AHMED ŞAHİN

05.02.2004 Perşembe

 


Miras paylaşımına matbaadaki ‘Çözümler’ kitabından bir çözüm!..

Soru: Miras paylaşımında kadın ile erkek arasında farklı yorumlar var. Siz nasıl bakıyorsunuz bu farklı görüşlere?

Bizim de çözemediğimiz bir miras meselemiz halen çözüm beklemekte, nasıl yapacağımıza bir türlü karar verememekteyiz?..

Cevap: Bugün yürürlükte olan mevzuat bu konuda kimseye söz söyleme hakkı bırakmıyor. Bu durumda ancak, vaktiyle bizzat uyguladığımız bir miras çözümü olayımızı arz edebilirim sizlere. Ondan bir mesaj çıkarabilirsiniz kendi meselenize. Şu anda matbaada baskıda bulunan (Çözümler) kitabımızdan arz edeyim bu çözüm olayını isterseniz. Böylece bana sorduğunuz sorunun cevabını baskıdaki (Güncel Sorunlara Çözümler) kitabımızdan almış olasınız. Bu ayın sonlarında elinizde olacağını ümit ettiğim 500 sayfalık ‘Çözümler’ kitabında bir miras paylaşım olayımız şöyle ifadesini bulmaktadır. –Yozgat’ın Çayıralan ilçesine bağlı Yahya Sarayı köyümüzün arazileri bu gün baraj suları altındadır.. En verimli tarlalarımız artık baraj suyunun istilasına uğramış, istifade edilemez olmuştur. Buralara otuz sene öncesinden istimlak memurları gelip tarlalarımızı baraj için istimlak ederek yazdılar. Tabii ki dört oğlan kardeşin üzerine yazıldı tarlalar. Evli kız kardeşimizin ismi geçmemişti yazım sırasında mirasçılar arasında. Zaten kızların mülk mirasında isminin geçmesi de pek hoş karşılanmazdı anlaşılan o günlerde ve o yörelerde!..

Aradan seneler geçti, istimlak paralarının ödeneceği yazısı bize geldi. Biz de dört oğlan kardeş olarak Çayıralan ilçesine gidip Ziraat Bankası’ndan ismimize yazılı istimlak paralarını aldık, sonra da paralı adam rahatlığıyla bir kahvede oturup çay içiyorduk ki, ağabeyim Mustafa olanca duygusallığıyla bizi düşündüren sorusunu sordu:

–Biz burada dört kardeş olarak tarlalarımızın parasını pay edip cebimize indirdik. Biz gerçekten de sadece dört kardeş miyiz? Yoksa bir de listede ismi yazılı olmasa da kız kardeşimiz de var mı?

Soru bomba gibi düşmüştü ortamıza. Birbirimize bakıştık.. Çok manalı bir soruydu bu. Ağabeyim tekrarladı.

–Söyleseniz ya? Biz dört kardeş miyiz, yoksa bizim bir de ismi listede yazılı olmayan kız kardeşimiz de var mı? Hem de köyde bizden daha zayıf halde mi?

En büyüğümüz Arif:

–Mustafa, dedi, lafı uzatma ne demek istiyorsan onu söyle!. Elbette dört değil beş kardeşiz. Bizim bir de kız kardeşimiz var. Evlenip başka aileye karışmış olsa da o bizim bacımız!.

–Madem bir de bacımız var. Neden dört kardeş arasında pay ettik babamızdan miras kalan tarla paralarını? Kız kardeşimizin bu mirasta payı yok mu?

–Kız kardeşimiz senelerce önce evlenip başka aileye karışıp gitti. Listede ismi yok. Kanunun vermediğini biz mi vereceğiz?.

–Ben onu bunu bilmem. Cebimize koyduğumuz tarla paralarının içinde bacımızın da hissesi vardır. İslam onu mirastan mahrum etmezken bizim tümüyle (listede ismi yok diye) mahrum etmemize Allah razı olmaz!.

Bunları söyleyen ağabeyim hemen elini cebine attı, çıkardığı paralardan hesap ederek ayırdığı miktarı:

–İşte benim paramın içinde bacımın hissesi, diyerek masanın üzerine koydu..

Daha fazla beklemek olamazdı. Hemen ben de aynı miktar parayı çıkarıp masanın üzerine bacımızın hissesi olarak koydum. Derken ötekiler de fazlaca bekleme gereği duymadılar...

Böylece bizim hissemize ne düşmüşse ablamızın hissesine de aynı miktarı ayırmış olduk. Çünkü bacımızın köydeki durumu bizden daha iyi değildi. Miras paylaşımında ise zayıflar kollanmalıydı!.

Teklifi yapan Mustafa ağabeyimle birlikte kalkıp ikimiz köyün yolunu tuttuk. Akşama köyde ablamızın evine misafir olduk. Önce gelişimizin sebebini anlamadı.. Yatsı namazından sonra çaylarımızı içerken ağabeyim ziyaret sebebini anlattı:

–Kardeşim, dedi. İstimlak memurları tarlalarımızı yazarken senin ismin yazılmadığından istimlak parasında payın yoktu. Bunu sen de biliyorsun. Ama biz dört kardeş davetiyeler gelince gidip paraları aldık. Kahvede oturup düşündük.

“– Kanun hisse ayırmasa da biz bacımızın hissesini ayırmalıyız, diyerek hisseni ayırdık. İşte senin paran buyur al, hakkını helal et, biz de vicdan huzuru içinde olalım, anne babamız da mezarlarında rahat etsinler.” deyip parasını bir bir sayarak ablamın önüne koydu..

Ortalıkta bir sessizlik oldu. Bu bir şaşkınlıktı sanki.. Neden sonra bacımız kocasına doğru yönünü çevirerek sırtındaki yükü atmışçasına rahat bir nefes aldıktan sonra dedi ki:

–Kardeşlerimin beni kardeş kabul etmeyip babamın mirasından mahrum ettiklerini söylüyordun. Ben ise benim kardeşlerim yapmazlar öyle adaletsizliği, beni mirasta unutmazlar, diyordum. Sen de göreceğiz, diyordun. Şimdi gördün mü kardeşlerimi? Kanun beni unutsa da kardeşlerim unutmadılar, hissemi hem de kendi hisselerine denk şekilde fazlasıyla getirdiler!..

–Bu sırada ablamın gözlerinden pırıl pırıl yaşların süzüldüğünü görüyordum.. Artık ablamızın gönlündeki burukluk gitmiş, sevgi ve saygı tekrar yerini bulmuş, topyekun ailecek mutluluk duymuştuk..

–1970’lerin bu miras paylaşımı olayını hatırladıkça halen derin bir mutluluk duyarım. O paralar gitti, ama sebep olduğu mutluluk hatırası ebedi olarak gönüllerimizde kaldı...

–Bence, miras paylaşımında kuvvetlilerden zayıfa karşı özel bir fedakarlık gösterilerek zayıfı kollama çözümü esas alınmalı, helalleşme de böyle sağlanmalıdır.. Yazılı kanunlardan başka vicdanlardaki kanunların getirdiği bu helalleşme çözümü, bir çare olarak görülmeli, bir çıkış yolu olarak bilinmelidir.

05.02.2004