü yerine getirme konusunda en iyisi Türkler. Biz En azından sözümüzü yerine getiremediğimiz de utanıyoruz veya karşı taraftan Özür diliyoruz. Araplar ve İranlılar bunu bile yapmıyorlar. Çünkü bu durum Ortadoğu’da artık bir kültür haline gelmiş.

-Başkent ammanda arabaların arkalarında  Kral Abdullah’ın ailesinden birilerinin resimlerini görürseniz bundan insanların Kralı çok sevdiklerini çıkarmayın. Bu resimler aslında sevgiden çok korkunun alametidir.

Ürdün bir istihbarat ülkesidir. Ürdün istihbaratının en önemli mevkilerinde ise yıllar önce tren raylarını saldırılardan korusunlar diye Osmanlı tarafından bu ülkeye yerleştirilen çerkezler bulunmaktadır. Ortadoğu’da Çerkezlerin en yaygın olduğu ülke olarak bilinen Ürdün’de çerkezler yüzde ikilik bir nüfusta sahiptirler.

 

*Siyahın başkenti Tahran-da İranlılar karşı gelmeyi seven, özgürlüklerine düşkün, İsyankar insanlar.

İran resmi olarak İslami esaslara göre yönetilir. Tahran’da İslam’a aykırı olan birçok şey ile karşılaşabilirsiniz. Bunda Tahranlıların İran’ın diğer bölgelerine göre daha az Dindar olmaları da son derece etkilidir. Tahran’da namaz vakitlerinin dışında camiler genelde kapalıdır. Namaz vakitlerinde ise camilerdeki cemaat sayısı yok denecek kadar azdır. İranlı genç kızların örtünme biçimlerine bakılırsa genç kızların örtünmeyi pek de sevmediklerini anlarsınız. Şehrin ana caddelerinde saçlar genelde yarım örtülü ve başörtüler başlardan düşecekmiş gibi durur. Tahran’ın arkada fakir sokaklarında ise Çador İsmi verilen çarşaf şeklindeki giysiler daha yaygındır.

Bir de İran toplumu asıl olarak İslam’ı yanlış anlayan mollalar tarafında gasp edilen özgürlüğünü istiyor.

-15 milyonu bulan Tahran’da trafik son derece sıkışık. Ortadoğu’da sanırım motosikletlerin en çok kullanıldığı şehirde ta Tahrandır.

Hava kirliliğinin artması nedeniyle bazı günler okullar tatil ediliyor ve şehirde Hayat duruyor. Tahran’ın Merkezi yerlerinde kesif bir Mazot kokusu var ve bu koku adeta şehrin genel kokusu haline gelmiş. Yine ayrıca her 100 – 200 metrede bir sadaka sandıkları bulunuyor. Dilenci sayısının oldukça az olduğu şehirde halk yardımlarını bu sadaka sandıklarına atıyor. Hükümette daha sonra bu yardımları ihtiyaç sahiplerine aktarıyor.

Tahran simsiyah bir şehirdir. Yüzyıllardır süren acı ve Matemi sembolize eden siyah renk Tahran’da insanların giysilerinden tutunda; sokakları, çarşıları, dükkanları adeta kuşatma altına almışlar. Ehlibeyte yapılan zulüm ve haksızlıkların acı ve Matemi bütün İran şehirlerinde olduğu gibi Tahran’da da cap canlıdır. İran’da bir insan Dindar olmayabilir, namazını kılmayıp orucunuda tutmayabilir fakat Kerbela’nın acısını her daim yaşar ve de yaşatır.

-İran’da yasak da olsa evlerinde daima Türk kanalı izlerler. Türk dizileri bütün Ortadoğu’da olduğu gibi İran’da da ilgiyle takip ediliyor. Hatta iranlılara bir Türk’le tanıştıklarında sohbete ilk olarak dizilerdeki Karakter oyuncuları ile ilgili sorular sorarak başlıyorlar. Tahran’da Ayrıca Seda Sayan, Mahsun Kırmızıgül, Ebru Gündeş, Sibel Can, İbrahim Tatlıses ve Mehmet Ali Erbil de son derece ünlü.. Varın gerisini siz düşünün.

 

*Çöl çiçeği Nijer Nijerya Burkina Faso ve birçok Afrika ülkesinin aynı kabileden olduklarını ve aynı yerel dili konuştuklarını ifade eden Sultan Mansur’a Öyleyse kendi aranızda ne için bir birlik oluşturaramıyorsunuz diye sorulduğunda; Afrikalıların birleşmek istediklerini fakat batılı devletlerin Afrika’nın birleşmesini engellediğini belirten Sultan sözlerini şöyle sürdürüyor; Fransa Afrika’ya gelmeden önce Aramızda bir birlik vardı fakat Fransa Afrika halklarını ayrı devlet ve halklara bölerek Bizi Birbirimizden ayırdı.

Afrika halklarının birleşmesinin önündeki en büyük engel; başta Fransa olmak üzere batılı devletlerdir. Fakat her gerçek Afrikalı kardeşleriyle birleşme hayali kurar. Afrika Bu yönüyle ne kadar da çok ortadoğu’ya benziyor. Sömürgeciler halkları birbirinden ayırmak, aralarına sınır çekmek için hep aynı  oyunu oynuyorlar. Sadece oyunun oynandığı coğrafyalar farklı…

 

*Çölün ortasındaki ülke Moritanya tam bir darbelerin Ülkesi. 1960 yılından beri 16 darbe girişimine sahne olan ülkede darbe girişimlerinden sekizi başarılı olmuş. Şu an ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı da 2008 yılında darbe ile iktidara gelen eski bir General. Fransızların desteği ile yönetime gelen Moritanya Cumhurbaşkanı Muhammed Velet Abdulaziz ülkedeki en güçlü muhalefet hareketi olan İslami hareketin önünü tıkamak için sürekli olarak seçimleri erteliyor. Hayır kuruluşlarıyla, çeşitli alanlarda oluşturduğu dernek ve sendikalarla Toplumdaki en örgütlü göç ihvan’ın Moritanya kolu olarak bilinen Tevasul hareketi.”[1]

 

Aslında bizler millet ve islam dünyası olarak; Bizler her şeyden önce gönlümüzü dağıtmışız. Daha sonra coğrafyamız dağılmıştır Yani Coğrafyadan önce dağılan Gönlümüz olmuştur.

O halde tekrar toparlanmamız Coğrafi olarak bir araya gelmemizin yolu, gönlümüzün toplanması, birleştirilmesidir.

Gönül coğrafyaların bir araya gelmesiyle mümkündür Gönül coğrafyası bir araya gelirse, diğer maddi coğrafyada bir araya gelir bir bütünleşme olur.

MEHMET ÖZÇELİK

02.08-2018

[1] Bak. Seyyah kitabı -Adem Özköse…

 

Loading

No ResponsesAğustos 3rd, 2018