NUŞİREVAN-I ÂDİL

 

 

          Nuşirevan 49 sene Sasani devletinin başında bulunmuş, hükümdarlığında hiç kimsenin zulmen ve cebren bir şeyini almamıştır. Adaletiyle ve doğruluğuyla meşhur olmuştur. Nuşirevan müslüman değildi. Peygamber Efendimiz’in, müslüman olmadan ölmesine üzüldüğü bir kimseydi.
         Adaletiyle şöhret bulmuş ve tarihe adil hükümdar olarak geçmiş olan İran Nuşirevan, tahta çıktığı ilk yıllarda halkına karşı son derece zalimane bir tutum içindeymiş. Öylesine gaddar ve insafsızca bir yönetim göstermiş ki, halkı adeta canından bezdirmiş. Üstelik zevk-ü sefasına düşkün olup, korkunç harcamalar ve aşırı israf içinde sürdürdüğü saltanatla halkından tamamen kopmuş, en ufak bir ses çıkaran olursa cezalandırılmış.
         Saltanatın ilk yıllarında böyle halına zulmeden, ve onları adeta inim inim inleten Nuşirevan, maiyeti ile beraber bir gün ava çıkmıştı. Yanında gayet zeki ve halkın durumuna içten içe üzülen veziri de vardı. Bir süre avlandıktan sonra bir ara veziri ile beraber diğer adamlarını yanından ayrılarak bir suyun başına vardı. Atından indi. Orada bir müddet istirahata çekildi. Onlar orada istirahat ederlerken iki tane baykuş gelip yakınlarına bir yere konarak ötmeye başladılar. Öylesine ötüyorlardı ki ister istemez Nuşirevan’ın dikkatini çekti. Baykuşların bu nameleri hoşuna gidince vezirine seslendi.
           Ey vezirim! Şu kuşların dilinden anlıyor olsaydık ta konuştuklarını bilseydik. Kim bilir neler konuşuyorlardır. Zeki vezire halkı içinde bulunduğu durumu anlatabilmek için bir fırsat doğmuştu. Nuşirevan’a dedi ki:
           -Sultanım! Ben bu kuşların ne dediklerini biliyorum. Eğer müsaadeniz olursa ve beni bağışlarsanız bu kuşların aralarında neler konuştuklarını anladığım kadarıyla size bildireyim.
           Nuşirevan hayretle; “Peki anlat bakalım, gazabımdan emin olabilirsin.”
            Bunun üzer,ne vezir; “bu kuşlardan bir tanesi diğerinin kızını oğluna istiyor. Öbürü ise işi biraz naza çekerek, senin oğluna kızımı veririm fakat başlık parası olarak bir harabe isterim diyor. Bu öyle diyince kızı oğluna isteyen gayet memnun bir şekilde başımızda Nuşirevan gibi bir hükümdar varken ben sana bir değil on tane bile harabe veririm. Yeter ki sen kızını oğluma ver, diyor. İşte sultanım kuşların konuştuklarından benim anlayabildiğim bundan ibaret.
           Vezirin böyle söylemesi üzerine Nuşirevan hiçbir şey demedi. Ama vezirin ne demek istediğini çok iyi anladı. Memleketin ve halkın şu anda içinde bulunduğu durumu veziri ince bile üslupla nasıl da anlatmıştı. Saraya döndüklerinde bu durumu inceden inceye bütün detaylarıyla düşündü. Gerçekten de veziri doğru söylüyordu. O andan itibaren hal ve ahvalini değiştirdi. Halkını gözeten, onlara destek olan, son derce ad,l bir hükümdar oldu. Ölünceye dek yıllarca halkını adaletle yönetti. Ve gün geldi her fani gibi, oda ölüm döşeğine yattı. Son derece hastaydı. Etrafında çocukları, sevenleri çaresizlik içinde bekliyorlardı. Hekimler bir türlü onu iyileştirememişlerdi. Nuşirevan onlara dedi ki evlatlarım benim hastalığıma ancak harabede yaşayan baykuş eti iyi gelir. Hemen bana ondan bulun getirin de ondan yiyip şifa bulayım.
              Çocukları sevinçle bundan kolay ne var diyerek harabede yaşayan baykuş eti bulmak için çıktılar. Fakat durum umdukları gibi olmamıştı. Geri döndüklerinde son derece üzüntülüydüler. Babacığım memleketin her tarafını gezdik, dolaştık. Ne kadar aradıksa maalesef ne bir harabe bulabildik, ne de orada yaşayan bir baykuş bulamadık dediler. Tabi Nuşirevan bunu duyunca çok sevindi. İlk önce harabeden geçilmeyen memleketinde demek ki şimdi her yer müreffeh bir hale gelmiş, hiç harabe kalmamış.
             Nuşirevan öldüğünde tabutu tüm memleketi dolaştırılarak kimin hakkı varsa alsın diye tellal bağırtılmış olmasına rağmen, bir kimse çıkıp ta benim ondan şöyle bir alacağım vardı dememiştir. Bir memleketin idarecisi müşrik bile olsa, şayet adil ise o memleket ayakta kalır. Fakat idareci müslüman da olsa şayet adil değilse, halkına zulmediyorsa o memleket ayakta kalamaz.
            Timurlenk’in bir sözü vardır. Şöyle ki: Ülkeler kılıçla alınır ama ancak adaletle korunur. Demek ki iktidarlar hatta imparatorluklar dahil şirk ile değil zulüm ile yıkılır, adaletle ayakta kalır. Ne demişler: mazlumun ahı, indirir şahı........

