ADIYAMAN DERS VERDİ ŞİMDİ DERS ALMA ZAMANI

ADIYAMAN DERS VERDİ ŞİMDİ DERS ALMA ZAMANI

 

31 Mart 2024 Belediye seçimlerinde hükümete bir ders verelim derken, 47 yıl sonra ilk defa geçen yüz yıldan ibret almayan Adıyaman, CHP’li bir belediye başkanını seçti.
Yüz yıllık zulümden ders almayan insan ise kendisini bir sorgulamalıdır.
Zira denenmiş denenmez.
Bir Mümin bir delikten iki kere ısırılmaz.
Kırk yıllık kani olur mu yani.
Zira CHP’nin başında kim olursa olsun, merkeze tabidir.[1]
Onun rengiyle renklenir, fikriyle fikirlenir.

-Merhum Ali Ulvi Kurucu hatıralarında, merhum dedesi, büyük âlim Hacı Veyis Efendi’nin (v. 1935) CHP hakkında söyle buyurduğunu naklediyor; “Oğlum, bu fırka, bu teşekkül, kalaysız bir bakır kaba benzer, içine ne konulursa zehir olur. İsterse hacı, hoca olsun.” 

-Önemli olan bilgi değil, bilinçtir.

– İşte o fark;

Konya’da yaşanan bir olayı.

Köyün girişinde bir çeşme ve bu çeşmeden bir nine su dolduruyor. Yüz otomobillik bir konvoy geliyor ve konvoyu en öndeki araçtan çıkan bir adam durduruyor. Gidiyor, ninenin elindeki iki tane testiyi alıyor, evine kadar götürüyor. Nine soruyor, “Oğlum sen kimlerdensin, seni daha önce buralarda görmedim.” Adam cevap veriyor, “Nine ben CHP adayıyım.” Nine alıyor testiyi döküyor ve şöyle diyor “A be oğlum daha önce niye söylemedin, ben bu suyla abdest alacaktım.”

CHP’nin geçmişten günümüze ne olduğunu belki herkes biliyor ancak o nine gibi bilince sahip olamıyor.

Bilginin cehalet üzerindeki üstünlüğü ne ise, bilincin bilgi üzerindeki üstünlüğü de odur.
Google ve yapay zekâ bilgilidir ama bilinçli değildir.
Bilinç bilginin hazmedilmiş halidir.
Tıpkı ilaç, iğne, serum gibi.
Çok kitap okuyan veya üniversite bitiren bilginin odasına girmiş, bilincin kapısını çalmış ve belki de aralamış ancak girmemişse o bilinci elde edememiştir.
Bilinç bilginin hazmedilmiş öz ve Hülasa halidir.
Tıpkı kuranın tabiriyle onlar, kitap yüklü merkepler gibidirler.[2]

-Kâinatın özü ve hülâsası hayattır. Hayatın özü ve esası ise şuurdur.
Adıyaman şuurunu kaybetti.

Bu millet bu partiyi kendi iradesiyle başa getirmez iken, Adıyaman bu haliyle iradesini kaybetti.
Belli ki onca kıssa bir hisse vermemiş.

-Evvelden Adıyamanlı olduğumu söylediğimde bir kısım yabancı Menzili sorardı.

Artık CHP’nin Adıyaman’da nasıl kazandığını soruyorlar.
Adıyaman bu vebalden nasıl kurtulacak?
Bunun hesabını yapsın.
Adıyaman ikinci depremini yaşamış ve yaşatmış oldu.

Hatta yarası kapanmaz daha büyük deprem yarası açtı.
Şimdi kendisinin CHP’den ders alma zamanı başlamış oldu.
Nitekim daha mazbatasını bile almadan ve de kendisine hayırlı olsun demeye fırsat vermeden hayırsız beyanatta bulundu.[3]

-1. 2015 yılında, “PKK’nın öyle bir gücü var ki, sizi tükürüğüyle boğar.” diyen PKK’nın temsil ettiği Dem partisinden aday olan Abdullah Zeydan’ın belediye başkanlığını kazanmasından sonra iptal edilmesi üzerine, ilk cızırtılı ses İBB Başkanı İmamoğlu’ndan ve Adıyaman belediye başkanı Abdurrahman Tutdere’den geldi.
Bu tükürük nereye konulacak?

Bende o zaman Adıyaman ulusal Asu TV’de program yapıyordum. Canlı yayında 84 milyon adına o tükürüğü kendisine iade etmiştim.

İçe sindirilip hazmedilecek mi yoksa tükürüğe ortak mı olunacak?
Kendisi CHP’nin başkanı iken Dem partisini savunarak aynı olduklarını göstermiş oldular.[4]
Gol bir.

-2.Daha mazbatasını almadan ve de araştırmadan menzile yapılan yardımları keseceğini söyledi.
Varsa kes ancak daha olaya Vakıf olmadan adeta kin besler gibi bu çıkış neden?
Gol iki.

Daha maç başlamadan iki gol.

Bundan sonra Adıyaman’dan uzakta da olsam, takipte olacak ve yenilen golleri ele alacağım.

Sizlerin de bu konuda yenilen golleri ele almanızı isterim.

-Netice itibarıyla şerrin de hayrında Allah’tan olduğuna iman ediyoruz. 

İnsan iradesiyle yaptığı ya lehine ya aleyhinedir. 

Biz kadere iman etmiş insanlarız. Kim gelirse gelsin, kaldığımız yerden devam ederiz.

“Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazla yük yüklemez. Herkesin yaptığı iyilik lehine, kötülük de aleyhinedir. “Rabbimiz! Unutur veya yanlış yaparsak, bizi sorumlu tutma. Rabbimiz! Bize daha öncekilere yüklediğin gibi zor şeyler yükleme. Rabbimiz! Bize gücümüzün üzerinde bir sorumluluk yükleme. Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Sen, Mevla’mızsın. Gerçeği yalanlayan nankörler toplumuna karşı bize yardım et.”[5]

– Önceki belediye başkanları çok mu iyi ve başarılı idi? 

Elbette müsbet cevap vermek saflık olur. 

Mesele her zamanda söylediğim gibi, kimin gittiği değil, kimin geldiğidir. Kimin kaybettiği değil, kimin kazandığıdır.

Dilerim iyi bir hareket ve uygulama sergilenir, milletin değerleri, tesettürü ve inançlarıyla uğraşılmaz.

Ümit ederim ki; Sünni’sinden alevisine, müsliminden gayrı müslimine de hizmet götürülür.

 

-Türkiye çapındaki bu değişim düşündürücüdür.

PKK’nın kendisine bulmuş olduğu bu hareket alanları göz önünde bulundurulmalıdır.

Tavsiyemiz şudur ki; Ordu dış tehlikeleri bertaraf ederken, Devlet ve hükümette içteki tehdit ve tehlikelere karşı sürekli teyakkuzda olmalı ve gelecek tehlikeleri engellemelidir.

MEHMET ÖZÇELİK

06-04-2024

[1] https://tesbitler.com/index.php?s=chp

[2] Bak. Cuma Suresi. 5.

[3] https://www.gunebakisgazetesi.com/haber/tutdereden_demli_zeydana_destek-181276.html

[4]https://www.haber7.com/guncel/haber/3412660-teror-elebasi-mustafa-karasu-chp-bu-oylari-kendi-oylari-sanmasin  

[5] Bakara. 286.

Loading

No ResponsesNisan 6th, 2024

Doğu Türkistan’daki Çin Zulmü

Doğu Türkistan’daki Çin Zulmü.


## Doğu Türkistan’daki Çin Zulmü: Bir İnsanlık Dramı

Doğu Türkistan, Çin Komünist Partisi (ÇKP) tarafından yönetilen ve Uygur Türklerinin yoğun olarak yaşadığı bir bölgedir. Son yıllarda, ÇKP’nin Uygurlara karşı uyguladığı sistematik insan hakları ihlalleri, uluslararası toplumda büyük endişe yaratmaktadır.

**Zulmün Boyutları: **

* **Toplama Kampları: ** Bir milyondan fazla Uygur’un, siyasi ve dini inançları nedeniyle herhangi bir yasal süreç olmaksızın toplama kamplarında tutulduğu tahmin edilmektedir. Bu kamplarda, Uygurlar zorla çalıştırılmaya, ideolojik beyin yıkamaya ve psikolojik işkenceye maruz kalmaktadır.
* **Kültürel Soykırım: ** ÇKP, Uygur dilini, kültürünü ve dinini sistematik olarak yok etmeye çalışmaktadır. Uygurca eğitim ve dini ibadet kısıtlanmış, Uygur eserleri tahrip edilmiş ve Uygur kimliği asimilasyona uğratılmaktadır.
* **Zorla Aile Ayrılığı: ** ÇKP, Uygur çocuklarını ailelerinden ayırarak yetimhanelere ve yatılı okullara yerleştirmektedir. Bu uygulamanın amacı, Uygur çocuklarını Çin kültürüne asimile etmek ve Uygur aile bağlarını zayıflatmak olarak görülmektedir.
* **Kitlesel Gözetim: ** Doğu Türkistan, dünyanın en yoğun gözetim altına alınmış bölgelerinden biridir. Her köşe başında kameralar, her mahallede polisler ve her evde elektronik gözetleme cihazları bulunmaktadır. Uygurların her adımı takip edilmekte ve en ufak bir muhalefet gösterisinde tutuklanma riskiyle karşı karşıya kalmaktadır.

**Uluslararası Tepkiler: **

ÇKP’nin Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlalleri, uluslararası toplumda büyük tepki çekmektedir. Birçok ülke ve insan hakları örgütü, ÇKP’yi Uygurlara karşı işlediği suçlardan dolayı kınamaktadır. Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi, Doğu Türkistan’da insan hakları ihlallerini araştırmak için bir bağımsız soruşturma komisyonu kurulması için çağrıda bulunmuştur.

**Sonuç: **

Doğu Türkistan’daki Çin zulmü, günümüzün en acil insanlık dramlarından biridir. Uluslararası toplumun bu zulmü durdurmak için daha fazla adım atması ve ÇKP’yi hesap vermesi için baskı yapması gerekmektedir.

**Not: ** 5 Nisan 2024 tarihi itibarıyla, Doğu Türkistan’daki Çin zulmü hala devam etmektedir. Uluslararası toplumun bu zulmü durdurmak için daha fazla çaba göstermesi ve ÇKP’yi hesap vermesi için baskı yapması gerekmektedir.

@@@@@@@@

Tarih boyunca çin Zulmü.

## Tarih Boyunca Çin Zulmü: Bir İnceleme

Çin, uzun ve karmaşık bir geçmişe sahip bir ülkedir. Bu geçmiş, parlak başarılar ve karanlık zulümlerle doludur. Bu yazıda, tarih boyunca Çin’de yaşanan bazı zulümleri inceleyeceğiz.

