BİR YOLCUYA
( Bu şiir Gelibolu yamaçlarında yazıldı.).

Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın, Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın, Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda, Gördüğüm bu tümsek, Anadolu’nda,
İstiklal uğrunda, namus yolunda, Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.

Bu tümsek, koparken büyük zelzele, Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğuldu sele, Mübarek kanını kattığı yerdir.

Düşün ki, hasrolan kan, kemik, etin, Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,
Bir harbin sonunda, bütün milletin, Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

NECMETTİN HALİL ONAN


ŞEHİTLER ABİDESİ İÇİN

Gökkubbenin altında yatar, al kan içinde,
Ey yolcu, şu toprak için can veren erler.
Hakk'ın bu veli kulları taş türbeye girmez,
Gufrana bürünmüş, yalınız Fatiha bekler.


ÇANAKKALE ŞEHİDLERİNE

Su boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?En kesif orduların yükleniyor dördübeşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara' ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayasızca tahassüd ki ufuklar kapalı!Nerde-gösterdiği vahşetle " bu, bir Avrupalı
Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,Varsa gelip açılıp mahpesi, yahut kümesi
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvam-i beşer,
Kaynıyor kum gibi... mahşer mi, hakikat mahşer.Yedi iklimi cihanın duruyor karşısında
Ostralya' yla beraber bakıyorsun: Kanada!Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk;
Sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela...Hani, taunada züldür bu rezil istila!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-u asil,
Ne kadar gözdesi mevcud ise hakkiyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına.
Maske yırtılmasa hala bize afetti o yüz...Medeniyyet denilen kahpe, hakikat,yüzsüz.
Sonra mel' undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: eder her biri bir mülkü harab.Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a' makı;Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin:
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam;
Atılan her lağamın yaktığı yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müthiş tipidir: savrulur enkaz-i beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak;
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.Top tüfekten daha sık, gülle yağanmermiler..
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;Alınır kal' a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.Sarılır, indirilir mevk-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-u beşer;Bu göğüslerse Huda' nin ebedi serhaddi;
"O benim sun'-u bediim, onu çiğnetme! " dedi.
Asım’ın nesli.diyordum ya.nesilmiş gerçek;İşte çiğnetmedi namusunu,çiğnetmeyecek
Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar,Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düsmüs,asker!Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid' i
Bedr' in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?"
Gömelim gel seni tarihe!"desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitap..Seni ancak ebediyyetler eder istiab.
"Bu, taşındır" diyerek Kabe' yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle,Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle;
Ebr-i nisani açık türbene çatsam da tavan,Yedi kandilli Süreyya' yı uzatsam oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağbiri, akşamları,sarsam yarana.Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini;Şark’ın en sevgili sultanı Selahaddin' i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran..Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;Sen ki,ruhunla beraber gezer ecrami adin
Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın...Heyhat!..
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...
Ey sehid oğlu sehid, isteme benden makber,Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmed Akif Ersoy

 

 

 

BİRLİK


CEHENNEM OLSA GELEN, GÖĞSÜMÜZDE SÖNDÜRÜRÜZ,
BU YOL Kİ HAK YOLUDUR, DÖNME BİLMEYİZ YÜRÜRÜZ,

DÜŞER Mİ TEK TAŞI SANDIN HARİMİ NAMUSUN,
MEĞER Kİ HARBE GİDEN SON NEFER ŞEHİT OLSUN.

ŞU KARŞIMIZDAKİ MAHŞER KUDURSA, ÇILDIRSA,
DENİZLER ORDU, BULUTLAR DONANMA YAĞDIRSA,

BU ALTIMIZDAKİ YERDEN BÜTÜN YANARDAĞLAR
TAŞIP DA KAPLASA ÂFAKI BİR KIZIL SARAR.

DEĞİL Mİ CEPHEMİZİN SİNESİNDE İMAN BİR,
SEVİNME BİR, ACI BİR, GAYE AYNI, VİCDAN BİR,

DEĞİL Mİ ORTADA BİR SİNE ÇARPIYOR, YILMAZ,
CİHAN YIKILSA EMİN OL BU CEPHE SARSILMAZ.


M. Akif ERSOY

 

 

"Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düsmüs,asker!
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid' i
Bedr' in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?"
Gömelim gel seni tarihe!"desem, sığmazsın. "

 

 

ÇANAKKALE'DE RUHLAR

Gurbette geçen yolculuğum üç aya vardı
Etrafımı çepeçevre saran sanki duvardı
Olmuştu büyük, süslü şehirler bana zindan
Dünyayı gözüm görmedi yurt hastalığından.

