KİRLİ İŞLER

 

            Osmanlının yıkılması meydanı çakallara bıraktı.Osmanlı pastasından herkes bir şeyler alma çabası içerisine girdi.

            Bunlar arasında talihsiz çocuklarda talan edenlere ortak olup paylaşıma katıldılar ancak bu paylaşım kurtlar sofrasında yapılıp,kurt kuzu paylaşımı şeklinde oldu.

            İlk yıllar savaş,kıtlık ve rejim değişiklikleriyle geçtiğinden düşünecek ve dik duracak durumda değil,galiblerin mağlublara uygulamasına boyun eğmek zorunda bırakılmıştı.Çünki kanunu kanun koyanlar uyguluyordu.

            Türkiyede iki türlü kanun konuldu ve uygulandı;

            1-Seçilenlerin milletin istemediği tarzda kendilerinin keyfi kanunlarla alıp uyguladıkları kanunlar ki,her seferinde problem olmuş,bu bünyeye uymamıştır.Sürekli delinmiş,sürekli değiştirme ve yama yapma yoluna gidilmiştir.

            2-Gizli organize işler olup,bunlar daha ziyade menfaat odak noktasında toplanan,seçilemiyen bir yönüyle de meşru yoldan bir umut bulamayan kesim ve kısım idi.Bu bazen çete,bazen terörist,bazen vatan sever maskesiyle yürütmekte ve taraf bulmaktaydı.

            -İlk demokratik girişim 1946-da başladıysa da milli şefin hilesi ile kazananlarla kazanmayanların oyları ters çevrilip,açık oy gizli tasnif ve sayım ile ters yüz edildi.

            İsmet İnönünün Menderese,-Siz hükumetsiniz ama iktidar değilsiniz-sözüyle yarım asrı aşan bir zihniyet başa geçmiş daha doğrusu başa sandıkta geçemeden baş rolünü oynamaya soyunmuştur.

            Bu millet hiçbir zaman kendi iradesiyle chp-yi başa geçirmemiş ve geçireceği de görülmemektedir.

            CHP sürekli tek şef döneminin uygulamalarını sürdürmektedir.Antidemokratik ortamı sürdürmekte ve bunu da sevmektedir.

            İktidar olmadan muktedir olma sevdası…Sloganı ise değişmeyen;Cumhuriyet elden gidiyor,dindar  kesimle barışmama,laiklik zedeleniyor,irtica hortluyor.Şeriat geliyor.

            Bir asırdır şeriat geliyor denilmesine rağmen bir türlü şeriat ne görünüyor ve ne de gösterilebiliyor.Sanal düşman üretiliyor.

            Gitmekte olan laiklik bir türlü gitmiyor,gelecek olan irtica bir türlü gelmiyor çünkü hazmedilmese de ilerlemeler sürdürülüyor.

            Ancak bir asırdır buna bir türlü irtica geliyor diyenler müsaade etmiyorlar.

            Bir zamanlar solcular fabrikaları ve makinaları yakarak ekonominin ilerlemesine müsaade edilmedi.20 yıldır sürdürülen pkk doğunun kalkınmasına engel oldu,100 milyar dolar pkk için harcandı.Meşru ve seçim yoluyla ve milletlin iradesiyle gelenlerin 3 yıldan fazla devleti yönetmesine müsaade edilmedi,sürekli kargaşa ortamı oluşturuldu.Hep bir dönemden fazlasına müsaade edilmedi.

            Kirli işler hep gizli kaldı,kirletenler bulunmadı,kirleri ortada kaldı.

            -44 kişiyle sürdürülen devletin içindeki derin devlet derinlerde kalıp bir ağ gibi ördüğü şebekesini devleti koruma adına hep akamete uğrattı.

            -20 yıl sürüp gap gibi dünyanın en önemli barajının önünde baraj yapıldı,yakalandıktan sonra rahat bir ortamda yaşamı sürdürülerek 40 bin insanın kaybına neden oldu.

            Bunun arkasında Abd göründü,Suriye göründü,Yunanistan bulundu,iran gösterildi,mali,yiyecek ve silah yardımı yapıldı,yaşatıldı ve hala da sürdürülmesine devam etmektedir.