**Eski Çağ Zulmü: **

* **Qin Hanedanlığı (MÖ 221-206):** Qin Hanedanlığı, Çin’i birleştirerek güçlü bir imparatorluk kurdu. Ancak bu başarı, sert ve zalim bir yönetimle sağlandı. Qin Shi Huang, imparatorluğu korumak için sert yasalar koydu ve muhaliflere karşı acımasızca davrandı.
* **Han Hanedanlığı (MÖ 206-MS 220):** Han Hanedanlığı, Çin’in altın çağı olarak kabul edilir. Ancak bu dönemde de kölelik ve feodal sistem gibi zulmün birçok biçimi vardı.

**Ortaçağ Zulmü: **

* **Tang Hanedanlığı (MS 618-907):** Tang Hanedanlığı, Çin’in en parlak dönemlerinden biridir. Ancak bu dönemde de cadı avı ve siyasi muhaliflere karşı zulüm gibi birçok karanlık olay yaşandı.
* **Song Hanedanlığı (MS 960-1279):** Song Hanedanlığı, bilim ve teknolojinin gelişmesiyle tanınır. Ancak bu dönemde de ayaklanmalar ve isyanlar şiddetle bastırıldı.

**Modern Zulüm: **

* **Qing Hanedanlığı (1644-1912):** Qing Hanedanlığı, Çin’in son hanedanıdır. Bu dönemde, Taiping Ayaklanması ve Boxer İsyanı gibi birçok büyük ayaklanma yaşandı. Bu ayaklanmalar, Qing hükümeti tarafından şiddetle bastırıldı ve milyonlarca insan hayatını kaybetti.
* **Mao Zedong Dönemi (1949-1976):** Mao Zedong dönemi, Çin tarihinde en karanlık dönemlerden biridir. Bu dönemde, Büyük Atılım ve Kültür Devrimi gibi siyasi kampanyalar milyonlarca insanın ölümüne neden oldu.

**Günümüz Zulmü: **

* **Doğu Türkistan’daki Zulüm: ** Çin Komünist Partisi (ÇKP), Doğu Türkistan’da Uygur Türkleri’ne karşı sistematik bir insan hakları ihlali uygular. Uygurlar, toplama kamplarına konulmakta, zorla çalıştırılmakta ve kültürel asimilasyona maruz kalmaktadır.
* **Hong Kong’daki Zulüm: ** ÇKP, Hong Kong’un özgürlüklerini ve özerkliğini kısıtlamaktadır. Hong Konglular, barışçıl protestolarda polis şiddetiyle karşılaşmaktadır.

**Sonuç: **

Tarih boyunca Çin’de yaşanan zulümler, insanlık için utanç verici bir durumdur. Bu zulümleri hatırlamak ve gelecekte tekrarlanmamasını sağlamak için elimizden geleni yapmamız önemlidir.

**Not: ** 5 Nisan 2024 tarihi itibarıyla, Çin’de hala birçok insan hakları ihlali yaşanmaktadır. Uluslararası toplumun bu zulmü durdurmak için daha fazla çaba göstermesi ve ÇKP’yi hesap vermesi için baskı yapması gerekmektedir.

**Not: ** Bu, tarih boyunca Çin’de yaşanan zulümlere genel bir bakış. Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için ek kaynaklara bakmanızı tavsiye ederim.

@@@@@@@

Çin’de Kominizim ve Mao.

## Çin’de Kominizim ve Mao

**Komünizm: **

Komünizm, Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından geliştirilen bir siyasi ve ekonomik sistemdir. Bu sistemde üretim araçları devlete aittir ve tüm insanlar eşit haklara sahiptir. Komünizm, sınıfsız ve parasız bir toplum yaratmayı amaçlar.

**Mao: **

Mao Zedong, Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) kurucusu ve lideriydi. 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti’ni kurdu ve 1976’daki ölümüne kadar ülkeyi yönetti. Mao, Marksist-Leninist ideolojiyi Çin’in koşullarına uyarlayan bir lider olarak kabul edilir.

**Mao’nun Komünizmi: **

Mao’nun komünizmi, Sovyetler Birliği’ndeki komünizmden bazı önemli farklar barındırıyordu. Mao, merkezi planlamaya ve devlet kontrolüne daha fazla önem veriyordu. Ayrıca, köylülüğü devrimin ana gücü olarak görüyordu.

**Mao Dönemi Politikaları: **

* **Büyük Atılım (1958-1962): ** Bu politikayla tarımsal ve sanayi üretimini hızla artırmak amaçlandı. Ancak, bu politika büyük bir kıtlığa ve milyonlarca insanın ölümüne neden oldu.
* **Kültür Devrimi (1966-1976): ** Bu devrim, Çin toplumunu ve kültürünü kökten değiştirmeyi amaçladı. Bu dönemde, birçok insan siyasi ve ideolojik gerekçelerle zulüm gördü.

**Mao Döneminin Etkileri: **

Mao dönemi, Çin’de büyük değişimlere yol açtı. Nüfus arttı, okur yazarlık oranı yükseldi ve yoksulluk azaldı. Ancak, bu değişimler büyük bir bedellerle gerçekleşti. Milyonlarca insan öldü veya zulüm gördü.

**Günümüzde Çin’de Komünizm: **

Günümüzde Çin, komünist bir ülke olarak kabul edilir. Ancak, Çin’deki komünizm, Mao dönemindeki komünizmden çok farklıdır. Çin, piyasa ekonomisini benimsemiş ve dışa açılmıştır.

**Sonuç: **

Çin’de komünizm, Mao Zedong döneminde büyük bir değişim ve travma yarattı. Günümüzde Çin, komünist bir ülke olarak kabul edilse de, Mao dönemindeki komünizmden çok farklı bir sistem uygulanmaktadır.

**Not: ** 5 Nisan 2024 tarihi itibarıyla, Çin’de hala tek parti yönetimi devam etmektedir. Komünist Parti, ülkenin siyasi ve ekonomik yaşamında dominant bir rol oynamaktadır.

**Not: ** Bu, Çin’de komünizm ve Mao’ya genel bir bakış. Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için ek kaynaklara bakmanızı tavsiye ederim.

@@@@@@@

Çin’de ve Rusya’da Komünizmi kabul ettirmek için yapılan zulüm, ölüm ve baş kaldırılar.

## Çin ve Rusya’da Komünizmi Kabul Ettirmek İçin Yapılan Zulüm, Ölüm ve Başkaldırılar

**Çin: **

* **1927-1949: Çin İç Savaşı: ** Komünistler ve Milliyetçiler arasında şiddetli bir savaş gerçekleşti. Milyonlarca insan öldü veya göç etmek zorunda kaldı.
* **1949-1953: Büyük Atılım: ** Tarım ve sanayi üretimini artırmak için uygulanan politikalar, büyük bir kıtlığa ve milyonlarca insanın ölümüne yol açtı.
* **1966-1976: Kültür Devrimi:** Mao Zedong’un başlattığı bu devrim, Çin toplumunu kökten değiştirmeyi amaçladı. Milyonlarca insan siyasi ve ideolojik gerekçelerle zulüm gördü.

**Rusya: **

* **1917-1922: Rus İç Savaşı: ** Bolşevikler ve Beyaz Ordu arasında şiddetli bir savaş gerçekleşti. Milyonlarca insan öldü veya göç etmek zorunda kaldı.
* **1924-1953: Stalin Dönemi: ** Josef Stalin, Sovyetler Birliği’nde diktatörlük kurdu. Milyonlarca insan Gulag çalışma kamplarına gönderildi veya idam edildi.
* **1932-1933: Holodomor:** Ukrayna’da yaşanan kıtlık, milyonlarca insanın ölümüne neden oldu.

**Başkaldırılar:**

* **Çin:** 1989 Tiananmen Meydanı Protestoları
* **Rusya:** 1917 Şubat Devrimi, 1991 Ağustos Darbesi

**Sonuç:**

Komünizmi kabul ettirmek için Çin ve Rusya’da milyonlarca insan hayatını kaybetti. Bu zulümler ve başkaldırılar, insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından biridir.

**Not: ** 5 Nisan 2024 tarihi itibarıyla, Çin ve Rusya hala komünist olarak kabul edilen ülkelerdir. Her iki ülke de siyasi ve ekonomik sistemlerinde önemli değişikliklere uğramış olsa da, geçmişin zulümlerinin mirası hala devam etmektedir.

**Not: ** Bu, Çin ve Rusya’da komünizmi kabul ettirmek için yapılan zulüm, ölüm ve başkaldırıla genel bir bakış. Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için ek kaynaklara bakmanızı tavsiye ederim.

 

Loading

No ResponsesNisan 6th, 2024

İlk Kuran örnekleri nerede bulunmaktadır.

İlk Kuran örnekleri nerede bulunmaktadır.


İlk Kuran örnekleri farklı coğrafyalarda ve çeşitli kütüphanelerde bulunmaktadır. En önemlilerinden bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:

**Türkiye:**

* **Topkapı Sarayı Müzesi:** Hz. Osman’a ait olduğu rivayet edilen nüsha da dahil olmak üzere, birçok eski Kur’an nüshası burada muhafaza edilmektedir.
* **Süleymaniye Kütüphanesi:** Zengin bir el yazması Kur’an koleksiyonuna sahiptir.
* **Fatih Sultan Mehmet Kütüphanesi:** Eski Kur’an nüshaları bakımından önemli bir koleksiyona ev sahipliği yapmaktadır.

**Diğer Ülkeler:**

* **Özbekistan:** Taşkent’teki Eski Eserler Müzesi’nde “Semerkant Kur’anı” olarak bilinen ve dünyadaki en eski Kur’an nüshalarından biri olarak kabul edilen nüsha bulunmaktadır.
* **Mısır:** Kahire’deki Darülkütüphan-i Milliyye’de ve El-Ezher Camii Kütüphanesi’nde birçok eski Kur’an nüshası mevcuttur.
* **İngiltere:** British Library, Bodleian Library ve Chester Beatty Library gibi kütüphanelerde de önemli Kur’an nüshaları bulunmaktadır.

**Diğer Kaynaklar:**

* **IRCICA Kütüphanesi:** İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) kütüphanesi, dünyanın farklı yerlerinden topladığı eski Kur’an nüshalarının dijital kopyalarını barındırmaktadır.
* **Online kaynaklar:** [https://islamansiklopedisi.org.tr/](https://islamansiklopedisi.org.tr/) ve [https://www.academia.edu/](https://www.academia.edu/) gibi online platformlarda da eski Kur’an nüshaları hakkında bilgi ve görseller bulabilirsiniz.

**Not:** Bu liste sadece önemli örneklerden bazılarını içermektedir. Daha detaylı bilgi için akademik makalelere ve kütüphanelerin online kataloglarına bakabilirsiniz.

@@@@#@

Hz. Osman döneminde yazılan ilk kuranlar nerede bulunmaktadır?