 

*** İran'da 531 ile 579 yılları arasında hükümdarlık etmiş, adaletiyle ün salmış sasani şahı. "nuşirevan-ı adil" diye de bilinir.

İslam dini ortaya çıkmadan önce iran'da yaşamış mecusi hükümdar. adaletiyle nam salmıştır. hatta hz. muhammed'in: "keşke nuşirevan da benim ümmetimden olsaydı" dediği rivayet edilir.
       Nuşirevan'ın adaletiyle ilgili en ünlü menkıbe aynı zamanda hz. ömer'in adaletiyle igili bir olaydır. hikaye odur ki:
       Amr ibn-i as mısır valisiyken şehrin en görünen yerine çok büyük bir cami yaptırır fakat caminin köşelerinden biri bir musevinin arazisine taşar**. yahudiye ne kadar para teklif ederlerse etsinler arazisini satmaya razı olmaz. bunun üzerine amr ibn as arazinin ortalama değerinin iki katı kadar mir miktarı verir ve "arazinin hakkı budur" diyerek yahudinin rızası hilafına araziye el koyar.
         Yahudi seni hz. ömer'e şikayet edeceğim diyerek oradan ayrılır ve mekke'ye gider. halifeyi sora sora bulmaya çalışır ve bir ağacın dibinde başına bir tuğla koymuş uyuyan bir adam görür. uyandırıp ona sorar. o da halife benim der. yahudi önce inanmaz etraftan geçen insanların "selam sana ey halife" diye selam ettiklerini görünce ikna olur ve durumu ona anlatır. ömer de oradan bulduğu bir kemik üzerine: "nuşirevan bizden daha mı adildi?" yazar ve adama verir. "bunu valiye göster, o gereğini yapar" der. yahudi iyice umudu kesmiştir ama diyecek birşeyi olmadığı için olur der ve mısır'a döner.
mısır'da bu kemik parçasını amr ibn as'a gösterince amr ibn as'ın benzi br anda sararır, solar. hemen arazinin kendisine geri verildiğini söyler. olaya anlam veremeyen yahudi kemikteki yazının hikmetini sorar. bunun üzerine amr ibn as anlatmaya başlar*
        İslamiyetten önce ömer ve amr iran'ın başkentine develerini satmaya giderler. gecebir handa konaklamaya karar verirler. hancı: "paranızı ve devenizi ücret karşılığı bana emanet edin yoksa çalınabilir" der. onlarsa düşük bütçeli tacirler oldukları için buna yanaşmazlar. develerini hana bağlarlar altın keselerini de yastıklarının altına koyarlar. sabah uyandıklarında develer de altınlar da yoktur. hancıya sorarlar "ben sizi uyarmıştım" der. o mahallenin güvenlik sorumlusuna giderler. o da: "hancıya emanet etseydiniz. beni ilgilendirmez" der. bunun üzerine adaletiyle nam salmış nuşirevan'ın huzuruna çıkmaya karar verirler.
        Nuşirevan'a olayı anlatırlar. nuşirevan: "peki develeriniz sokaktayken, altın keseleriniz güvende değilken niye uyuyordunuz?" diye sorar. ömer: "biz sizi uyumuyor biliyorduk, onun için rahat rahat uyuyorduk." der. amr* kellelerinin gittiğini düşünürken hükümdar bu cevabı çok beğenir: "ey çölün arabı! doğru söylüyorsun. halkımın huzuru için benim her zaman uyanık olmam gerekir" der. olayı araştırmak için 1 hafta ister ve o hafta boyunca konuğu olmalarını ister. onlar da razı olur.
          Bir hafta sonra nuşirevan'ın huzuruna çağırılırlar. develeri bulunmuştur. keseleri de oradadır. içindeki altınlar da tamdır. nuşirevan'a teşekkür eder çok adil olduğunu söylerler. nuşirevan: "işinizi haledip 2 gün sonra şehirden çıakrken biriniz doğu biriniz güney kapısından çıksın. o zaman daha adil olduğumu göreceksiniz." der. amr ibn-i as iki gün sonra doğu kapısından çıkarken o kapıda birinin asılı olduğunu görür. şık giyimli bu adam kaldıkları yerin güvenliğinden sorumlu kişidir. hırsızlıkta payı olduğu için asılmıştır. ömer ise kendi çıktığı kapıda nuşirevan'ın oğlunun asılı olduğunu görür. hırsızlarla işbirliğini yaptığını öğrenince nuşirevan kendi oğlunu da astırmıştır.

