BÜYÜK  MİSAFİR

 

         Resuli Ekrem efendimiz,Medine-i Münevvereye hicret buyurdukları gün,Medine Müslümanlarını bir heyecan sarmıştı.

            “Acaba Allah’ın resulü ve iki cihanın efendisi kimin evinde misafir olacaklardı?”

            Bu şerefin kendilerine nasib olması için,her Müslüman çeşitli çareler düşündü.Bazıları,resulü erkemin devesine işaret ediyor,bazıları da kapılarının önüne yeşil otlar koyarak resulullahı sırtında getiren deveyi kapıları önüne çekmek istiyorlardı.

            Bunların hiç birinin de faydası olmadı.Çünki  Allah’ın resulünü,Mekke’den medine’ye kadar sırtında taşımış olan mübarek devenin ipi,Hz.Cebrailin elinde idi.Onu çeke çeke Ebu Eyyüb-un hanesi önüne getirdi.

            Şimdi bütün gözler Ebu Eyyub’da...

            Ashab arasındaki konuşmalar,şu şekilde cereyan etmektedir:

            -“Ebu Eyyub’un bu kadar büyük bir insan olduğunu bilmiyorduk..Sessiz sedasız dururdu,fakat iç alemi zengin,resuli erkeme hepimizden fazla bağlı imiş...”

            Resulullah (SAM),Ebu Eyyub’un ahşab evinin alt katına teşrif buyurdular...Üst katında ise Ebu Eyyub’un kalmasını mrettiler.Yatsı namazı kılınmış,bütün Medine kâinatın en mesud hadisesine sahne olmanın huzuru içinde tatlı bir sükuta dalmıştı.Fakat Ebu Eyyub’da heyecan son haddinde idi.Oturmuyor otursa kalkmıyor,kalksa ayağının altındaki tahtalara basamıyor,ailesi ile tek kelime olsun konuşamıyordu...

            Nasıl oturabilirdi?Alt katta kâinatın efendisi vardı.Nasıl kalkabilirdi?İki cihanın övünç kaynağı on gündür yol yürümüş,ilk istirahatını bu evde,hem de evin alt katında yapmaktaydılar...Aşağıya bir toz zerresi olsun düşebilir,iki cihan serverini rahatsız edebilirdi.Bu hislerle düşünüp durdu.Ve kimse ile tek kelime olsun konuşamadı.Çünki o güne kadar gece rüyasında,gündüz hayalinde  seyrettiği fahri kâinat artık o gün hakikaten kendi evine inmişti...Ya onu uyandırarak istirahatini zedelemiş olursa...ne olurdu sonra?..

            Velhasıl o gece ne Ebu Eyyub,ne de onun muhtereme refikası (eşi) asla uyuyamadılar.Uyumak ne kelime?İkisi de diz çöküp oturdukları seccadeleri üzerinde sabahladılar.

            Güneş,altın sarısı ışıklarını mukaddes Medine ü<zerine salarken Ebu Eyyub’un ilk işi Resul-i Erkemden evin üst katına çıkmasını istirham etmek oldu...

            “Ya Rasulullah,siz alt katta iken,bizim yukarıda yaşamamıza imkân yok.Lütfen yukarıya teşrif buyurun,alt kat bize kâfi gelir.”

            Bu ricasını ısrarla tekrar ettiği için istirhamı kabul edildi ve Allah’ın resulü üst kata çıktılar...

            Fahri kâinat efendimiz,burada misafir kaldıkları sekiz ay müddetince Ebu Eyyub’un evi bir ziyafetgâh oldu.Ashabın her biri bir hediye ile buraya gelir,resuli Ekrem efendimizin sofrasını yemeksiz bırakmazlardı...Onlarla birlikte hicret etmiş muhacirler de bu sofrada buluınurlardı.”(A.Şahin)