SEYRANİ KİMDİR?
 

    SEYRANi'nin gözü gamla yaş imiş
    Benim derdim her dertlere baş imiş
    Ben bağrımı toprak sandım, taş imiş
    Meğer taşa tohum ekilmez imiş

HAYATI 

 

 

 Seyrani'nin gözü gamla yaş imis
Benim derdim her dertlere baş imiş
Ben bağrımı toprak sandım, taş imiş
Meğer taşa tohum ekilmez imiş

   XIX. yüzyıl gizemci halk şiirinin büyük ustası, kuşkusuz, Seyrani'dir(1807-1866). Dahası, yergiciliği, taşlamacılığı, bir bakıma, gizemciliğini bastıran, haksızlığa, rüşvete, kıyıcılığa, toplumsal denge­sizliklere, kaba sofuluğa, ahlaksızlığa karşı gözünü budaktan esirgemeden, korkmadan, çekin­meden savaşım veren, bu arada inancının gereklerini de bir yana itmeden, şiirsel yapıdan, söyleyişten uzaklaşmadan, etkin, kalıcı şiirlerini sazıyla halk içinde sôyleyen güçlü bir ozan Seyrani. Şiirlerinin çoğunun bugün de güncelliğini yitirmemiş olması, halk katında büyük saygınlık kazanması, Seyrani'nin gücünü belirlemesi bakımından ilginçtir. 

    Seyrani, Kayseri'nin şimdiki adı Develi olan Everek ilçesinde doğmuş, gene doğduğu yerde ölmüştür. Yoksul bir mahalle imamı olan Cafer Hocanın oğludur. Asıl adı Mehmet'tir. Bir saptamaya göre, 1807 yılında doğmuş, 1866 yılında ölmüştür. Ancak, bu tarihlerin doğruluğu üzerinde kuşkular da vardır. Medresede birkaç yıl okuduktan sonra ayrılmış, İstanbul'a gitmiştir. İstanbul'da yedi yıl kaldığı anlaşılıyor. İstanbul'da ''bilimsel ve kültürel öğrenim'' gördüğünü şiirlerinde söylüyor. Bir yandan da Alevi-Bektaşiliği seçmiş, tekkelere gitmiştir. Yergici, taşlamacı yanını acımasızca kullanmaktan çekinmemiştir. Anlaşılan odur ki Seyrani, doğasal olarak her türlü. yanlışlı­klara karşı çıkmadan, olayları, kişileri yermeden edememektedir. Bu yüzden olacak İstanbul­'da seçkinleri yerdiği için hakkında kovuşturma açılmış, o da bir dostunun yardımıyla İstanbul­'dan kaçıp Develi'ye gelmiş, bir daha da İstanbul'a gitmemiştir. Özellikle Orta Anadolu'da gezdiği anlaşılan Seyrani'nin ''Aşık Toplantıları''na katıldığı, düzenlenen türlü sazlı sözlü ya­rışmalarda hep önde gittiği anlaşılıyor.

   Yaşamının sonuna doğru bir sinir hastalığına da tutulan Seyrani'ye son döneminde "Deli'' dendiği saptanıyor. Seyrani'nin yaşamı acılarla, yoksulluklarla geçmiştir. Yaşamı böyledir de Seyrani, bütün bunlara karşın yaşama sevincini hiçbir zaman yitirmemiştir. Direncini  yitirmemiştir. Yoksulluğunu, çektiği acıları, dik kafalı bir ozan oluşuna bağlamak da, pek yanlış olmaz. Seyrani'nin yaşadığı dönemde ülkede de birtakım değişiklikler, yenilikler başlamıştır. Çağdaş okullar açılmaya,yeni mahkemeler kurulmaya başlamış, Ülkeye telgraf gelmiş çeşitli yenileşme çabaları gözlenir olmuştur. Bütün bunları Seyrani'nin yakından izlediğini, halkın üzerindeki etkileri gözlediğini, şiirlerinden, çıkarma olanakları vardır. Bu bakımdan Seyrani, kendisinden önceki Ozanlar gibi alışılmış konu sınırlarını aşan, çağdaş olayların, oluşumların içine girmeye çalışan, bunları eleştirel gözle değerlendirmeye yönelen bir ozan olarak özellikle dikkati çekmektedir. Seyrani'nin bu yergici, taşlamacı tavrının yanı sıra içtenlikli, duyarlılıklı bir yanı olduğu da görülüyor.

  Herhalde Seyrani, çağının da tüm halk şiirimizin de üzerinde önemle durulması gereken en güçlü, en ilginç ozanlarından biridir. Güncelliğini yitirmeme başarısını göstererek, diliyle, deyişiyle, konusuyla, deme ustalığıyla güçlü, saygın bir ozan Seyrani.