   Nuşirevan-i adil için bir avı kebab edeceklermiş, fakat tuz yokmuş. bir parça tuz getirmesi için uşaklardan birini köye göndermişler. nuşirevan uşağı çağırıp, "tuzu para ile al, ta ki o köyden tuz almak hükümetçe bir adet olup köy harap olmasın" diye tenbih etmiş.
        Nuşirevan'ın yanında bulunanlar, "bir parça tuzdan ne fenalık çıkar" demişler.
        Nuşirevan demiş ki: "zulmün esası cihanda evvela az imiş. sonra her gelen bir parça artırmakla bugünkü dereceyi bulmuştur."
        Eğer ahalinin bahçesinden padişah bir elma yerse, uşaklar ağacı kökünden çıkarırlar. birisinden yarım yumurta alma suretiyle padişah zulmü reva görecek olursa, padişahın askerleri bin tavuğu şişe geçirirler.

 

               

***Şirazlı Şeyh Sadi'nin Gülistan'ından:
            Birisi Nuşirevan'a şu müjdeyi verdi:
           "Yüce Allah filan düşmanını dünyadan kaldırdı!"
           Nuşirevan cevap verdi.
           "Beni bırakacağını duydun mu, işittin mi? Hiç ölüme sevinilir mi?
           Düşmanın ölmesiyle benim için sevinmek olmaz.
           Çünkü bizim hayatımız da ebedi değildir."

 

Nasihatlar:

Peygamber efendimizin "Ben adil sultan zamanında dünyaya geldim" buyurduğu,  adaletiyle meşhur hükümdar Nuşirevan-ı adil arzu etti ki; kendisine rehber olmak için bazı nasihatlar tertip edilsin. Bu maksatla, zamanın alimlerini topladı . Bunların içinden 23 tanesini seçtirdi ve onlara, "her biriniz bir hikmet söyleyiniz ki, hem ben istifade edeyim, hem de benden sonra gelenler"dedi. Her birinin yazdığı hikmetli sözleri altınla yazdırdı.Bunları, yine altından bir kasa yaptırıp, altın bir anahtar ile de kilitledikten sonra hazinesine koydurdu. Ne zaman ki, müşkül bir iş ile karşılaşırsa, bu hikmetleri okur ve ona göre karar verirdi. Adaletiyle meşhur, İran hükümdarı Nuşirevan-i Adil'in, 23 alimi toplayarak tertip ettirdiği rehber nasihatler;

1- Kendinizi biliniz, ilim ve iyi edep öğrenmeyi arzu ediniz. Malı, ilimden yüksek tutmayınız.  Ahiret için azık toplayınız. Ahireti dünyaya satmayınız.  Söylenmeyecek sözleri söylemeyiniz.  Aranmakla bulunmayacak şeyi aramayınız.

2- Hikmet sahiplerinin nasihatlarini hakir görmeyiniz.  İşlerde acele etmeyiniz. İşleri vaktinde yapınız. İşleri bilene emrediniz. Zararlı işlerden sakınınız. İşlerin önüne ve arkasına dikkat ediniz. Akıllılarla istişare ediniz. Tecrübe edilmişi tecrübe etmeyiniz. İhtiyarların sözüne önem veriniz.

3- Herkes sizi takvanız ve iyilikleriniz ile tanısın. Kanaati zenginlik biliniz. Sağlığın kadrini biliniz. Kimsenin üzüntü ve elemi ile sevinmeyiniz.

