HİSSE-23

HİSSE-23

Küçük Bir çocuktan Büyük Bir Ders.

 

Namaza-koşan-çocuk Adaletiyle meşhur Hz. Ömer (r.a.), ezanın okunmasıyla birlikte camiye yönelmişti. Arkasından gelen küçük bir çocuk, Hz. Ömer’i (r.a.) geçip hızlı adımlarla ilerledi.

Hz. Ömer (r.a.), çocuktaki bu telaşın neden kaynaklandığını merak etti. İçinden “Acaba bir derdi, bir sıkıntısı mı var?” diye geçirdi. Hemen yetişip “Yavrum, hayırdır, telaşlı telaşlı nereye gidiyorsun?” diye sordu. Hz. Ömer’i (r.a.) tanımayan çocuk:

– Camiye gidiyorum amca!

Hz. Ömer (r.a.) şaşırmıştı. Zira çocuk, çok küçüktü. Hz. Ömer (r.a.), hayretini gizlemeyerek çocuğa şöyle dedi:

– Yavrum, sen daha küçüksün! Namaz sana farz değil, bu kadar telaşa gerek yok ki!

Çocuk, Hz. Ömer’in (r.a.) bu sözüne katılmadığını belirten bir tavırla cevap verdi:

– Amca, amca! Bu işin büyüğü küçüğü olmaz! Mahallemizde daha dün bir çocuk öldü. Üstelik o, benden de küçüktü. Ölüm denen gerçeğin büyük küçük ayırdığı yok! O yüzden her yaşta buna hazır olmak gerek. Hem bu yaşta namaza alışmazsam büyüyünce zor gelebilir!

 

Ölüm, büyük küçük ayırmaz. Her işimizi sanki hemen ölecekmişiz gibi itinayla yapmalıyız.

**************  

1593-1634 yıllarında Sultanahmet’te doğup-yaşayan Bekri Mustafa kendini genç yaşında ‘içki’ye verir, ‘gece-gündüz içtiği’ için Bekri namıyla ün yapar ve 41 yaşında ölür.

Bekri Mustafa’nın ‘imam’ olma hikâyesi ise;

“Bekri Mustafa, yoksul bir mahallede ‘Küçük Ayasofya Camii’nin önünden geçmektedir… O sırada musallada bir tabut vardır, fakat namazı kıldıracak imam ortalarda yoktur.

 

Cemaatin, beklemekten canı sıkılır ve başında kavuğu, sırtında cübbesiyle oradan geçen Bekri Mustafa’yı ‘hoca’ zannederek namazı kıldırmasını söylerler.

 

‘Yok, ben hoca değilim’ dese de, dinlemezler ve zorla öne geçirirler.

 

Bekri Mustafa namazı kıldırdıktan sonra tabutun örtüsünü açar ve ölünün kulağına bir şeyler fısıldar.

 

Cemaat, ölüye ne söylediğini merak eder.

 

Bekri Mustafa gülerek cevaplar:

 

‘Sen şimdi aramızdan ayrılıp ahirete gidiyorsun. Eğer orada, bu dünyanın ahvalini sana sorarlarsa, Bekri Mustafa Ayasofya’ya imam oldu dersin. Onlar durumu anlar…’ dedim.”

**************  

Yavuz Sultan Selim Han zamanı çok fakir bir adam borçları ödeyemeyince zora düşmüş ve bir gece Allah’a yalvarmış :

 

Ey Yüce RABBİM derdimi senden başkasına söylemedim çareyi sende bilirim deyip yatmış.

 

Gece rüyasına Peygamber Efendimiz s.a.v girmiş ve sabah soluğu Yavuz Sultan Selimin yanında almış demiş ki:

 

Sultanım bana bir kese altın verecekmişsiniz.

 

Selim han : Vereyim vermesine de bir neden söyleyecek misiniz? Der.

 

Fakir adam : Dün gece rüyama Fahri Alem Efendimiz girdi dedi ki ;

 

 Bizim Selime söyle her gece okuyup bana hediye ettiği Salavat-i Şerifi dün gece unuttu bunu karşılık olarak sana bir kese altın versin, demiş.

