Abdulkadir Özkan

 

 

CHP hep aynı...

CHP'nin tek parti iktidarında dünyaya gelmişim... İlkokula da CHPiktidarında başladım. O günlerden aklımda kalan tek şey; dedemin beni genel dini bilgileri öğrenmem için tanıdığımız bir hocaefendiye göndermesi ve bu öğrenimimin sadece bir gün sürmüş olmasıdır.

Hocaefendi bizden herhangi bir ücret almıyordu. Sadece, sabah evden çıkarken bir ya da iki odun alıyor, gittiğimizde sobayı tutuşturuyorduk. Hocaefendinin öğrettikleri ise, ilmihal bilgileri diyebileceğimiz bilgilerdi.

Ancak, ikinci gün Hocaya gittiğimizde bizi eşi karşılamış ve artık Hocaefendinin ders veremeyeceğini söylemişti. Biz de ne olup bittiğini anlamadan gerisin geri evimize dönmüştük. Sonradan dedemden öğrendim ki, Hocaefendi evinde çocuklara ders veriyor diye şikayet edilmiş, ifadesi alınmış, sonra da serbest bırakılmıştı.

Özetle bizim dini eğitimimiz de başlamadan sona ermişti.

Peki, biz dinimizi öğrenmiş olsaydık bu da ne kötülük olabilirdi?

Daha sonraki yıllarda dini konularda ebemin(babaanemin) öğerttikleri ile yetinmek zorunda kaldım. Ebem okur-yazar bile değildi. Parayı da mecidiye olarak sayardı... Ebemin hesabına göre 20 kuruş bir mecidiye idi...

Allah ondan razı, mekanı Cennet olsun.

Çocukluk günlerime ait hafızamda bugün bile canlılığını koruyan bir başka anım ise, Dedemin elimden tutup ilkokula kayıt yaptırdığı gündür. Okulun merdivenlerinden çıkıp Okul Müdürü'nün odasına vardığımızda, "Dedem eti sizin, kemiği bizim" diyerek beni okula teslim etmişti.

Bununla şunu demek istiyorum. Dedem için bir çocuğun dinini öğrenmesi ne kadar önemliyse, okullar da o kadar önemliydi.

Rahmetli, sırf beni okutabilmek için 50 yaşından sonra ebemi de alarak Ankara'ya taşındı. Demiryollarında bulduğu bir bekçilik ile beni okutmaya çalıştı. Hep, "Oğlum sen okuduğun sürece elimden geleni yaparım. Yeter ki Allah bana can sağlığı versin. Ama, okulunu bitirmeden ölecek olursam, ondan sonra da sen başının çaresine bakarsın. Okur, büyük adam olursun... Senden tek istediğim budur" derdi.

Dedem, 1950 sonrası Demokrat Parti’yi tutardı. CHP'yi çok kızardı. CHP'den çektiklerini hatırlatırdı. Özellikle de çocukların dini eğitim almalarının engellenmesi onu çok üzerdi. Demokrat Partiyi tutuşu da buradan gelirdi...

Hemen beliretyim ki, Dedem Rüştiye mezunu, o günün şartları içinde hem eski, hem de yeni yazıyı çok iyi bir şekilde okuyup yazmasını bilirdi. Bugünün ifadesiyle aydın bir kişiydi.

Şimdi geriye dönüp baktığımda görüyorum ki, CHP'de zihniyet olarak hiçbir değişiklik olmamış. Yine din eğitimi gündeme geldiğinde kıyameti kopartıyorlar... Camiler ve din adamlarından rahatsızlık duyuyorlar...

Sakın bu sözüm sadece zannıma dayanan bir değerlendirmem sanılmasın.

1994-1999 yılları arasında Ankara Büyükşehir Belediye Meclis'i üyesi olarak görev yaptığım dönemde, Belediye Meclisi'ne ne zaman bir cami yeri için plan değişikliği gelse CHP'li Meclis üyeleri olayı tartışmaya bile gerek duymadan değişikliği reddettiklerine şahit oldum.

Bu CHPniçin insanımızın dinini öğrenmesine böylesine karşı çıkar? Onu rahatsız eden nedir?

Sakın olaki laiklik falan gibi lafların arkasına gizlenilmeye kalkışılmasın. Bu ülkede yaşayan insanların çocuklarına kendi dinlerini öğretmek istemelerinin laikliğe aykırı olduğu gibi bir iddia ileri sürmeyin.

Böyle bir iddia hem abesle iştigaldir, hem de laikliğe aykırıdır.

Sanki ortada bir dinden korku var... Ama, bunun sebebini de anlamak mümkün değil.

Laik devlet dini eğitimini yasaklayamaz... Bunun Avrupa’da ve dünyada pek çok örneği var.

Ama, CHP'nin laikliği galiba Batı'nın anladığından farklı olsa gerek... CHP'nin bu laiklik anlayışının giderek din düşmanlığı gibi bir görüntüye bürünmesi asıl beni rahatsız ediyor.