Hz. Osman döneminde yazılan ilk Kuran nüshalarının birçoğu günümüzde hala varlığını sürdürmektedir. Bunlardan en önemlileri şunlardır:

**1. Hz. Osman’ın Mushafı:**

* Rivayete göre Hz. Osman’a ait olduğu düşünülen nüsha, Topkapı Sarayı Müzesi’nde Hazine Kütüphanesi’nde korunmaktadır.
* Bu nüsha, Kufi hattıyla yazılmış ve altın varaklarla süslenmiştir.
* Dünyadaki en eski ve en değerli Kur’an nüshalarından biri olarak kabul edilir.

**2. Semerkant Mushafı:**

* Özbekistan’ın Taşkent şehrinde bulunan Eski Eserler Müzesi’nde muhafaza edilmektedir.
* Dünyadaki en eski Kur’an nüshalarından biri olarak kabul edilir ve Hicri 30. yıla tarihlenmektedir.
* Kufi hattıyla yazılmış ve ceylan derisi üzerine yazılmıştır.

**3. Şam Mushafı:**

* Suriye’nin Şam şehrinde Emevi Camii Kütüphanesi’nde korunmaktadır.
* Hicri 50. yıla tarihlenmektedir.
* Kufi hattıyla yazılmış ve ceylan derisi üzerine yazılmıştır.

**4. Diğer Nüshalar:**

* Hz. Osman döneminde yazılan diğer nüshalar, Türkiye, Mısır, İngiltere gibi farklı ülkelerdeki kütüphanelerde bulunmaktadır.

**Bunlara ek olarak:**

* IRCICA Kütüphanesi (İstanbul)
* Süleymaniye Kütüphanesi (İstanbul)
* Fatih Sultan Mehmet Kütüphanesi (İstanbul)
* Kahire’deki Darülkütüphan-i Milliyye (Mısır)
* British Library (İngiltere)

gibi kütüphanelerde de Hz. Osman dönemine ait Kur’an nüshaları ve bu nüshaların dijital kopyaları bulunmaktadır.

**Not:** Bu liste sadece önemli örneklerden bazılarını içermektedir. Daha detaylı bilgi için akademik makalelere ve kütüphanelerin online kataloglarına bakabilirsiniz.

 

Loading

No ResponsesNisan 5th, 2024

TERÖRÜN AYAK SESLERİ

TERÖRÜN AYAK SESLERİ

 

Bu bir tesbittir.
Hatta terörün ayak seslerini daha sesli duymakla kalmayıp, terörün kendisini duyarsanız şaşmayınız.
O fırsat ve o imkân verilmiştir.
Bazen iradeli ve bazen iradesiz.
Temennim daha ciddi tedbirler alınır.

Müteyakkız ve basiretli davranılmalıdır.
Sadece sineklerle değil, o sinekleri üreten ve besleyen bataklıklarda kurutulmalıdır.
Kuvvet kanunda olmalı ve o kanun kuvvetini göstermelidir.
Dağdaki eşkıyanın şehirleri istilâsına imkan ve fırsat verilmemelidir.
Hukuksuzluğa göz yumulmamalı, yumanlar ağır cezaya uğratılmalıdır.
Vatandaşın parasının çar çur edilmesine müsaade edilmemelidir.
Gözetim ve denetim sağlanmalıdır.
Vatandaşların taleplerine kulak verilmelidir.
Herkesi kapsayıcı anayasa yapılmalıdır.

 

Hukuk işletilip, kanuni bir karar söz konusu iken ve cezayı alan kişi 84 milyona hakaret etmiş iken, buna saygı gösterilmemiş adeta kazan kaldırılmıştır.

84 milyona terör yanlısı bir hadsiz kişi tercih edilmiştir.[1]
İşte teröre destek veren o cızırtılı sesler ve linkini verdiğim bağlantılardan her birisi başlı başına büyük bir tehlikenin habercisidir.
-CHP lideri Özel: Van halkının iradesine pusu.
İmamoğlu: Karar Van halkının iradesini tanımamaktır, demokrasiden yana tavır almak zorundayız. “[2]

MEHMET ÖZÇELİK

03-04-2024

 

 

[1] https://m.haber7.com/guncel/haber/3411862-pkk-propagandasi-yapan-abdullah-zeydanin-belediye-baskanligi-dustu

[2] https://www.google.com/amp/s/www.bbc.com/turkce/articles/cz5zz7g0817o.amp
https://www.yenisafak.com/foto-galeri/gundem/pkk-sempatizanlari-vani-yakip-yikti-sokaklarin-son-hali-goruntulendi-4612941
https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/dem-partililer-vanda-sokaklara-indi-gosterilerde-polislere-taslarla-saldirdilar-4612798
https://www.yenisafak.com/gundem/alti-ilde-van-provokasyonu-teror-orgutu-pkkyi-ovucu-slogan-atip-polis-saldiran-89-kisi-gozaltina-alindi-4612900
https://www.gunebakisgazetesi.com/haber/tutdereden_demli_zeydana_destek-181276.html
https://video.haber7.com/video-galeri/272900-canli-yayinda-gergin-anlar-hande-firattan-kufurlu-yoruma-boyle-tepki-gosterdi
https://m.haber7.com/guncel/haber/3412003-bakan-yerlikaya-duyurdu-pkkyi-oven-ve-guvenlik-guclerine-saldiran-89-kisi-gozaltinda
https://www.yenisafak.com/gundem/chpli-bahcetepeden-gaziosmanpasa-belediyesine-baskin-4612813
https://www.yenisafak.com/video-galeri/secim/dem-partili-tunceli-belediye-baskani-cevdet-konak-pkk-agziyla-konustu-dersim-kurdistandir-4612765
https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/hakkaride-polise-destek-olmak-isteyen-kurt-vatandaslar-yakaladiklari-pkk-yandaslarini-dovdu-4612872
https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/sirnakta-olay-cikaran-dem-il-baskani-gozaltina-alindi-4612468
https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/dem-partili-sirri-sakiktan-sandik-basinda-provokasyon-oy-kullanan-polislere-saldirdi-4612320
https://www.yenisafak.com/video-galeri/secim/yeniden-refah-yildirim-adayindan-demli-vatandasa-demirtasa-ozgurluk-vaadi-4612273

https://tesbitler.com/2024/04/01/istanbul-kendine-yazik-etti/

https://tesbitler.com/2024/04/03/bu-iste-bir-degil/

https://tesbitler.com/2024/03/16/en-buyuk-hesap-allahin-hesabidir/

https://tesbitler.com/2024/02/21/kim-kimi-temsil-ediyor/

 

Loading

No ResponsesNisan 3rd, 2024

BU İŞTE BİR DEĞİL…

BU İŞTE BİR DEĞİL…

 

Evet gerçekten bu işte bir değil, gayet çok terslikler var.
Ordumuz dağdaki PKK eşkıyasıyla silahlı mücadele ederken, Van gibi Doğunun büyük bir şehrinde; ‘PKK sizi tükürüğüyle boğar’, diyen bir kişi Belediye başkanlığını kazanıyor.
Yıllar önce bunu söylediğinde bende ulusal bir TV’ de 80 milyon namına kendisine fazlasıyla iade etmiştim.
Dağdaki eşkıyayı savunan bir parti kuruluyor ve o mecliste teröristleri savunuyor.
Ve bunlara katrilyonlar devlet hazinesinden ve ne gariptir ki devletin anayasa mahkemesinin onayıyla para veriliyor.
Kendisini Türkiye’nin büyük partisi olduğunu söyleyen ana ve yavru muhalefet partileri bu eşkıyaları arkasına alarak, arkasında durarak, içinde bulundurarak siyaset yapıyor.
İstanbul büyük şehir belediye başkanı bunun avukatlığını yapıp savunuyor, yüzlercesini içinde istihdam etme iddiasıyla sorgulanıyor.
Sizce de bu işte bir değil bir çok tezat yok mu? İçte güvenliği sağlayan polise taş atan, en büyük muhalif partinin, en büyük şehrinin il temsilcisi oluyor!
Dağda olup devleti dış tehditlere karşı koruyan askere kurşun sıkan milletvekili oluyor.
Kendisine Türkiye’nin geçmişten günümüze en dindar partisi diyen bir partinin belediye başkan adayı, onlarca kişinin ölümüne sebep olup, hapiste olan terörist başına özgürlükten bahsediyor.
Kendisine milliyetçi diyen bir kısım ve kesim, PKK savunucularının şu kadar milyon olduğunu söyleyip, onlara meşruluk atfediyor.
Bu nasıl bir tezattır!
O kadar tezatlar var ki, devleti yıkmaya çalışan, bu devletin askerini, polisini hatta halkını öldürenler bir virüs gibi devletin damarlarında dolaşıp, toplumu zehirliyor.
Sizce de bu işte bir değil, bir çok tezat yok mu?
O kadar büyük tezatlar var ki, bir zaman bunlara bakanlık verildi.
Devleti yönetme yolunda aldığı iç ve dış destekle hızla önü açılıp adeta devlet ve belediyeler teslim ediliyor.
Kaç tane belediye başkanı seçilip, sonradan alınarak yerine kayyum atandı.
Bu insanlar belediyenin ve devletin imkanlarını bu PKK’ya sundular.
DAĞDAN gelen emre göre hareket ettiler.
Tezatlar bitmiyor.
Yarım asırdır bu milleti kendisiyle meşgul ediyor.
Ekonomikmen devleti çökertiyor, on binlercesinin ölümüne sebep oluyor.
Ve bunlar içimizde geziyor.
Okulda ders veriyor, okul idare ediyor, devlet dairesinde çalışıyor ve sair…
Nasıl bir haldir ya Rabbi.
Artık at izinin it izine karıştığının da ötesinde bir durum.
Kanlar karışmış, sular karışık, sütler bozulmuş hatta tuz bile kokmuş.
Ve bunun adı özgürlük ve demokrasi!
Yerin dibine girsin böyle özgürlük ve demokrasi!
Gayrı meşru olanların meşru olanları öldürdüğü ve baş kaldırıp isyan etmesi özgürlük ve demokrasi öyle mi?
En az tabirle, hapisteki suçlunun, dışarıdaki hür ve özgür olanı yönetmesi gibi bir şey.
Zaten öylede oluyor ya….
Artık kahramanlığın adı gibi kendi de değişti.
Namus düşmanı Lgbt- lileri savunan namus yoksunu, eşkıyayla beraber olan eli kanlı, sosyalizmi savunan zihni kirli, lekeli kişi özgürlük savaşçısı ve savunucusu oluyor!
Nasıl bir tezat.
En büyük tezatta iyi görünüp, bunlara destek olup, sessiz kalınması oluyor.
Oysa Lut kavmindeki Lgbt-liler 30 kadar kişi iken, bir ev hariç hepsi helak olmuştu.
Silkinip kendine gelinmesi lazım.

 

*****************     

Bir Ermeni hareketi olan PKK, Van’da belediye başbakanı seçilip ve önceden, PKK sizi tükürüğüyle boğar, sözünden dolayı ceza alıp, Başkanlığı iptal edilmiştir. Acaba PKK bunu bahane edip bir Ermeni hareketi mi başlatmak istiyor?

