Bir ‘papaz’ hikayesi

 

Sayı: 542  |   Adem Yavuz Arslan - a.yavuz@aksiyon.com.tr

Eski Papaz yeni Müslüman İlker Çınar’ın ifşaatları devam ediyor. “Misyonerlerle çalışmaya 1987-1993 yılları arasında 6 yıl ara verdiğinizde nerede, ne yaptınız?” sorusuna, “Bazı konular millî güvenlikle ilgilidir, açıklayamam.” cevabını veriyor.

Türk insanı onu ve çalışmalarını, bir TV programına kafasında kese kağıdı ile çıkıp yaptıklarını anlattığı zaman tanıdı.

Açıklamalarına göre 1987’den beri misyonerlerin içindeydi, gösterdiği üstün başarı sebebiyle başpapazlığa kadar yükselmişti. Son olarak Tarsus’taki kilisenin pastörlüğünü yapıyordu. Fakat “misyonerlerin gerçek niyetlerini gördüğünü” söyleyerek ayrıldı ve şimdi 15 yılını geçirdiği teşkilatı anlatıyor. İddiaları yenir yutulur cinsten değil; çünkü misyoner teşkilatların Türkiye için ayırdığı bütçenin 73 milyar dolar olduğunu, Türkiye’deki bazı yabancı kurumlar üzerinden para transferlerinin yapıldığını, Türkiye genelinde şu ana kadar 15 milyon 600 bin adet İncil dağıtıldığını öne sürüyor. İncillerin korsan basıldığını, dağıtımının da gizli yapıldığını belirtiyor. Türkiye’deki bazı yabancı misyonların kendilerine destek olduğunu, ciddi anlamda mali destek verdiklerini iddia ediyor.

Anılarını “Şifre Çözüldü” isimli bir kitapta toplayan İlker Çınar, bazı sorulara net cevap veremiyor. “Misyonerlerle çalışmaya 1987 ile 1993 yılları arasında 6 yıl ara verdiğinizde nerede, ne yaptınız?” sorusuna, “bazı konular milli güvenlikle ilgilidir, açıklayamam.” cevabını veriyor. İlker Çınar, Türkiye’nin her yerinde faaliyette bulunmuş, teşkilatı ve mensuplarını tanıyan bir kişi olarak önümüzdeki günlerde de gündeme gelecek. Ama, hayatı ve çalışmalarında soru işaretleri bırakan, cevaplandırılması gereken çok sayıda tartışmalı nokta var.

-Öncelikle şuradan başlayalım. İlker Çınar kimdir? Ailesi kimdir, nereden gelmiştir?

20 Ocak 1970 Tarsus doğumluyum. Ailem aslen Sivaslı. 1930’larda Tarsus’a göçmüşler. Babam terziydi. Orta halli bir Anadolu esnafıydı. Dört kardeşiz.

-Sonradan bir papaz yetiştiren bu ailenin dini yaşantısı nasıldı?

Babam bayramdan bayrama namaz kılardı; ama bize dini öğrenmemizi telkin ederdi. Kendisi bize birşey öğretmedi. Ama benim dini konulara merakım vardı. Daha lisedeyken dini konuları araştırıyordum.

-Misyonerlerle temasınız nasıl oldu? İlk tanıştığınız kişi kimdi?

Lise son sınıftaydım. Bir gazetede İncil ilânı görmüştüm. Mektup yazıp İncil istedim. İncil’in beraberinde kurs olarak tabir edilen bir takım sorular da vardı. Onları cevaplayıp geriye yolladım. Sonra yenileri geldi. En sonunda kursların yanında bir de misyoner geldi.

-İrtibata geçtiğiniz yer neresiydi?

İncil Bilgilendirme Merkezi. İstanbul’da bir yer. Misyonerlik faaliyetlerinin koordine edildiği merkezdir ve başında bir yabancı bulunur. Misyonerler de dağıtılan İnciller de buradan koordine edilir.

-Bu merkez her İncil isteyene misyoner yolluyor muydu? Ya da neden size kitaplarla birlikte bir misyoner yolladılar?

Ben gelen kursları takip ettim, sorulara net cevaplar verdim ve meraklı bir imaj çizdim. Her gelen mektuba evet dedim. Bu aşamadan sonra gönderdiler misyoneri. Yaklaşık 3 ay sürdü bu mektuplaşma.

-Kim gelmişti peki?

İsviçreli Heinz Wiessh’ti. Sorulara verdiğim cevaplardaki isabetten ötürü doğru yolda olduğumdan bahsetti. Beni yüreklendirici sözler söylüyordu. Hıristiyanlıkla ilgilenmeye başlamıştım.

-Ailenizin tepkisi ne oldu?

