ANASOL-D döneminde devleti 'çeteler' sarmış

Türkbank davasında dinlenen dönemin istihbarat şefleri Sabri Uzun ve Niyazi Palabıyık, Mesut Yılmaz'ın başbakan olduğu dönemde devleti çetelerin sardığını savunarak, "Herkes bunun korkusuyla yaşıyordu" dediler.

 

  • EVİN GÖKTAŞ / ANKARA
    Türkbank ihalesi davasında tanık olarak dinlenen istihbarat şefleri Mesut Yılmaz'ın başbakan olduğu ANASOL-D hükümeti döneminde 'her şeyin çetelerin emrine girdiğini' söylediler. Eski Başbakan Mesut Yılmaz ile Devlet Bakanı Güneş Taner'in Yüce Divan'daki duruşmalarında Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun ile İstanbul Şube Müdürü Niyazi Palabıyık tanık olarak dinlendi. O dönemde çetelerin çok etkili olduğunu anlatan Uzun, "Her şey çetelerin emrine girmişti. Herkes bunun korkusuyla yaşıyordu" dedi. Sadece Mesut Yılmaz'ın hazır bulunduğu, Güneş Taner'in rahatsızlığı nedeni ile katılamadığı duruşmada, Yüce Divan heyeti, istihbaratçı polis şeflerini dinledi.

    Uzun, Türkbank ihalesi sırasında yaşanan karanlık ilişkilerin Yılmaz'a zamanında şifahi olarak iletildiğini ifade ederek, Çakıcı ile Yiğit görüşmesine ait dinleme tutanaklarının ise gerek görülmediği için Yılmaz'a verilmediğini bildirdi. Uzun, çetelerin adeta devleti ele geçirdiğini vurgularken, "Bizim görevimiz o dönemlerde en etkin durumda olan dört çeteyi çökertmekti. Bunlardan en etkili olanı Alaattin Çakıcı'ydı. Gayemiz, o sırada yurt dışında olan Çakıcı'nın yakalanmasını sağlamaktı" dedi. Uzun, Taner'in o dönemde kirli ilişkileri olan bazı banka sahipleri ile uçak yolculuğu yaptığını ifade etti. Uzun, ayrıca o dönemde bazı banka sahiplerinin bakanlarla "aşk ve para" ilişkisi içinde olduğunu öne sürdü.

    Bakana silahlı saldırı

    İstanbul Emniyeti İstihbarat Şuba Müdürülüğü görevine 18 Şubat 1998'de başladığını hatırlatan Palabıyık, "Göreve başladığım günlerde çeteler Türkiye üzerinde büyük sıkıntı yaratıyordu. Biz bunları yakalayıp, yurda getirme kararı almıştık" dedi. Palabıyık, Türkbank ihalesi nedeni ile mecliste bir milletvekili veya bakana silahlı saldırı yapılacağına dair bilgiler aldıklarını söyledi. Palabıyık, bu konu ile ilgili azmettirici konumda olan Çakıcı ve Erol Evcil'i yakalamaya çalıştıklarını anlattı. Niyazi Palabıyık, Türkbank ihalesi ile ilgili olası gelişmelere ait istihbarat bilgilerini iki ayrı resmi yazı ile İstihbarat Daire Başkanlığı'na kendi imzası ile bildirdiğini söyledi. Palabıyık, yazısında Çakıcı'nın bir takım finans çevreleri ile ilişkiye girip, banka sahibi olmaya çalıştığını ve ihaleye katılmak isteyen bazı işadamlarınıda silahla tehldit ettiğini vurguladığını söyledi. Palabıyık, Başkan Mustafa Bumin'in sorusu üzerine, Çakıcı ve Korkmaz Yiğit ile ilgili elde edilen istihbarat bilgilerini geciktirmeden zamanında ilgili birimlere ilettiğini kaydetti.