 

-Chatgpt’de yaptığım araştırmada;

 

-Van’da Ermeni Ayaklanmaları.

Van’da birden fazla Ermeni ayaklanması gerçekleşti. En önemlileri şunlardır:

**1896 Van İsyanı:**

* 1895’in sonlarında Ermeni komiteciler tarafından Kafkasya ve İran’dan silah ve cephane getirilerek başlatıldı.
* İsyan 1896’da patlak verdi ve Osmanlı birlikleri tarafından bastırıldı.
* Bu isyan, Hamidiye Katliamlarına yol açtı.

**1915 Van İsyanı:**

* I. Dünya Savaşı sırasında gerçekleşti.
* Ermeniler, Rus ordusunun desteğiyle Van’ı ele geçirdiler.
* Osmanlı ordusu şehri geri aldı ve Ermeniler şehri terk etti.
* Bu isyan, Tehcir Kanunu’nun çıkarılmasına ve Ermeni Soykırımı’na yol açtı.

**1916 Van Direnişi:**

* 1915 Van İsyanından sonra Van’a yerleşen Ermeniler, Osmanlı ordusuna karşı direnişe geçtiler.
* Direniş birkaç ay sürdü ve Osmanlı ordusu tarafından bastırıldı.

**Ayaklanmaların Nedenleri:**

* Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu’ndaki siyasi ve sosyal statülerinden memnuniyetsizlikleri
* Ermeni reform taleplerinin Osmanlı hükümeti tarafından reddedilmesi
* Avrupa devletlerinin Ermeni meselesine müdahalesi
* Rusya’nın Ermenileri Osmanlı İmparatorluğu’na karşı kışkırtması

**Ayaklanmaların Sonuçları:**

* Binlerce insanın ölümü
* Van ve civarındaki birçok yerleşim yerinin tahrip olması
* Ermeni Soykırımı’nın tetiklenmesi

**Van’daki Ermeni ayaklanmaları, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemindeki en önemli olaylardan biridir. Bu ayaklanmalar, Ermeni Soykırımı’na ve Türkiye’deki Ermeni diasporasının oluşmasına yol açmıştır. **

 

MEHMET ÖZÇELİK

03-04-2024

 

Loading

No ResponsesNisan 3rd, 2024

Olay, Haremeyn’in, Osmanlı idaresinde olduğu zamanlarda gerçekleşir.

Olay, Haremeyn’in, Osmanlı idaresinde olduğu zamanlarda gerçekleşir.

 

Kâbe’ye yakın bir bölgede Osmanlı Karakolu vardır. Komutan Askerin birine emreder.

“Git, Erat için Kasaptan şu kadar et satın al, gel” der. Asker gider eti satın alır. Dönüşte bakar ki, Kâbe de Tavaf tenhadır. Kendi kendine “Kâbe’nin tenha olduğu şu sırada bir tavaf yapayım da öyle gideyim” der. Bir tavaf yapar, sonra Karakola gider aldığı eti aşçıbaşına verir.

Aşçıbaşı eti yemek yapmak üzere doğrar, kazana koyar. Ateşi yakar. Ne var ki et pişmek bilmez. Pişmediği gibi çiğ görünüşünde en küçük bir değişiklik olmaz Aşçıbaşı ateşi ne kadar korlasa da, ette en küçük bir pişme emaresi yoktur. Durumu komutana haber verir. Komutan da aynı hali müşahede eder.

Komutan eti alan eri çağırır. Ere, emir verdikten sonra ne yaptığını sorar. Er anlatır. “Komutanım! Eti alıp dönüşte baktım ki Kâbe’de tavaf tenhadır. ‘Bir tavaf yapayım da öyle gideyim’ dedim. Kucağımda etle beraber tavaf eyledim; bitince de tavaf namazını kıldım ve geldim. Başka bir şey yapmadım.” Der. Komutan, hayret ve heyecanla etrafındakilere gözyaşları içerisinde söyle seslenir.

“Bakınız! Allahu Teâlâ Kâbe’yi tavaf eden cansız eti bile ateşte yakmıyor.

“Ya Onu tavaf eden insanı yakar mı ? Der.

 

Loading

No ResponsesNisan 2nd, 2024

HIZIRA SÖYLE

HIZIRA SÖYLE

Bediüzzaman Said Nursi Emirdağ veya Afyon hapishanesinde yatarken,bir gece Konya’nın Ladik kasabasına Ahmet Ağa’nın yanına geldi Ahmet Ağa’nın yanında o anda sadece oğlu Zekeriya vardı.

Bediüzzaman tayy-i mekân ederek gelmişti. Ahmed Ağa’nın odasının eşiğinde, ellerindeki kelepçeyi ve ayaklarındaki zincirleri çözdü, içeri girdi:

“- Bu çıksın, dedi,

Zekeriya’dan ötürü, konuşacaklarım var…”

Ahmed Ağa:

“-Mahzuru yok kardeşim, yabancımız değildir, oda duysun …” dedi.

Bediüzzaman:

“-Ahmed Ağa, üstada – Hızıra – söyle, tahammülüm kalmadı, dedi. Ahmed Ağa:

“-Olur, söyleyelim kardeşim Said” dedi.

Bediüzzaman tekrar anında kelepçeyi ellerine zincirleri ayaklarına takarak geri döndü.

Bir müddet sonra aynı şekilde Bediüzzaman yine geldi ve:

“-Söyledin mi Ahmed Ağa?… Ne oldu netice?”, diye sordu.

Ahmed Ağa:

“- Söyledim kardeşim Said, söyledim” dedi.

Bediüzzaman:

“-Ne dedi Üstad? ” diye sordu.

Ahmed Ağa:

“-Sabretmeni söyledi” dedi.

Bediüzzaman bu cevabı alınca, bu defa kapıdan değil, pencereden çıkıp gitti. Yine elleri kelepçeli, ayakları zincirli idi.

 

 

Loading

No ResponsesNisan 2nd, 2024

EFENDİMİZ’İN YAKMAK İSTEDİĞİ GENÇ-Enes bin Mâlik

Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh- Hazretleri rivâyet ediyor:

Ashâb-ı kiramdan Alkame adında bir genç vardı. Zeki ve zengindi. Hayrı, hasenâtı ve sadakası çoktu. Korkunç bir hastalığa yakalanıp yatağa düştü. Rasûlullah Efendimiz, rahatsızlığını duyunca, Hazret-i Ali ile birlikte Ammâr, Selmân ve Bilâl-i Habeşî’yi ziyarete gönderdi. Bunlar Alkame’nin yanına varınca can çekişmekte olduğunu gördüler. Derhâl kendisine kelime-i tevhid telkin etmek istediler. Ancak Alkame’nin çenesi kilitlenmiş, dili tutulmuştu.

Hazret-i Ali, Hazret-i Bilâl-i Habeşî’yi Rasûlullâh’ın yanına gönderdi. Hazret-i Bilâl de vaziyeti Fahr-i Âlem Efendimiz’e bildirdi. Rasûl-i Ekrem Efendimiz;

“–Bu zâtın anası ve babası var mı ve hayattalar mı?” diye sordu.

Onlar dediler ki:

“–Yâ Rasûlâllah! Alkame’nin babası vefat etmiş ama yaşlı bir anası varmış.”

Bunun üzerine Fahr-i Âlem Efendimiz Bilâl’e hitâben;

“–Yâ Bilâl git, Alkame’nin anasına benden selâm söyle. Huzûruma kadar gelmeye gücü yetiyorsa zahmet edip gelsin. Yok, değilse ben gideyim.” buyurur.

Hazret-i Bilâl gidip Peygamber’in selâmını kadına söyledi. Rasûlullâh’ın davetini bildirdi. Kadın;

“–Rasûlullâh’a canım fedâ olsun. Huzûr-i Risâlet’e benim gitmem daha münasip olur.” diyerek eline asâsını alıp yürüdü. Efendimiz’in huzûruna geldi, selâm verdi. Fahr-i Âlem Efendimiz de selâmını aldıktan sonra;

“–Soracağım soruya doğru cevap ver anacığım. Unutma ki yalan söylersen bana vahiyle bildirilir. Oğlun Alkame’nin sağlıklı olduğu günlerde durumu nasıldı? Bana söyle.” buyurdu.

“–Yâ Rasûlâllah! Oğlum, genç olmasına rağmen gündüzleri oruçla, geceleri namazla değerlendirirdi. Hele sadakası o kadar çoktu ki, miktarını ben de bilmiyorum.” dedi.

Rasûl-i Ekrem Efendimiz;

“–Hayır, benim maksadım o değil. Oğlunun seninle ilişkileri nasıldı, sana iyi davranıyor muydu? İyilikte ve ihsanda bulunuyor muydu? Sen ona karşı nasıl bir duygu besliyordun? Bunları soruyorum.” buyurdu.

Kadın;

“–Evet yâ Rasûlâllah! Oğluma karşı kalbim kırıktı. Evlenmeden önce bana çok iyi davranıyordu. Evlendikten sonra karısını bana tercih etti. Hanımının bütün isteklerini yerine getirdiği, benim arzularıma ise tamamen karşı çıktığı için kendisine küskünüm.” dedi.

Rasûl-i Ekrem Efendimiz;

“–Anlaşıldı, anası Alkame’ye kırgın olduğu için dili kelime-i şahâdet getiremiyor. Eyvah!..” dedi.

Bilâl’e hitâben;

“–Gidiniz. Çalı-çırpı ve odun getirip bir ateş yakınız. Ben de Alkame’yi o ateşte yakayım.” buyurdu.

Kadın derhâl;

“–Yâ Rasûlâllah! Benim evlâdım, ciğerpârem gözümün önünde yanarken; ben buna nasıl dayanabilirim?” dedi.

Rasûl-i Ekrem;

“–Ey Alkame’nin anası! Rabbimiz’in azabı bu ateşe benzemez. Hem daha şiddetli hem devamlıdır. Eğer evlâdının böyle korkunç bir azaptan kurtulmasını istiyorsan ondan râzı olup, hakkını helâl etmen gerekiyor.

Nefsimi kudret elinde tutan Allâh’a yemin ederim ki, Alkame’ye olan kırgınlığın devam ettiği sürece; onun namazının, niyazının, sadakasının kendine hiçbir faydası yoktur.

Allah korusun, bunların hiçbiri onun kötü âkıbetini değiştiremez.” buyurdu.

Kadıncağız derhâl ellerini kaldırarak;

“–Yâ Rasûlâllah! Cenâb-ı Hak ve O’nun Peygamberi ve burada bulunan herkes şahit olsun ki, oğlum Alkame’den râzı oldum ve hakkımı helâl ettim.” dedi.

Fahr-i Âlem Efendimiz;

“–Yâ Bilâl! Git, bak Alkame kelime-i şahâdeti getirebiliyor mu? Belki de kadın, bizden utandığı için diliyle râzı olduğunu söylüyor ama kalben buğzediyor olabilir.” buyurdu.

