BEHLÜL DÂNA   VE   CENNET

 

         Behlül Dâna,Bağdat erenlerindendir.Halife Harun Reşid’in de kardeşidir.Nasreddin Hocamız gibi onun fıkraları ve nükteleri de bütün dünyaya ün salmıştır.

            O bir gün umumi bir yolun kenarında evcik yapıyordu.Bağdatlı bir grup kadın da oturmadan,dost ziyaretinden evlerine dönüyorlardı.Bunların aralarında Hicazda,mukaddes yerlerde bir çok hayratı bulunan Harun Reşid’in,iman ve edeb örneği zevcesi Zübeyde hanım da vardı.Topluca Behlül Dâna hazretlerinin yanına vardılar.”Ne yapıyorsun”dediler.O,”Cennet yapıyorum”diye cevap verdi.”Bu kadar cenneti ne yapacaksın?”diye sordular.”Satacağım”dedi.Kadınların içinde nimet azgını bir iki şımarık vardı.Kahkahayı bastılar.”Demek bu çocuk oyuncaklarını cennet diye satacaksın sen haa”dediler.

            İman,ahlak,fazilet ve edeb örneği Zübeyde hanım,onun karşısında hicabından ezile büzüle konuştu.”Ağabey gelinine de bir cennet satarmısın?”Çünkü Zübeyde hanım,feraseti ve basireti ile Behlül Dânanın boş bir kimse olmadığını biliyordu.Bazı velilerin kasden kendilerini deli gibi gösterdikleri hakkında da malumat sahibi idi.

            Behlül Dâna,elbette herkesden önce sana satmak isterim.Zübeyde hanım utana utana cebindeki paraları avucunun içine aldı,gösterdi.”Ağabey!Kaç dirheme?Buyurun”Behlül Dâna”Yirmibeş dirhemdir”dedi.Ve yirmibeş dirhemi aldı.Yanındaki nimet azgını iki kadın bir kahkaha daha attı.Diğer kadınlar ise ses çıkarmadılar.Fakat Zübeyde hanımın ciddi tavrı onlar üzerinde pek tesir etmişti.Nihayet müsaade isteyip ayrıldılar.

            O gece kadınların hepsi rüyalarında cenneti gördüler.Cennette çok muhteşem bir köşk,bir saray vardı,kapısının üzerine büyük ve renkli harflerle”Bu köşk Zübeyde hanımın,Behlül Dâna’dan satın aldığı köşktür.Burası Zübeyde hanıma aidtir.”diye yazılmıştı.Nimet azgını,şımarık kahkahacı kadınlar dahil hepsi bu rüya üzerine fır diye yataklarından sıçradılar.Uykuları tamamen kaçmıştı.Behlül Dânaya koşacak,onlar da cennet satın alacaklardı.Fakat her taraf zifiri karanlıktı.Meğer gecenin daha üçte birisi bile geçmemiştir.Sabaha kadar kadınların gözlerine bir dirhem uyku girmedi.Evin içinde deli gibi o tarafa bu tarafa dolaşıp durdular.Bir taraftan gözlerini oğuşturuyorlar,bir taraftan da sıkıntıdan saçlarını yolacak gibi oluyorlardı.Ben delimiydim ki Zübeyde hanımın yaptığını yapmadım,gibilerden söyleniyor,sayıklıyorlardı.”Ah!Bir sabah olsa,bir değil beş tane cennet satın alacağım”diye kendi kendilerine konuşuyorlardı.Derken şafak attı.Ortalık ağarmaya başladı.

            O şımarık,kahkahacı kadınlar nasıl heyecanlanıyorlar!Başkaları önce gider,cennetleri bitirir de bize bir şey kalmaz diye sanki ayakları hiç yerlere değmeden koşuyorlardı.Behlül Dânayı dünkü yerde buldular.O bir müddet işine devam edip durdu,başını kaldırıp onlara hiç bakmadı.Onları görmezlikten geldi.Sabırlarının taşmak üzere olduğunu anlayınca,”Hıh,ne için geldiğinizi anladım,ama size cennet satmam,satsam da siz bir faydasını göremezsiniz,Çünkü benim edeb nümunesi gelinim,onu görmeden satın almıştı,siz gördünüz de geldiniz.Bu sizin yaptığınıza açık gözlülük derler.Öyle yağma yok.Öyle gördükten sonra dünyanın en ahmak kâfirleri bile cennet almak ister.

            “Akılsız kadınlar!Katır nalı gibi boydan boya boynunuza taktığınız altınların bir kısmı ile çeşme,talebe yurdu,camii,hastane yaptırırsanız,işte bu binalar sizin için bir cennet köşkü olur.Benim evciklerimin saltık cennetlerimin  mânası işte budur.Bilmiyorsanız öğrenin.Haydi gidin Allah sizi affetsin,işlerinizi rast getirsin”der.”((Sohbetler-Hatıralar.Ahmet Coşkun.Sh.72-73)

            Dâna bilgin demektir.Behlül Dâna’da meczub gibi yaşayıp görünmekle beraber kalb gözü açık velilerdendir.İsmiyle müsemma hikmet ve bilgin sahibi bir kimsedir.

            Yine bir gün Behlül çarşıda insanların üzerine bevleder.İnsanlar dayanamayıp bunu Harun Reşid’e şikayet ederler.

            Harun Reşid Behlülü çağırıp,insanların üzerine neden bevlettiğini,sebebini sorar.Behlül ilk etapta kendisinin insanların üzerine bevletmediği ısrarını sürdürür.Harun Reşid ise,işte insanların burada olup,kendi üzerine bevlettiğini söylüyorlar,demesi üzerine Behlül Harunun gözünün önüne cübbesini uzatır.

            Harun Reşid şaşkındır,adeta dili tutulmuştur.Behlülü azda olsa tanımaktadır ancak böyle bilmemektedir.Çünki biraz evvel değişik simalarda insanlar olarak huzuruna gelenler,şimdi her biri farklı hayvanlar suretinde görülmektedirler.

            Harun işi anlamıştır faka yine de behlül-e;Doğrusun,dopğrusun ama gene de yapma,Olur mu Behlül,der ve yapmama sözü ile gönlünü almış olur.

            Yine bir gün sarayda oturduklarında Harun Reşid Behlüle biraz da şaka yollu vezirlik teklifinde bulunup,insanların içine katılmasını,insanların dışında kalmamasını söyler.

Behlül ise bir danışayım,ondan sonra haber veririm,deyip oradan ayrılır.

Bir müddet sonra tekrar karşılaştıklarında Behlül –Hayır-cevabını verip,kabul etmediğini bildirir.

Harun Reşid şaşırıp,kimin bunu caydırdığını,kime danıştığını sorar.

Behlül ise;tuvalettekilere danıştığını söyler.Ne dediklerini sorduğunda ise;

Dediler ki;Aman ha Behlül!Aklını başına al,sakın ha sakın insanların içine katılma!Çünki bizler dünyada en güzel meyve sebzeler,baklava ve yemekler idik,insanların içine girdik işte böyle olduk!

Harun reşide susmak düşer.Cevabını almıştır.

 

                                                                                              Mehmet ÖZÇELİK

                                                                                                     03-09-20