ÖLMEDEN     DİRİLEMEYİZ      ?

 

         Şu anda,bir buçuk milyar müslüman uyanışı beklemektedir. Ama nasıl?

            Bu gün sadece Bosna’da250 binden fazla müslüman öldürüldüğü halde,İslam aleminin kılı kıpırdamaz,sesi de nacak kendisi duyacak kadar çıkmakta,kısık ses,kısır ses...

            Acaba bu öldürülenler az mı geliyor uyanmamız için? Ya biz de ölenler? Ya Azarbeycan,Filistin,Afganistan,Çeçenistan,Bosna gibi bir çok İslam ülkesinde ölenler?

            Bu gidişle bu insanlar ahirette uyanacaklar gibiye benzemektedir! Acaba bunun için  ölümümüzü daha doğrusu öldürülmemizi mi bekliyoruz? Yoksa haberden habere birkaç dakikalık esefle mi işi geçiştiriyoruz? Maddi ve manevi ne gibi yardımlarda bulunuyoruz?  Hiç olmazsa namazlarımızda dahi hatırlayıp dua ediyor muyuz? Ne yapıyoruz? Acaba dirilmemiz için bir değil,birkaç Bosna’nın mı feda edilmesi gerekiyor? Onlar ölmeden ve öldürülmeden dirilemeyiz mi?

            Uykunun bu derecesine de hayat ve canlılık değil,yaşayan ölüler demek gerek. Zahiren yaşıyor ama hakikatta ölü. ölü toprağı serpilmiş. Böyle insanlar ancak İsrafil’in suruyla uyanabilirler. Ancak o surda tekrar dirilmek için ölüm,kıyamet surudur.

            Bir temsil ile meseleyi izaha çalışalım: Evi yanmakta olup,içeride uyumakta olan insanı evvela seslenerek uyandırmaya çalışırız. Kalkmazsa su döker,tokat atar ve neticede ayağından sürüye sürüye çekerek uyandırmaya çalışırız. Bugün böyle de;insanların,zulümleri ile bizi uyandırma çalışmalarına rağmen hala uyanamamaktayız. Uyanamama zulmü azaltmamakta,bilakis şiddetini arttırmaktadır. Ta ki uyanana,kendine gelip toparlanana kadar...

            “İnsan zulmeder,kader adalet eder.”,”Zalim Allah’ın kılıncıdır. Onunla intikam alır,sonra ondan intikam alınır.”

            20 Asrın karanlıklarında tenvir ve aydınlatma görevini yapmayan mü’minlerden maalesef intikam alınmaktadır. O da gayet ağır bir bedel mukabilinde...

            Suçlu kim? Sırp’ın,Ermeninin,yahudi veya hristiyanın ki şüphesiz tartışma götürmeksizin mahzâ zulümdür. İçerisindeki pisliği başka yerinden değil,ağzından kusarak çıkarmaktadır.

            Peki ya biz neyin koşturmacasın dayız? Onların kuyruklarında avlanmakla mı? Sırası gelmeyecek olan sırayı beklemekle mi?

            Bediüzzaman,1. Dünya savaşında başımıza gelen dehşet-engiz halleri,yapmış olduğumuz kendi hatalarımızdan kaynaklandığını özetle şöyle izah eder:-Beş vakit yapmadığımız ibadete karşılık,beş yıl o tepeden bu tepeye koşturulduk. Manen 5 sene bize ibadet ettirdi,namaz kıldırdı.

            Malımızın kırkta birini zekat olarak vermedik. Allah’da kırkta otuz dokuzunu birikmiş olarak bizden aldı.

            Yılda bir ay maddi ve manevi faydası olan orucu tutmadık. Cezâen Allah’da bize yılda on bir ay mecburi oruç tutturdu.

            Peki acaba bizim hangi hatalarımızdı ki,küfür ve zulme maruz kalmaktayız? Yoksa tarihteki olaylar tekerrür mü ediyordu?

            Bazılarının ölümü,diğerlerinin dirilişine vesile olduğu gibi,Bosna’lının şehadeti de diğer İslam aleminin dirilişimidir?

            Nitekim kişinin başkasının ölümünü görüp de,ölümün ve ölmenin kendisinde meydana getirdiği bir uyanış ve diriliş gibi bir intiba mıdır?

            Aaaah! Keşke sabah olmadan,gaflet gecesinde uyanabilsek,ölmeden ve öldürülmeden dirilebilseydik?

 

                                                                                                          MEHMET    ÖZÇELİK