Hazret-i Bilâl, emr-i Peygamberî üzere Alkame’nin yanına gitti ve bülbül gibi kelime-i şahâdet getirdiğini gördü. Buna çok sevinen Bilâl, orada bulunan İmâm-ı Ali’ye ve dostlarına hitâben;

“Anası, Alkame’ye kırgın olduğu için kelime-i şahâdeti getiremiyordu. Hâlbuki şimdi Rasûlullah; anasının rızâsını alıp, hakkını helâl ettirdiği için lisanı çözüldü.” buyurdu.

Kısacası; Hazret-i Peygamber sayesinde kurtulan Alkame, o gün vefat etti. Allah ondan râzı olsun.

Fahr-i Âlem Efendimiz; Alkame’nin vefat ettiğini öğrenince, bizzat evine kadar geldi. Gaslinde, teçhiz ve tekfininde hazır bulundu. Namazını da bizzat Efendimiz kıldırdı. (Ne şeref, ne mazhariyet!..) Cenaze defnedildikten sonra, kabrin yan tarafında Rasûlullah ayağa kalkarak;

“Ey muhâcirler ve ey ensar! Biliniz ki, bir kimse hanımını her bakımdan anasına tercih ederse, Allâh’ın rahmetinden mahrum kalsın. O kimse, şunu kesin olarak bilsin ki; anasının rızâsını kazanmadığı sürece, farz-nâfile hiçbir ameli ona asla fayda vermeyecektir.” buyurdu.

https://www.yuzaki.com/2010/11/efendimizin-yakmak-istedigi-genc/

Loading

No ResponsesNisan 2nd, 2024

ZİNCİRLERLE EL VE AYAKLARI BAĞLI MAHKUM, BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİNE: “HOCAM! KURTULMAM İÇİN BANA DUA ET.”

ZİNCİRLERLE EL VE AYAKLARI BAĞLI MAHKUM, BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİNE: “HOCAM! KURTULMAM İÇİN BANA DUA ET.”

 

Afyon Hapishanesinde insan kestiği için lakap olarak “Kasap Tahir” diye anılan bir mahkum vardı. Uzun boylu cüsseli bir adamdı. Ailesine sataşan birisinin kafasını çarşı içerisinde koparmış ve ayrıca da başka çeşitli cinayetleri de vardı. Afyon’u haraca bağlamış herkesin korkup çekindiği birisiydi. Kasap Tahir idam cezasıyla hapse konulmuştu.

 

Diğer mahkumlara zarar vermesin diye elleri, ayağı, boynu demir halkalarla bağlanmış ve prangalar sırtında İdamlıkların bulunduğu ağır ceza koğuşundaydı. Aynı zamanda koğuş Ağasıydı.

 

Kasap Tahir’in bulunduğu koğuşta Bediüzzaman Said Nursi (ra) hazretlerinin talebelerinden Tâhirî Mutlu Ağabey ve Re’fet Barutçu Ağabey de vardı.

 

Kasap Tahir’e:

-“Bediüzzaman hazretlerinin elini öper, duasını alırsan inşallah kurtulursun.” derler.

 

-“Kurtulurum mu?” der.

 

-“Evet kurtulursun inşallah!” diyorlar. O da hemen Üstad’ı görmek için fırsat kollamaya başlar.

 

Hem ellerinden hem ayaklarından prangaya vurulan idam mahkûmu kasap Tahir, mahkumların hava almak için hapishane bahçesine çıkarıldığı zamanlarda bile bu zincirlerle dolaşırken, Üstad Bediüzzaman hazretleriyle karşılaşır.

 

Üstad’ın suret’inden siyret’ini okuyan Kasap Tahir, derdini ummana anlatmanın kıvranışı içinde:

-“Ne olur bana dua buyurun! Kurtarın beni bu halden Hocam!”diye yalvarıp yakarmaya başlar.

 

Hz. Üstad:

-“Bu sana takılan şeyler, senin idam mahkûmiyetinin zincirleri değildir! Bunlar senin tesbihindir. Sen namazına başla, tesbihini çek. Ben de sana dua edeceğim. İnşaallah kurtulursun! ”diyerek ona şefkatle muamele eder ve nasihatlerde bulunur.

 

O andan itibaren Allah dostunun gönül frekanslarıyla ihti­zaza gelen Tahir, tövbe ve nedamet eder, namaza başlar. Madden ve manen temizlenip ismiyle müsemma olarak Tahir bir hale gelir. Namaz sonunda kendisini bağlayan zincirlerin halkalarını bir bir saydığında bir de ne görsün! Zincirin halkları tamı tamına otuz üç halkadır. O andan itibaren o zinciri de tesbih edinir kendine.

 

Kasap Tahir koğuş Ağası olması hasebiyle Tâhirî Ağabey ve Re’fet Ağabeyi koğuşun en başköşesine yerleştirir. Tâhirî Ağabeyin yemeğini pişirir. Tâhirî Ağabeye hizmet eder.

 

Koğuştaki azılı katil idam mahkumu 70 kişiden 66 sı da zamanla tövbe edip namaz kılmaya başlar. 20. Asırda hangi sistem, hangi idare, hangi eğitim 70 azılı mahkumun bulunduğu bir koğuşta 66 mahkumu ıslah ve terbiye edip , Allah’ına muti bir kul, vatanına, milletine faydalı bir birey haline getirebilir? Var mı dünyada bir örneği? Dünyanın en seçkin üniversitelerdeki en seçkin binlerce profesörü getirseler bu mahkumları bu hale getirebilirler mi? Asla ve kat’a!

 

Hapishane idaresi ve tüm mahkumlar insan kasabı bir insanın böyle hızlı bir değişim ile değiştiğine hayret ve takdir ile şahid oluyordu.

 

Hz. Üstadın duasına mazhar olan kasap Tahir, Temyiz Mahkemesi Afyon Ağır Ceza Mahkemesinin hakkında verdiği idam kararının bozar ve cezasını 30 seneye indirir. Bir sene geçmez 1950 yılında genel bir af kanunu çıkınca da serbest bırakılıp tahliye edilir.

 

Artık topluma kazandırılmış ismiyle müsemma temiz Tahir’e nasıl bu hale geldiğini ve idamlık iken nasıl tahliye edildiğini sorduklarında:

“Benim kurtuluşum Bedîüzzaman hazretlerinin duasının kerametidir” diyerek cevap veriyordu.

 

Loading

No ResponsesNisan 2nd, 2024

İSTANBUL KENDİNE YAZIK ETTİ

İSTANBUL KENDİNE YAZIK ETTİ

 İstanbul’da algı ve kısır siyaset kazandı.
Ayasofya’nın açılmasına ne kadar sevindiysem, iki dönemdir kaybına da en az o kadar üzüldüm.
İcraatsızlık ve projesizlik öne geçip, proje ve donanım kaybetti.
İstanbul bu yükü kaldıramaz ve taşıyamaz.
Türkiye’de bu kısır siyasete ortak oldu.
Zira tüm siyaset; başta ve sürekli Erdoğan düşmanlığı telkin edildi ve de bir ders verelim düşüncesiyle, ders almayan ve dersine çalışmayanların ders vermeye kalkışması oldu.
Oysa kime kaybettirdiğini değil, Kime kazandırdığını görmedi ve göremedi.
Aklına göre değil, hissine göre hareket etti.
Elbette görülmesi ve düzeltilmesi gereken yaşlı maaşları gerekli idi ancak bu yanlışa bahane edildi.
Pireye kızıp yorgan yakıldı.
Kazandırdığı kişilerin onu bile veremeyeceğinin hesabını yapmadı, yapamadı.
Bu kızgınlıkla sözünü tutan ve tutacak olanlara değil, tutmayan ve tutmayacak olanlara kandı.
Belki de beşer zulmetti, kader adalet etti, hakikatince bazı hikmetlere sebep olmuş oldu.
Zira Allah Hakim ve Hikmet sahibidir.
Unutulmamalıdır ki, bir şeye sebep olan onu yapan gibidir.
Zarara rızasıyla girilip, rıza gösterilmiştir…

-2024 belediye seçimlerinde İstanbul için çok şey söylense de bir cümle ile;

İstanbul kendine yazık etti.
Özellikle deprem için tedbir alacak donanımlı kişiyi seçmedi.
Musibetin celbine sebep oldu.
Taşıyamayacağı yükü yorgun omuzuna yüklendi.
“İnsanların kendi ellerinin (irade ve ihtiyarlarıyla) yaptıkları işler (günahlar) yüzünden, karada ve denizde fesad meydana çıktı ki, Allah, işledikleri günahlardan bir kısmının cezasını (dünyada) onlara tattırsın. Olur ki (küfürden ve işledikleri günahlardan tevbe ederek) dönerler.”[1]
” Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.”[2]

“Öyleyse nasıl olur da önceden yapıp ettikleri yüzünden başlarına bir felâket gelince hemen “Biz yalnızca iyilik etmek ve arayı bulmak istedik” diye yemin ederek sana gelirler.

Onlar, kalplerindekini Allah’ın bildiği kimselerdir. Onlara aldırma, kendilerine öğüt ver ve onlara durumları hakkında tesirli söz söyle.”[3]

“Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.”[4]

****************  

TARİHE NOTLAR:

“Gazi ve şehitlere ‘zibidi’ demişti: 15 Temmuz Derneği’nden CHP’li Özgür Özel hakkında suç duyurusu.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel hakkında dün İstanbul’da yaptığı bir mitingde 15 Temmuz gazi ve şehitlerine yönelik “zibidi” kelimesini kullandığı iddiasıyla 15 Temmuz Derneği tarafından suç duyurusunda bulunuldu.”[5]

-Türkiye’ye kaybettirenlerle beraber olmak, zulme ortak olmaktır.[6]

Kim kime hizmet ediyor bakılsın.[7]

Silinmez bir leke. 

-İşte İstanbul’un geçmiş 5 yıllık karnesi.[8]

– “Ne kadar yol açarsan yol o kadar sıkışır. “[9]

Ankara CHP büyük şehir belediye başkanı Mansur Yavaş’ın trafiğe bulduğu çözüm. 

Yani yol açma!

-Yeniden Refahtan, Selahattin Demirtaş’ı hapisten çıkarma sevdası.[10] 

-CHP’ye göre AK partinin gitmesini gerektiren en büyük suçu Kayseri gibi yerlerde içki içme imkanının olmaması. 

Bu ifade birinci ağızdan CHP genel başkanı Özgür Özel tarafından söylenmektedir.[11] 

– “CHP’ye ilk tebrik İsrail’den: İmamoğlu ve Yavaş’ı kutlayıp Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef aldı

İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, yerel seçim sonuçları sonrasında CHP adaylarını tebrik etti. “İmamoğlu ve Yavaş’ı tebrik ediyoruz” diyen İsrailli Bakan, sözlerinin devamında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef aldı.”[12]

 

*************

İBRET:
Osman gazinin sandukasını tekmeleyen Yunan KOMUTAN.

