CİNLERDEN PEYGAMBER GELMİŞ MİDİR ?

 

“Ey insan ve cin topluluğu! Size âyetlerimi anlatan ve bugününüze ulaşacağınız konusunda sizi uyaran içinizden resûller (elçiler) gelmedi mi? “Kendi nefislerimize şahit olduk.” dediler. Dünya hayatı onları aldattı. Ve kendilerinin kâfir olduğuna, kendileri şahit oldular.”[1]

“Ve andolsun ki; Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde bir resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kıldık) . Allah’a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını, Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının da üzerine dalâlet hak oldu. (Resûllere tâbî olanlar hidayete erdi, tâbî olmayanların ise üzerine dalâlet hak oldu.) Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (görün) “[2]

“Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk ettik) . Ve onları efsane kıldık. Artık mü’min olmayan kavim (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun.”[3]

“Kim hidayete erdiyse sadece kendi nefsi için (nefsini tezkiye ettiği için) hidayete erer. Öyleyse kim dalâlette ise sorumluluğu sadece kendi üzerinde olarak dalâlette kalır. Yük taşıyan (günahı yüklenen) bir kimse, bir başkasının yükünü (günahını) yüklenmez.Ve Biz,bir resûl göndermedikçe “azap edici” olmadık.”[4]

“Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Kapılara geldikleri zaman kapılar açılır. Cehennem bekçileri, onlara derler ki: 'Size sizden (sizin aranızdan) olan resûller gelmedi mi ki size (üzerinize) Allah'ın âyetlerini okusun (anlatsın, izah etsin) ve sizi bugüne (buraya) geleceğinizi (söyleyerek) uyarsın, ikaz etsin. (Cehenneme girenler) dediler ki: 'Evet (geldiler) .' Fakat azap sözü, kâfirlerin üzerine hak oldu.”[5]

“Her ümmetin bir resûlü vardır. Onlara, resûlleri geldiği zaman onların aralarında adaletle hükmolundu. Onlara zulmedilmez.”[6]

Elçi manasında resul geldiği kabul edilirken,peygamber manasında nebi geldiği kabul edilmemektedir.Oysa rasul kendisine kitap verilen kimse iken,nebi öncekinin şeriat ve esaslarıyla hareket edendir.

“Allah, meleklerden ve insanlardan resûller seçer. Muhakkak ki Allah, en iyi işitendir, en iyi görendir.”[7] Bununla da delil getirilmektedir.

“Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah’a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Azîz’dir, hikmet sahibidir. “[8]

“Onlara, onların içinde Allah’ın âyetlerini okusun, onları tezkiye etsin ve onlara kitap ve hikmeti öğretsin diye, ümmîler için onların aralarından resûl beas eden (vazifeli kılan, hayata getiren) O Allah’tır. Ondan evvel (bu resûle tâbî olmadan evvel) onlar, açık bir dalâlet içinde idiler. “[9]

Peygamberimiz;-Rasulüs Sakaleyn-dir.Yani yeryüzünün iki ağırlığını teşkil eden;insanlar ve Cinlerin peygamberidir.

Ayette: "Bir zaman cinlerden bir topluluğu, Kur'an dinlemek üzere sana yöneltmiştik. O'na gittiklerinde birbirlerine "susun" dediler. (Okuma) Bitince de uyarıcılar olarak kavimlerine döndüler."[10]                                                                                              

De ki: «Cinlerden bir grubun (Kur'an'ı) dinleyip de şöyle dedikleri bana vahyolundu: «İnan olsun biz acaip bir Kuran dinledik.”[11]                                                                            

İbn Mes'ud (ra) şöyle demiştir: "Bir gece Resul-i Ekrem (sav) ile beraberdik. Derken aramızdan kayboldu. Vadilerde, dağlarda aradık bulamadık. O geceyi hep endişe içinde geçirdik. Nihayet sabah olunca bir baktık ki Hira tarafından geliyor. 'Ya Rasulallah dedik, sizi kaybettik. Aradık bulamadık. Bu yüzden bütün gecemiz endişe içinde geçti.' Bunun üzerine şöyle buyurdu: Bana cin(ler)den bir davetçi geldi. Onunla beraber gittim. Onlara Kur'an okudum."                                                                                     

Resul-i Ekrem (sav), ashabıyla Ukaz panayırına giderken "Nahle" denilen yerde sabah namazını kıldırmış, bir grup cin gelip Kur'an dinlemiş ve Müslüman olmuştur.