Döndüm; bu yeşil tablo uzaklarda belirdi:
Bir gün vapur aheste Çanakkale’ye girdi.
Tuttum, ona hürmet ederek şapkamı elde:
Durmuştu o kaç devlete; gaziydi bu belde…

Türk bayrağının ufkuma ilk doğduğu gündü:
Maydos’ta ateş külleri halinde göründü.
Ben sarhoş olurken Boğaz’ın manzarasından,
Bir abide yükseldi ağaçlar arasından.

Baktım, bu, şehitlikte dikilmiş bir anıttı;
Daldım… Bu anıt neş’emi bir anda dağıttı:
Vaktiyle bu yerlerde ölen gençleri andım,
Dağlandı içim, ben de bakarken yaralandım.

Akşamdı. Sararken eriyen dağları sisler,
Sandım geliyor eski siperlerden akisler,
Canlandı savaş, kan dolu bir perde çekildi.
Birden o şehit ruhları karşımda dikildi.

Karşımda dirilmiş, dile gelmiş gibi durdu.
Hiç ummadığım bir nefer isyanla kudurdu:
- Ben evde ölenlerle bugün bir mi tutuldum?
- Ben yurt için öldüm, niye erken unutuldum?

Haklıydı. Ararken utanıp kaçmaya bir yer,
Tutmuştu elimden beni bir koç yiğit asker:
- Git annemi gör, sor ki perişan mı oğulsuz,
- Git, koyma hiç olmazsa onun sırtını çulsuz.
- Ver, Tanrı için yoksula bir lokmacık ekmek,
- Aç karnına güçtür bu kadar mihneti çekmek…

Yaşlar akadursun bu şikayetle gözümden,
Bir genç adam yaklaştı: Vurulmuştu yüzünden,
Delmişti temiz alnını kurşun… Yere çöktü,
Kanlar sızıyorken yarasından, derdini döktü:

- Hiç yoktu sebep… Cenge sürenler bizi kimdir?
- Köylerde kalan bir çocuğum var, ki yetimdir…
- Parçaydı canımdan, iki yıllık güneşimdi,
- Git bak… O şehit oğlu sürünmekte mi şimdi?

Kalbim eriyip düştü gözümden iki damla,
Ben hasbıhal ettim daha dertli bir adamla, meyus dedi:
- Jandarmayı buldum düğünümde,
- Gittim o sabah askere en zevkli günümde.
- Bir haftada bahtım beni Kumkale’ye attı,
- Ettikti hücum; dört bir yanı süngü kuşattı,
- Dul kaldı karım böyle… Unutmam onu asla..

Ruhlar çekilip gitti; içim doldu bu yasla,
Yattım, gece rüyada fakat mahşeri gördüm,
Bir harbe sebepsiz atılan Enver’i gördüm;
Baktım ki, azaplar çekerek kıvranıyordu,
Etrafını sarmıştı alevler, yanıyordu…

NECDET RÜŞDÜ

Yeni Mecmua, 5 Mayıs 1939, Sayı:1



****************************************************************


ÇANAKKALE HÜCUMU

Sandım, cihan yıkıldı, cehennemdi gürleyen..
Sandım, ölümdü kûs-ı belasını çalıp gelen..

Toplar açardı ağzını dehhaş, kıpkızıl,
Bir yanda süngüler vuruşurlardı muttasıl

Bir anda zırhlılardan uçarken ateş, demir
Sandım tutuştu gökyüzü pulat imiş erir!

Mermilerin çıkardığı ıslık sedaları
Haşyetle titretirdi muhitimde dağları.

Bir anda süngüler çekilir, fışkırırdı kan...
Seylab-ı mevtdi, cengi kızıştırmaya akan.

Sandım kasırga koptu... Denizerden yükselen
Şiddetle çarparak kayalar çatlatan delen.

Bir yanda patladıkça tüfeklerde çat! çat!
Hükm eyleyen eceldi, fenâdı... Değil hayat.

Volkan mıdır? Lağımlar edildikçe ber-hava
Gümbürtüsüyle sarsılarak kubbe-i sema.

Yağdırdı sanki her tarafa ateşin remâd!
Sarsar değil o anda esen... Ağlıyordu bâd!