Orhan Gazi’nin türbesini tekmelediği iddia edilen Yunan komutanın kimliği kesin olarak bilinmemektedir. Bu olayla ilgili farklı rivayetler mevcuttur:

**1. Sofoklis Venizelos: **

En yaygın rivayete göre, bu olayı gerçekleştiren kişi, Yunan Başbakanı Eleftherios Venizelos’un oğlu **Sofoklis Venizelos**’tur. 1920 yılında Bursa’yı işgal eden Yunan birliklerinin komutanı olan Sofoklis’in, Osman Gazi’nin türbesine girerek sandukasını tekmelediği ve “Kalk Osman, kalk da vatanını kurtar!” diye bağırdığı söylenir.

**2. Nikolaos Plastiras:**

Bir diğer rivayete göre ise, Osman Gazi’nin türbesini tekmeleyen kişi, Yunan general **Nikolaos Plastiras**’tır. Plastiras, 1922 yılında Anadolu’da işgalci Yunan ordusunun komutanlığını yapmıştır.

**3. Kimliği Belirsiz Komutan: **

Bazı kaynaklarda ise, Osman Gazi’nin türbesini tekmeleyen Yunan komutanın kimliği belirsiz olarak geçmektedir. Bu rivayete göre, olay 1920 yılında Bursa’nın işgali sırasında gerçekleşmiş ve Yunan birliklerinin komutanı olan bir subay, Osman Gazi’nin türbesine girerek saygısızlık yapmıştır.[13]

@@@@@@@

Hakikatli Bir Lâtife.
Sultan Süleyman Kanunî, kesretli kırk çeşme sularını İstanbul’a getirdiği vakit, Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendi ona demiş: “Hilâf-ı şeriat kanunları Avrupa’dan getirdiğin cihetle, İstanbul’a öyle bir bok sıçtın ki, o getirdiğin suların cümlesi üzerinden akıp geçse yüz senede temizleyemez.”[14]

-“İstanbul seyahatinden muzdarip olup olmadığını sordum.

— Bana ızdırap veren, dedi, yalnız İslâm’ın maruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi, onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi mukavemet güçleşti. Korkarım ki cemiyetin bünyesi buna dayanamaz çünkü düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basîret gözü böyle körleşirse iman kalesi tehlikededir. İşte benim ızdırabım, yegâne ızdırabım budur. Yoksa şahsımın maruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate maruz kalsam da iman kalesinin istikbali selâmette olsa!” Said Nursi.

-Ebu Müslim Horasani’ye sormuşlar:

– Emeviler niçin yıkıldı?

Ebu Müslim Horasani cevap vermiş:

– Onlar sulh ve selamet günlerinde dostlarının dostluklarından emin oldukları için dostlarından uzak durdular, onları gücendirdiler. Düşmanlarının dostluğunu kazanmak için onları kendilerine yakın tuttular. Dar gün gelip çattığında, muharebe meydanında gördüler ki, sonradan dost edindikleri eski düşmanları yanlarında yoktu. Gücendirdikleri eski dostlarını aradılar onlar da meydanda görünmüyordu. Yapayalnız kaldıklarını anladılar ama iş işten geçmişti. Yıkılmaları mukadder oldu.

**************

MEHMET ÖZÇELİK

01-04-2024

 

[1] Rum. 41.

[2] Şura. 30.

[3] Nisa-62-63.

[4] Nisa.79.

[5] https://www.yenisafak.com/gundem/gazi-ve-sehitlere-zibidi-demisti-15-temmuz-derneginden-chpli-ozgur-ozel-hakkinda-suc-duyurusu-4611690

[6] https://www.instagram.com/tv/C5KCAWtgpui/?igsh=N3docmJlaTd1cGFm

https://tesbitler.com/2023/10/27/zulme-riza-zulumdur/

https://tesbitler.com/2019/08/23/zulme-ortak-olmayin/

[7] https://www.instagram.com/reel/C5I11__MBIS/?igsh=MTRqZXZ0ZHR5ZXlzbw%3D%3D

https://tesbitler.com/2024/02/21/kim-kimi-temsil-ediyor/

https://tesbitler.com/2024/03/16/en-buyuk-hesap-allahin-hesabidir/

[8] https://www.instagram.com/reel/C5JCuC-N7b0/?igsh=MW1leWl2Y2M2OWYzeA==

[9] https://www.instagram.com/yenisafak/reel/C5IT7AVAqE_/

[10] https://www.instagram.com/reel/C5K-T79tUoO/?igsh=MWxid2U4NncxeDBxYQ%3D%3D

[11] https://www.instagram.com/reel/C5Ej6rpNtFb/?igsh=ZDJ1eGJlYzVjazA1

[12] https://www.yenisafak.com/gundem/chpye-ilk-tebrik-israilden-imamoglu-ve-yavasi-kutlayip-cumhurbaskani-erdogani-hedef-aldi-4612466

[13] Ayrıca Bak: https://www.ekrembugraekinci.com/article/?ID=1076&osman-gazi-t%C3%BCrbesinde-bir-yunan-subayi

[14] https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/sikke-i-tasdik-i-gaybi/latif-bir-tefeul/143

Loading

No ResponsesNisan 1st, 2024

Kutupname neden bahseder

Kutupname neden bahseder, özetler misin?

Kutupname, 13. yüzyılda İbnü’l-Nedim tarafından yazılmış bir bibliyografya kitabıdır. Arapça yazılmış en önemli bibliyografya eserlerinden biri olarak kabul edilir. Kitap, o zamana kadar yazılmış tüm Arapça kitapları ve yazarlarını listeler ve her kitap hakkında kısa bir özet sunar.

Kutupname’nin içeriği şu şekilde özetlenebilir:

* **Giriş:** İbnü’l-Nedim’in bibliyografya bilimi hakkındaki görüşlerini ve Kutupname’yi yazma nedenini anlatan bir bölüm.
* **Kitapların Listesi:** Farklı bilim dallarına göre sınıflandırılmış kitapların bir listesi. Her kitap için yazarın adı, kitabın tam adı, konunun özeti ve kitap hakkında başka bilgiler yer alır.
* **Yazarların Dizini:** Kutupname’de adı geçen yazarların alfabetik bir dizini.

Kutupname, Arap edebiyatı ve bilimi hakkında önemli bir kaynak olarak kabul edilir. Kitap, o zamana kadar yazılmış eserlerin kapsamlı bir listesini sunmanın yanı sıra, Arap kültürünün ve medeniyetinin gelişimi hakkında da bilgi verir.

Kutupname’nin bazı önemli özellikleri şunlardır:

* **Kapsamlılık:** Kutupname, o zamana kadar yazılmış tüm Arapça kitapları kapsamayı amaçlayan ilk bibliyografya eseridir.
* **Düzen:** Kitaplar, konularına göre sınıflandırılmış ve her kitap için kısa bir özet sunulmuştur.
* **Güvenilirlik:** İbnü’l-Nedim, kitapları bizzat incelemiş ve özetlerini yazmıştır.

Kutupname, Arapça bibliyografya biliminin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Kitap, günümüzde de Arap edebiyatı ve bilimi araştırmacıları tarafından önemli bir kaynak olarak kullanılmaktadır.

Kutupname’nin Türkçe çevirisi 1982 yılında Mehmet Şerif Onaran tarafından yapılmıştır.

**Kutupname’de bahsedilen bazı önemli konular şunlardır:**

* **Din:** Kur’an ve tefsirleri, hadis kitapları, fıkıh kitapları, kelam kitapları.
* **Dil:** Arapça dilbilgisi, sözlükler, edebiyat eserleri.
* **Tarih:** İslam tarihi, dünya tarihi.
* **Bilim:** Astronomi, matematik, tıp, coğrafya.
* **Felsefe:** Yunan felsefesi, İslam felsefesi.

Kutupname, Arap kültürünün ve medeniyetinin geniş bir yelpazesini kapsayan bir eserdir. Kitap, Arap edebiyatı ve bilimi araştırmacıları için önemli bir kaynak olmanın yanı sıra, genel okuyucular için de ilgi çekici bir eserdir.

@@@@@@@

Loading

No ResponsesMart 30th, 2024

SÜRAT ASRINDAYIZ-HAYATI HIZLI YAŞIYORUZ

SÜRAT ASRINDAYIZ-HAYATI HIZLI YAŞIYORUZ[1]

 

Atlılar son sürat giderken birden birisi durur ve beklemeye başlar.
Arkadaşları neden durduğunu sorunca,
Ruhum geride kaldı, onu bekliyorum.
İnternet ve hızı çağındayız.
Hakikatleri kaçırıyoruz.
Tıpkı, her gün villasından çıkıp son sürat işine gidip gelen adam, bir gün yol çalışmaları nedeniyle yavaş gitmek mecburiyetinde kalır.
Ve ilk defa fark eder, , bir yanında yeşillik ve ormanlıkların olduğunu, diğer yanında da nehir ve ırmakların bulunduğunu.
Ve ondan sonraki günlerde etrafını seyrede seyrede gider.
Hem yolda haz alır, hızlı gitmeyince ve hem de işte huzurla zaman geçirir.
Maalesef bizler hız ve hazzı beraber götürme çabasındayız.

 

**********

“Ahir zamanda yılların aylar gibi, ayların da günler gibi geçeceği, zamanın hızla akıp gideceği hadislerde ve rivayetlerde sıkça bahsedilen bir konudur. Bu durum, kıyametin yaklaşmasıyla birlikte dünyada yaşanacak olan değişimlerin ve sıkıntıların bir göstergesi olarak yorumlanır.


**Hadislerde ve Rivayetlerde: **

* **Hz. Peygamber (s.a.v.)**: “Ahir zamanda zaman hızlanacak, yıl aylar gibi, ay haftalar gibi, hafta günler gibi, gün saatler gibi, saat de dakikalar gibi geçecek.” (Tirmizi, Fiten 25)
* **Hz. Ali (r.a.)**: “Ahir zamanda bir yıl bir ay gibi, bir ay bir hafta gibi, bir hafta bir gün gibi, bir gün bir saat gibi, bir saat de bir dakika gibi geçecek.” (Müslim, Fiten 117)
* **Abdullah b. Amr (r.a.)**: “Ahir zamanda zaman o kadar hızlı akacak ki, bir adam sabahleyin evinden çıkıp akşam olmadan önce yedi defa dünyayı dolaşabilecek.” (İbn Mace, Fiten 35)

**Zamanın Hızlanmasının Sebepleri:**

Zamanın ahir zamanda hızlanmasının çeşitli sebepleri olduğu düşünülmektedir. Bunlardan birkaçı şunlardır:

* **Dünyanın ömrünün kısalması:** Kıyametin yaklaşmasıyla birlikte dünyanın ömrü kısalacak ve zaman daha hızlı akmaya başlayacaktır.
* ** insanların günahlara dalması:** İnsanların günahlara dalması ve Allah’tan uzaklaşması zamanın daha hızlı akmasına sebep olacaktır.
* **Dünyanın fitne ve fesatla dolması:** Dünyanın fitne ve fesatla dolması ve insanların sıkıntılarının artması zamanın daha hızlı geçmesine neden olacaktır.

