MEDYA      DÜNYASI

            Her zaman fikir ve düşünce,fiil ve aksiyondan önce gelir.

            Atasözünde de belirtildiği gibi;Kişinin fikri ne ise,zikride o olur.

            Her şey önce fikirde makes bulup kabul gördükten sonra uygulamalara yansır.

            Geçmişten günümüze baktığımızda medyanın toplum ve devlet üzerinde önemli çapta yapıcı ve bozucu etkilerinin olduğunu görmekteyiz.

            Medyanın baskıları söz konusu olduğu gibi,medyaya olan baskılarda bir gerçektir.Bazen devlet ve yönetim medya kanalıyla millete baskı yaparken,bazen de millet medya kanalıyla devlete baskı ve yaptırıcı ve caydırıcı güçte bulunmuşlardır.

            Medya gerçeklere objektif bakmalıdır.

            Tarafsız medya düşünülemez.Tarafsız olmak,bertaraf olmaktır.Tarafsız olmak,muhalif tarafı kabul etmektir.

            Ancak bu keyfi ve gerçek dışı hareket etmek demek değildir.Zira herkesin ve herkesimin kendisine ait bir düşünce,inanç ve meyli vardır.Herşey hakkaniyet çerçevesinde olmalıdır.

            Yazarlar ve edibler üzerindeki baskılar veya düşünceler,yazılan yazılara da aksetmektedir.

            Geçmişten günümüze Bedii Faik ve Hasan Cemalde bunları görürüz.Hasan Cemalin kendi ifadesi ve yazdığı kitabı olan –Kimse kızmasın kendimi yazdım- ve televizyonda kendisiyle yapılan konuşmada yaptığı ifadesinde;Uluç Gürkanın gençlerle ilgilendiğini,kendisininde şeriatçı basını inceleyerek haberleri çarpıttığını hatta bir defasında Deniz Gezmişin bankayı soyduğunu bildiğimiz halde kendi ağzından veriyormuşuz gibi,büyük manşet atarak bankayı soymadığını yazdık ve söyledik itirafında bulunmuştur.

            İstanbulda bundan bir asır evvel rüşvet alamayan bir medya mensubu;”İçme suyu deposuna at düşmüş-diye manşet atarken,bir gün sonra,-Meğer at kaymış,içine düşerek şişip patlamamış-diyerek –herhalde rüşveti almış olacak ki- haberi değiştiriyor.

            Bir Müftünün keçisi başkaları tarafından çalındığı halde,manşetlere –Müftü keçi çaldı-diye manşet atılmıştır.

            Medyanın çarşafı kirli..temizlemeye vermesi lazım..ne kadar temizlenirse...Değişmesi gerek..ancak altdaki de kirli..oda değişmesi lazım..hangi birini değiştireceksin ki?Huysuz büyük çocuk..devamlı altını kirletmekte...yatağı temiz tutmamakta..Herhalde bunu temizlemekte devlete düşmektedir.

            Eskiden yazarlara edib denirdi..şimdilerde yazar denmektedir.Kaybolan ne?

            Edibler edebli olmalı,hem de edebi islamiye ile edeblenmiş olmalı...

            Yazar..neyi yazar..kaça yazar..yazarmış!..ne yazar!

            Medya nasıl olmalı?

            Medya toplumun değerlerini düşünmeli..kültür ve eğitime hizmet etmeli..müstehcenlikten uzak olmalı..ortaya koyduğu eseri kalitesidir.Annesinin,bacısının,karısının çarşaflarını gazetede sergilememeli..ölçülü..adaletli..yalan haberden uzak..kişi ve kişilik haklarına riayetkâr olmalı..şirketine basamak ve alet yapmamalı..objektif..sürekli gelişimlere açık ve yakalayan..yıkıcı değil yapıcı olmalıdır.

            Bilgi kirlenmesinden uzak,temiz bilgiler sunmalıdır.

            Milletin sesi..toplumun nefesi olmalıdır.

            Medyacılık kolay bir meslek değildir.Kağıda yansıyıncaya kadar bir çok devrelerden geçmektedir.Ancak kanallar temiz olmalıdır.

            Yazan kimse patronun mahkumu durumunda bırakılmamalı.. zorlanmamalı.. demokratik çerçeve içerisinde yazmalıdır.Devlet-ordu-hukuk ve adliyeden sonra dördüncü bir kuvvet olduğunu söyleyen medya,millete ve ihtiyaçlarına tercüman olması halinde birinci kuvvet de olurken,aksi durumda her şeyini de yitirebilir.

            Yazar yazdığını titizlikle yazmalı,tekrar tekrar gözden geçirmelidir.

            Bu konuda değerli yazarlardan Gürbüz Azak,31-12-1995-de gece 22-30 ve 23-30 da -Telve- proğramında yazılarını nasıl yazdığını şöyle açıklamıştı:"Her bir yazımı 8 kere okur ve her birinde şu 8 özelliği ararım:1)Musiki yönünün olup olmadığını..

2-İmla yönüne bakarım..

3-Yeni bir şey var mı..

4-Bilinen bir şeyi yeni bir üslupla yapmaYI..

5-Şiirlilik yönü varmı..

6-İnandırıcılığı varmı.

7-3-5-7 sene önce söylediğimle bir uyum ve zıtlık varmı,ararım..

8-Yazıyı gazeteye çıkarırken,götürürken derim,bundan daha iyi yazabilir miyim. İçimden evet gelince,onu yırtar,daktilonun başına oturarak yeniden yazmaya başlarım.”der.

            Yazarlar kendilerine sormalı;Biz bumuyduk?Biz buyduk..Biz neydik..neredeyiz..neyiz..kimin sesiyiz..neleri vermekteyiz?Diyerek kendilerini muhasebe etmeliler.

            Gazete ve yazarlıkta en önemli noktalardan biri belki de birincisi,Yazarların kendilerini çok dağıtmalarıdır.Âdeta yazmak için yazmaktadırlar.Sanki bir şeyler verebilmek için kendilerini feda etmekte veya bir çok keçi boynuzu yemekte ve de yedirmektedirler.

            “Eğer doğru söylüyorsanız, bana ilme dayalı bir biçimde haber verin!"[1]

            Söylenilenler ilme dayanmalıdır.

            “Her haberin kararlaştırılmış bir zamanı vardır. Artık ileride anlarsınız.”[2]

            Her haber zamanlı ve zamanında verilmeli,bir münasebeti olmalıdır.

            “Biz sana onların kıssalarını doğru olarak naklediyoruz: Hakikaten bunlar, Rablerine iman eden birkaç genç yiğitti; Biz de hidayetlerini artırdık.”[3]

            Haberler doğru olarak nakledilmelidir.

            “Ey iman edenler, eğer size bir fasık bir haber getirirse onu iyice araştırın, sonra bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz.”[4]

            Gelen haberleri araştırmalı,sonradan pişmanlık duymamalıdır.

 

                                                                                                          Mehmet   ÖZÇELİK

                                                                                                                  29-07-2003

        


 

[1] En’am.143.

[2] En’am.67.

[3] Kehf.13.

[4] Hucurat.6.