4- Dert ve bela sahiplerinden ibret alınız. Yerinde hasıl olan zararın, yersiz hasıl olan menfaatten iyi olduğunu biliniz. Dost ve düşmanla barışta bulununuz.

5- İşleriniz kendi gücünüzü aşmasın. İnsanlardan ihsanı esirgemeyiniz. Elinizi ve dilinizi kollayınız. Layık olmayan işlerden uzak kalınız.

6- Fena komşudan fena arkadaştan sakınınız. Arkadaşsız yola çıkmayınız. Fena ve aslı belli olmayanlarla yolculuk yapmayınız.

7- Çorak yere tohum ekmeyiniz. Herkesin gözü önünde def'i hacet etmeyiniz. Aslı belli olmayanlardan kız istemeyeniz. Kıymetsiz insanlarla oturmayınız. Allahtan korkmayanlardan korkunuz.

8- Malı kendinize feda ediniz. Ahmak, şarhoş ve deliye nasihat etmeyiniz. Nasihati anlayana yapınız. Nasihatinizi kıymetli tutunuz. Elinizin altındakilere merhamet ediniz. Kimsenin ekmeğine göz dikmeyiniz.

9- Açların yanında ekmek yemeyiniz. Ekmeğinizi açlardan esirgemeyeniniz. Çocuklar ve kadınlara karşı tedbirli olun. Yabancı kadını evinize uğratmayınız. Dünya nimeti ile kibirlenmeyiniz. Kadınların hilelerinden emin olmayınız.

10- Kimsenin evinin işine karışmayınız. Yabancı kimselere evinizin yolunu göstermeyiniz. Karı koca arasında aracı olmayınız. Baþkasýnýn bir þeyine sahibinden fazla þevkatli olunuz.

11- Kibirli insanlardan korkunuz. Devlet adamlarına düşmanlık etmeyiniz. Kadın ve erkek hiç kimseye zulüm etmeyiniz.

12- Ana ve baba hakkını gözetiniz. Akrabalarınızdan kesilmeyiniz. İnsan ile ahdi muhafaza ediniz. Ahdinizi yerine getiriniz. Davetsiz kimseye misafir gitmeyiniz. Misafirlerinizi kıymetli tutunuz. Eğer bir kimse size muhtaç olursa, kudretiniz dahilinde ihtiyacını yerine getirmeye çalışınız.

13- Bilgide ileri olanları büyük tutunuz. İlim öğretmeyi ayıp tutanları insan saymayınız. İnsanın selametinin, lisanına dikkatte olduğunu biliniz. Layık olmayan sözü söylemeyiniz.

14- Fena söz söylemeyi adet etmeyiniz. Layık olmayan söze kulak vermeyiniz. Gıybet yapmayınız. Sözden anlamayana söz söylemeyeniz. Söz verdiniz ise sözünüzde durunuz.

15- İyilerin ziyaretine rağbet gösteriniz. Salıh sahipleri ile sohbet ediniz. Ölüleri iyilikle yad ediniz. Dosta ve düşmana nasihatten geri kalmayınız. Ölen babanızın nasihatini yerine getiriniz. İlim tahsiline hırslı olunuz. İlimsiz bir iş işlemeyiniz.

16- Herkesin sözüne emin olmayınız. Güzel sözleri herkese işittiriniz. Doğru yada yalana yemin etmeyiniz. Dünyadan fazla ahiret dostu olunuz. Yetimin malına göz dikmeyiniz. Gençlikte ihtiyarlıktan endişe ediniz. İhtiyarlık ihtiyaçlarını gençlikte hazırlayınız.

17- Kış hazırlığını yazýn yapınız. Bugünün işini yarına bırakmayınız. Mütehassısı söylemedikçe şunun bunun sözü ile kan aldırmayınız.

18- Cömertliği adet edininiz. Bencillikten uzak durunuz. Ehil olmayanların sohbetinde bulunmayınız. Hacetinizi cömertlerden isteyiniz. Borçluları sıkıştırmayınız. Dostlarınızı hatalarından dolayı ikaz ediniz.

19- Evlatlarınıza hüner ve sanat öğretiniz. Halinizi dosttan ve düşmandan saklı tutunuz. Gizli söyleşilen yerleri dinlemeyiniz.

20- Emirlerin huzurunda gözlerinizi muhafaza ediniz. Sözlerinizi ölçülü söyleyiniz.

