CELCELÛTİYE ÜZERİNE-

 

 

“Serkan Orun: “Risâle-i Nûr’da bir çok yerde bahsi geçen Hazret-i Ali’nin (ra) nazmettiği Celcelûtiye hakkında bilgi verir misiniz? Celcelûtiye nedir? Nasıl bir eserdir? Kime dayanır?”

Celcelûtiye, Süryânîce “Bedî” demektir. Resûl-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtü vesselâma Hazret-i Cebrâil (as) tarafından indirilen ve içinde İsm-i Azam’ı da taşıyan yüksek mânâlar, Hazret-i Ali radiyallahü anh tarafından Celcelûtiye adıyla ve cifir ilmine göre bir çok tarih de düşürülerek Süryânî diliyle nazmedilmiş ve kaside haline getirilmiştir. Yüksek ve tesirli bir duâdır. Bir isimler hazinesidir. Allah’ın rahmetini celb etmesi hasebiyle bir rahmet hazinesi veya bir Cennet hazinesi demek de mümkündür. Allah’ın en büyük ismi olan İsm-i Azam bu duânın içerisinde gizlenmiş olduğundan, bu duâyı okuyarak Allah’a sığınan kimsenin, dünya ve âhiret işlerinde çok kolaylıklar ve bereketler göreceği müjdelenmiştir.

İmam-ı Gazâlî hazretleri nakleder ki: Cebrâil Aleyhisselâm Peygamber Efendimize (asm) dedi ki:

“Yâ Muhammed! Rabb’in sana selâm ediyor ve selâmın en mükerremini sana tahsis buyuruyor. Sana bu hediyeyi ihsan buyurdu.”

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (asm):

“Ey kardeşim Cebrâil! Bu hediye nedir?” dedi.

Cebrâil Aleyhisselâm:

“Bu hediye, içinde İsm-i Azam ile en kapsamlı kasem bulunan büyük duâdır.” diye cevap verdi.

Peygamber Efendimiz (asm):

“Ey kardeşim Cebrâil! Bu duânın adı nedir? Keyfiyeti nasıldır?” diye sordu.

Cebrâil Aleyhisselâm dedi ki:

“Yâ Muhammed! Bu duânın adı Bedî’dir (Celcelûtiye). İçinde en yüksek kasem ve İsm-i Azam vardır. O İsm-i Azam ki: 1- Arş-ı Alâ’nın kenarına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, Allah’ın arşını taşıyan melekler bu arşı kaldıramazlardı! 2- Güneşin kalbine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, güneşin ışığı ve nûru olmazdı! 3- Ay’ın kalbine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, ay ışık veremezdi. 4- Cebrâil Aleyhisselâm’ın kanadına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, Hazret-i Cebrâil yeryüzüne inemez, semâya çıkamazdı! 5- Mîkâil Aleyhisselâm’ın başına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı yağmurlar ve damlalar ona itaat etmezlerdi. 6- İsrâfîl Aleyhisselâm’ın alnına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı sur üfleyemezdi. 7- Azrâîl Aleyhisselâm’ın elinin üzerine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, mahlûkâtın canlarını alamazdı. 8- Yedi kat göklere yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı gökler yükselemezdi. 9- Yedi kat yerlere yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, yedi kat yerler, şimdi olduğu gibi sâbit olmazdı! Bu ismi Âdem Aleyhisselâm okumuştur!” 1

İsm-i Azamı içinde saklayan ve Celcelûtiye’ye kaynaklık eden yüksek mânâların, yeşil bir atlas üzerinde yazılı olarak Cebrâil Aleyhisselâm tarafından Peygamber Efendimize (asm) semâdan indirildiği nakledilir. Hazret-i Ali radiyallahü anh demiştir ki: “Ben Cebrâil’in şahsını gök kuşağı sûretinde gördüm. Sesini işittim. Sahifeyi aldım. Bu isimleri içinde buldum!”2

Üstad Bedîüzzaman Hazretlerinin, “İsm-i Azam veya İsm-i Azamın altı nuru” ünvânıyla Otuzuncu Lem’a’da açıkladığı ve Hazret-i Ali (ra) için birer İsm-i Azam olduğunu beyan buyurduğu Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl ve Kuddûs isimlerinin Celcelûtiye’de geçen İsm-i Azam’dan olduğunu On Sekizinci Lem’anın satır aralarından çıkarmak mümkündür.3

Celcelûtiye’nin cifir ilmiyle haber verdiği bir çok gizli işâretin Risâle-i Nûr’da ortaya çıkmış olması, mânâsı olan Bedî isminin Risâle-i Nûr müellifinin ismiyle bağdaşması, Risâle-i Nûr’un Hakîm, Rahîm ve Nûr isimleriyle birlikte Bedî ismine de mazhar olması,) bir çok beytinin açıktan Risâle-i Nûr’dan bahsetmesi ve Risâle-i Nûr’u haber vermesi, vahiy kaynaklı Celcelûtiye’nin mânâ ve müjdelerinin, asrımızda Risâle-i Nûr’da tezahür ettiğini gösterir.

Risâle-i Nûr Müellifi Bedîüzzaman Hazretleri, Yirmi Sekizinci Lem’a’da Hazret-i Ali (ra) ile mânâ âleminde yaptığı bir konuşmadan bahseder. Hazret-i Ali’ye (ra):

“Ercûze’nde benden bahisle ‘Kendini muhafaza et’ demişsin. Hem tam vaktinde emrinizi gördük. Fakat, maatteessüf, kendimizi muhafaza edemedik. Bu belâya düştük. Şahsımdan binler defa daha ehemmiyetli olan Risâle-i Nûr’dan bahis ve işâretin yok mu?” diye sora.

Hazret-i Ali radiyallahü anh şöyle cevap verir:

“Yalnız işâret değil; belki Celcelûtiye’mde tasrih ediyorum. (Açıkça bahsediyorum.)”

Üstad hazretleri bu soru-cevaptan sonra, Hazret-i Ali’nin kasidelerinden en meşhuru ve en esrarlısı olan Celcelûtiye kasidesinde; “Sirâcü’n-Nûr (Risâle-i Nûr) gizli olarak yakılır ve aydınlatır! Kandiller kandili gizli olarak tutuşturulur. O da her tarafı aydınlatır!” fıkrâsını bulduğunu, bu fıkranın açıktan ve ismiyle Risâle-i Nûr’dan bahsettiğini kaydeder.5

Dipnot:

1- İmam-ı Gazâlî, Celcelûtiye, s.5,6; 2- Lem’alar, YAN, 2001, s. 193; 3- a.g.e., 193, 198; 4- Lem’alar, YAN, 2001, s. 326; Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 107; 5- a.g.e., s. 324.

(Yeni Asya.07.06.2003 . Süleyman KÖSMENE -)