Mustafa ÖZCAN

Haşimiler yine sahnede

 

 

Haşimiler, Osmanlı’nın yıkılmasından sonra oynadıkları kritik rolün bir benzerini Soğuk Savaş sonrasında da oynamaya çalışıyorlar. Sözgelimi II. Abdullah bölgede Amerikan-İsrail projelerinin uygulanmasına öncülük ederken, amcası Hasan ise Irak tahtına ve tacına konmak istiyor. Bernard Lewis ve Woolsey gibiler de ona ve benzerlerine çanak tutuyor ve kaş göz işareti yapıyorlar.

Velhasıl Haşimiler yine kirli bir rolün peşindeler. Geçtiğimiz günlerde Kral Hüseyin’in oğlu Kral II. Abdullah ülkemize geldi. Bilindiği gibi Uzanlar’la alâkalı olarak çoktandır Ürdün ülkemizin gündemindeydi. Ürdün’ün bir başka özelliği de ABD ile ayrıcalıkla ticaret anlaşmasına sahip olması. Bu yüzden kotalardan bunalan tüccarlarımız bir menfez olarak bu ülkeyi kullanmaya çalışıyorlar. Ürdün Kralı II. Abdullah’ın ülkemizi ziyaretinin ertesinde babasının yıllar yılı yaptığı gizli diplomasi modeli ile İsrail’i ziyaret etmesi bir skandala neden oldu. Zira basına sızdırılan ziyaret, II. Abdullah’ı zor durumda bıraktı.

Abdullah kamuoyu karşısında bu ziyareti yalanlarken ziyarete Şaron sahip çıktı ve seçmenine, ‘dediklerimde her daim sadıkım’ mesajını ekleyerek ve ataşlayarak ziyareti faş etti. II. Abdullah ziyaretinin gizliliği nedeniyle resmi kanalların dışında Şaron’la Nakap’taki çiftliğinde buluşmaya gitti. Şaron da gizli ziyaretten bir hafta kadar önce II. Abdullah’la görüşebileceğini ima etmişti. II. Abdullah, bu ziyaret çerçevesinde Şaron ile Duvar meselesini ve bir de tek yanlı Gazze’yi terketme meselesini görüşmüş.

Şaron’un Gazze ile alakalı olarak yaptığını Ürdün Kralı Abdullah 1988 yılında Batı Şeria ile ilgili yapmış ve ‘fekkü irtibat’ diyerek Batı Şeria ile idari bağlarını koparmıştı. Esasen, II. Abdullah Şaron’la görüşmek için daima bir önşart ileri sürüyordu. Bu da Şaron’un Ürdün’ü Filistinliler için ‘alternatif vatan’ olarak saymaktan vazgeçmesi veya kaçınmasıydı. II. Abdullah’dan önce de Ürdün İstihbarat Başkanı İsrail’e giderek Şaron’la ve istihbarat şefleriyle temaslarda bulunmuştu. Nakap’ta Şaron çiftliğindeki görüşmede Şaron’un II. Abdullah’a, Ürdün’ün milli birlik ve bütünlüğünün muhafazası için elinden gelen yardımı yapmaya sözverdiği söyleniyor. Ürdün’ün endişesi Duvar’ın ikmalinden ve Gazze’den çekildikten sonra birçok Filistinli’nin Ürdün’e yığılması ve bunun içdengeleri altüst ederek istikrarsızlığa yolaçmasıdır.

***

İsrail’deki Ürdün Maslahatgüzarı Mazin Tell, Duvar’ın Ürdün’ün güvenliğine zarar vereceğini ve Gazze’den çekilmenin Filistinlilerle koordineli bir şekilde yapılmaması halinde felakete neden olabileceğini söylüyor. Ürdünlüler çekilme koordineli olursa bunun bir fırsat olacağını aksi taktirde geride boşluk bırakarak çekilmenin felakete dönüşeceğini öngörüyorlar. Aslında, İsrail’in amacı, Mısır’la anlaşarak Mısır sınırının ve İsrail sınırının tamamen denetim altına alınmasından sonra, Lübnan’deki gibi birbirine rakip Filistinlilerin kozlarını paylaşması ve bir iç savaş yaşanması. İsrail böylece hem Gazze’den kurtulmuş olacak, hem de dünyaya Filistinlilerin kendi kendilerini idare edemeyeceklerini isbat etmiş olacak. Bundan dolayı, Irak’taki gibi Filistin’de de iç savaş ihtimalinden sözedilmektedir. Çekilme sureta iyi ama gerisinde şeytani bir plan yatıyor. Zaten İsrail samimi olsa Ürdün’ün de talep ettiği gibi, Batı Şeria’dan da Gazze ile birlikte eşzamanlı olarak çekilir.

Amcası yerine tahta geçen Abdullah, Ortadoğu’da ABD’ye en yakın liderlerden birisi. Kral II. Abdullah’ın Türkiye ziyaretinin de ana nedeni BOP meselesiydi. Ürdün de bu projeye iç ve dış dengeler açısından gayet mesafeli yaklaşıyor. Esasen, II. Abdullah ABD’nin Irak’ı işgalinin bir felaketle neticeleneğini öngörmüş ve bunun ‘Pandora’nın kutusunu açmak’ anlamına geleceğini ifade etmişti. Ürdün oldum olası Filistinliler, Irak, Suriye ve Suudi Arabistan arasında kalakalmış durumda. Bu ülkelerden hiçbiriyle uzun boylu istikrarlı ilişkilere sahip değil. Bilindiği gibi, işgalden sonra ilk bombalanan yerlerin başında Bağdat’taki Ürdün elçiliği geliyordu. Bazılarına göre zanlı veya fail, Ürdün rejiminin belalısı Ahmet Çelebi’den başkası olamaz. Keza Ürdün Irak’ın toprak bütünlüğünden yana olduğu gibi, Geçici İdari Yasa’dan da memnun değil. Bunlar Ürdün için de yeni başağrıları.

***

BOP meselesine gelince. Bu yüzden Türkiye’ye nabız yoklamaya gelmişti. ‘BOP bize uymaz deyip duruyor’ ve bir de bunu Türkiye’den dinlemek istiyordu. Türkiye’nin telkinleri ise Amerika’dan daha Amerikancı idi. Abdullah’a, ‘ABD bu işte kararlı bilmiş ol...” mesajı verildi. Yol Haritası’nda da, ‘bu harita ABD’nin ve kararlı’ denmişti. Şimdi yerinde yeller esiyor. Diğer Arap ülkeleri gibi Ürdün de bunun zorlama ve dışarıdan dayatma ile olmasını istemiyor. Dayatma yerine içeriden reform programının onaylanmasını istiyor. Dışişleri Bakanı Mervan Muaşar, Tunus’da Arap Zirvesinde ABD’nin müdahalesinin önünü kesen içten bir reform paketinin kabulünü istiyor. Bu hususta Kral II. Abdullah Ertuğrul Özkök’e şunları söylemişti. “Aslında bu reformları bizim kendimiz yapmamız gerekir. Haziran ayında G-8’lerin bir formül empoze etmelerini istemiyorsak, biz bölge ülkelerinin kendi reçetelerini yazmamız gerekir. Bizin için sorun yok biz zaten uyguluyoruz...”

Aslında Mübarek de aynı şekilde reform sürecini başlattıklarını söylüyor ama ABD’ye dinletemiyor.

21.03.2004

E-Posta: mustafaozcan@yeniasya.com.tr