21- Nimet ve bolluk zamanında dostlarınızı anınız. Düşmanınızı küçümsemeyiniz. Düşmanların dost görünmesinden endişe ediniz.

22- Emniyet zamanında daha çok korkunuz. Bela vaktinda sabrediniz. Darlıkta genişlik zamanını hatırlayınız. Genişlikte darlık zamanını düşününüz. Vaatlerinize vefa gösteriniz. Ümitlileri ümitsiz etmeyiniz. Bir görüşte kimseye aldanmayınız. Başkalarının ayıbını araştırmayınız.

23- Kendi yükünüzü başkasına yüklemeyiniz. Fena huyluları dost edinmeyiniz. Hak sözü yerden gökten üstün tutunuz. Cenab-ı Hakka rücü etmeyi en güzel amel biliniz.[1]

 

***İran’da hakim olan bu mazdak o zamanki hükümdar Kubad’ı tesiri altına alır. Ancak Kubad’ın oğlu Hüsrev (Nuşirevan-ı Adil,bu zat Peygamberimizin bi’set yıllarında vefat etmiştir.) 535 yılındaki mücadelesiyle 400 bin Mazdekliyi öldürüp,kendisi de mazdeki öldürmekle kominizmi ilk defa kaldıran kişi olmuş oldu.
          Daha sonra meşhur şair İmrul Kays’ın babasının aynı düşünceyi Hicaz ve bölgesinde sürdürmesini de Nûşirevân engelledi. Abbasiler döneminde de Azerbeycan ve yöresinde de zuhur etti.

 

 

Öğütler :

* Gece ve gündüzün birbiri ardınca gelip gittiğini gören insan halden hale dönmesine üzülmesin. Yani sevinç gidip üzüntü gelirse, üzüntü gidip sevinç gelirse, önem vermesin.

* Becereksiz kişiyi dost tutunmasınlar, becereksiz kişi ne dostluğa yarar, ne düşmanlığa.

* İnsan, bir işi bir defa yapıp sonra pişman olmuşsa, bir daha o işi yapmasın.

* Dostlarına düşman olan birisine niçin dost densin?

* Kendini bilge sanan bilgisizden sakın.

* Kendi nefsine haksızlık etme, güç eyleme. Yani nefsine elinden gelmeyecek işler buyurma.

* Doğru söylemek acıdır, ama sen doğru söyle.

* Düşmanının sırrını bilmesini istemiyorsan, dostuna da sırrını söyleme.

* Büyüklere küçük gözüyle bakma, çünkü büyükleri küçük görmek büyük ziyan getirir.

* Değersiz kişileri ölmüş bil, onları diri sayma.

* Beraberindeki kişilerden bir şey ummaktansa ölümü yeğ gör.

* Himmetsiz kişinin ekmeğini yemektense, aç ölmek daha iyidir.

* Kuşkunun yolunu yüz yerden bağlayacak olsan da, tecrübe etmediğin kişiye güvenme.

* Kendinden aşağı hısımlarına muhtaç olmaktan büyük dert yoktur.

* Kişinin, bilmediği şeyi iddia edip başaramamasından ve yalancı olmasından büyük ayıp yoktur.

* Elinden geldiği halde, kendisinden istenen bir işi bitirmeyen kişiden daha cimri kimse yoktur.

* Bir kişi senin aleyhinde bir söz söylese ve birisi de dostum diye o sözü sana yetiştirse, sen bu dostunu ondan beter düşman bil. Çünkü o düşman, arkandan konuşur, dostun ise yüzüne karşı söyler.

* Lüzumsuz yerlere göz dikmekten ve kulak vermekten daha büyük dert olmaz.

* İnsan her şeyi bilgisizlerin şerrinden saklayabilir, ama bilgisini kendi şerrinden saklayamaz.

* Halkın, senin iyiliğini söylemesini istiyorsan, kimsenin kötülüğünü söyleme.

* Dostlarının az olmasını istemiyorsan kindar olma.

* Dünyada zahmet çekmemeyi, kolaylıkla ömür sürmeyi istiyorsan, kendi işine bak, başkasının işine karışma.

* Seni delilerden saymamalarını istiyorsan ele geçmeyecek bir şeyi isteme.

* Daima alnın ak, yüzün pak olmak istiyorsan, utanmayı iş edin.

* Aldanmamak istiyorsan, tecrübe edilmiş işleri bırakıp tecrübe edilmemiş olanlara yapışma.

* Mahcup olmak istemiyorsan, katkın olmayan yerden bir şey götürme.