            Apo yakalanmadan önce köşeye sıkıştırılmışken,yakalanmasına müsaade edilmedi.Devletin içinden destek gördü ve Uğur Mumcu onu destekleyen güçlere çok yakınlaştığı için öldürüldü.

            Hanefi Avcı,32.gün proğramında;”Devlet içinde bulunan bir gruba Apoyla işbirliği yaptığını,söylüyor.

            Yakalayıp paketleyenler bize göndererek problemi sürdürmektedirler.

            Tansu Çiller, Susurluk'ta yaptığı konuşmasında halka karşı şöyle diyordu:

            "Susurluk'un arkasında kim var biliyor musunuz? Halkın iradesi olan hükümeti yıkıp yerine bir başkasını getirenler."

            H.Celal Güzel'de:“TSK elbette ülkeyi savunacak. Evet onu yıpratmamamız gerekiyor. Ama içerisinde birtakım örgütler varsa bunlar çıkarılmalıdır. Silahlı Kuvvetler içerisinde hâlâ illegal yapılar bulunuyor. Ortaya çıkarılanlar her ne kadar üst komuta kademesine kadar gitmese de çetelerle irtibatlı olan kişilerdir.” dedi.

            Ordu doğuda yanlış ve şiddet politikası izledi.

            Kara Kuvvetleri eski Komutanı Orgeneral Atilla Ateş, ordunun Güneydoğu'da yanlış polikita uyguladığını söyledi.
Terörün çözümü için sadece askeri tedbirleri uygulamaya koyduklarını dile getiren Orgeneral Ateş, “Aklımızı iyi kullanamadık. Orayı sosyal açıdan değerlendirmedik. Biz sadece askeri tedbir aldık, oraya hiç psikolog ya da sosyolog göndermedik. Bu hâlâ da yapılmıyor. Oradaki insana ulaşıp derdini dinlemeniz gerekir.”

“Bu bir özeleştiridir. Biz sükunet dönemini iyi kullanamadık. Aklımızı iyi kullanamadık. Uzaktan tedbirler almakla terör önlenemez. İçine girmeniz lazım. Oradaki insana ulaşıp derdini dinlemeniz gerekir. Yoksa ayrılıkçı güçler gelip onlar başka şeyler söyler.”dedi.

            İran,istihbaratına dayanarak ABD_nin pkk-yı kendilerine karşı eğittiğini söylemektedir.Şimdi oraya sevkiyat başlamıştır.

            Yıllarca pkk-yı destekleyen Suriye Abd-nin şamarını beklemektedir,tedirgin bir şekilde…

            -Türkiye sürekli kamplara ve taraflara bölündü.Sağcı-solcu,asker-hükumet,kuvvetler çatışması sürekli körüklendi ve bir türlü millet hakimiyeti millete verilmedi.

            -Turgut Özalla başlatılan atılımlar uzun sürmedi ve kartal Demirağ tarafından vurulmaya çalışıldı ve kendiside daha sonra ortadan kaldırıldı.Piyonların arkasındakiler bir türlü bulunmadı.

            Özal araştırması sonucu azmettirene ulaştı fakat açıklıyamadı,ortalığın karışacağından korktu.Kardeşi Korkut Özal-a bildiğini söyledi,Fikri sağlara,sen daha gençsin,böyle şeylere karışma dedi ve sonuçta kendisi de önemli bir gezi ve önemli bir sonuç elde etmekte iken zehirlenerek öldürüldü.

            1965-lerde mevcut olan barajımıza karşı,şimdi 205-e ulaştı.Bu göz ardı edilemezdi.

            -Turgut Özalın şortla dolaşırken çıkarttığı bir kararname ile,genelkurmay başkanı olacak olan Necdet Üruğ-u görevden aldı.Oysa Necdet Üruğ kendisinden sonra 2000 yılına kadar gelecek olan genel kurmay başkanlarını belirlemişti.Akamete uğratılmış oldu.

            Ancak 28 şubat 1997 sivil ihtilal bunun birikmiş bir gaz sıkışması ve patlaması olarak gerçekleşmiş oldu.