 

Selim han  Hemen bir kese altın vermiş ve demiş ki ;

 

 Ne olur tekrar söyleyin adam aynı sözleri tekrar etmiş adama bir kese daha vermiş sonunda on kese altın ederince tekrarlatmış. Selim hanin yardımcısı Hasan Can bunu fark etmiş ve adama yeter artık sonra tekrar gelirsiniz demiş adamı göndermiş.

 

Yavuz Sultan Selim han hazretleri:

Duydun mu Hasan Can Fahri Alem Efendimiz benim için bizim Selim demiş binlerce şükür olsun bizi bu şerefe nail etti, Rabbime Hamd olsun, eğer bu yaşlı adamı biraz daha göndermesen o sözü tekrar duymak için neyim var neyim yok her şeyimi verirdim demiş.

************   

Nasrettin Hoca’ya sormuşlar:

“Kimsin?”

“Hiç” demiş Hoca, “Hiç kimseyim.”

Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca:

“Sen kimsin?”

“Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.

“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasrettin Hoca.

“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam.

“Daha sonra?” diye üstelemiş Hoca.

“Vezir” demiş adam.

“Daha daha sonra ne olacaksın?”

“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”

“Peki, ondan sonra?”

Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş:

“Hiç.”

“Daha niye kabarıyorsun be adam. Ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım:

 

“Hiçlik makamında!”

**************    

Süleyman aleyhisselâm’ın oğlu vefat etti. Süleyman aleyhisselâm bundan dolayı şiddetle üzüldü. Bunun üzerine iki melek kendisine geldi. Onun huzurunda hasım şeklinde diz çöktüler. Birisi dedi ki:

 

– Ben tohum ektim. Biçecek vaziyete geldiği zaman bu adam çiğneyip geçti. Ziraatımı ifsad etti.

 

Süleyman aleyhisselâm diğerinden sordu:

 

– Sen ne diyorsun?

 

Dedi ki:

 

– Ben yol üzerinde yürüdüm. Ziraatin üzerine geldim. Sağa sola baktım, gördüm ki yol ziraatin içinden geçiyor.

 

Süleyman aleyhisselâm ziraat sahibine sordu:

 

– Neden yola tohum ektin? Bilmez misin halk için yol gereklidir.

 

Ziraat sahibi:

 

– Sen çocuğun için neden üzülüyorsun? Bilmez misin ölüm ahiret yoludur!

 

Bunun üzerine Süleyman aleyhisselâm Rabbine tevbe etti. O günden itibaren çocuğu için üzülmedi.

*************  

Ünlü İtalyan dalgıç Enzo Maiorca, Syracuse de denizine daldı ve teknede bulunan kızı Rossana ile konuşuyordu.

Tekneye girmeye hazırlanırken, sırtına hafifçe vuran bir şey hissetti.

Dönüp bakınca bir yunus gördü.

Sonra yunusun oynamak için değil, bir şeyler anlatmak için dokunduğunu fark etti.

Yunus dibe doğru yüzünce Enzo da onu takip etti.

Yaklaşık 12 metre derinlikte, terk edilmiş bir ağa yakalanmış bir başka yunus olduğunu gördü.

Enzo hemen yukarıya yüzüp, kızından dalış bıçaklarını vermesini istedi.

Kısa süre sonra kızıyla birlikte dalıp ağlara takılan yunusu serbest bırakmayı başardılar ve yunus “neredeyse insan çığlığı” (Enzo’yu anlatır) benzeri sesler çıkardı.

(Bir yunus su altında 10 dakikaya kadar kalabilir, sonra boğulur.)

Serbest kalan yunusun yüzeye çıkmasına Enzo, Rosana ve diğer yunus yardım etti.

İşte o zaman bir süprizle daha karşılaştılar: kurtardıkları yunus hamileydi!

Erkek yunus onların etrafında daire çizerek yüzdü ve sonra Enzo’nun önünde durdu, sanki minnettarlıkla yapar gibi yanağına (bir öpücük gibi) dokundu ve sonra ikisi de yüzüp gitti.

Enzo Mallorca bu olayı şu şekilde bir son ifade ile anlatır .

“İnsan, hayvanlar dünyasına saygı duymayı ve onunla konuşmayı öğrenene kadar, dünyadaki gerçek rolünü asla bilemez.”…

MEHMET ÖZÇELİK

 

Loading

No ResponsesHaziran 2nd, 2022