FARKLI İMTİHAN EDİLMEKTEYİZ

 

 

            Allah tüm insanları farklı farklı imtihandan geçirmektedir.Bunlar;fakirlik-zenginlik,acizlik-güçlülük,sağlamlık-sakatlık,güzellik-çirkinlik,imkânsızlık-imkânlılık,,bilgililik-bilgisizlik,vererek-vermeyerek,vs.

            İnsan imtihan olunmakta,Allah imtihan etmektedir.İnsana düşen imtihan edildiğini bilmesidir.İmtihan sahibi dilediği gibi imtihan eder.İmtihan yetkisi onun elindedir.

            Allah hiçbir kimseyi gücünün üzerinde bir imtihana tabi kılmaz.

            Dünyanın bir yerinde  gayrı Müslim olarak bulunmak veya Müslüman bir memlekette bulunmakta imtihan farklı bir yönüdür.

            Şu bir gerçektir ki;her Müslüman memlekette dünyaya gelenin Müslüman olarak ölmesi söz konusu olmadığı gibi,her gayrı Müslim bir memlekete dünyaya gelenin de gayrı Müslim olarak ölecek diye bir kural yoktur.Bu insanlık tarihi boyunca da böyledir.

            İnsanlık tarihi farklı imtihanların olunduğu bir imtihan meydanıdır.Aslında bunlar birer kopyadır.

            Bakara suresinde anlatılan Talut ve Calut olayındaki Müslümanların imtihanı nehirden su içip içmemek üzerinedir.

“249- “Vaktaki Talut askerlerle ayrıldığında”

onlarla bulundukları yerden düşmanla savaşmak için çıktığında Talut onlara

“Dedi ki: Şüphesiz Allah sizi bir nehirle imtihan edecektir.”

Şüphesiz Allah Filistin nehri ile sizi sizden savaşacak olanları savaşmamaya bahane arayanlardan ayırmak için ciddi bir imtihandan geçirecektir.

“Kim ondan”suyundan

“içerse bizden değildir.”

Benim dinimden değildir.

“Kimde onu tatmazsa şüphesiz o bendendir. Ancak kim eliyle bir avuç alırsa o müstesna”

Bir defa alırsa, yani ondan bir defa  bir küp veya bir tulum veya benzeri miktarda su alırsa demektir. Talut onlara dedi ki: Kim o nehirden bolca su içerse Allah’a karşı gelmiş olur. Kimde bir avuç alır onunla yetinirse kendini razı etmeye yeter. Şiddetli bir susuzluktan sonra nehre saldırdılar. Çoğunluk nehre daldı ve bol bol içti. Bu içen kimseler düşmanla karşılaşmaktan korktular. Onların sayıca az bir kısmı Talut’a itaat edip bir avuçtan fazla içmediler. Allah’da bu insanların kalblerine cesaret verdi. Bunu Kur’an şöyle ifade ediyor:

“Az bir kısmından başkası ondan içtiler.”

Bu azınlığın miktarı üçyüz on küsür kişi idi.

“O ve iman edenler birlikte onu nehri geçtiklerinde”

Su içip Alllah’ın emrine karşı gelenler

“Dediler ki: Bu gün bizim Calut’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok.”

Bir avuç suyla yetinip 

“Allah’a kavuşacaklarını”ona döneceklerini

“bilen” Az bir topluluk ise şöyle

“Dedi nice az topluluklar vardır ki: Allah’ın izni ile çok topluluklara galip gelmiştir.” “Allah”’ın yardımı “sabredenlerle bareberdir.”

250- “Calut ve askerlerine karşı” Savaşmak için

“Meydana çıktılarında dediler ki: Rabbbimiz bizim üzerimize sabır boşalt ve bizim ayaklarımızı sabit kıl.” Kalblerimize kuvvet ver.

251- “Allah’ın izni ile”onun takdiri ve hükmü ile

“onları bozguna uğrattılar”

İsrailoğulları içinde bulunan

“Davud”Peygamber, kafir

“Calut’u öldürdü. Allah ona mülk ve hikmet verdi.”

Allah ona İsrailoğullarının krallığını ve peygamberliğini verdi.

“Ona dilediği şeylerdende öğretti.”

            Zırh yapmayı kuş dilini..( Davuda dağları ve kuşları boyun eğdirdik onunla beraber tesbih ediyorlardı. Kuş dili Süleyman peygambere öğretildi. Nitekim Allah bunu şöyle anlatır:

“Süleyman Davud’a varis oldu. Dedi ki: Ey insanlar bana kuş dili öğretildi.”                                                        (Neml: 27/16))

“Eğer Allah insanların bir kısmını bir kısmıyla def etmeseydi yeryüzünde fesat çıkardı.”

Allah müslümanların askerleri ile savaşmasıydı müşrikler yeryüzüne galip gelir müminleri öldürür şehirlerini ve mescitlerini tahrip ederdi.