 
 
AGLAR GEZERIM
 
Askin derdine düseli
Mecnunum daglar gezerim
Katram kaynayip cosali
Sel oldum, çaglar gezerim
 
Pîr esigin bildim Kabe
Hatasi var ise tövbe
Derd ile erdim Eyyüb'e
Yarami baglar gezerim
 
Kimi baydir, kimi geda
Cümlesine yaran Hüda
Yusuf'umdan düstüm cüda
Yakub'um aglar gezerim
 
SEYRANI, askin Tur'unda
Tecelli gördüm nurunda
Gerçeklerin huzurunda
Çürügüm, saglar gezerim
 
Seyrani

 

 

ASKIN ÇILESI
 
Ben bu askin çilesini
Yanar çektim, tüter çektim
Yedim gonca sillesini
Bülbül gibi öter çektim
 
Dizgin etsem gönül atin
Geçer gögün yedi katin
Yalan dünya maslahatin
Kah bitmez, kah biter çektim
 
SEYRANI, bilmeme mert midir
Yoksa cana cömert midir
Eyyub'un derdi dert midir
Ben ondan besbeter çektim
 
Seyrani

 

 

ASKIN GÖNLÜ
 
Eski libas gibi asikin gönlü
Söküldükten sonra dikilmez imis
Güzel sever isen gerdani benli
Her güzelin kahri çekilmez imis
 
Bülbül daldan dala yapiyor sekis
O sebepten gülle ediyor çekis
Askin ignesiyle dikilen dikis
Kiyamete kadar sökülmez imis
 
Sevdigim degildin böylece ezel
Askinim bagina düsürdün gazel
Ibrisimden nazik saydigim güzel
Meger pulat gibi bükülmez imis
 
SEYRANI'nin gözü gamla yas imis
Benim derdim her dertlere bas imis
Ben bagrimi toprak sandim, tas imis
Meger tasa tohum ekilmez imis
 
Seyrani

 

 

Bin ikiyuz altmisbire tarih basinca
Pek ziyade oldu siklet bu sene
Eski adet bitip devir donunce
Kalkti insanlardan sefkat bu sene
 
Koymusum havana bu garip seri
Sefa mi surulur ah simden geri
Agniya olursan derler gel beri
Fukaraya yoktur ragbet bu sene
 
Fukaranin hali Mevla'ya belli
Merhamet yok agniyada ezeli
Bugdayin bir mutu oldu yuzelli
Muhtekire dustu firsat bu sene
 
Zengin artik kesmez oldu kurbani
Kalmadi dunyanin rengi elvani
Sultan Suleyman'a kalmadi fani
Bize Hak'tan oldu rahmet bu sene
 
Is boyle giderse kopacak fesat
Yaklasmadi gitti su vakt-i hasat
Sanatlar islemez ortalik kesat
Bosadir calismak gayret bu sene
 
Bu Seyrani sahih sohbet eylesin
Nacar olan fukaralar neylesin
Rica niyaz edin halas eylesin
Mevlamiz beladan millet bu sene
 
                 SEYRANi

 

 

 

GEÇER MI BILMEME
 
Muhabbet küpünün olsam sarabi
Yar beni doldurup içer mi bilmem
Mamur olmak için gönül harabi
Bir mimar eline geçer mi bilmem
 
Asikin olmaz mi çile çekmezi
Çilenin olmaz mi boyun bükmezi
Helal süte katan haram pekmezi
Seçmek murad etse, seçer mi bilmem
 
Bülbüle gül yarar,deveye diken
Çiledir asikin boynunu büken
Tarlasina haram tohumu eken
Helal mahsülünü biçer mi bilmem
 
Kimi meftasina kefen biçmiyor
Kimi helal rizik yiyip içmiyor
Yavrusundan köpek bile geçmiyor
Hak SEYRANI'sinden geçer mi bilmem
 
Seyrani

 

Hak yoluna gidenlerin asa olsam ellerine
Er pir vasfin edenlerin kurban olsam dillerine
 
Torunuyuz bir dedenin tohumuyuz bir bedenin
Münkir ile cenk edenin silüh olsam bellerine
 
Bir üstada olsam çirak bir olurdu yakin irak
Kemigimi yapsam tarak yar zülfünün tellerine
 
Vücudumu kavursalar yönüm yare çevirseler
Harman gibi savursalar muhabbetin sellerine
 
Vakit kalmadi durmagin kaldir SEYRANI parmagin
Deryaya akan irmagin katre olsam sellerine
 
Muhabbet küpünün olsam sarabi
Yar beni doldurup içermi bilmem
 
 
Mamur olmak için gönül harabi
Bir mimar eline geçer mi bilmem
Tutusunca yanar askin çirasi
 
 
Seyrani

 

KARA YÜZLÜYÜM
 
Gönül serden geçer, yardan geçmez
Baglanmis ikrara, kavî özlüyüm
Her sözüm dinleyen, özüm seçemez
Sirat köprüsünden ince sözlüyüm
 