Böyle bile olsa, bu ülkde hiç kimse zorla bir dine sokulmaya çalışılmıyor ki. Ama, isteyen de dinini rahatlıkla öğrenebilsin isteniyor. Hatta, bu işi devlet okulları yapsın... Ne mahzur var bunda...

Kısacası, demek istediğim o ki, CHPhiç değişmedi, değişeceğe de benzemiyor. Bunun içinde hep sağ partiler karşısında seçimleri kaybediyor. Çünkü, CHPhep toplumu ters düşüyor.

 

e-mail: aozkan@milligazete.com.tr

Ahmet F. Gün.MİLLİ GAZ.7-12-2003.

 

CHP kantarın topuzunu kaçırmakla meşgul

CHP dolu dizgin uçuruma doğru sürükleniyor. Din ve vicdan hürriyeti, demokrasi noktasında her hangi olumlu bir adım atıldığında CHP bir anda tek-parti döneminin o bildik katı tututumunu kuşanıp veryansın ediyor.

CHP'nin en büyük yanılgısı ise Türk toplumunu tanıyamaması ve sosyolojik açıdan büyük okuma yanlışlarına tutulması.

Böyle giderse CHP, sabık Başbakanlardan HasanSaka'nın ifadesiyle "Önümüzdeki seçimlerde bir oy bile alamayıp sandığa gömülecek."

CHP, ana muhalefet partisi olarak bir yandan siyasi ve sosyolojik cehaletini sürdürürken, bir yandanda AKP'nin ekmeğine yağ sürmek için elinden geleni yapıyor. Parti siyaseti muhalefet yapması gereken yerde uslu çocuk rolü oynuyor, diğer taraftan AKP'ye yüklenmeyi daha çok olayları çarpıtarak olmayanı oldurma yüzsüzlüğüne düşüyor. Nitekim en son CHP'nin ağır toplarından Grup Başkan Vekili Ali Topuz, kantarın topuzunu öyle bir kaçırdı ki, daha birkaç saat geçmeden yaptığı vahim hatayı gidermeye çalıştı. Fakat hatasını bertaraf edemediği gibi AKP'lilerin eline de akıl almaz bir koz verdi.

CHP'li Ali Topuz'da artık bu durum alışkanlık haline geldi.

Daha dün Cumhuriyet resepsiyonuna katılmadığı için TBMM Başkanı Sayın Bülent Arınç'ı ağır bir şekilde suçlayarak söylenmedik söz bırakmadı. Hatta suçlamalarda bulunurken Sayın Arınç'ın, annesinin ağır hastalığını mazeret göstermesini bile hafife aldı. Aradan çok geçmeden sayın Arınç'ın annesi rahmeti rahmana kavuştu. Peki bu noktada sormak gerek: Arınç'ın büyük ve elem verici kaybından, "Anne Arınç"ın ölümü tadmasından sonra CHP'li Topuz hiç mahçup olmadı mı?

CHP'li Ali Topuz'un, İbni Haldun'un eserlerini okumadığı muhakkak. Özellikle de Haldun'un güzide eseri "Mukaddime"yi... Şayet Ali Bey, o eseri okusaydı insanların milletler gibi, milletlerin de insanlar gibi olduğunu bilirdi. Ayrıca, siyasetin insanların mutluluğu için yapılacağını kavrardı. Çünkü siyasette insani unsurlar rafa kaldırılmaz. Şayet kaldırılırsa o zaman ortada siyaset diye bir şey kalmaz. Çünkü siyaset insanların ve toplumların mutluluğu için yapılır. Zaten CHP'nin de sorunu bu. Baştan beri yaptıkları insan mutluluğunu hep ardılamak ve görmezden gelmek...

CHP'li Ali Topuz'un son isnadlarına gelince; siyasetçinin, sosyolojiyi özellikle de siyaset sosyolojini iyi bilmesi, ülkesindeki cemiyet ve cemaatleri, siyasi teşekkülleri iyi tanıması gerek. Fakat CHP'li Topuz'un açıklamalarında bunları hiç bilmediği de ortaya çıkıyor. Sürekli olarak akla karayı birbirine karıştırıyor. Akıncılar'a dair yaptığı tesbitlerin, Büyük Doğu ve bu fikir olgusunun öncüsü Merhum Necip Fazıl'la ilgili nitelemelerin hiç bir gerçeklikle uzaktan yakından ilgisi yok. Ama amaç üzüm yemek olmayınca CHP'li Topuz biteviye sapla samanı birbirine karıştırıyor. Ayıklayana aşk olsun...

Aslında CHP'lilerin uslupları ve siyasi duruşları birbirlerini aratmıyor. Sözgelimi CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın da, Ali Topuz'dan hiç farkı yok. O da takmış bir "Hikmetyâr fotoğrafına" başka birşey dediği yok. Yahu ülkede hortumcuların yaptığı yanlarına kâr kalıyor, borçları erteleniyor, ekonomik dengesizlik sürüyor, Baykal'dan ses yok. Büyük siyasi gaflar, hatalar yapılıyor yine Baykal'dan ses yok.

