KARINCA  MİLLETİ

            Karınca milleti yaratılış itibarıyla çalışkan hayvanlardır.Gerçek özelliklri,ortak özellikleridir.Bir birlik ve cemaat ruhu içinde hareket ederler.Onlarda ben değil,biz vardır.Fedakâr bir millettir.

            İbrahim peygamber Nemrut tarafından cezalandırılmak üzere şimdiki Şanlıurfa’da balıklı gölün bulunduğu yere dağ gibi odunlar yığılıp ateş yakılır.İbrahim peygamber yukarıdan mancınıkla o ateşe atılıp cezalandırılacaktır.Değil insanın hayvanın bile göz yumup tahammül edilemiyeceği böyle bir vahşete karşı Karıncada yola çıkar.Ağzına almış olduğu bir damla su ile ateşi söndürmeye gitmektedir.Yemekte eti olmasa da bir tuzu olsun kabilinden İbrahim peygamberin ateşinin söndürülmesi için –Karınca kaderince,Karınca kararınca,Karınca kudretince,Karınca ayağıyla-söndürmeye gider.

            Kendisine sorarlar;Bu bir damla su ile ne yapabilirsin ki?

            -En azından safımı belli etmiş olurum,der.

            Nemruttan yanamı,İbrahimden yanamı olduğumu,safımı ve tarafımı belli etmiş olurum,der.

            Tıpkı Mekke’ye kâbeyi tavaf etmeye giden karıncaya;-Bu ayakla mı?dediklerinde;

            Bu ayakla oraya ulaşamazsam da,o yolda ölürüm ya...

            93 âyetli Neml yani karınca suresi onun adıyla adlandırılmıştır.Süleyman peygamberin şükrünü arttırmaya vesile olmuştur.

            “Süleyman’ın cinlerden,insanlardan,kuşlardan(oluşan) orduları toplandı.İşte bütün bunlar(onun tarafından) zapt ve idare ediliyordu.

            Hatta Karınca vadisi üzerine geldiği zaman içlerinden bir karınca:”Ey karıncalar!Hemen yuvalarınıza girin,Süleyman’ın askeri farkına varmadan sizi ezip geçmesin.

            Süleyman karıncanın bu sözüne güldü ve:”Ey Rabbim,bana ve ana babama verdiğin nimetlere şükretmemi ve senin razı olacağın iyi işleri yapmamı bana ilham et.Rahmetinle beni de Salih kulların arasına sok”dedi.”[1]   

            Allah’ın emriyle bir karınca Fir’avunun sarayını harab eder,yere atar.[2]

            Kişi kendine güvenmesi halinde ise,karıncadan ve onun yaptığından daha aşağı düşmüş olur.[3]

            Karınca milleti cumhuriyeçidirler.Bu konuda Bediüzzaman:”Benden sordular ki: Cumhuriyet hakkında fikrin nedir? Ben de dedim: Yaşlı mahkeme reisinden başka daha siz dünyaya gelmeden, ben dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım isbat eder. Hülâsası şudur ki: O zaman şimdiki gibi, hâlî bir türbe kubbesinde inzivada idim, bana çorba geliyordu. Ben de tanelerini karıncalara veriyordum, ekmeğimi onun suyu ile yerdim. Benden sordular, ben dedim: Bu karınca ve arı milletleri cumhuriyetçidirler. Cumhuriyetperverliklerine hürmeten taneleri karıncalara veriyorum. Sonra dediler: Sen selef-i sâlihîne muhalefet ediyorsun? Cevaben diyordum: Hulefa-i Raşidîn hem halife hem reis-i cumhur idiler. Sıddık-ı Ekber (R.A.) Aşere-i Mübeşşere'ye ve Sahabe-i Kiram'a elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat manasız isim ve resim değil, belki hakikat-ı adaleti ve hürriyet-i şer'iyeyi taşıyan mana-yı dindar cumhuriyetin reisleri idiler.”[4]

            Karıncalar yeryüzünün temizlikçileridirler.