Gizli yapıyordum; çünkü duysa babam beni evden kovardı.

-Wiessh ile neler yaptınız?

Wieshh benimle ilgileniyordu. Ben de Hıristiyanlığı inceliyordum. 1987 yılının yaz ayıydı. Fakat ben bir süre ara verdim misyonerlerden ayrıldım.

-Ne kadar sürdü bu ayrılık, o sürede ne yaptınız?

Bir görevde 6 yıl çalıştım.

-Ne tür bir görevdi bu?

Bu konuda konuşmayalım.

-Bu kurum resmi miydi?

Resmi bir kurumdu. Ama bu konuda başka bir şey söyleyemem.

Peki 1993’te süreç nasıl başladı?

Wiessh’le tekrar irtibata geçtim. Beni diğer misyonerlerle tanıştırdı. 1993’ten sonra İncil Bilgilendirme Merkezi’nde çalışmaya başladım. Hıristiyan olduğumu açıklamış ve bir yıl sonra da vaftiz olmuştum.

-Kimse 6 yıl boyunca nerede olduğunuzu, ne yaptığınızı sormadı mı?

Açıkçası soran olmadı. Onlar için bir kişi bile önemliydi. Dostluğumuz birden gelişti. Sanki beni bekliyorlarmış. Hemen görev aldım. İyi de para kazanmaya başlamıştım.

-Pozisyonunuz neydi? Size ne için para ödüyorlardı?

İncil Bilgilendirme Merkezi’nde çalışıyordum. Gelen mektuplara cevaplar veriyor, bazılarına ziyaretlere gidiyordum. Ayda 400 dolar gibi bir maaş alıyordum. Ayrıca harcamalarımı karşılıyorlardı. Kilisenin işlerine bakıyordum.

-Tarsus’taki kiliseyi ne zaman nasıl açtınız?

1994-1995’te ilk kilise evi açtık. Gelen kişilere kitap okuyordum, zaten hazır materyaller vardı. Virginia’dan aldığım bir sertifika ile papaz oldum. Daha sonra Tiranus İncil Akademisi’ne gittim.

-Nedir bu Tiranus İncil Akademisi? Misyonerlik çalışmalarındaki yeri nedir?

Bu akademi İngiltere’ye bağlı. İngiliz Misyonerler Cemiyeti’nin desteği ile İzmir’in Selçuk İlçesi’nde kuruldu. Bütün dünyada geçerli önemli bir okuldur. Öğretmenlerin ve okulun masrafları dış kaynaklıdır. Okulda kaliteli bir eğitim vardır ve buradan mezun olanlar “misyolog ve teolog” olarak adlandırılır, papaz yardımcısı gibi bir pozisyonla işe başlar. Ben 2000 yılında buradan mezun oldum. Eşimle birlikte burada eğitim aldım.

-Ailenize gelelim. Eşiniz Müslüman çocuklarınız Hıristiyan ismi taşıyor. Evlenirken eşiniz Hıristiyan olduğunuzu biliyor muydu?

Eşim bilmiyordu. Güvenini kazandığım için problem olmadı. Evlenmeden önce söyledim.

-Papazdınız, bugüne kadar çocuklara Hıristiyanlık öğrettiniz. Şimdi din değiştirdiniz. Çocuklara ne öğreteceksiniz?

Çocuklar bu yaşa kadar (Alpin 5, Elizabeth 3 yaşında) Hıristiyan eğitimi aldı. Bizimle beraber kiliseye gidip geldiler. Hıristiyan gibi dua etmeyi öğrendiler. Bundan sonra bakacağız.

-Tekrar İncil okuluna dönersek. Yardımcınız Sinan Yorulmaz’la burada tanıştığınızı söylemiştiniz.

Bir şeyi açıklık kazandırmak lazım. Sinan, benim çevremdeki onlarca kişiden biridir. Kilisede çok fazla görev almamıştır. Pek de yetki verdiğim birisi değildi. Fakat medyaya çıkma cesareti gösterdiği için beraber çıktık. Aynı zamanda teyzemin oğludur da.

-15 yıl içinde bulunduğunuz misyoner teşkilatı nasıl bir yapıdır? Başında kim vardır, alt kademelerde kimler vardır?

Bu teşkilatın başında bulunanlar yabancıdır. Medyada, sağda solda Türk dünyası ruhani lideri gibi isimlerle öne çıkan Turgaylar, İhsanlar, İsalar bu yapılanmanın hiçbir yerinde yoklar. Onlar, yabancıların kendilerini gizlemek için ön planda tuttukları kişilerdir. Bireysel olarak iyi insanlardır ama sistemin içerisinde sadece ön planda durmak dışında bir fonksiyonları yoktur.

