DOĞRULUK 

            Adamın birisi çocuğuna küçük bir balta verdi.Çocuk bununla çok sevindi.Sonra onu alıp bostana girdi.Onunla küçük bir badem fidanını kesti.Babası onu ykın bir zamanda,yeni dikmişti.Ertesi günü baba bostana gittiğinde,fidanı kesilmiş buldu ve çok üzüldü.

            Çocuğuna bunu sordu ve çocukta cevaben dedi:

            Ey baba!Ben yalan söylemek istemiyorum.O fidanı ben kestim.Ben cidden çok üzgünüm.

            Çocuğun bu doğru sözlülüğü babayı çok sevindirdi.Çünki o doğru söylemişti.

            Ve onu bundan dolayı affetti. 

EŞ’AB VE BALIK 

            Medine-i Münevverede şakacılığıyla meşhur bir adam vardı.Ona Eş’ab denilirdi.Bir gün Medinenin ileri gelenlerinin bulunduğu bir meclise gitti.Onları balık yerken buldu.Eş’abın geldiğini gördüler.

            Onlardan birisi;Eş’abın adetindendir,yemeğin en güzelinden yemek.Sofradan büyük balığı kaldırın,o da bizimle beraber küçük balıkları yesin,dedi.

            Dediğini yaptılar.Ve onu kendileriyle beraber yemeğe davet ettiler.Oda onlarla beraber yemeğe oturdu.

            Ona,bu yemek konusunda ne düşünüyordun?dediler.

            O;benim bir intikamım var.Babam nehirde öldü ve onu bir balık yedi.

            Onlar;yaklaş,buyur,babanın intikamını al.

            Eş’ab küçük bir balık aldı.Ve onu kulağına yaklaştırdı.Ve içerisinde büyük balıkların bulunduğu tabağa doğru baktı.Ve dedi;

            -Biliyormusunuz bu balık ne diyor?

            -Hayır-dediler.

            Şöyle dediklerini dedi;Bu balıklar babamın vefatında orada değillermiş.Çünki onlar küçükler.Babam ise uzun zaman önce öldü.

            (Parmağıyla öteki tabaktaki büyük balıkları göstererek)Lakin şu balıklar,babamın ölümüne kavuşmuşlar ve babamı yemişler.Bende onlardan babamon intikamını almam gerek.

            O topluluk bunu duyunca gülmeye başladılar ve dilediğinden yemesine müsaade ettiler.

 

HZ.ENES RASULULLAHLA BERABER 

            Rasulullah Medineye geldi.Ensardan bir adam elinde bir çocukla çıka geldi.Ve dedi:Ya rasulallah!Enes zeki bir çocuktur,sana hizmet etsin.

            Enes gerek ikametinde gerek seferde devamlı hizmet eder,rasulullahı çok severdi.

            Rasulullah da ona karşı çok merhametkâr ve şefkatli idi.

            Bir onu bir ihtiyaç için gönderdi.

            Enes çıktı ve sokakta oynamakta olan çocukların yanına uğradı.Onlarla beraber oynamaya başladı.Ve rasulullahın emrettiği yere gitmedi.

            Uzun bir zaman geçti.Rasulullah sokağa çıktı ve Enesi oynarken gördü.Ona doğru gidip,arkadan ensesinden tuttu.Enes korkarak geriye baktı.Rasulullahı giler vaziyette gördü.Ve ona şöyle diyordu:

            -Ya Enes!Emrettiğim yere gittin mi?

            Enes dedi:Evet,ya rasulallah,gidiyorum.

            Ve Enes gitti.

            Rasulullah onu hiç azarlamadı.

            Enes dokuz sene hizmette bulundu.Ve ona;yaptığı bir şey için niye yaptın ve yapmadığı bir şey için niye yapmadın,demedi.

            Ailesinden herhangi bir kimse Enesi kınayıp azarladığı zaman derdi;Onu bırakın,Eğer o mukadder olsaydı,olurdu.

            Muhakkakki rasulullah ahlak bakımından insanların en güzeli idi.