            Özal kendisine seçimi kazandıran konuşmasında şöyle diyordu:

             “Sevgili vatandaşlarım!Hepinizi en samimi hislerimle kucaklıyorum.Bu Pazar sandığa gideceğiz,bizi 5 yıl daha yönetecek ekibi seçeceğiz.Allah hayırlısını nasib eylesin.İki dönemdir bize verdiğiniz görevi layıkı vechiyle ifa etmeye gayret gösterdik.Türkiyeyi şantiyeye çevirdik.Birçok tabuyu yıktık;daha yıkacağımız tabular,atacağımız ciddi adımlar var.Bizi iktidara getirdiğiniz dakikadan beri geceli gündüzlü çalışıyoruz,ülkemizi en mutlu ve müreffeh ülkeler seviyesine getirmek için çırpınıyoruz.Başlattığımız işler şimdiye kadarki bir çok iktidarın hayal bile edemedikleri muazzam projelerdir.Ben ve arkadaşlarım,Türkiyenin 70 yıldan beri kanayan yaralarını tedavi etmek aşkıyla yola çıktık.Allahımıza şükürler olsun ki,20 sente muhtaç Türkiyeden ihracatta patlama yapan bir Türkiyeye ulaştık.Hamdlsun,hamdolsun,hamdolsun.

Sevgili vatandaşlarım! Bu Pazar sandık başına gideceksiniz.Sizden,başlattığımız büyük projeleri tamamlayabilmek;daha cesur adımlar atabilmek için bir 5 yıl daha istiyoruz.Türkiyeyi yeni maceralara sürüklemiyeceğimize,bize olan inancınızı sürdüreceğinize gönülden inanıyorum.Bakınız!Dünya Türkiyedeki büyük değişimi konuşuyor,yabancı dergiler hepimizin ortak başarılarını kapaklarına taşıyorlar.Birçok ülke başlattığımız değişimi model alıyor,yaşanan istikrarı yerinde incelemek için adamlarını gönderiyor.Türkiyeyi tarihteki ihtişamlı günlerinde ötesine ulaştırmaya azmettik.Sizlerde yarın sandık başına gittiğinizde bunları tek tek hatırlayarak oylarınızı verin.İstikrarın,güven ortamının,huzurun,gelişen ve büyüyen Türkiyenin mi yanında olacaksınız;yoksa 70’li yılların karanlık Türkiyesinin mi?Sağduyulu vatandaşlarım olarak size güvenim tamdır.Allaha emanet olunuz…”(Genç Beyin.sayı.37.sh.15)

            -Türkiyede 17547 faili meçhul cinayetler bir türlü ortaya çıkmadı,çıkarılmadı, çıkarılamadı.

            Uğur Mumcu,Bahriye Üçok,Abdi İpekçi,Taner Kışlalı,gibi solcu kesimin insanları öldürülerek Müslümanlara yıkılmaya çalışıldı ancak aynı silahla hem sağcısı ve hem de solcusu vuruldu.Silahlar aynı,vurulanlar değişik,demekki çeken el aynı yerin eli.

            Güneydoğuda kaybolan silahlar ve gizli-örtülü ödeneklerde karanlık işlere karşı kullanılan karanlık işler idi.

            Kör noktalar ve kırılma noktaları oluşturularak ulaşılması engellendi.

            -Bir fikir gezisi yapacak olursak;1977-de taksimdeki kalabalığın üzerine otelden sıkılan kurşunlarla 37 kişi öldü.

