ŞEHİD HATIRALARI

 

Afganistan mücahitlerinden, şehid-yazar Abdullah Azzam anlatıyor:

 

1980 yılında büyük bir Rus ordusu, beraberinde 70 tank ve çeşitli askeri araçlarla bize doğru ilerledi. Oniki savaş uçağı da bu orduyu havadan destekliyordu.

 

Mücahitlerin sayısı ise sadece 115 kişi idi. Derken aramızda büyük bir çarpışma meydana geldi. Neticede düşman mağlup oldu ve onüç tank tahrip ettik.

 

Bizden dört mücahit şehit oldu. Bunlardan biri "cennet gülünün oğlu" diye anılıyordu.

 

Bu şehidi savaş alanında defnettik. Üç gün sonra onu kabristana defnetmeleri için cesedini savaş alanından babasının evine naklettik. Babası naaşın başında durarak,

 

"Oğulcağızım! Şehit isen bana bir işarette bulun." dedi.

Bir de gördük ki, şehit elini kaldırıp babasına selam veriyor, onunla musafaha ediyor. Onbeş dakika kadar bu şekilde kaldıktan sonra elini çekti ve yarasının üzerine koydu.

 

O esnada babası şöyle dedi: "Oğlum elimi tutarken o kadar sıktı ki, neredeyse elim kırılacaktı."Abdullah Azzam'ın naklettiği bir olay da şöyle:

 

Mücahitler arasında cihada çok tutkun olan Ömer Yakub isminde biri vardı, şehid edildi. Yanına koştuk. Bir de baktık ki, silahına sıkı sıkıya sarılmış. Silahını almak istedik, fakat elinden atmaya gücümüz yetmedi. Bunun üzerine, "Yakub, biz senin kardeşleriniz!" diye seslenince hemen silahını salıverdi.

 

Yine mücahitler arasında Seyyid Şah isminde bir zat vardı. Kur'an hafızı, abid ve oldukça çalışkan olan bu mücahit, sabah aydınlığı gibi meydana çıkan sadık rüyalar görüyordu. Aynı zamanda keramet sahibiydi. O da şehit edildi, iki buçuk sene sonra cephe komutanı Nurulhak ile Seyyid Şah'ın kabrini ziyaret ederek açtık. Onu canlıymış gibi taptaze gördük. Sadece sakalı biraz uzamıştı.

 

Onu tekrar elimle defnettim.

 

Abdullah Azzam, alıntıladığımız bu olayları Ömer Hanif'in kendisine anlattığını bildiriyor.