ŞAHS-I   MANEVİ

 

 

            Manevi şahsiyet,manevi kişilik,şahsi kimlikten azade,çok kimlikli tek şahıs,manevi birlik ve beraberlik,manevi ortaklık,bölünmeden,azalmadan,artarak sürdürülen sevab yönüyle sürdürülüp,günah cihetiyle kişiye has kalan ortaklık..kâr ortaklığı,zarar şahsiliği,çalışılmadan kazanılan ortaklık,uyuyanın uyanıp çalışanlar aynı değerde kazandığı ticaret,uhrevi ticaret.

            Duaların en kabul olanı;bizahril ğayb diye ifade edilen,başkasının adı ve dili ile yapılan duadır.

            Şahsı manevi,aynı davaya inanmış olan kişilerin,davaları için farklı zaman ve durumlardaki kazançlarının azalmadan aralarındaki bölüşmedir.

            Ahirzamanda gelecek olan Mehdi ve deccalın kuvvetleri insan üstü bir özellikte,minare boyunda temsil ve teşbihde bulunulurken işte bu manevi şahsiyetleri cihetiyledir.

            Âyette:“Güzel sözlerin,kelime-i tayyibenin gökyüzüne çıktığı belirtilirken,o güzel kelimeler gök yüzünde adeta büyük bir şahsiyet ve güç oluştururlar.Aynı durum yer yüzüne akseder.

            Yani iyi kelimeler kötü kelimelere üstün gelirlerse,yer yüzünde de iyiler kötülere galib gelirler.Eğer kötü kelimeler iyi kelimelere üstün gelirlerse aynı durum yer yüzüne aksedip kötüler iyilere galib gelirler.

            Kişilerden memleketlerin manevi atmosferine varıncaya kadar basık veya ferahlı olması hep bu manevi şahsiyetin maddi olarak yansımasının bir sonucudur.

            Bedir gibi bir çok savaşta maddi olarak görülmeyen meleklerin ehli imana galibiyette yardım etmeleri adeta bir şahsı manevi oluşturmaları iledir.

            Şimdiye kadar tarikat şeyhleri gibi bir çok zatlar bu manaya bizzat kendi şahıs ve şahsiyetlerine hasretmişlerdi.Bütün kuvvet şahıslarında görülmekte,şahıslarının gitmesiyle bu güçte gitmiş olmaktadır.

            Bediüzzaman ise,asırlardır süre gelen bu maddi şahsiyeti değiştirmiş,bütün himmeti yazdığı eserlere ve kardeşleri arasındaki tefani gibi güzel sıfatlarla oluşturulan şahsı maneviye hasretmiş,sürekli şahsını nazardan iskat etmiştir.Kendisininde muhtaç bir talebe pozisyonunda olduğunu ileri sürerek,dolayısıyla hem şahsı manevi kazanmış hem de kendi şahsı istifade noktasında herkesten daha fazla istifadeye namzed olmuştur.

            Şahsı manevi bir bütündür.Şahı maddi ölse de şahsı manevi ölmez,kıyamete kadar devam eder.Amel defteri kapanmaz,sürekli sevab cihetinde defterine haseneler yazdırır.

Risale-i Nur şakirtleri, ene'yi, nahnü'ye tebdil ettikleri, yani enaniyeti bırakıp, Risale-i Nur dairesinin şahs-ı mânevisinin hesabına çalışması, ben yerine biz demeleri; ve ehl-i tarikatın fenâ fi'ş-şeyh, fenâ fi'r-resul ve nefs-i emmareyi öldürmek gibi riyadan kurtaran vasıtaların bu zamanda birisi de fenâ fi'l-ihvan, yani şahsiyetini kardeşlerinin şahs-ı maneviyesi içinde eritip öyle davrandığı için, inşaallah, ehl-i hakikatin riyadan kurtulmaları gibi, bu sırla onlar da kurtulurlar.”[1]

Böylece her bir şahıs kardeşleri adedince birbirine zincirleme eklenmiş bir güce sahib olmaktadır.

            “Risale-i Nur ile yaptığı muazzam hizmet-i imaniye ve Kur'âniyesi ve teşkil ettiği hamiyet-i diniye ile serfiraz milyonlar fedakâr talebelerin kudsî şahs-ı manevisi, bir şahid-i sadık ve bir delil-i katı'dır.”[2]

            Her zamankinden farklı olarak bu zamanda küfürde bir cemaat suretinde hücum etmekte ve oda bir şahsı manevi oluşturmaktadır.

            Küfrün karşısında da ancak neticesinin büyüklüğünden dolayı şahsı manevi durabilir ve dayanabilir.

“Risale-i Nurda ispat edilmiş ki: Bu zaman cemaat zamanıdır. Şahs-ı mânevi hükmeder. Eski zamanda dalâlet bir şahıstan geldiği cihetle, karşısına bir dâhi-i hidayet çıkardı. Şimdi ise cemaat şeklinde bir şahs-ı manevi olmasından, onu karşısında ancak bir şahs-ı mânevi mukabele edebilir.”[3]

İhlasın sırrı,şahs-ı manevide gizlidir.

Bu zamanda maddi şirketin bir çok zararlarının olduğunu İhlas risalesinde söyleyen Bediüzzaman,buna rağmen herkesin bir oluşum için farklı şeyleri getirmeleriyle büyük bir havuzu elde etmelerine sebeb olması cihetiyle büyük bir kazanç sağlayacağını belirtmiştir.

Herkes bir fabrika kuramaz fakat cüz-i miktarda paraların bir araya gelmesiyle büyük bir fabrika ve büyük bir kâr elde edilebilir.

Maddi şirketin bir kazanç yolu olduğunu bilen dünya ehlinin bu ferasetine karşı,maneviyat ehlinin geri kalması akıl kârı olamaz.

Manevi şahsiyet,gerçek şahsiyettir.Allah insanları işte bu manevi şahsiyeti üzerine haşredecek ve bu şahsı manevi üzerine amelini tartıp muamelede bulunacaktır.

Her insanın iki ciheti vardır;Maddi kimlik ve Manevi kimlik.

Eğer bu dünyada manevi kimlikler görülseydi insanlar birbirlerinden kaçarlardı.

Bunlarla ilgili bir çok yazılarımızda yaşanmış hayattan örnekler verdik.

Hadisde:”Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz,nasıl ölürseniz öyle haşrolursunuz.”

İnsan haşrolurken hangi varlığın hayatını yaşamışsa o hal üzere dirilir ve haşrolur.

MEHMET   ÖZÇELİK

09-06-2006
 


[1] Kastamonu Lâhikası - Mektup No: 116 - s.1639

 

[2] Tarihçe-i Hayat - İlk Hayatı - s.2135.

[3] Sirâcü'n-Nûr - s.2303