CHP gerekli ehliyet ve ihtisası ne zaman kuşanacak merak ediyorum. Hele hele DİB'nin Kur'ân kurslarıyla ilgili son genelgesi üzerine CHP sözcülerinin yine tek-parti döneminin tavrını sergilemeleri gerçekten üzüntü verici.

CHP böyle giderse başlangıçta da belirttiğim üzere ilk seçimlerde yok olacak. Anketler ve kamuoyu araştırmaları bunu gösteriyor. Belki bu yüzden kara kara düşünüyorlar. Fakat biraz da beyaz düşünseler olmaz mı?

CHP'ye buradan açık bir çağrı yapıyorum: AKP'nin önünü mü kesmek istiyorsunuz? İktidar mı olmak istiyorsunuz, alın size fırsat. Bu ülkede din ve vicdan özgürlüğünü genişleterek cehaletin önüne geçin, başörtüsü yasağını kaldırın ve laikliğin doğru bir biçimde anayasada tarifini yapın... Bakın o zaman ortada ne AKP kalır, ne de bir başka parti. Kahir ekseriyetle iktidara gelirsiniz. Ama CHP'den bunları beklemek büyük bir hayalcilik olur. Çünkü şimdilerde CHP'liler kantarın topuzunu, yani siyasette ölçüyü kaçırmakla meşguller...

Yazık, çok yazık...

Ahmet F. Gün.MİLLİ GAZ.7-12-2003.

HASAN C.GÜZEL…DEN

Son günlerde, milletçe hepimizi üzen İstanbul'daki terör olaylarını fırsat bilerek CHP, gene CHP'liliğini yapıyor. Bir yanda, Hungtingtoncu Batı'nın "İslâm Terörizmi" iftiraları, bir yanda bizim kalemşorların işi İslâm'a, Kur'ân'a dil uzatmaya kadar varan edepsizlikleri ve bir sürü cühelânın yâveleri... Hatırama, "Bu kadar cehalet ancak tahsil ile mümkündür" sözü geliyor. Bir bakıyorsunuz, bir ay önce kuyruk acısı olan bir holdinge ait gazetenin manşetindeki, R. Tayyip Erdoğan'ı Hikmetyar'ın yanında oturmuş gösteren fotoğrafı kastederek, "mal bulmuş mağribî" gibi saldıran Deniz Baykal, terörle mücadele konusunda yardımcı olacağına fırsatçılık peşinde... Kendisi de çok iyi biliyor ki, fotoğraftaki Hikmetyar, Rus işgaline karşı direnen ve ABD tarafından da desteklenen, o günkü gençliğin sevdiği bir liderden başkası değildir.


Bir bakıyorsunuz, aslında çok olgun ve tecrübeli bir politikacı olan CHP Grup Başkan Vekili Ali Topuz, Başbakanı, "İBDA-C" terör örgütünün kurucularından olmakla suçluyor. Sonra anlaşılıyor ki, "Büyük Doğu Fikir Kulübü" ile "Akıncılar Derneği" birleşmiş; bugünkü İBDA-C ile hiç ilgisi olmayan bir dernek kurulmuş; Başbakan da 25 yıl önce Akıncılar Derneği dolayısıyla bu derneğin içinde olmuşmuş... Türkiye'nin içinde bulunduğu bu "terör girdabı"nda hangi akıl, iz'an ve insaf sahibi, ülkenin Başbakanı hakkında böyle bir iddiada ve "Sen de teröristsin!.." imâsında bulunabilir?... Şimdi biz de kalksak, Baykal'ın ve CHP'deki başka bir siyasînin veya Türkiye'de medyada, iş âleminde önemli mevkilerde bulunan bazı kişilerin, bir zamanlar "Fikir Kulüpleri", "Sosyalist Fikir Kulüpleri" üyesi olduğundan yola çıkarak "Dev-Genç", "Dev-Sol", "Dev-Yol" mensubu olduklarını ileri sürsek, doğru olur mu?!... O takdirde CHP yöneticilerinden kaçı kendini bu tip terörist olma ithamlarının dışında tutabilir?...
"İlm-i siyaset" başka, "ilm-i necâset" başkadır... "İlm-i siyâset"i bir dereceye kadar anlamak mümkündür. Lâkin beyler, bu yaptığınız ancak "devr-i necâset"te görülebilir. On parmağınızda on kara "ilm-i siyâset"ten bîgâne AK Partililere pislik atmaktan vazgeçin de, bu mazlum millete nasıl katkıda bulunacağınızı düşünün... Yarım asırdır bu yanlış muhalefet politikasını uyguluyorsunuz. Millete ve kendinize ne kadar zarar verdiğinizi hiç düşündünüz mü?...

Hz. Ali'nin şu sözleri bütün siyaset adamlarının kulaklarına küpe olsun: "Siyaseti güzel olanın riyaseti devam eder."TERCÜMAN.7-12-2003