**Zamanın Hızlanmasının Sonuçları:**

Zamanın ahir zamanda hızlanmasının çeşitli sonuçları olacaktır. Bunlardan birkaçı şunlardır:

* **İnsanların ömrünün kısalması:** Zamanın hızlanmasıyla birlikte insanların ömrü de kısalacaktır.
* **Hayatın daha stresli ve yoğun hale gelmesi:** Zamanın hızlı akması hayatın daha stresli ve yoğun hale gelmesine neden olacaktır.
* **İnsanların maneviyata daha az zaman ayırması:** Zamanın hızlı akması insanların maneviyata daha az zaman ayırmasına sebep olacaktır.

**Sonuç olarak:** Ahir zamanda yılların aylar gibi, ayların da günler gibi geçeceği, zamanın hızla akıp gideceği hadislerde ve rivayetlerde sıkça bahsedilen bir konudur. Bu durum, kıyametin yaklaşmasıyla birlikte dünyada yaşanacak olan değişimlerin ve sıkıntıların bir göstergesi olarak yorumlanır.”

[1][1] https://www.youtube.com/watch?v=btma3yb2ejs

Loading

No ResponsesMart 29th, 2024

Osmanlının peygamber sevgisi.

Osmanlının peygamber sevgisi.


## Osmanlı’da Peygamber Sevgisi

Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren Hz. Muhammed’e duyulan sevgi ve saygı, devlet ve toplum yaşamının her alanında kendini göstermiştir. Bu sevgi, sadece dini bir duygu olmanın ötesinde, Osmanlı kimliğinin ve ideolojisinin temelini oluşturmuştur.

**Peygamber sevgisinin Osmanlı’daki tezahürleri:**

* **Siyasi alanda:** Padişahlar, kendilerini Hz. Muhammed’in varisleri ve halifeleri olarak görmüşler ve bu sıfatla İslam dünyasının liderliğini üstlenmişlerdir.
* **Dini alanda:** Hz. Muhammed’in sünneti ve hadisleri, Osmanlı hukukunun ve eğitim sisteminin temelini oluşturmuştur.
* **Sosyal alanda:** Mevlid kandilleri ve diğer dini bayramlar büyük bir coşkuyla kutlanmış, Hz. Muhammed’in hayatı ve sözleri anlatan kitaplar ve şiirler yazılmıştır.
* **Mimari alanda:** Camiler ve diğer dini yapılar, Hz. Muhammed’in mihrabına ve minberine göre inşa edilmiştir.

**Peygamber sevgisinin Osmanlı’ya katkıları:**

* **Devletin birliğini ve dirliğini sağlamıştır.**
* **Topluma manevi bir güç ve ilham kaynağı olmuştur.**
* **İslam medeniyetinin gelişmesine katkıda bulunmuştur.**

**Osmanlı’da peygamber sevgisinin bazı örnekleri:**

* Padişahların Hz. Muhammed’in soyundan gelen şerifelerle evlenmeleri
* Mevlid kandillerinde düzenlenen kutlamalar ve şenlikler
* Camilerde ve medreselerde Hz. Muhammed’in hayatını ve sözlerini anlatan derslerin okutulması
* Hz. Muhammed’in adına vakıflar kurulması ve hayırseverlik faaliyetleri yapılması

**Sonuç olarak:**

Osmanlı Devleti’nde Hz. Muhammed’e duyulan sevgi ve saygı, sadece dini bir duygu olmanın ötesinde, devlet ve toplum yaşamının her alanını etkileyen bir olgu olmuştur. Bu sevgi, Osmanlı’ya birlik, dirlik, manevi güç ve ilham kaynağı olmuştur.

@@@@@@@@

Osmanlıda sadaka taşları.

## Osmanlı’da Sadaka Taşları

Sadaka taşı, Osmanlı döneminde ihtiyaç sahiplerine yardımlaşmayı teşvik etmek için kullanılan bir araçtır. Genellikle cami avlularında, çeşme başlarında veya sokak köşelerinde bulunan bu taşlar, fakirlerin ihtiyaç duydukları parayı veya yiyeceği almalarına imkan sağlardı.

**Sadaka taşlarının özellikleri:**

* Taşlar genellikle mermer veya taştan yapılırdı.
* Üzerlerinde “sadaka taşı”, “hayrat taşı”, “zekat taşı” gibi yazılar bulunurdu.
* Bir oyuk veya delik içerirdi.
* Bazı sadaka taşlarının üzerlerinde, hangi amaçla kullanıldığını gösteren bilgiler de yer alırdı.

**Sadaka taşlarının kullanımı:**

* Sadaka vermek isteyenler, parayı veya yiyeceği taşın oyuk veya deliğine bırakırdı.
* Yardıma ihtiyacı olanlar da bu taşlardan ihtiyaç duyduklarını alırdı.
* Sadaka taşları, genellikle gece karanlığında veya kimsenin görmediği bir zamanda kullanılırdı. Bu sayede, ihtiyaç sahipleri rencide olmadan yardım alabiliyordu.

**Sadaka taşlarının önemi:**

* Sadaka taşları, Osmanlı toplumunda yardımlaşmanın ve dayanışmanın önemli bir simgesiydi.
* Fakirlerin ve ihtiyaç sahiplerinin temel ihtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı oluyordu.
* Toplumda sosyal adaleti ve eşitliği teşvik ediyordu.

**Günümüzde sadaka taşları:**

* Günümüzde sadaka taşlarının kullanımı azalmış olsa da, hala bazı camilerde ve tarihi mekanlarda görülebilmektedir.
* Sadaka taşlarının yerine, elektronik sadaka kutuları gibi yeni yardımlaşma araçları kullanılmaya başlamıştır.

**Sadaka taşları ile ilgili bazı bilgiler:**

* Osmanlı’da ilk sadaka taşının 12. yüzyılda Selçuklu döneminde inşa edildiği düşünülmektedir.
* İstanbul’da en çok sadaka taşı bulunan semt Fatih’tir.
* Sadaka taşları, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan “Osmanlı İmparatorluğu’nun Dini ve Sosyal Yapıları” kategorisinde değerlendirilmektedir.

@@@@@@@@

Osmanlıda vakıflar ve Vakıf faaliyetleri.

## Osmanlı’da Vakıflar ve Vakıf Faaliyetleri

Vakıflar, Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamında önemli bir rol oynamıştır. Hayırseverlik ve yardımlaşma duygusu ile kurulan vakıflar, eğitimden sağlığa, altyapıdan sanata kadar geniş bir yelpazede hizmet sunmuştur.

**Osmanlı’da vakıfların kuruluş ve işleyişi:**

* Vakıflar, genellikle padişahlar, devlet adamları, zengin tüccarlar ve hayırseverler tarafından kurulmuştur.
* Vakıf kurmak isteyen kişi, vakfiyenin adını, amacını ve gelir kaynaklarını belirleyen bir vakfiye belgesi düzenlerdi.
* Vakfiye belgesi, kadı tarafından onaylandıktan sonra vakıf resmiyet kazanırdı.
* Vakıflar, kendi gelirleriyle yönetilirdi.
* Vakıfların gelirleri, vakfiyede belirtilen amaçlar doğrultusunda kullanılırdı.

**Osmanlı’da vakıfların faaliyet alanları:**

* **Eğitim:** Medreseler, mescidler, kütüphaneler ve okullar
* **Sağlık:** Hastaneler, dispanserler, akıl hastaneleri ve kimsesizler yurdu
* **Altyapı:** Köprüler, kervansaraylar, yollar ve su kemerleri
* **Sosyal Yardım:** Yetimhaneler, dul evleri, aşevleri ve imarethaneler
* **Sanat:** Camiler, türbeler, medreseler ve sarayların mimari ve süslemeleri

**Osmanlı’da vakıfların önemi:**

* Vakıflar, Osmanlı toplumunun sosyal ve ekonomik kalkınmasına önemli katkıda bulunmuştur.
* Eğitim, sağlık ve altyapı gibi temel ihtiyaçların karşılanmasına yardımcı olmuştur.
* Fakir ve ihtiyaç sahiplerine sosyal destek sağlamıştır.
* Sanat ve kültürün gelişmesine katkıda bulunmuştur.

**Günümüzde Osmanlı vakıfları:**

* Günümüzde hala faal olan birçok Osmanlı vakfı bulunmaktadır.
* Bu vakıflar, eğitim, sağlık ve sosyal yardım gibi alanlarda hizmet sunmaya devam etmektedir.
* Osmanlı vakıfları, tarihi ve kültürel mirasımızın önemli bir parçasıdır.

@@@@@@@@

Cumhuriyet döneminde vakıfların durumu.

## Cumhuriyet Döneminde Vakıfların Durumu

Cumhuriyet döneminde, Osmanlı’dan devralınan vakıflar önemli değişimler yaşamıştır. Bu değişimlerin temel sebebi, yeni rejimin laik karakteri ve modernleşme çabalarıdır.

**Cumhuriyet döneminde vakıflar ile ilgili önemli gelişmeler:**

* **1924:** Evkaf Vekaleti’nin kaldırılması
* **1926:** Medeni Kanun’da vakıflara ilişkin yeni düzenlemelerin yapılması
* **1935:** Vakıflar Kanunu’nun kabul edilmesi
* **1967:** Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kurulması

**Bu gelişmelerin vakıflar üzerindeki etkileri:**

* Vakıfların sayısında azalma
* Vakıf mallarının bir kısmının satılması veya kamulaştırılması
* Vakıfların gelirlerinin azalması
* Vakıfların faaliyetlerinin kısıtlanması

**Cumhuriyet döneminde vakıfların karşılaştığı bazı sorunlar:**

* Laiklik ve modernleşme ile geleneksel vakıf anlayışı arasındaki çelişki
* Vakıf mallarının yönetimi ve denetimi ile ilgili sorunlar
* Vakıfların gelirlerinin yetersizliği
* Vakıfların günümüz ihtiyaçlarına cevap verememesi

**Cumhuriyet döneminde vakıfların durumu ile ilgili bazı değerlendirmeler:**

* Vakıflar, Osmanlı’dan devralınan önemli bir mirastır.
* Cumhuriyet döneminde vakıflar önemli değişimler yaşamıştır.
* Bu değişimlerin bazıları vakıflar üzerinde olumsuz etkilere yol açmıştır.
* Günümüzde vakıfların yeniden canlandırılması ve günümüz ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yeniden yapılandırılması gerekmektedir.

****************   

  OSMANLIDA ZİMEM DEFTERLERİ

Osmanlı’da Zimem Defterleri

Zimem defterleri, Osmanlı döneminde esnafın kullandığı ve veresiye olarak da bilinen borç defterleridir. Bu defterlere, müşterilerin aldıkları ürünlerin ve borçlarının kayıtları tutulurdu. Zimem defterleri, Osmanlı ekonomisinde ve toplumunda önemli bir rol oynar ve yardımlaşma ve dayanışmanın sembolü olarak kabul edilirdi.