 

NEBİ   VE ÇOCUKLAR 

            Rasulullah çok merhametkâr idi..zayıflara acır,çocukları severdi.Hatta öyleki namaz anında insanların huzuruna çıktığında,omuzunda ashabının çocuklarından bir erkek veya kız çocuğu olurdu.Onlar omuzunda olduğu halde namaz kılar,rükua gittiğinde onları yere koyar,kalktığında onları kaldırırdı.

            Ve bir gün kucağında Hz.Hasan var iken birkaç kişi huzuruna geldi.Hz hasanı yavaşça yere koydu ve şefkatle öptü.

            Adamlar bu durumu hoş karşılamadılar.Öyle ki onlardan birisi dedi:

            -Benim on tane oğlum var,Onlardan hiç birini öpmedim.

            Rasulullah ona baktı ve dedi:

            -Merhamet etmeyene merhamet edilmez.

            A’rabi itiraz sadedinde dedi:

            -Çocukları öpüyor musunuz?Biz onları öpmeyiz!

            Rasulullah ona dedi:

            -Allah senin kalbinden merhameti çıkarmışsa,ben ne yapayım?

            Rasulullah merhametli idi.Öyleki hizmetçisinin oğlu Üsame bin Zeydi bir dizine almış,Hz.Hasanı öbür dizine almış ve sonra onları bağrına basarak:

            -Allahım!Benim onlara şefkat ettiğim gibi,sen de onlara şefkat et. 

 

İFTİRACININ AKİBETİ 

            A’rabinin birisi Abbasi halifesi Mu’tasım Billahın huzuruna girmek için izin istedi.Huzurunda belağatlı sözlerle konuştu.Halife bunu beğenerek şaşırdı.Ve ona kıymetli hediyeler verdi.Ve onu yanına aldı sonra onunla işleri hususunda danışma yaptı.

            Bu durumu halifenin yakınlarından olan Bişr çekemedi.

            Halife tek başına olduğunda huzuruna girip halifeye selam vererek şöyle dedi:

            -Efendim!Sizin o yakınınıza alıp ihsanlarda bulunduğunuz a’rabi,ağzınızdan kötü kokuların geldiğini iddia ediyor.

            -Ve bana dedi ki;bu günden sonra ağzınızdan gelen kokuyu defetmek için elinde mendil burnuna tutacak.

            Halife kızdı ve kinini içinde sakladı.

            İkinci gün a’rabi elinde mendil olduğu halde halifenin huzuruna girdi.

            Ve Mu’tasım ona,-Bu mektubu getireni öldür-yazılı bir mektub verdi.Ve ona dedi:

            -Bu mektubu al,Basra valisine götür.Ben ona sana çok mal vermesini emrettim.

            A’rabi bu emre uydu.Dışarı çıkınca kapıda Bişr’i gördü.

            Bişr ona dedi:O yanındaki nedir?

            Halifenin bana hediyeler vermesini emrettiği bir mektub,dedi.

            Bişr yalvararak;Onu bana ver,ben daha muhtacım,senin mükâfatını Allah versin,dedi.

            A’rabi ertesi günü saraya geldi ve her zamanki gibi Mu’tasımın huzuruna girdi.

Mu’tasım:-Mektubu ne yaptın?dedi.

A’rabi:-Onu Bişr’e verdim,dedi.

Halife bu duruma şaştı.

Ne için verdin,dedi.

O sıkıntı içinde ve fakirdir,dedi.

Bu mendili elinde niye taşıyorsun?dedi.

Bişr bana,ağzımdan sizi tiksindirecek kötü bir kokunun geldiğini söyledi.

Halife bişrin onu çekemediğini,suçsuz ve günahsız olarak yanında onu jurnallediğini anladı.

Ve o iftirasının karşılığını bulmuş oldu. 

 

ŞARKI SÖYLEYEN EŞŞEK 

Bir ormanda bir deve ve bir eşek yolculuğa çıktılar.Boş bir otlaklığa vardılar.Orada günlerini hoş ve rahat bir şekilde geçirmeyi düşündüler.