İbn Abbas'tan bir rivayete göre Efendimiz (sav), "Başka alemlerde sizin Adem'iniz gibi Adem, Nuh'unuz gibi Nuh, Musa'nız gibi Musa, İsa'nız gibi İsa vardır"[12]buyurmuşlardır.

Tüm Yukarıdaki Âyet ve Hadislerden anlaşılmaktadır ki;Cinlerde insanlar gibi sorumlu varlıklardır.Sorumluluğun şartı ise,nelerden sorumlu olunacağını bildiren bir belge yani kitap ve bunu diğerlerine anlatacak aradaki elçi.

İnsandan önceki durumları ve helak olmaları göstermektedir ki,onlar sorumluluklarının gereğini yapmamadan dolayı cezalandırılmışlardır.Eğer peygamber olmasaydı,neden ve neye dayandırılarak cezalandırılmış ve helak edilmiş olurlardı.

İlk insan ve ilk peygamber Hz.Âdemdir.Beşerin babasıdır.

Bediüzzaman kendisine sorulan:“Ey insan ve cin topluluğu! Size âyetlerimi anlatan ve bugününüze ulaşacağınız konusunda sizi uyaran içinizden resûller (elçiler) gelmedi mi? “[13]âyet-i celîleleri mûcibince cinlerden de peygamber geldiği bildiriliyorsa da, bu husustaki müşkülün halli için vâki suale üstadımızın verdiği cevaptır.

Aziz kardeşim,

Hakikaten senin bu sualinin çok ehemmiyeti var. Fakat Risale-i Nur'un en ehemmiyetli vazifesi beşeri dalâletten ve küfr-ü mutlaktan kurtarmak olmasından, bu çeşit meselelere sıra gelmiyor, onlardan bahis açmıyor. Selef-i Salihîn dahi çok bahsetmemişler. Çünkü öyle gaybî ve görünmeyen işlerde, su-i istimal düşer. Hem şarlatanlar, hodfuruşluklarını bir vesile yapabilirler. Nasılki şimdi ispritizmacılar "cinlerle muhabere" namıyla şarlatanlık yapıyorlar; dinin zararına âlet ederler diye çokça medar-ı bahis edilmez. Hem Hâtemü'l-Enbiyadan sonra, cinlerde peygamber gelmemiş. Hem Risale-i Nur, bu zamanda bir tâun-u beşerî olan maddiyyunluk fikrini iptal etmek için, cinnî ve ruhanîlerin vücutlarını kat'î hüccetlerle ispat etmeye çalışmış, bu meseleye üçüncü derecede bakmış, tafsilini başkalara bırakmış. Belki inşaallah Risale-i Nur'un bir şakirdi, Sûre-i Rahmân'ı tefsir edip bu meseleyi de halleder.”[14]

            Özetle Cinlerden de elçi,peygamber,tebliğci gelmiş ve o millete,topluluğa,halka dini,Allahın emir ve yasaklarını duyurmuştur.

            Yeryüzünün iki sorumlu varlığı olan İnsan ve cinler cennet ve cehennem neticesi ile karşı karşıyadırlar.Onlar içinde cennet ve onlar içinde cehennem vardır.Buda onlara elçilerin ve peygamberlerin gelmesini gerektirir.Aksi takdirde öğretmen gönderilmeyen bir sınıf ne ile ve nasıl sorumlu tutulacaklardır?


 

Mehmet   ÖZÇELİK

11-08-2005


 

[1] En’am.130.

[2] Nahl.36.

[3] Müminun.44.

[4] İsra.15.

[5] Zümer.71.

[6] Yunus.47.

[7] Hac.75.

[8] İbrahim.4.

[9] Cuma.2,bak.bakara.151.

[10] Ahkâf,29.

[11] Cin.1.

[12] Münâvi, Feyzü'l-Kadir, 3/365.

[13] En’am.130.

[14] Şualar.13.Şua.