252- Sana bu haber verdiklerimiz

“bunlar Allah’ın ayetleridir.”Allah’ın birliğine dair işaretlerdir.

“Şüphesiz sen peygamberlerdensin”

Sen sana mucizelerini anlattığımız bu peygamberlerdensin.”[1]

 

**Talut ve Calut,Hz.Davud döneminde yaşayan iki komutandır.Calut zulmetmektedir.Calutla savaşacak olan Talut,ırmaktan geçerken,ırmağın suyundan içmemekle imtihan olunurlar.Böylese sebat ve itaatları denenmiş olur.Kur’anda Bakara suresinin 249-250.âyetleri bundan bahsetmektedir.

            Savaşmadan önce Calut Taluta bir teklifde bulunur.Hırslı ve kindardır. Kendisine rakib olarak Talutu davet eden Caluta karşı savaşmak istemez.Böylece bir teklifte bulunarak,Caluta karşı çıkacak kişiye kızını ve malını vermeyi teklif eder.

            Ancak ilhamen bildirilmiştir ki,bunu altadecek kişi İşa’nın alametli olan bir oğludur.

            İşanın 12 oğlu vardır.Ancak o 11 oğlunu Taluta gösterir,kısa boylu olduğundan Davudu söylemez ve gizler.Ancak o lamet hiçbir çocukta görülmemektedir.

            Israr neticesinde İşa çobanlık yapan oğlu Davudu getirir.Davud demircilikte yapmakta,güçlü,kuvvetli biridir.Alamet görülmüştür.

            Ve Calutun karşısına Davud çıkar ve Calutu kılınçdan geçirerek öldürür.Calutun zulmüde kendisiyle beraber ortadan kalkmış olur.

            Artık Davuda yollar ve imkanlar açılmıştır.Maddi ve manevi zenginliği temsil etmektedir.

            “02.251”Böylece Allah'ın izniyle onları tamamen bozdular. Davud, Calut'u öldürdü, Allah kendisine hükümdarlık ve peygamberlik verdi ve ona dilediği şeyleri öğretti. Allah'ın insanları birbirleriyle önlemesi olmasaydı yeryüzü mutlaka bozulup gitmişti. Fakat Allah'ın bütün akıl sahibi varlıklara karşı bir iyiliği vardır.”

 

**Tevbe-25.”Andolsun ki Allah, birçok yerde (savaş alanlarında) ve Huneyn savaşında size yardım etmişti. Hani çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat sizi hezimete uğramaktan kurtaramamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonunda (bozularak) gerisin geri dönmüştünüz.

Bazen çokluk bir başarı sebebi değil,hezimet sebebi olmaktadır.Bazen bir fincan meydan kadar geniş olurken,bazen de meydan bir fincan kadar daralır.

 

**Enbiya:11- “Zalim olan nice kentleri yok ettik”

Halkı inkarcı olan nice kentleri helak ettik.

“Ve onlardan sonra” Onları helak ettikten sonra

“Başka bir kavim yarattık”

Onların yerine başka bir topluluk getirdik.”

Bu ayet Yemen taraflarında bulunan, kendilerine gönderilen peygamberi yalanlayıp sonra da öldüren bir topluluk hakkında nazil oldu. Allah onlara Buhtu’n-nasır adında birini musallat etti. Onların hepsini kılıçtan geçirerek helak etti.

12- “Azabımızı hissettiklerinde”Gördüklerinde

“Onlar aradan”Bulundukları köylerinden

“kaçıyorlardı”Hızlıca koşup oradan uzaklaşıyorlardı. Melekler ise onlara diyorlardı ki:

13- “Koşmayın. İçinde bulunduğunuz bolluğa geri dönünüz” Nimetlere geri dönünüz.

“Çünkü sorguya çekileceksiniz”

Dünyada işlediklerinizden hesaba çekileceksiniz. Melekler bunu onlarla alay geçmek için söylüyorlardı. Sanki onlara denildi ki içinde bulunduğunuz mal ve nimetlere geri dönün. Belki sizden dilenilir. Çünkü sizler mal sahibi olan zenginlersiniz. Fakirler sizlerden dilenirler. Fakat onlar başlarına gelenleri görünce acizliklerini ikrar ettiler. Fakat bu onlara fayda etmedi. Ve dediler ki:

14- “Vay halimize bizler zalimlerdik”

Peygamberleri yalanlamakla kendimize zulmettik.

15- “Bu mırıldanmaları”

Vay halimize ey vah bize demeleri

“Sürüp giderken biz de onları biçilmiş ve sönmüş ekinler haline çevirdik”

Ekinlerin biçildiği gibi biz de onları kılıçtan geçirdik. Ve hepsini helak ettik.“

Allah geçmiş ümmetleri helak ile cezalandırırken,bu ümmeti peygamberimizin hürmetine,adı sanı duyulmayan bela,musibet ve hastalıklarla imtihan etmektedir.