            “Demek bu saray-ı âlem ve bu fabrika-i kâinat, İsm-i Kuddüs'ün bir cilve-i a'zamına mazhardır ki, o tanzif-i kudsîden gelen emirleri, değil yalnız denizlerin âkil-ül lahm tanzifatçıları ve karaların kartalları, belki kurdlar ve karıncalar gibi cenazeleri toplayan sıhhiye memurları dahi dinliyorlar.”[5]

            Sanat itibariyle mükemmel sanata sahib olup filden geri değildir.[6]

            “Ger mizan-ül vücudla karıncayı tartarsan, ondan çıkan kâinat küremize sıkışmaz.

Karıncanın karşısına, o zîşuur başının nısfı bile olamaz.”[7]

            İnsanda Kâinat içinde bir karınca mesabesindedir.[8]

            Bütün güzellikleriyle beraber hırslı bir millettir karınca milleti...

            “Hayat-ı içtimaiyeye sahib olan mübarek karınca dahi, güya hırs vasıtasıyla ayaklar altında kalmış ezilir. Çünki kanaat etmeyip, senede birkaç tane buğday kâfi gelirken, elinden gelse binler taneyi toplar. Güya mübarek arı, kanaatından dolayı başlar üstünde uçar. Kanaat ettiğinden, balı insanlara emr-i İlahî ile ihsan eder, yedirir.”[9]

“Karıncayı emirsiz, arıyı ya'subsuz bırakmayan kudret-i ezeliye; elbette beşeri nebisiz bırakmaz.”[10]

“İnsan nev'inde şu tehalüf ile beraber buğday, üzüm, arı, karınca nevilerindeki tevafuk, kör tesadüfün işi olmadığı güneş gibi aşikârdır.”[11]

“Karıncayı halk eden cins-i hayvanı halkedenin gayrısı, hayvanı yaratan arzı yaratanın gayrısı, arzı halkeden, Rabb-ül Âlemîn'in gayrısı olması muhaldir.”[12]

“Hayvanattan olsun nebatattan olsun tevellüd ile tenasül şümulüne dâhil olan her ferd vech-i arzı istilâ ve tasallut etmek niyetindedir ki, arzı kendisine ve zürriyetine has ve hâlis bir mescid yapmakla Fâtır-ı Hakîm'in esma-i hüsnasını izhar ile Hâlıkına gayr-ı mütenahî bir ibadette bulunsun.

Evet kuşların, balıkların, karıncaların yumurtalarında, eşcar ve sebzevatın semeratında ve o semeratın tohumlarındaki ifrat derecesini bulan kesret o vaziyeti tenvir eder. Lâkin âlem-i şehadetin darlığına ve müstakbel ibadetlerin Allâm-ül Guyub'un ilminde mevcud olduğuna binaen, niyetten fiile henüz çıkmayan onların ibadetleri kabul edilmiştir.”[13]

            Tüm bu ve bunun gibi özelliklerdendir ki,din bilerek onlara ayak basmayı yasaklar.[14]

            Yıllık yiyeceklerini önceden tedarik eden bu hayvanlar farklı farklı özelliklere sahibtirler.Bekçisinden işçisine,temizlikçisinden aşçısına kadar vazife taksimatı içerisinde görev yaparlar.

            “Ağaçlarda yaşayan bazı karıncalar,yuvalarını birbirlerine diktikleri yaprakların içine yaparlar.Bu iş için,birkaç karınca,iki yaprağı uç uca tutarlarDiğer bir karınca ise,ipek salabilen yavrusunu getirir ve onu bir mekik gibi kullanarak,yavrunun saldığı ipekle iki yaprağın uçlarını birbirine diker.Acaba terzi karıncalar,bu sanatı nerede ve kimden öğrenmişler?”

 

                                                                                                          Mehmet  ÖZÇELİK

                                                                                                               04-09-200


 

[1] Neml.17-19.

[2] Bak.Sözler.B.Said Nursi.298.

[3] Age.320.

[4] Şulalar.363.

[5] Lemalar.305.

[6] Şualar.12,759.

[7] Sözler.703.

[8] Lemalar.51,244.Mesnevi-i Nuriye.221.

[9] Mektubat.366.

[10] Age.469.

[11] Mesnevi-i Nuriye.181.

[12] Mesnevî-i Nuriye 196.

[13] Mesnevî-i Nuriye.217.

[14] Tarihçe-i Hayat.82.