Kim kurdurtuyor bu partileri?

 Hazırlayan:

 Mustafa Aydın

 :gönder

 :yazdır

 

 

 

 


Merhum Tuğgeneral Sami Karamısır'ın 1993'te Zaman gazetesinde yayınlanan ve 1994'te Türkiye'nin Siyasi Meseleleri adıyla kitaplaşan yazısında tarihi bir tanıklığa yer veriliyor ve hayatta olanların cevap vermesi isteniyordu. Aradan geçen zaman içinde Karamısır paşa hayata veda ederken, son olarak yakın tarihin en önemli tanıklarından Osman Bölükbaşı da bu tarz 'ince' konularla ilgili hiçbir açıklama yapmadan bu dünyadan ayrıldı. Türk siyasetini parçalayan, kendini 'fırtına' sanan liderler üreten 'dahili' ve 'harici' lobilerin, güç odaklarının başarısı görüldüğünde, bu yazının önemi bugün çok daha fazla ortaya çıkıyor.

 

'Yazıma 32 yıl öncesinden bir hatıramla başlamak istiyorum. 1961'de yapılan seçimlerden sonra teşekkül eden Meclisin açılıp açılmayacağı hakkında tereddütler vardı. Biz Harp Akademilerinde öğrenci idik. Günlerden bir gün büyük toplantı salonunda toplanmamız emredildi. Salonda yalnız biz öğrenciler değil, bütün Harp Akademileri mensupları toplanmıştı.

Toplantıda Harp Akademileri Komutanımız o zamanki rütbesi ile Tuğgeneral Faruk GÜRLER güncel olaylarla ilgili çok önemli bir konuşma yapacaktı . Komutanımız kürsüye çıktı ve bunca yıldan sonra aklımda kalan şekliyle mealini aşağıda arz edeceğim konuşmayı yaptı. O devrin tarihini yazmak isteyen tarihçilerimize henüz olayın bütün canlı şahitleri ölmeden önce (misal olarak en önemli şahit muhterem Osman BÖLÜKBAŞI) ışık tutmak ve bugün ülkemizde yaşanan parti kurma enflasyonuna aynı paralelde dikkatleri çekmek arzusu bizi bu hatıramızı yazmaya sevk etti.

O devirde başında devrin Genelkurmay Başkanı sayın Cevdet SUNAY'ın bulunduğu, Genel Sekreterliğini Harp Akademileri Komutanı sayın Faruk GÜRLER'in yaptığı yarı açık, yarı gizli Silahlı Kuvvetler Birliği isimli bir teşkilat vardı. Bu teşkilat yeni teşekkül eden TBMM'nin açılıp açılmayacağına devrin Cumhurbaşkanı sayın Cemal GÜRSEL'in başkanlığında köşkte toplanacak devrin siyasi partilerinin liderleri, CHP lideri sayın İsmet İNÖNÜ'yü, Adalet Partisi lideri sayın Ragıp GÜMÜŞPALA'yı Yeni Türkiye Partisi lideri sayın Ekrem ALİCAN'ı ve Millet Partisi lideri sayın Osman BÖLÜKBAŞI'yı dinledikten sonra karar vermeyi kararlaştırmıştı.Bu kararın gereği olarak Silâhlı Kuvvetler Birliği'nin mensupları köşke gittiklerinde, köşkün alt salonunda devrin siyasi partilerinin Genel Sekreterleri başlarında CHP Genel Sekreteri sayın İsmail Rüştü AKSAL olmak üzere esas duruşta kendilerini karşılıyorlardı.

Yukarıya çıktıklarında da sayın Cumhurbaşkanı ve parti liderleri ayakta bekliyorlardı. Komutanımız bu durumu anlatırken, biraz da tefahürle 27 Mayıs harekatını da ima ederek biz yaşlılar yaparsak işte böyle yaparız demişti. Yukarıdaki toplantıda, selâm faslından sonra Silâhlı Kuvvetler Birliği Başkanı sayın Cevdet SUNAY ilk sorusunu ADALET PARTiSi Genel Başkanı sayın Ragıp GÜMÜŞPALA'ya bu şekilde yöneltmiş.

-- Sayın Paşam, her ağzınızı açtığınızda 46 yıllık şerefli askerlik hayatınızdan söz ediyorsunuz. O kadar şerefli idiniz de siyasi parti kurup bu kuyrukları niçin başırhza topladınız?

Sayın Ragıp GÜMÜŞPALA Paşanın cevabı şöyle olmuş.