Yüzlerce bomba yüklenerek durmayıp uçan
Tayyareler bu müdhiş ecel kuşlarıyla can.

Ecsâdı terk eder gibi titrerdi her zaman,
Vermezdi çünki rastladığı kimseye amân.

Keskin ve sivri attığı oklar vurur, deler...
Düşmanların cinayeti bitmez... Neler! Neler!..

Bir böyle cengi yazmadı tarih-i kâ'inat!
Her yandan, alttan, arkadan, üstten gelir memât!

İnsan ne yapsın? Öyle belalar ki cümleten
Birden hücuma başladı... Baykuşların, öten

Meş'um sesiyle doldu, sanırsın,
Çanakkale!
Gümbürtüler... Çatırtılar... Afakî zelzele

Sarsardı asumâna çıkarken ateş, duman
Can vermeler... İnildemeler... Hep ölüm ve kan!

Kimlerdi her cehenneme yalnız göğüs veren?
Düşmanların suratlarına yumruk indiren?

Allah sayhasıyla şecaatle haykıran
Dipçik vuran ve süngüleyen, öldüren, kıran?

Türklerdi: Fatih'in Yavuz'un yavrucukları...
Türklerdi: Osman'ın yiğit aslan çocukları...

Ey Türk! Seninle fahr ediyor şimdi milletin
Dünyayı kapıyor o senin nal ü şöhretin...!



Doktor MEHMET FAHRİ

Yeni Mecmua Nüsha-i Fevkalade

****************************************************************

ÇANAKKALE DESTANI

(24-25 Mayıs 1331 gecesi Arıburnu'nda merkez cephesinde şehit düşen er Mustafa tarafından tertib edilmiş olunup merhumun üzerinde bulunan destandır.)

Üçyüzotuz. Sözüm hakkın kelâmı
Padişahın geldi büyük selâmı
Enver Bey'in düşman kırmak merâmı
Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehid ordu gâzi olacak
Euza Besmele çektim çıkarken
Köye baktım şöyle yüksek bir yerden
Karargaha koştum üç gün de erken
Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehid ordu gâzi olacak
Kumandan emrini verdi bir gece
Anadolu'lardan layıktır nice
Yiğitler şehadet şerbetin içe
Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehid ordu gâzi olacak
Rumeli toprağı yoğrulmuş kanla
Ün alınır ancak verilen canla
Herkesin yüreği çarpıyor şanla
Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehid ordu gâzi olacak
Kurşunlar atıldı düşmana karşı
Şehidler buldular göklerde arşı
Gaziler döktüler hep sevinç yaşı
Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehid ordu gâzi olacak
Düşmanın gür sesli büyük topları
Delik deşik etti toprağı, yarı
Korkak Frenklerin yokmuş hiç ârı
Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehid ordu gâzi olacak
İngilizler Frenge dostmuş diyorlar
Bir kötü kötüye elbette uyar
Onlara bu meydan gelecek pek dar
Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehid ordu gâzi olacak
Çanakkale'yi siz sandınız boştur
Davulun sesi de uzaktan hoştur
Saptığınız bu yol bir dik yokuştur
Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehid ordu gâzi olacak
Arıburnu hani topların nerde
Gazilik arzusu var hangi serde
Şehitlik göktedir gazilik yerde
Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehid ordu gâzi olacak
Ben yorgun değilim içim bir tufan
Müslümanlardan var mı savaştan kaçan
Türktür dünyaya al bayrak açan
Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehid ordu gâzi olacak
Arıburnu haydi toplar gürlesin
Ey düşman kaçma tavşan mı nesin
Bir hücumda hemen kesildi sesin
Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehid ordu gâzi olacak
Zırhlılar gitti deniz dibine
İlk hücumdan sonra ya bu kaçış ne
Kaç durma girerse fırsat eline
Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehid ordu gâzi olacak
Çanakkale'yi hiç verir mi Türkler
İstanbulumuzu alacak bir er
Var mıdır dünyada nerde o asker
Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehid ordu gâzi olacak
Boyabadlı Ömer oğlu Mustafa
Yazdı bu destanı girerken safa
Muradı gitmektir arşı tavâfa
Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehid ordu gâzi olacak

Boyabadlı Ömer Oğlu MUSTAFA

Yeni Mecmua Nüsha-i Fevkalade