Mustafa ÖZCAN

 

Şarkın sözcüsü

 

 

Geçmiş dönemlerde Ümmü Gülsüm gibilere, ‘şark bülbülü’ denmiştir. Benazır Butto’nun adı ise Şarkın Kızı’na çıkmıştı. Buna o ismi takanlar yanlış hatırlamıyorsam Stephen Solarz gibi bazı Yahudilerdi. Şarkın bazı şairleri de vardı: Muhammed İkbal, Mehmet Akif Ersoy ve Ahmet Şevki, bunlardan bazılarıydı. Garpta, Gladstone, Emile Zola gibi şarkın hasımları olageldiği gibi daima dostları da olagelmiştir.

Günümüzde bunların en yetkin olanlarından birisi şüphesiz Edward Said idi. Delicesine şarka gönül vermiş bir serdengeçti idi. Kendisini şarkı savunmaya adamıştı. Şark içinde haliyle Filistin bahsine de özel bir yer ayırmış ve meseleyle hemhal ve fenafilhal olmuştu. Uzun yıllardan beri kan kanseri olduğundan dolayı ölüm haberi sabah akşam hep bekleniyordu. Mukadder saat ve an, 67 yaşında iken, 25 Eylül 2003 tarihinde gelip çatmıştı.

Edward Said 1935 yılında Kudüs’te doğmuştu. Çocukluğunun bir kısmını Hazreti İsa ve bazı rivayetlere göre, bin peygamberin medfun bulunduğu; adeta peygamberler makberi olan beldede geçirmişti. Ardından da ABD’ye okumaya gitmiş ve burada yerleşmişti. ABD ikinci vatanı idi, ama ikinci vatanı birincisini unutturamamıştı. Hatta ülkesinin havasını ABD’ye yansıtmış ve sindirmişti.

Edward Said Batı’yı içten teşhis etmişti.

Filistinli olması hasebiyle adalet duygusu tutkusu idi. Bundan dolayı, yarı çözümler (ensaf el hulul) yerine sürekli köklü çözümler arıyordu. Arafat yarım çözümlerin adamıydı bundan dolayı yıldızları barışmadı. O şarkın yıldızı idi. Kimileri ise Arafat’a, ‘siyasî palyaçoluğu’ yakıştırıyordu.

Bu bakımdan tutum ve tavırlarında çoklarını yaya bırakmıştı, Lübnan sınırından İsrail’e sembolik de olsa taş atarak İntifada’ya desteğini gösterdi. Bu yüzden kovuşturma da geçirdi. Ama üniversitesi ona sahip çıktı.

***

Aksi isbatlanmadığına göre, cevheri Müslümandı. Papa II. Pius’un Massingnon’a atfettiği şekilde ve mânâda; kendisine ‘katolik veya İsevi Müslüman’ da denebilir. Hakperestliği ve hasbiliğiyle bizden birisiydi. Ama İslâma olan ilgisini hiç dışa vurmadı. Bu yöndeki ilgisini dışa vurmayı da hiç sevmezdi. Alakasını açık etmesinden ve izhar etmesinden dolayı muhtedi Garaudy’yi de eleştirdi. “Garaudy de Müslüman oldu, sen hâlâ niye bekliyorsun” tarzı mukadder suallere ve bu suallerin mukadder muhataplarına karşı Garaudy’nin alakasını dışa vurmasını eleştirdi. Bu elbette İslâmın eleştirisi değildi. Bu tutum ve alakasını ucuza satmama, etikete ve satılık bir metaya dönüştürmeme içgüdüsünün bir tezahürüydü şüphesiz.

İsrail etkisinin en güçlü ve belki de 50 yıllık tarihte tavan yaptığı bir dönemde dev fikir dalgalarıyla boğuştu. Belki savunduğu fikirlerin ve dâvâsının ehil ellerde ve güçlü ellerde olmaması ve dâvâsının dürr-i yetim gibi kalması; Necip Fazıl ve Cemil Meriç’in deyimiyle onu çağın eşsiz muzdaripleri ve çilekeşleri arasına soktu. Araplar eşsiz ve yekta mânâsında ‘fez’ derler. O Arap dünyasının ve dünyanın yektalarından ve efzazlarından birisiydi. Yahudilerden Noam Chomsky, Hıristiyanlardan Edward Said; biri bana Musa’nın (a.s.) hakikatını, yetim ve emanetlerini, diğeri de Mesih’in hakikatını ve emanetlerini hatırlatır.

***

Edward Said, 80’li yılların başında Batı tarihi ve düşüncesini içten vuran hit kitabını yayınladı. Kitabı, oryantalizm savunmacıların eleştirilerine rağmen dönemin şaheseri idi. Kitabı ilk önce dostumuz Nezih Uzel bey çevirmişti. Suat Yıldırım Hoca ise o yıllarda Mavera dergisi aracılığıyla çevirideki bazı hatalara temas etmişti. Bu kitap bize 80’li yılların bir hediyesi ve hatırasıydı. Oryantalizm düşüncesini eleştiri ve tahlilde bugüne kadar onun bu kitabının kâbına yetişen olmadı. Mukaddime kitabı nasıl İbni Haldun’un tarih felsefesi ve sosyolojisi ise Edward Said’in sözkonusu kitabı da, istişrak/oryantalizm ve Batı düşüncesi ve fikir aktaplarını ve İslâma yaklaşımlarını tahlil alanında ikinci bir Mukaddime olmuştur. Filistin meselesi, Kültürel Emparyalizm, Entellektüelin Temsiliyeti gibi başka kitapları da vardı. En sonki kitaplarından birisi otobiyoğrafisi; çocukluğu ve gurbet günleri idi.

Edward Said’in uful ettiği bir dünyada, sadece Filistin meselesi değil, hakikat da, umumen şark dünyası daha da yalnız. Şark, büyük bir evlâdını yitirdi. Şarkın başı sağolsun. Hıristiyan said’lerdendi. Cenab-ı Hakk benzerleriyle yerini doldursun...

28.09.2003

Yeni Asya