    Mustafa Bumin'in başka bir sorusu üzerine, Niyazi Palabıyık o günlerde eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar tarafından kamuoyuna açıklanan Çakıcı ile Yiğit arasındaki konuşma kasetlerinden sadece bir tanesinden bilgi sahibi olduklarını söyledi. Palabıyık, diğer kasetlerle ilgili olarak, Çakıcı'nın bazı işadamları ile yaptığı telefon görüşmelerini mikro teybe alıp daha sonra bunları tehdit amacı ile kullandığını vurguladı. Niyazi Palabıyık, "Çakıcı'nın böyle bir huyu vardır. Bu daha önce Eyüp Aşık olayında da çıkmıştır" dedi.

    Karamemet: Çakıcı beni aradı

    Duruşmada tanıklık yapan Akşam Gazetesi'nin sahibi Mehmet Emin Karamehmet, ihaleye katılmadığını, ancak Çakıcı'nın kendisini telefonla arayıp Pamukbank'ı satıp satmadığını sorduğunu belirtti. Türkbank ihalesi ile ilgili herhangi bir bilgi sahibi olmadığını ifade eden Karamehmet, devletle olan bir alacağı için dönemin Güneş Taner'in evine iki kez gittiğini ve orada Korkmaz Yiğit'e rastladığını anlattı. Karamehmet, "Kredi talebinde bulunmak için Taner'in evine giden Korkmaz Yiğit, beni görünce dışarı çıktı. Bu sırada Güneş Taner'in kendisine 'devlet bankalarından kredi vermemiz söz konusu değil, özel bankalara gidin' dediğini duydum" dedi. Karamehmet, ifade verirken cep telefonunun azizliğine uğradı. Yüce Divan salonuna girerken cep telefonunu kapatmayı unutan Karamehmet, ifade verirken cep telefonunun çalması üzerine paniğe kapıldı. Karamehmet, alelacele telefonunu kapattı.

    17 Mayıs'ta yeni tanıklar dinlenecek

    Eski Başbakan Mesut Yılmaz ile eski Devlet Bakanı Güneş Taner'in Yüce Divan'da yargılandığı davanın duruşması, 17 Mayıs Salı gününe ertelendi. Davanın dünkü 3. duruşmasında, 8 tanık dinlenildi. Daha sonra ara kararı açıklayan Divan Başkanı Mustafa Bumin, aralarında Fikri Sağlar, Eyüp Aşık ve Yaşar Yazıcıoğlu'nun bulunduğu kişilerin tanık olarak dinlenilmesine karar verildiğini bildirdi. Bazı bilgi ve belgelerin istenilmesinin de kararlaştırıldığını belirten Bumin, duruşmanın, 17 Mayıs Salı günü saat 10.00'a ertelendiğini kaydetti.

    'Çete mensubu gibi gösterildik'

    Davanın kilit tanıklarından olan eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan, Kaçakçılık Dairesi Başkanı olarak görev yaptığı o dönemde çetelere karşı çok başarılı mücadele ettiklerini ve bu nedenle dönemin Başbakanı Yılmaz'ın kendisine teşekkür ettiğini söyledi. Kendisi ile yaptığı bir görüşmede Yılmaz'ın, Fikri Sağlar'ın açıkladığı kasetlerden bilgisi olup olmadığını sorduğunu belirten Arslan, "bilgim yok dedim" dedi. Arslan, "Hakkımızda yapılan haksız ve insafsız değerlendirmeler bizi çok üzdü. Organize suç örgütü gibi nitelendirildik. Bu bizi çok yaraladı. Bizi çete mensubu gibi gösterenleri esefle kınıyorum" dedi. Arslan, Türkbank ihalesiyle ilgili elde ettikleri tüm bilgileri üst makamlara zamanında ilettiklerini ifade ederek, Çakıcı ve Yiğit'le ilgili telefon görüşmelerine ait bilgileri de bizzat kendisinin Yılmaz'ın özel kalem müdürüne götürüp zarf içinde teslim ettiğini bildirdi.