 

**Neml:“82- “Başlarına o söz geldiği zaman”

Üzerlerine azab ve Allah’ın gazabı vacip olduğunda. Bu durumda ise Allah kafirin imanını kabul etmez. Ve Allah’ın ilminde kafir olarak öleceklerin dışında kimse kalmadığı zaman

“Onlara yeryüzünden bir dabbe çıkarırız”

Onun çıkışı kıyametin ilk alametlerindendir.

“Onlarla konuşur”Onlara kötü haberler verir.

“İnsanlar bizim ayetlerimize kesin bir bilgi ile inanmıyorlar”

Dabbe, gördüğü insanlara Mekke ehlinin Muhammed’e ve Kur’an’a kesin bilgi ile inanmadıklarını haber verir.

83- “Her ümmeten ayetlerimizi yalanlayın bir gurubu toplayacağımız gün her biri yakalanıp dağıtılır”

Hepsi toplanıncaya kadar baştan sona hapis edilirler.

84- “Hepsi geldiklerinde der ki:”Allah teala onlara

“Hiç bir bilginiz olmadığı halde ayetlerimi yalanladınız ha”

Kıyametin on büyük alameti ve yüzlerce küçük alametleri birer imtihan sorularıdır.

 

Ebu Hureyre'den Rasulullah şöyle buyurdu:

“Dabbe çıktığı zaman beraberinde Süleyman'ın yüzüğü, Musa'nın asası da vardır. Mü'minin yüzü parlar. Yüzükle kafirin burnunu deler. Öyle ki: bir sofranın üzerinde toplananlar dahi sofralarının üzerine toplandıklarında: Bu ey mü'min der. Diğeri ey kafir der.”[2]

 

**Cuma:“ 11- "Bir ticaret veya eğlence gördüklerinde ona giderler"

Yanından dağılıp ticarete giderler. Peygamber cuma günü hutbe okuduğu sırada bir kervan geldi. Bu kervanın gelişine olan sevinçlerinden defler çaldılar. Medine'de pahalılığın olduğu bir zamanda bu olay olmuştu. Bunun üzerine insanlar peygamberin yanından dağılıp ticarete ve def sesinin geldiği yöne doğru gittiler. Rasulullah’ın yanında on iki kişiden başka kimse kalmamıştı.[3]

"Seni ayakta bıraktılar"

Hutbede.

"De ki: Allah katında olan"Mü'minler için

"Ticaret ve eğlenceden daha hayırlıdır. Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır"

Bunun için ondan isteyin. Rızık taleb etmek için Rasulullah’ın yanından ayrılmayın.

            Helal geçim kaynağı olan ticarette bir imtihan vesilesi kılınmış,namazda sebat edenle etmeyen belirlenmiş oldu.

 

            **Cuma günü Cuma saatindeki helal olan alışverişin haram kılınması da madde ile imtihan edilme anıdır.Hele birde tam satışın yoğun olduğu bir anda alış verişi bırakıp camiye koşmak samimiyet ve bağlılığı bir kat daha kuvvetlendirmiş olur.

       Cuma„9- "Ey iman edenler: Cuma günü namaza çağırıldığınızda Allah'ın zikrine koşun"Yani ona doğru yürümeye başlayın.

"Ve alış verişi bırakın"

Ezandan sonra alış verişi terk edin.

10- "Namaz bittikten sonra"

Onu kıldıktan sonra

"Yeryüzüne dağılın"

Mübah manasına bir emirdir.

"Ve Allah'ın lutfundan isteyin"

Rızık taleb edin.

 

**“Tıpatıp sizden öncekilerin yollarına uyacaksınız. Keler deliğine bile girseler, siz de gireceksiniz.”[4]

            İmtihanın gereği odur ki,öncekilerden ibret ve dersler çıkararak,yine hadisde belirtildiği gibi;Mü’min bir delikten iki kere ısırılmaz,hakikatınca,aynı yanlışı tekrar etmemektir.

 

Mehmet   ÖZÇELİK

03-02-2006


 

[1] El Veciz fi kitabi tefsiril aziz.

[2] Tirmizi tefsir bölümü h. no: 3186 ve hadis Hasendir der. Taberi: 19/15. Raviler arasında Ali b. Zeyd b. Ced'an vardır. Bunun rivayeti ise zayıftır. Ahmet: 2/295’te rivayet eder. 

[3] (309)Buhari Cabir b. Abdullah'tan rivayet ederek tefsir bölümünde zikreder 8/643, Müslim cuma bölümü 863, Nesai tefsir 2/430, Tirmizi 3308.

[4] Bu hadisi, Buhari ve Müslim rivayet eder.