-Yani Türk Hıristiyanlar paravan mı?

Aynen öyle. Yabancılar parasını ve aklını getirir. Yerli işbirlikçi bulur. Ona “İşte para, şuraya kilise açın, şurada şunlarla ilgilenin.” talimatı verirler.

-Nereden geliyor bu para? Kim getiriyor, nasıl getiriyor?

Şunu bilmek lazım. Bu işlerin tamamı kayıt dışıdır. Hiçbiri bankalar üzerinden yapılamaz. Nakit ve elden gelir.

-Ne kadar para geliyor?

Tahmin edemeyeceğiniz kadar çok.

-Ne kadar çok?

73 milyar dolar. Uluslararası misyonerlik kurumlarının Türkiye için ayırdıkları bütçe tam 73 milyar dolar.

-73 milyar dolar mı? Bu para bir devlet bütçesi kadar büyük. Böyle bir para ile ne yapılır, bu ülkeye nasıl gelir?

Bu paranın hepsi bir anda gelmiyor. Para, parça parça gelir. Yatlarla sahile bırakmaya gerek yok. Kontrol altında tutulmayan bazı merkezler var. Oradan da rahatlıkla para transferi yapılabilir.

-Yine de bana 73 milyar dolar abartı geliyor.

İncil Bilgilendirme Merkezi kayıtlarına göre, 1993’ten 2004’e kadar Türkiye’de çalışan misyoner sayısı 1089’dur. Bunların seviyelerine göre 8 bin dolar ile 5 bin dolar arasında maaş alırlar. Ayrıca masrafları karşılanır. Kiliselerin giderleri, basılan İnciller. Hepsi bu merkezden karşılanır.

-İyi de benim gördüğüm bütün kilise evleri son derece mütevazi. Misyonerler de mütevazi yaşıyor. Bu kadar para geliyorsa nerede kullanılıyor bunlar?

Size öyle gösteriyorlar. Çok para harcarlar ama bunu siz göremezsiniz. Mesela 8 Ekim 2003’te İstanbul’da yapılan bir toplantıda misyoner TV kanalı için hazırlıklar başladı. “Turk 7” adında olacak.

-Parayı siz kimden alıyordunuz?

Thomas Tofillon isimli bir Amerikalı veriyordu parayı. Bu bölgeden sorumluydu. Tarihi eser kaçakçılığından yargılandı. Mahkeme sürerken kaçtı.

-Para verirken ne gibi talimatlar veriyorlardı. Parayı alın yiyin diye vermiyorlardır herhalde?

Özellikle Alevi ve Kürtler üzerinde çalışmamız isteniyordu. Zaten bütün kiliselerde Kürtlere ve Alevilere devlet kötülenir, ezilen toplum, sınıf edebiyatı yapılır. Türkleri hiç sevmezler, güvenmezler.

-Güvenmedikleri birisine nasıl papazlık rütbesi verip üzerine bir de maaş verirler?

Onların ekmek teknesiyim. Amaçlarına hizmet eden birisiyim. Sevmeseler de benimle çalışmak zorundaydılar.

-Kiliselerin ve kilise evlerin dağılışına baktığımızda Doğu Anadolu’da neredeyse hiç yoklar. Siz Kürtleri ve Alevileri çok seviyorlar, onlarla ilgileniyorlar diyorsunuz. Burada tezat yok mu?

Kürtler ve Aleviler artık Batı Anadolu’da yaşıyor. Doğu’da faaliyette bulunsalar dikkat çekerler. Çok iyi rol yapıyorlar.

-Siz de çok iyi rol yapmışsınız 15 yıl boyunca.

Ben de tiyatrocuydum. Yapmak zorundaydım. Para kazanmam gerekiyordu.

-Para kazanmak için mi papazlık yaptınız yani?

İyi kazandık. Sınırsız harcama yetkim de vardı.

-Kilisede neler yapıyordunuz. Tarsus, milliyetçi muhafazakar bir yer. Tepki görmüyor muydunuz?

Evet, Tarsus milliyetçi bir yer. Tepki görüyorduk. Özellikle belediye başkanından çok tepki gördük. Ama biz fakirleri hedeflemiştik. Evlerini dolaşıp gıda ve para yardımı yapıyorduk. Onlara daha sonra İncil ve Hıristiyanlıkla ilgili materyaller dağıtıyorduk. Çalışmalarımız yurtdışından da destek görüyordu. Sizin oturduğunuz koltukta Irak’ta çalışan bir general bile oturdu. Benim maaşımı veren misyonerle beraber geldiler. Benim bağlı olduğum grup benim gibi 10 tane has adam yetiştirmişti. Ben halkayı kırdım. Kalan 9 kişi hâlâ görevlerinde.