* Perdenin yırtılmasını istemiyorsan, kimsenin perdesini yırtma.

* Arkandan gülünmesini istemiyorsan, elinin altındakileri iyi besle.

* Pişmanlıktan uzak olmayı istiyorsan gönül arzusunu iş edinme.

* Zeki kişilerden olmayı istiyorsan kendini başka birinin aynasında gör. Yani bir kişinin yaşantısına bak, yaptığı iş iyi midir, kötü müdür? Eğer ondaki gibi sende de kötü bir iş varsa, bilirsin ki bu işlediğin iş kötüdür ve iyi işi de kendinde görürsün. Böylece işinin iyisini kötüsünü göstermek için o kişi sana ayna olmuş olur.

* Korkusuz olmayı istiyorsan, halkla kavga etme, onları inciticilerden olma.

* Sana hürmet etmelerini istiyorsan başkalarının hürmetini gözet.

* Halkın senin sözünle iş görmesini istiyorsan, önce sen kendi sözünle iş gör.

* Halk içinde herkesten büyük olmayı istiyorsan nimetini bol eyle, "Tuzunun, ekmeğinin hakkı için" diyenleri çok edin.

* Eğer bütün gönüllerde yerinin olmasını istiyorsan, sözünü bütün gönüllere uyacak biçimde söyle.

* Kâmillerden olmak istiyorsan, kendine lâyık görmediğin bir işi başkasına da lâyık görme.

* Eğer yüreğine merhemle iyileştirilmesi mümkün olmayan bir yara vurulmasını istemiyorsan, cahillerle tartışma.

* Halkın iyisi olmayı istiyorsan varını halktan esirgeme.

istediğin olmuyorsa, olacağı iste
nuşirevan-ı adil

 

****Hükümdar Nuşirevan’ın Çocuktan Öğrendiği Gerçek

    Adil bir hükümdar olan Nuşirevan, bir gün ava çıkar. Av peşinde iken, muhafızlardan ayrı düşer. Susayan hükümdar, yakınında bir köy görüp oraya gider. Bir evin kapısının önünde durup, içmek için su ister. Evden bir çocuk çıkar.
        Kendisini gördüğünde eve süratle geri döner ve bir şeker kamışı parçasını sıkıp, suya karıştırır, bir bardakla onu hükümdara sunar. Hükümdar kadehe bakar ki, içinde toprak ve toz bulunur. Yavaş yavaş suyu içer. Sonuna vardığında:
    - "Güzel ve tatlı su. İçinde toz toprak bulunmasaydı" der. Kız çocuğu:
    - "Ona toz, toprağı ben kasden koydum" der. Hükümdar:
    - "Niçin böyle yaptın?" diye sorunca, çocuk:
    - "Seni çok susamış gördüğümden, suyu birden içersin de sana zarar verir diye korktum" der.
    Nuşirevan kızın zeka ve anlayışından dolayı taaccüp ederek:
    - "Suya kaç şeker kamışı sıktın?" diye sordu. Çocuk:
    - "Bir tane sıktım" diye cevap verdi.
    Nuşirevan buna da çok taaccüp etti. Sonra sarayına döndüğünde, o yerin vergi kayıtlarını istedi. Kontrol sonucu, vergisinin az olduğunu gördü. Kendi kendine oranın vergisinin artırılması cihetine gidilmesine karar verdi.
    Bir müddet sonra o yere yalnız başına gitti. Aynı kapının önünde durup, içmek için su istedi. Kapıyı yine aynı kız çocuğu çıktı. Kendisini tanıdı. Süratle ona su getirmek için eve girdi. Fakat bu sefer suyu getirmekte geç kaldı. Hükümdarın yanına çıktığı vakit kendisine:
    "Geç kaldın" dedi. Çocuk:
    - "Senin ihtiyacın bir kamış parçasından çıkmadı. Üç kamış parçasını sıkmak zorunda kaldım" diye cevap verdi.
    "Bunun sebebi nedir?" diyen hükümdara çocuk şöyle cevap verdi:
    - "Sultanın niyetinin bozulmasıdır. Biz işitmişiz ki, Sultanım, kavmi üzerindeki niyeti değiştiği zaman, mahsullerininin bereketi gider ve hayırları azalır."
    Bunu işiten Nuşirevan güler ve içinde beslediği vergiye zam hususundaki kararından vazgeçer.

 

HAZIRLAYAN

MEHMET  ÖZÇELİK


 

[1] (http://www.ttfabrika.telekom.gov.tr/FABAJANS/haberler24.htm.