Eşek deveye dedi:Rahatlık beni şımarttı.Ben kendimi çok rahat hissediyorum.Güzel bir ses ile bir şarkı söyliyeceğim.Söylememe izin verirmisin?

Deve,yapma,dedi.Ey arkadaşım,insanların bizi duymalarından korkuyorum.Bizi ahıra bağlar,en kötü cezaya maruz bırakırlar.

Eşek dedi:Söylemem lazım,başka çare yok..sonu helaket bile olsa.

Sonra anırdı.Oradan geçmekte olan bir kafile bunu duydu.Yola düşüp onları yakaladılar.Eşek yürümede diretti ve onu deveye bindirdiler.

Deve yorgunluk hissedince eşeğe dedi:Ben senin şarkından dolayı coştum ve şu an oynamak istiyorum,ne dersin?

Eşek rica ederek dedi:Senin oynaman benim ölümümdür.Allahtan kork,ey arkadaşım!Eski arkadaşlığımızı hatırla.

Deve ona aldırış etmedi ve oynamaya başladı.

Eşek yere düşerek kemikleri kırıldı ve öldü. 

 

NEBİNİN ŞEFKATİ VE CÖMERTLİĞİ 

Rasulullah zayıflara karşı şefkatli idi ve buna riayet edilmesini ashabına emrederdi.

Bir gün kendisine bir adam geldi.Cemaatle beraber namaz kılmaya gücünün yetmediğinden şikayet etti.Kendisinin uzun müddet ayakta durmaya,rükuyu uzatmaya,secdeyi uzun yapmaya gücünün yetmeyip,zayıf olduğundan dolayı,imamın namazı uzattığını söyledi.

Adam devamla dedi:Ya rasulallah!İmamın uzatmasından dolayı,az kalsın namazı terk edecektim.

İnsanlara rahmet olarak gönderilen nebi kızdı.Cemaatla namaz kılmaya gelen zayıflara eziyet edilmesini kabul etmedi.Ve rasulullah dedi:

-Ey insanlar!Muhakkakki siz nefret ettiriyorsunuz.Kim insanlara namaz kıldırırsa,hafif yapsın,kısa tutsun.Çünki içinizde hasta,zayıf ve ihtiyaç sahibi vardır.

Ve o isteyeni reddetmez,ihtiyaç sahiblerini yardımsız bırakmazdı.

Bir gün yanında on dirhem olduğu halde çıktı.Ve dört dirhemine bir gömlek aldı.Ve onu giydi.Ensardan bir adam ona geldi ve dedi:

-Bana bir gömlek al giydir,Allahda sena cennet elbiselerinden bir elbise giydirsin.

Gömleği çıkardı ve ona giydirdi.

Sonra döndü ve dört dirheme bir gömlek daha aldı.Yanında iki dirhem kaldı.

Yolda ağlayan bir cariyeye rastladı.Ve ona dedi:

-Seni ağlatan sebeb nedir?

Ve kadın ağlayarak dedi:

-Ailem bana iki dirhem verdi,onunla koyun aldım,kayboldu.

Rasulullah ona geri kalan iki dirhemi verdi.Döneceği sırada,kadın yine ağlıyordu.Onu çağırdı ve dedi:

-İki dirhemi aldın,niye ağlıyorsun?

-Beni dövmelerinden korkuyorum,dedi.

Rasulullah onunla beraber eve gitti.Ve;

-Esselamu aleyküm-diye selam verdi.

İçerden sesi tanıdılar fakat selamı almadılar.

İkinci bir sefer selam verdi.Susup cevab vermediler.

Üçüncü bir sefer yine selam verdi.Bu sefer sevinçle:

-Ve aleykes selam,dediler.

Onlara,ilk selamımı işittiniz mi?dedi.Onlar ise;

-Evet velakin biz istedikki sen selamını arttırasın.

Rasulullaha doğru yönelip,geliş sebebini sordular.Dediler:

-Anamız babamız sana feda olsun ya rasulallah!Seni böyle dışarıya çıkartan,bize getiren sebeb nedir?