            1970-ler başlıbaşına olaylarla dolu.Sivas Olayları,Bir türlü bulunmayan Yeşil kod adıyla meçhullerdeki şahsiyet Mahmut Yıldırım.Yüksekova çetesi.Susurluk olayı.Şemdinli olayları ve kullanılan bombaların askeriyeye aid olması.Teker teker askere mensub kimselerin bu karanlık işlerde görülmesi.12 Eylülülün olması için olgunlaşmasını ordunun beklemesi.Ve Kenan Evrenin,orduda bulunan subaylara dikkati çekerek onlara dikkat edilmesini söyleyib,kendisinin de ihtilali yapmasında onların etkisini dile getirmesi.Pkk-ya karşı Hizbullahı tesis eden devletin daha sonra bunu kontrol edememesi.28 şubat ve onun mimarları olan Çevik Bir hadiseleri ile sivil bir ihtilalin yapılması,Atabey çetesi,Türk intikam tugayı ve bunların bir kısmının da bunu vatanseverlik adı altında yapmaları,erenler yani genç subaylar,Danıştay saldırısında Alpaslan Aslanın söylemediği halde tesettür ve dini ifadeler kullandığı söylenerek yine Müslümanlara mal edilip tedirgin edilmesi…

            Oysa aynı kişi bir hafta önce,bir hafta içinde cumhuriyet gazetesinin bahçesine üç arkadaş bomba atarak piyon olarak kullanıldı.

             Bir gün önce danıştaya geliyor,avukat sıfatıyla oraları koloçan ediyor,on gündür danıştayın kamerası bozuk bulunuyor,saldırı günü arkadaşıyla arabada münakaşa edip bir yerlere dini bir gazeteyi bırakarak bir yerlere mesajlar veriyor.

            Hemen aynı gün ölen Mustafa Yücel Özbilginin cebinden Kur’an çıktığı yalan haberleri,sloganlar,bakanların üzerine yürümeler,Deniz Baykalın kan üzerinden propaganda yaparak bildik ifadelere yine yer verip,bunun cumhuriyete bir saldırı olarak nitelendirilip,diğer taraftan da Bülent Ecevitin haşin bir şekilde hükumeti istifaya davet etmesi,bütün bu olaylar tesadüfi olaylar değildir.

            Böyle bir ortamda adeta menfaatlar birleşiyor.Demirel piyasaya çıkarak;Başörtülüler Arabistana gitsin sözüyle yaraya tuz biber oluyor beklide bu ortamda kendisi için uzlaşılan cumhurbaşkanı zemini hazırlıyor.

            Cumhurbaşkanı ayrı bir dolduruluşa getirilerek,suçluları değil,hükumeti hedef alıyor.

            Yök başlıbaşına bir problem oluşturup,dünya üniversiteleri içerisine girecek bir proje üretememişken,sürekli hükumetle başörtüsü meselelesi ön plana çıkarılıp adeta yapılamıyanların ve su-i istimallerin üzeri örtülüyor.

            Yine ordu davet ediliyor,cumhurbaşkanlığı seçimi bahane ediliyor,bir yandan kırılgan bir zemine oturan ekonomi 9 şiddetinde bir deprem şoku geçiriyor,diğer tafartan irana saldırmayı düşünüp zemin kolayan Abd,adeta bu olaylarla kendine destek arıyor,iç ve dış bağlantılı bu olaylarla her zamanki gibi iç dengeler sarsma ve yıkılma noktasına getiriliyor.

            Rusyanın dağılmasından sonra rusyada görevlendirililen Cıa ajanları,cıa başkanının ifadesiyle;elinde bulunan bu ajanları Ortadoğu ve Türkiyeye gönderdiğini ifade ediyor.

            Bizim istihbaratımız ne yapıyor?

            Hasan celal Güzel bir hatırasında,başbakan müsteşarı iken,kendisine gelen mit raporlarını kendisinin okuduğunu,yine bir gün önce arkadaşı Hasan Aksoyla birlikte Süleymancıların yemek davetine gidiyorlar.

            Ertesi günü gelen davette Hasan Aksoy-un Süleymancıların davetine gittiği belirtilirken kendisinden hiç bahsedilmiyor.İstihbarat başkanını çağırıyor,gelir gelmez bir şey söyleyeceğini belirttiği sırada,kendilerinden istenildiği üzere hasan Aksoy-un Süleymancıların oraya gittiğini belirtmeleri üzerine Güzel,hayır diyor,eksik yazmışsınız,onunla beraber bende vardım,beni yazmamışsınız,demesi üzerine;

            -Efendim,sizin raporları okuduğunuzu biliyoruz…….

 

MEHMET   ÖZÇELİK

08-06-2006