CENNET VE CEHENNEM EL’AN MEVCUT MUDUR ?

 

            Cennet ve cehennem el’an mevcuttur.

            Arapça gramer kuralları gereği,meçhul olarak zikredilen bir fiilin önceden olan bir şeyi anlatmak için kullanıldığı bilinmektedir.

            Âyetlerde cennet ve cehennemin -hazırlandırılmış- ifadesiyle,vuku bulan bir şeyden haber verilmektedir.Âyetlerde:

“Fakat yapamazsınız -ki hiç bir zaman yapamayacaksınız- o halde kafirler için hazırlanan -çırası insanlarla taşlar olan- o ateşten sakının!”[1]

“O kafirler için hazırlanmış ateşten sakının!”[2]

            “Ve koşuşun Rabbinizden bir bağışlanmaya ve takva sahipleri için hazırlanmış eni gökler ve yer genişliğinde olan cennete.”[3]

“Siz Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni yerle göğün eni gibi bir cennete yarışın ki bu, Allah'a ve Peygamberine (inananlar için hazırlanmıştır. O Allah'ın lütfudur, onu dilediği kimselere verir ve Allah çok büyük lütuf sahibidir!”[4]

Peygamber Efendimiz Mi’raca çıktığında,cennet ve cehennemi gördüklerini ve oranın ehillerinin oradaki durumlarını tafsilatlı olarak zikretmektedir.

Ve yine Hadisde:”Kabir,ya cennet bahçesinden bir bahçedir veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.”buyurularak kişi kabirde cennet ve cehennemin küçük bir örneğini görmektedir.

Tıpkı mahkemeye çıkarılmadan önceki kişinin nezarethanede alacağı ve göreceği pozisyon gibi…

Ancak Bediüzzaman Hazretleri mevcud olan cennet ve cehennemin Matvi yani açılmamış âdeta çekirdek suretinde var olduğunu ifade eder.

Çekirdek nasılki temsil ettiği ağaca delalet ederse,son şeklini almamış ancak mevcut olan cennet ve cehennemde bir çekirdek mesabesindedir.

Nitekim bir ilim ehlinin çekirdeği inceliyerek tüm özelliklerini tesbit ettiği,bir doktorun daha sperm halde olup,tamamen insan haline gelmemiş olan bir nutfenin özelliklerini keşfetmesi ve bilmesi gibi.

Bu durum ona açık iken,başkalarına kapalıdır.Maddi olarakta yapılan tesbitte:”Cehennem ikidir. Biri suğrâ, biri kübrâdır. İleride, suğrâ kübrâya inkılâp edeceği ve çekirdeği hükmünde olduğu gibi, ileride ondan bir menzil olur.Cehennem-i Suğrâ, yerin altında, yani merkezindedir. Kürenin altı, merkezidir. İlm-i tabakatü'l-arzca malûmdur ki, ekseriya her otuz üç metre hafriyatta, bir derece-i hararet tezayüd eder. Demek, merkeze kadar nısf-ı kutr-u arz, altı bin küsûr kilometre olduğundan, iki yüz bin derece-i harareti câmi, yani iki yüz defa ateş-i dünyevîden şedit ve rivayet-i hadise muvafık bir ateş bulunuyor.

…Hem perde-i gayb içindeki âlem-i âhirete ait menzilleri dünya gözümüzle görmek ve göstermek için, ya kâinatı küçültüp iki vilâyet derecesine getirmeli, veyahut gözümüzü büyütüp yıldızlar gibi gözlerimiz olmalı ki, yerlerini görüp tayin edelim. Ve'l-ilmü indallah, âhiret âlemine ait menziller bu dünyevî gözümüzle görülmez. Fakat, bazı rivâyâtın işârâtıyla, âhiretteki Cehennem bu dünyamızla münasebettardır. Yazın şiddet-i hararetine "min feyh-i Cehennem"4 denilmiştir.”[5]

 

 

Mehmet   ÖZÇELİK

22-07-2005


 

[1] Bakara.24.

[2] Âl-i İmran.131.

[3] Âl-i İmran.133.

[4] Hadid.21.

[5] Mektubat.1.Mektub.