    İstanbul haraca bağlandı

    Duruşmada tanık olarak dinlenen İstanbul eski Emniyet Müdürü Hasan Özdemir de, Yılmaz'ın Başbakanlığı döneminde İzmir Emniyet Müdürü iken İstanbul'a atandığını hatırlatarak, "Ben İstanbul'a geldiğimde en büyük sorunumuz 8 yıllık kesintisiz eğitime karşı yapılan protestolar ve çetelerdi. Çeteler o dönemde İstanbullu iş adamlarını haraca bağlamışlardı. Bir çok iş adamı çeteler tarafından tehdit ediliyordu. Özellikle Çakıcı'dan hepsi korkuyordu" dedi. Hatta o günlerde dönemin Başbakanı Yılmaz'a çeteler konusunda brifing verdiğine dikkat çeken Özdemir, hükümetten aldıkları siyasi destekle çetelere karşı korkusuzca bir mücadele verdiklerini ve bir süre sonra büyük bölümünü yakalayıp adalate teslim ettiklerini bildirdi. Özdemir, çetelerin kendisine karşı da iftira attığını vurgularken, Türkbank ihalesi ile ilgili süreçte Çakıcı ve Yiğit'le ilgili elde edilen bilgilerin zamanında resmi yazılarla İstihbarat Daire Başkanlığı'na iletildiğini ileri sürdü.

    Duruşmada dinlenen Necati Bilican da, o dönemde Emniyet Genel Müdürlüğü yaptığını hatırlatarak, Türkbank ihalesi ile ilgili toplanan istihbarat bilgilerinin dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'a bildirildiğini kaydetti. Bu bilgilerin saklandığını veya geç bildirilmesini meslek ahlakı ile bağdaştıramadığını ifade eden Bilican, böyle bir şeye ihtimal dahi vermediğini söyledi.

    Alaatin Çakıcı en korkulan kişiydi

    Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun ise, "O dönemde her şey çetelerin emrine girmişti. Herkes bunun korkusuyla yaşıyordu. Çakıcı en korkulan kişiydi" dedi. Uzun, içlerinde Alaattin Çakıcı'nın da bulunduğu dört çete lideri hakkında dosya oluşturduklarını kaydederek, telefon konuşmaları ile ilgili gelen bilgilerin İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlığa gönderildiğini söyledi.

    Sabri Uzun, 3 Ağustos 1998'de Çakıcı'nın ihale sürecinde işadamı Hayyam Gariboğlu'nu tehdit ettiğine ilişkin bilgi notu geldiğini, bu bilgileri de İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlığa gönderdiklerini belirtti. Uzun, Mesut Yılmaz'ın "3 Ağustos 1998 pazartesi günü Hayyam Gariboğlu'nun tehdit edildiğini içeren bilginin kendisinden gizlendiğine dair sözleri üzerine, "Bilginin derlenmesi İstanbul'daki adli çalışma içindir. Kararın alınış nedeni Çakıcı'dır. Dinleme kararı idari işlem değil, adli işlemdir. İdari işlem kısmı kendisine intikal ettirilmiştir. 3 Ağustos da pazar günüdür. Tartışmaya giremem" diye konuştu.

    Yılmaz'ın avukatlarından Uğur Alacakaptan, 3 Ağustos'un pazar değil, pazartesi olduğunu belirterek, gerçeğin yansıtılmadığını ileri sürmesi üzerine Uzun, tarihin pazar günü olduğunu tekrarladı. Güneş Taner'in avukatı Ömer Lütfü Avşar Sabri Uzun'un yemin ettiği halde doğruları söylemediğini ileri sürdü. Uzun, "Kaseti ilgili kurumlara gönderdiğinizde kimlere güvenmiyordunuz" sorusuna, teşkilat içinde herkese güvendiğini, bunun adli bir görev olduğu cevabını verdi. /yENİ şAFAK.16-4-2005.