BiLiM + GÖNÜL

YÖK garabetinin kurbanı yardımcı doçentlerin hâli

Şu iki noktası silinivericesi YÖK’ten memnun olan kimseye (başkanı ve onun tâyin ettiği birkaç evrenkent başı hâriç) Türkiye’de daha rastlamadım. Sağcısı, solcusu, dindarı, veya Müslümanlık düşmanı her kesimden herkes şu veya bu sebepten YÖK’e kızar. [Aslında asıl kınanması gereken ana sebeplerden de pek bahseden yoktur ya…]
Peki nasıl oluyor da bu kadar yüklü bir kamuoyu muhalefetine rağmen, yıllardır buna ve başındakine kimse dokunamaz? Son yıllarda biliyorsunuz, bir cumhurbaşkanı, bir de başbakan bile YÖK konusunda “yetkimiz yok” [yetkimiz yök mü?] demişti. Vay canına! Meclis bir şey yapamaz; devlet başları yapamaz. Peki yetki kimde, nerede, nereden geliyor?
Yüksek öğretimi, araştırma-geliştirmeyi, üstelik Türk kültürünü, tarihini, ve Türk bilim ve eğitim dilini, Türkbilim (Türkiyat, Türkoloji) dalını yök etmek için kurulmuşa çok benzer bir garabeti düzeltemeyecek kadar mı âcizleşmiştir bu millet, bu aydın sınıfı, bu evrenkent mensupları? Zannetmiyorum. Sâdece üstüne ölü toprağı serpilmiştir. Şimdi bu toprağı, külleri üfürüyoruz. Hadi artık. Vatan da toptan elden gitmeden kendinizi ve atalarınıza (gizli cemiyetlere, mel’un düşmanın kuyruklarına değil) lâyık olduğunuzu gösterin. Tek tek çekinebilirsiniz ama, toplu hâlde, binlerceniz sesinizi meclise, devlete, yökünüze, işbirlikçilere, nihâyet yüce Türk milletine duyurun. Korkmayın, zafer, haklının, şereflinin, millete hayrı dokunanın olacaktır.
Yüksek öğretimin hâli hazırdaki sakatlığı üzerine yazılacaklara sayfalar yetmez (kitaplarımıza da bakıverin). Ancak bu sefer, geleceğin bilimi, gelişmesi demek olan yardımcı doçentlerimizden gelen yazıyı aynen size aktarıyorum. Herkes üstüne düşeni yapacak. Sahte ayrımlar, kişisel kıskançlıklar, çıkarlar bir kenara bırakılacak. Vatanseverler birlik olup vatan müdafaasına koşacak. Vatan müdafaası eğitimimizin, yâni gençlerimizin ve de ulusumuzun temel taşı olan Türkçe’mizin kurtarılmasıyla başlayacak. Aslında başladı bile. Artık durmak, dinlenmek, tereddüt etmek yok. Bu, son ölüm-kalım mücadelesidir.

* * *

“15 Mayıs 2003
“Sayın değerli hocam,
“Öncelikle saygılarımızı sunarız. Evrenkentlerimizde (üniversitelerimizde) yıllardır yardımcı doçentlere yabancı dil sınavlarında kan kusturulmaktadır. Doçent olmamız bu adaletsiz ve akademik kıyıma yönelik KPDS ve şimdi de ÜDS ile engellenmiş, önümüz kesilmiştir.
Sorular çift seçenekli, göreceli, ve tuzaklar ile dolu olarak sorulmaktadır. Sınav sonu sorular yayınlanmamaktadır. Sınavlar bilimsellikten çok uzaktır.
Bunca yıllık tahsilimize -en az 4 yıllık lisans + mastır ve doktora- ve emeklerimize rağmen, konumuz dışındaki dallarda da kelime bilmemizi gerektiren bir yabancı dil sınavı ile akademik hayatımıza son veriliyor; çünkü 12 yıl içinde doçent olmamız gerekiyor; ama bizlerin bilimsel başarısızlığımızdan değil. Yıllarımız bu sınavlarla cebelleşmekle geçti ve doçentlik için bilim sınavına bile giremedik. Doçentlik için baraj, bilim olmalı. Bizleri bilimsel açıdan değerlendirsinler, sınava tabi tutsunlar, ama sizin de her defasında dile getirdiğiniz gibi işin içinde başka kasıtlar var.
“XI. yy.da Kaşgarlı Mahmut tarafından Araplara Türkçe öğretmek için hazırlanan Divan-ı Lügat-it Türk ve Karamanlı Mehmet Bey’in çalışmalarının yer aldığı şanlı tarihimizin şanlı sayfaları unutturulmak isteniyor.
“Ayrıca, yardımcı doçentlerin özlük hakları da gasp edilmiştir. 1 Derece kadroya yükselemiyoruz. Emekli olacağımız zaman ise, lise mezunu statüsü ile 3. Dereceden ( 12 yıl içinde atılmaz isek) emekli ediliyoruz. 657 sayılı devlet memurları yasasında 1 Derece hakkı veriliyor ama bu dereceyi YÖK yrd.doçentlere vermiyor. Kanuni ve özlük hakları olmayan uyduruk bir kadroda görev yapmaktayız.
“Fakülte mezunları, öğretmenler. akademik kariyer yapma zorunluluğu olmayan öğretim görevlileri, okutmanlar, ve öğretim elemanı yardımcı sınıfından olan uzmanlar bile 1 .dereceye yükselebiliyorlar ama bu hak bize verilmiyor. Yani kariyer yaptık diye mi cezalandırılıyoruz?
“Ayrıca doçentlik için SCI ‘da (“sicience citation index”) geçen dergilerde yayın yapma zorunluluğu var. Bu yayın yapma zorunluluğu ile ‘ülkemizin stratejik bilgileri’nin yurt dışına kaçırılması yasallaştırılmıştır. Kimse bunun farkında değil. Ayrıca Türkçe yayınlarımız makbul sayılmıyor.
“Sayın hocam, özlük haklarımızın verilmesi için geçen dönemde iki adet kanun teklifi meclise sunuldu (2/811 ve 2/890) ama meclisin önce tatile girmesi ve arkasından da yeni seçimlere gidilmesi sebebiyle kanunumuz çıkmadı.
“17 bin yrd. doç. ve 14 bin yabancıdilzede şu anda çok zor durumda.. Maalesef yaprak dökümü başladı.
“Bizler, YÖK tarafından mimlenmemek için sesimizi çıkaramıyoruz; ancak yardımcı doçentlerin bir örütbağ (internet) sitesi var, orada çığlıklarımız yükseliyor. Adresini (hepsi aynı site) veriyoruz: www.birses.net, www.birses.org, www.birses.com. Orada her şey dile getirilmektedir.
“En derin saygılarımızla.
“Yardımcı doçentler.”
OS: “Birlik içinde neler yapması gerektiğini bilenlerin ülkesi”;
28 Mayıs 2003

osinanoglu@aydinlik.com.tr