-Nerede bu 9 kişi.

Hâlâ aktifler ve kiliselerinin başındalar. İsimlerini vermem. Herkes geçimini sağlamak, bir şeye inanmak zorunda.

-Misyoner ve İncil sayılarına gelirsek . Yardımcınız Sinan’la birlikte “8 milyon İncil dağıtıldı. Sadece geçen yıl Urfa’ da 500 bin İncil dağıttık.” dediniz. Urfanın merkez nüfusu 380 bin, köyler dahil 500 bini bulmuyor. Sizin hesaba göre kundaktaki çocuğa dahi incil verilmiş olmalı. Nasıl oldu bu?

Türkiye’de on yılda dağıtılan İncil sayısı 15 milyon 600 bin.

-Nasıl yani, biz 8 milyonu bile anlamaya çalışırken şimdi 15 milyonu aştınız. Nasıl dağıtıldı bu İncil, nasıl basıldı, parası nerden bulundu?

Korsan basılıyor. Resmi basma yetkisi olan iki kurum göstermelik olarak bir kaç bin ya da yüzbin basıyor. Ama dağıtılan İnciller korsan basılıyor, korsan dağıtılıyor. Ben yıllarca kilisenin bodrumunda korsan materyal çoğalttım.

-Matematik bilgim beni zorluyor. 15 milyon 600 bin İncil. Korsan da olsa, nerede basılır, hangi matbaa bu kadar İncil’i basar, bu kadar para nereden bulunur?

Bir anda basılmadı. On yıllık bir süreç bu. Sadece ben Tarsus ve civarında 5 bin İncil dağıttım.

-Ama yine de 380 bin nüfuslu Şanlıurfa gibi bir şehirde, üstelik muhafazakar bir şehirde 500 bin İncil’in dağıtıldığını söylemek mantıklı gelmiyor.

Onu Sinan söyledi. Nereden aldı bu bilgiyi bilmiyorum.

-Nereye dağıttınız bu İncilleri?

Her yere, Türki cumhuriyetlere bile yolladık. Hatta Kürtçe İncil bile dağıttık.

-Kürtçe İnciller nereden geldi?

Almanya’dan geldi. Biz talep ediyorduk Thomas bize yolluyordu.

-İncil yazacak kadar hem Hıristiyanlığa hem de Kürtçe’ye hakim olunması gerekir. Kimdir bu kişiler?

Siz niyet edin bulunur. Kürtler üzerine oynayan çok sayıda güç var.

-Üzerinde çok spekülasyon yapılan konulardan biri de kilise evler. Türkiye’de ne kadar kilise evi vardır?

İşler İncil Bilgilendirme Merkezi’nden yönlendirilir. Buraya bağlı 1089, bağımsız olarak da 1883 misyoner çalışıyor. Kilise evleri de her yerde vardır ama görülmezler.

-Misyonerlerin ana hedefi nedir peki?

Amaçları Türkleri Hıristiyan yapmak değil. Türkiye’yi bölmek istiyorlar. Türk insanını dininden örfünden uzaklaştırmak için çalışıyorlar.

-Peki papaz iken 2 bin dolar maaş aldığınızı söylüyorsunuz. (kitabında 5 bin yazıyor) Ayrıldıktan sonra neyle geçiniyorsunuz?

Bakacağım. Şimdilik kazandıklarımı harcıyorum. Kitap yazdım. Yeni kitaplar yazacağım.

-Cemaatinizle ilgili durumu sormak istiyorum. Bugüne kadar çok sayıda kişinin Hıristiyan olmasını sağladınız. Şimdi onlara ne diyorsunuz?

Ben onları dinden çıkartmadım. Ben zamanla kazanmaya çalıştım. Onları kendi halinde bıraktım. İsteyen gider. Cemaatin büyük bir kısmı ile artık görüşmüyorum. Ben düşüncemi medya ya da kitap aracılığı ile anlatıyorum. İstediklerini seçerler.

-İlken Çınar bundan sonra ne yapacak?

Yağ ve bal gölünün içerisindeydim. Elimin tersiyle iteledim, elimi de taşın altına koydum. Kendimi misyoner karşıtı çalışmalara adadım. Misyonerlik terörünü bu millete göstereceğim. İnsanımızın kültür erozyonuna uğramaması için anti misyonerlik yapacağım. Ama siyasi platformda değil. Bazı partilerden milletvekilliği gibi pozisyonlar önerildi ama ben kabul etmedim. Hıristiyan dünyası Haçlı Seferleri ile başarılı olamadı şimdi misyonerlerle başarılı olmak istiyor. Karşılarında direneceğim.

Aksiyon.26-4-2005