CÜCELEŞEN    DEV     BATI

 

         Asırlardır milletleri ve devletleri batıl fikir ve inançlarıyla batıran batı,nihayet kendisi de batmaktadır ve bitmektedir. O da madden ve manen batmaya müstahak olaraktan...

            Ocağında büyüyen ağaç meyvelerini vermektedir. Fuhuş,esrar,çöken aileler,aids gibi felaketler onu kemirmekte,iskelete dönüştürmektedir.

            İçi kof,dev bir ağaç gibi olan batı –Rusya misal- dışarıdan az bir tahrik,mazlum ehli imanın beddualı üfürüğü onu n bir daha kalkmamak üzere çöküşünü sağlayacaktır. Zira onu ayakta tutacak ruh şimdiden sönmüştür. Batı ruhsuz ve nursuzdur. Bed yüzlü...

            Afganistanın az bir sebatlı mukavemeti süper devlet olan Rusu yıktığı gibi,Cezayir misal bir devletin mukavemeti de süper devlet batıyı sarsacak ve yıkacaktır.

            Evet,şu istikbal inkilabatı içerisinde en yüksek gür sada,İslamın sadası olacaktır. İnşaallah...

            Hz. Adem’den beri bir çok inkilaplara sahne olan şu ihtiyar dünya,Rasulullahın getirdiği İslamiyet gibi bir inkilaba hiçbir zaman sahnelik yapmamıştır.

            Başlangıç da sessiz ve garip gelip,dünyanın her burcunda haşmetle bayrağını dalgalandıran İslamiyet;bir arayış içerisin de olup da her şeyi deneyen insanlığın son deminde ve gidişinde de aynı,belki daha haşmetle batısında da,doğusunda da bayrağını her burca dikecek ve dalgalandıracaktır. Teknik ve teknolojisiyle ona ram olacaktır. Bu kadar ilerlemeye rağmen,cehalet asrından daha cahil durumda olan bazı yarasa tabiatlılar her ne kadar hoşlanmasa da...

            Cüceleşen dev batının cüceleşmesiyle,kendine gölge yaptığı cüce gösterilen Osmanlı devleşmektedir. Şu da mümkündür;Osmanlının devleşmesi,batıyı cüceleştirmektedir. Her ne kadar Osmanlı madden ölmüşse de o ruh yaşamaktadır ve onu yaşatmaktadır.

            Yapmamız gereken;hayatımıza hayat olacak ve kaynaklık edecek:

            -Maddi ve manevi ilimlerle donatılmış bir nesli yetiştirmek.

            -İhtilaf ve inşikaka mahal vermeden,ittifaki meselelerde,bütün İslam alemi çapında bir birliğe gitmek.

            Ve unutulmamalıdır ki;ağacı budama,ağacın gelişme ve büyümesine sebeb olduğu gibi;müslümanlara ve İslam alemine yapılan bu hücum ve budamalar da onların gür ve büyümelerine sebeb olacaktır.

            Nemrud öldü,Fir’avun doğdu. Fir’avun öldü,Ebu Cehil doğdu. Ancak oda şu anda ölüm sekeratında,ölümle cebelleşmekte. Akibet müttakilerindir. Asır,asrı Muhammedidir.

            Şimdilerde inkârı ulûhiyyet yerine ara devrede Tanrı,doğa geçiş dönemleri yaşanmaktadır. Ve batılı büyükler intizar edilmekte,beklenilmektedir! Ne çıkaracaklar? Söyliyeyim:

            -Fir’avuncuk! İnsanın Yaratıcılığı! İnsanın hakimiyeti!

            Batıda akıl,fen ve felsefe hakimdir. Her şey akıl üzerine kurulur. Bir derece kalb ve görevi iptal edilmiştir. Bundandır ki çoğu zaman bir kaşık suda boğulmakta ve bocalamaktadırlar. Batıda gelen filozoflar bunun canlı şahitleridirler.

            Doğuda ise;Din,kalb ve vicdan ekseriyetle hakimdir. Akıl onlara tabidir. Kalb ve vicdan akla değil... Peygamberlerin ekserisinin doğuda gelmesi de bunun delilidir.

            Diğer bir farkları;Felsefe,benlik üzerine oturduğundan,felsefede –ben- vardır. İndi görüş mevcuttur. Başkalarının tasvibi yoktur.

            Din-de –biz- vardır. Umumca makbul ve müstahsendir.

            Birinde hedef;ferdi ve ferde münhasır iken,diğerinde cemaat ve umum nazara alınmaktadır.Biri şeytan ve şeytanca fikir ve hareketleri doğururken,ötekisi Rabbani ve Rahmani maksatları hedefler. Ferdi kemalden,külli kemale çıkış vardır. Birinin ki sera,ötekinin ki süreyyadır. Yer ve gök kadar fark vardır.

            Yani doğu ilahi güçle ayakta dururken,batı kendi sönük feneriyle ayakta durmaya çalışmakta ve karanlık geleceğini de ona göre tayin etmektedir.

            Doğuyu nurlu ufuklar beklemektedir,kendi nurunu kendi eliyle söndürmedikçe... Batıyı ise  karanlıklı ufuklar,günler beklemektedir. Kur’an-ın ve İslâmın nuruyla nurlanmadıkça...

            Batı bugün ayakta durma ümidini,İslâmın ve İslâm aleminin yokluğuna ve düşmanlığına bağlamaktan vaz geçmelidir.İşte görünenler;

Arnold Twenbi İslâm, Batı ve istikbal” isimli eserinde şu itirafta bulunur: “İslâm Dünyası, Batı afyonu ile asırlardır uykudadır.Bize düşen, bu dünyanın bir gün uyanabileceğini hesaba katarak gerekli tedbirleri almaktır.”

 Amerikalı müsteşrik V.K.Smith ise:“Eğer İslâm Dünyasında, Müslümanlara demokratik düzenler içinde hürriyetler, inanç ve ibadet özgürlüğü ve İslamiyeti yaşama imkanı verilirse İslamiyet o ülkede derhal canlanır. Müslümanlarla dinleri arasına nifak sokulmalıdır. İslâmiyetin yeniden gelişmemesi için; İslâm ülkelerinde dikta rejimler, diktatörler, askeri cuntalar kurmaktan başka çare yoktur. Çok partili demokratik rejimler kesin olarak önlenmelidir.”

1952 yılında Fransa Dışişleri Bakanı Meclisteki konuşmasında şöyle diyor: “Bizi asıl tehdit eden tehlike komünizm değil, İslâm’dır.”

Peyami Safa ise; “Türk İnkılabına Bakışlar” adlı eserinde şöyle der:: “Bu kıt’a ve kafaya üç düşünce yön verir. Eski Yunan, Roma ve Hıristiyanlık”[1]

1990’lı yılların başında zamanın İngiltere Başbakanı Margaret Theatcher’ın bir NATO toplantısında yaptığı; “Düşmanı olmayan ideoloji yaşayamaz. Sovyetler Birliği dağıldı ve düşman olmaktan çıktı. Onun yerine yeni bir düşman konulması gerekir. Bu yeni düşman İslam olacaktır”[2]

İçte ise bu zemin Tanzimat,serveti fünun edebiyatı,fakirlik ve köy romanları ve içdeki manevi hayatın törpülenip,zaman içerisinde engellenmesiyle zemin hazırlanmış oldu.

                                                                                                                                             MEHMET    ÖZÇELİK

 



[1] Türkiye gaz.24.3.2002.M.Necati,Cüzürü-l-Bela sayfa:202,Cündullah sayfa:22.

[2] Milli gazete.24-3-2002.