-Bu cariyeyi döveceğinizden dolayı acıyarak geldim.

Cariyenin sahibi dedi:

-O artık Allah rızası için hürdür.Seninle beraber gidebilir.

Rasulullah neşeli olarak döndü ve dedi:

-Allah bu on dirhemi mübarek kıldı.Onunla peygamberine gömlek giydirdi,ensardan bir adama gömlek giydirdi ve onunla bir köleyi azad etti.Allaha hamdolsun.O kudretiyle rızıklandırandır. 

HZ.ALİ’NİN  İSLAMI 

Hz.Hatice Muhammedin Allahın bir resulü olduğuna iman etti.Onun getirdiğini tasdik etti.Hz.Hatice arkada olduğu halde namaz kılarlardı.Namazlarını kimsenin görmeyeceği şekilde gizli kılarlardı.

Onlar namaz kılarken Hz.Ali yanlarına vardı.Onlara bakarak durdu.Ta ki namazlarını bitirinceye kadar.

Muhammede dedi:Bu nedir?

Rasulullah dedi:-Allahın kendisi için seçip,rasulünü peygamber olarak gönderdiği dindir.Seni ortağı olmayan bir Allaha ve ona kulluğa ve Lat ve Uzay- inkâra davet ediyorum.

Ali dedi:Bu bugünden önce hiç işitmediğim bir iştir.Bana mühlet ver,babam Ebu Talible istişare edip,ona danışayım.

Rasulullah bu sırlarının açığa çıkmasından hoşlanmadı.Ve dedi:Ya Ali!Eğer Müslüman olmayacaksın,bu durumu gizli tut.

Ali odasına giderek düşünmeye başladı.Muhakkakki amcası oğlu asla yalan söylememişti öyleki insanlar onu –Emin-diye isimlendirmişlerdi.Ve o kendisini putları inkâra ve Allaha ibadete çağırıyordu.Tabiatı gereği putlara ibadetten nefret ederdi.Öyleki o putların ne güçleri ne de kuvvetleri vardı.

Sabah olunca yeni dine girmeye karar verdi.Muhammede geldi.Ve dedi:

-Ey amcam oğlu!Ben senin davetini işittim ve kabul ettim.

Ali Müslüman oldu.Rasulullahın kendisine şefkatle baktığını gördü.Onu terbiye edip yetiştirmişti.

Ali dedi:-Ya rasulallah!Ben babam Ebu Talibi dinleyici ve dinim konusunda onunla istişare edecek değilim.Muhakkakki Allah beni yarattı ve yaratılışım hususunda ona danışmadı.

SANEMLE SAMED 

Ateşperestin biri dünya ile ilgisini kesmiş,kendini bir putun hizmetine vermişti.Aradan birkaç yıl geçti.Kaderin bir cilvesi,ateşperest önemli bir sıkıntıyla karşılaştı,kimse derdine derman olamıyordu.Bir faydasını göreceği ümidiyle putun ayaklarına kapandı.”Aciz kaldım,canımdan bıktım,bana merhamet et,ey mabud.”dedi.Fakat işleri bir türlü yoluna girmiyor,büsbütün sarpa sarıyordu.

            Sineğini kovmaktan aciz olan bir taş parçası,insanın işlerini nasıl düzene koyabilir?Mecusi öfkelendi:

            “Hey akılsız put,sana kaç yıldır boşuna mı taptım?Ya şu işimi halledersin,yahut gider,arzularımı Allaha arzederim.”dedi.

            Yüce Mevla muradını verince,bu hali kalp gözü ie gören Allah dostunun biri hayret etti.Gönlü bu müşkilin içinde kaldı.O anda gönül kulağına gaybdan bir haber ulaştı:

            “Putun önünde o akılsız ihtiyar çok şeyler söylemiş,sözü kabul edilmemişti.Şayet bizim dergahımızdan da reddedilseydi sanemle Samed arasında ne fark kalırdı?”(Sadi-Gülistan)

 

Mehmet   ÖZÇELİK

03-01-2006

(Bu hikayeler Eski Metinler kitabından tercüme edilmiştir.)