–- Aslında benim parti kurmak gibi bir niyetim yoktu. Birgün Cumhurbaşkanımız sayın Cemal Gürsel beni çağırdı ve benden Demokrat Partilileri toplayacak yeni bir parti kurmamı istedi, aksi halde büyük çoğunlukla sayın Osman BÖLÜKBAŞI 'nın MiLLET PARTİSİ'nin iktidar olabileceğini, bunun ise arzu edilmeyen sonuçlar doğurabileceğini söyledi. Bu emir üzerine ADALET PARTİSİ'ni kurdum. Defaatla, siyasi partilere alınmayacakları MBK'nın tespit edip ilan etmesini istedim. Böyle bir yasaklamaya gidilmedi. Ben de partiye girmek isteyen herkesi almak zorunda kaldım. Bunun üzerine sayın Cevdet SUNAY, YENi TÜRKİYE PARTİSİ Genel Başkanı sayın Ekrem ALİCAN'a döndü ve ikinci sorusunu ona sordu.

–- İhtilalin anlı şanlı Maliye Bakanı, siz Yeni Türkiye Partisini niçin kurdunuz?

Sayın Ekrem ALiCAN'ın cevabı da şöyle olmuş.

Benim de parti kurmaya niyetim yoktu. Birgün sayın Cumhurbaşkanı beni çağırdı. Parti kurmamı istedi. Aksi halde, ya Millet patisinin. –ya da Adalet partisinin– tek başına iktidar

olabileceğini, bunun ise beklenmeyen durumlar meydana getirebileceğini söyledi. Partiyi kurduktan sonra ben de partilere giremiyeceklerin MBK. tarafından belirlenmesini defaatla istedim, olmayınca müracaat eden herkesi partime almak zorunda kaldım.

Bunun üzerine sayın Cevdet SUNAY, Cumhurbaşkanı sayın Cemal GÜRSEL'e döndü ve sordu:

–- Paşam, bunlar neler söylüyorlar, söyledikleri doğru mu? Cumhurbaşkanı sayın Cemal GÜRSEL'in cevabı şöyle oldu.

–- Evet, doğru söylüyorlar. Bu şekilde hareket etmemi bana sayın İsmet İNÖNÜ, telkin etti. Bunun üzerine sayın Cevdet SUNAY'ın kendisine dönmesine fırsat vermeden sayın İsmet Ýnönü sözü aldı ve şöyle söyledi.

–- Bunlar geçmiş olaylar Paşam. Şimdi biz bütün parti liderleri anlaştık. Bu olanlardan en büyük zararı gören sayın Osman BÖLÜKBAŞl'yı da kendimize sözcü seçtik. Hepimiz namına sizinle o görüşecek. Müsaade ederseniz biz bu Meclisi çalıştırırız efendim. Bundan sonra sözü sayın Osman BÖLÜKBAŞI aldı ve hepimizi ikna eden bir konuşma yaptı. Bu konuşmadan sonra seçimle teşekkül eden Meclisin açılmasına karar verdik.

O zaman, görünürde yeni partileri sayın İsmet İNÖNÜ kurdurtmuş. Ona da başkalarından telkin gelip gelmediği meçhul.

Şimdi sağı bölmek ve tek başına iktidar olmasını önlemek için bu küçük küçük partileri kimler kurdurtuyor? Herbiri birer namus abidesi olan bu partilerin liderlerini bir daha uyarıyorum. Durumları için bir iç kritik, bir nefis hesabı yapsınlar. Acaba partilerini kimler kurdurtuyor? Kurulanları için kimler destek oluyor? Sahiden bir oyuna gelmiyorlar mı? Kendilerine söylendiği gibi barajı aşıp Meclise en büyük parti olarak girebilecekler mi? Hepsine tavsiyem, etrafınızdaki onbinlere inanmayın. Türkiye'nin seçmen nüfusu 25 milyon civarındadır. Bu 25 milyon içinde herkese yetecek onbinler bulunabilir. Bu onbinlerle de tek başına iktidar olmak şöyle dursun baraj bile aşılamaz. En büyüğünüzün bile hayal sükutuna uğraması mukadderdir. Henüz fırsat geçmeden sizlerden hiçbir karşılık beklemeyen biz dostlarınızın sözlerine uyunuz ve ne olur birlesiniz; ne olur birleşiniz.'

 

Kaynak: Türkiye'nin Siyasi Mes'eleleri. Osmanlı Araştırma Vakfı Yayınları. İstanbul, 1994, shf. 85