Zimem defterlerinin bazı önemli özellikleri:

Esnaflar, müşterilerinin güvenilirliğine göre zimem defterine borç yazardı.

Zimem defterleri genellikle Ramazan ayında kapatılırdı.

Zenginler, hayırseverlik amacıyla zimem defterlerindeki borçları öderlerdi. Bu uygulamaya “zimem çıkarmak” denirdi.

Zimem çıkaranlar, yardım yaptıkları kişilerin kimliklerini bilmezlerdi. Bu sayede yardım alan kişilerin onurları korunurdu.

Zimem defterlerinin Osmanlı toplumuna katkıları:

Fakir ve ihtiyaç sahiplerine yardım edilmesini sağlar

Esnaf ve müşteriler arasında güven duygusunu artırır

Toplumsal dayanışmayı güçlendirir

Yardımseverliği teşvik eder

Zimem defterleri, Osmanlı’nın hoşgörü ve yardımseverlik geleneğinin önemli bir göstergesidir. Günümüzde de bu gelenek bazı yerlerde yaşatılmaktadır.

 

Loading

No ResponsesMart 28th, 2024

ALLAH EMREDER

ALLAH EMREDER[1]

*Yıllarca fakirlik edebiyatı yapanlar milletin zenginleşmesine istemiyorlar.

Ya bunu yapma akla, üretmemekle veya çalmakla sürdürüyorlar.
Aslında bunlar yüz yıldır hasret kaldıkları Kominizim ve sosyalizmin sürdürmek istiyorlar.
Bu insanla ne proje üretir ne de üretimde bulunurlar.
Kısır zihniyetin bu kısır ve kısırlaşmış ve de kısırlaştırılmış çocukları ahireti bilmedikleri gibi, dünyadan da habersizdirler.

Bu zihniyetin ve bunların temsilcileri ayrılsa da ve nerede bulunursa bulunsun bu durumdan vaz geçemezler.[2]

Biz bir asırdır sadece hafızamızı kaybedip silinmedik, gönlümüzü ve içindekilerini de kaybettik.

15 Temmuz’daki işgalin hedefi devleti ele geçirmek ziyade, kaos ve fitne çıkarmaktı.

Zira devletin birçok kurumlarına hâkim, görünmeyen geri planda devlete hatta gelen her hükümete önemli çapta hâkim idi.

Kirli ittifaklar devrede.[3]

************* 

Dağdaki eşkıya devlet başkanı, vali, kaymakam hatta muhtar olduğunu düşünün bir devlette.
Belediye başkanı olup memleketi idare ettiğini bir düşünün. Ecdat bu olmasın diye ot yemiş, kurşun yemiş.
Bizde biraz az yeriz.

-ChatGPT’ye, eşkıyanın yönetimindeki bir belde senaryosu yazmasını söylediğimde şöyle bir sonuç çıktı:

Dağdaki eşkıyanın yönettiği bir belde ve bir devlet senaryosu yazar mısınız.

## Dağdaki Eşkıya: Bir Belde ve Bir Devlet Senaryosu.

**Bölüm 1: Eşkıyanın Gölgesi**

**Sahne 1: ** Yeşilliklerle kaplı bir dağ eteğinde, küçük bir belde. Sakinleri günlük hayatlarını sürdürmektedir. Hava huzurlu görünse de kasabanın üzerinde eşkıya lideri “Kara Murat’ın gölgesi hissedilir.

**Sahne 2: ** Kasabanın kahvesinde, köylüler fısıldaşarak Kara Murat’ın son baskınından bahseder. Korku ve endişe hakimdir.

**Sahne 3: ** Beldedeki tek doktor olan Ayşe, muayenehanesinde hastalarına bakar. Doktor Ayşe, eşkıyaların yaralılarını da gizlice tedavi etmektedir.

**Sahne 4: ** Kara Murat ve adamları dağda saklanırken, yeni bir plan yapmaktadırlar. Hedefleri, kasabanın zenginlerinden biri olan Hacı Yusuf’un altınlarıdır.

**Bölüm 2: Baskın**

**Sahne 1: ** Gece karanlığı çökerken, Kara Murat ve adamları kasabaya baskın düzenler. Hacı Yusuf’un evi yağmalanır ve altınlar çalınır.

**Sahne 2: ** Baskın sırasında, Doktor Ayşe’nin kardeşi Hasan vurulur. Ayşe, kardeşini kurtarmak için çaresizce mücadele eder.

**Sahne 3: ** Kasaba halkı öfkeli ve korku içindedir. Hacı Yusuf, eşkıyalardan intikam almak için yemin eder.

**Sahne 4: ** Kara Murat ve adamları dağlara çekilirken, devlet güçleri onları takip etmeye başlar.

**Bölüm 3: İntikam ve Adalet**

**Sahne 1: ** Hacı Yusuf, eşkıyaları bulmak için kendi adamlarını toplar. Belde ikiye bölünür: Hacı Yusuf’u destekleyenler ve Kara Murat’tan yana olanlar.

**Sahne 2: ** Doktor Ayşe, kasaba halkını birleştirmeye ve eşkıya tehdidine karşı barışçıl bir çözüm bulmaya çalışır.

**Sahne 3: ** Devlet güçleri, Kara Murat’ı köşeye sıkıştırır. Bir çatışma yaşanır ve Kara Murat vurularak öldürülür.

**Sahne 4: ** Kasaba halkı rahatlamış ve huzura kavuşmuştur. Doktor Ayşe’nin çabaları sayesinde, belde birlik ve beraberlik içinde geleceğe bakar.

**Senaryonun Devamı: **

Bu senaryo sadece bir başlangıç noktasıdır. Hikâyenin devamında şunlar olabilir:

* Kara Murat’ın ölümünden sonra eşkıya çetesi dağılabilir veya yeni bir lider tarafından yönetilebilir.
* Kasaba halkı eşkıyalık sorununu çözmek için kalıcı çözümler arayabilir ve kendi adalet sistemlerini kurabilir.
* Devlet, kasabaya daha fazla destek sağlayabilir ve altyapıyı iyileştirebilir.

Bu senaryo, birçok farklı şekilde geliştirilebilir ve farklı mesajlar iletebilir. Önemli olan, hikâyenin sürükleyici olması ve izleyicilere düşünme ve sorgulama imkanı sunmasıdır.

-Kıssadan Hisse:
Kabağın Sahibi
https://youtu.be/MRuz95ywYMM?si=h8spYdZ8raRpS6xt

 

MEHMET ÖZÇELİK

27-03-2024

[1] https://www.youtube.com/watch?v=wVORcUDz2zA&t=4s

[2] https://www.haber7.com/guncel/haber/3409765-bediuzzamana-iftira-atan-inceye-sert-tepki-cununluk-bilgisizlik-cehalet

[3] https://www.haber7.com/guncel/haber/3387063-turkiyenin-karari-panikletti-feto-ve-pkkdan-ortak-yayin

Loading

No ResponsesMart 27th, 2024

BENİ DE AFFEDER Mİ?

BENİ DE AFFEDER Mİ?[1]

 

1980’li yıllardı. Kütahya’da, bir akşam vaktiydi. Elindeki kitaptan ders yapan zat “Konuşan Yalnız Hakikattir” başlıklı yazıyı okuyordu. Okurken sıra  “…bana zulmedenlerin, beni kasaba kasaba dolaştıranların, hakaret edenlerin türlü türlü ithamlarla mahkûm etmek isteyenlerin, zindanlarda bana yer hazırlayanların hepsine hakkımı helal ettim.” cümlelerine gelmişti.

 

 

 

Koltuğun birisinde yarı dinler, yarı uyur vaziyette duran elli yaşlarında gösteren bir kişi bu cümlelerin okunmasıyla dikkat kesildi. Ders bitince yanındakilere sordu:

 

—Bu zat hapis yatarken zehirlenmiş midir?

 

Evet, dediler.

 

—Afyon Hapishanesi’nde mi yatmıştır?

 

Evet, dediler.

 

Bu cevapları alan kişi, üzgün ve mahcup bir vaziyette der ki: “O zatı zehirleyen sağlık memuru bendim.”

 

Emekli sağlık memuru olan bu kişi, zehirleme olayını bakın nasıl anlattı:

 

1947–1948 yıllarıydı. Afyon Hapishanesi’nde yatmakta olan bu zat için, görevli kişi, hükümet tabibini çağırmış. Elinde tuttuğu zehirli iğneyi göstererek: Bu iğneyi şu kişiye yapacaksın.” demiş. O da ancak yazılı emirle yapabileceğini söylemiş. Görevli kişi: “O zaman bir memurunu gönder.” demiş. Hükümet tabibi de beni gönderdi. Beni hapishanede karşıladılar. Önce: “Bu doğulu hoca, bir Kürt devleti kurmak istiyor. Bu kişi devletimiz için çok tehlikelidir. Gizli gizli kitaplar yazarak halkı zehirliyor. Daha neler yapıyor neler. Sen şu iğneyi bu kişiye zerk edeceksin.” dediler. Gizli güçlerin görevlendirdiği bu kişiler, ayak ayaküstüne atarak kahvelerini içerken ben de oraya çağırılan zatın hazırlanmasını bekliyordum. Kendisine iğne yapılacağını anlayan zat dedi ki:

 

—Ben hasta değilim, benim vücudum iğneyi kaldırmaz, bir haşarat salgını da yoktur. Niçin iğne vurulmak icap ediyor? Yoksa siz iğneyi yapmak mecburiyetinde misiniz?

 

Evet, dedim. “Bu iğneyi yapmak mecburiyetindeyim.”

 

“O zaman yap, dedi.

 

Ağzına kadar zehir dolu olan enjeksiyonun bir miktarı bile insanı öldürmeye yetecekken bana hepsini zerk etmem emredilmişti. Ben iki dizyem yaptım. Bu zat zehirlendiğini çok iyi anlamıştı. Koğuşuna götürüldü. Her an bayılması ve ölmesi bekleniyordu. Bir iki dakika içinde netice alınacaktı.

 

Gizli komitenin görevli kişileri, birkaç dakikada bir kendilerini arayan telefona cevap veriyorlar: “Hepsini zerk ettik, sonucu bekliyoruz.”

 

diyorlardı. Koğuşa gidip gelenler, bu zatın acılar içinde kıvrandığını söylüyorlar, fakat öldüğünü bir türlü söylemiyorlardı.

 

Telefon defalarca çalıyor, görevliler ise hep aynı cevabı tekrarlıyorlardı. Tam bu sırada ezan okunduğunu hatırlıyorum. Dışarı da “Tanrı uludur, Tanrı uludur” sesleri duyulurken içeride “Allahuekber Allahuekber” sedaları yükseliyordu.

 

Bu hatırayı anlatan Şerafeddin Kartal Ağabey, hem içini çekiyor hem de üstadın acılarını paylaşıyordu.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=VFp9JBuUwQQ

Loading

No ResponsesMart 25th, 2024