Benim sözüm çürük degil, sag gibi
Çürük sözler erir, akar yag gibi
Üzerinden kervan geçer dag bibi
Yokusluyum sanma benidüzlüyüm
 
Yolcu ates yanmak ile yol yanmak
Erenlerin dokundugu gül yanmaz
Cehennemde günah yanar, kul yanmaz
Ben, günahtan sürmelenmis gözlüyüm
 
SEYRANI, aradin onu her yerde
Ask-i hakikatle düstüm bu derde
Tuttum günahimdan yüzüme perde
Rabbim, divaninda kara yüzlüyüm
 
Seyrani

 

 

KIMSESIZ SAHRALARDA
 
Su kimsesiz sahralarda
Diken oldu gülüm benim
Gizli gizli tenhalarda
Aglamaktir halim benim
 
Gülü dikene katali
Diken elime batali
Yar beni yardan atali
Bükülmüstür belim benim
 
Ari geçmez çiçeginden
Çiçek geçmez biteginden               bitek: çiçegin dalda çiktigi yer
Erenlerin eteginden
Kesme Rabbim, elim benim
 
Yedim aci teresinden
Içtim kanli sirasindan
SEYRANI gam deresinden
Cüs eyledi selim benim                  cüs: cosmak, akmak

 

 

MUHABBET YELLERI
 
 
Hak yoluna gidenlerin
Asa olsam ellerine
Er, pîr vasfin edenlerin
Kurban olsam dillerine
 
Torunuyuz bir dedenin
Tohumuyuz bir bedenin
Mûnkir ile cenk edenin
Silali olsam ellerine
 
Bir üstada olsam çirak
Bir olurdu yakin irak
Kemigimi yapsam tarak
Yar saçinin tellerine
 
Vücudumu kavursalar
Yönüm yare çevirseler
Harman edip savursalar
Muhabbetin yellerini
 
Vakit kalmadi dermagin
Kaldir SEYRANI parmagin
Deryaya akan irmagin
Katre olsam sellerine             Katre:Damla, su damlasi
 
Seyrani
 

 

NEDEN AGLAR
 
Ne hikmettir, su dünyaya
Gelen aglar, giden aglar
Soralim yolsula, baya
Asli nedir, neden aglar
 
Ömrümün defterin dürdüm
Hakipaye yüzüm sürdüm
Bir acayip kale gördüm
Burc-u baru, benden aglar
 
Bir deveci yeder deve
Yularindan seve seve
Birbirinden eve eve
Deve aglar, yeden aglar
 
SEYRANI'ye acap n'olmus
Derunu dert ile dolmus                  Derun: iç
Kimi etmis kimi bulmus
Bulan aglar, eden aglar
 
Seyrani

 

YOSMA BAKISIN
 
Ey sevdigim, artik yeter
Bana yosma bakisin var
Ateslerden daha beter
Asiklari yakisin var
 
Erdin güzellik çagina
Bagladin zülfün bagina
Bizi hüsnün ayagina
Nal mih gibi çakisin var
 
Sagliktir her isin basi
Sabirdir ekmegi, asi
Aferin ey gözüm yasi
Yar yoluna akisin var
 
Güzel, senin hüsnün sebep
Olup, gören eyler talep
Cennetten mi çiktin acep
Tavus gibi nakisin var
 
Güzellerin çok gencisin
SEYRANI'ye birincisin
Ask ipine zevk incisin
Güzel delip takisin var
 
Seyrani
 

 

Zulmunden vekili Al-i Resul'un
Hicabdan sikkenin kizili cikti
Serin ahkaminda zevil ukulun
Reylerinden alem usandi bikti 
 
Varsa soyle zulmun boyun bukmezin
Bu ehil irfanin cile cekmezin
Adalet kupunun dokup pekmezin
Bu zulum sirkesi kupunu sikti
 
Seyrani mazlumun malin yiyenin
Mertebem Tanri'dan yuce diyenin
Dunyada Tanrilik tacin giyenin
Hak derya camurun agzina tikti
 
                  SEYRANi

 

Ara, Bul, Şem'anı Yak Da

Ara, bul, şem'anı yak da
Su gibi engine ak da
Ne tırnak idim ayakta
Ne taç gibi serde idim

Ne martıyım bahre daldım
Ne dili ummana daldım
Ne er gibi avret aldım
Ne zen gibi erde idim

Mahremiyim hak razının
Makesiyim âvazının
Âlem-i ervâh sazının
Kolunda bir perde idim

Seyrânî kader göçünde
Ne bir iki ne üçünde
Âlem-i ervâh içinde
Himmetli bir pîrde idim


 

Seyrani  

 

Ateş Vapurunu İcat Edenler

Ateş vapurunu icat edenler
Yelken açıp yel kadrini ne bilsin
Süleyman'dır kuş dilini söyleyen
Her Süleyman dil kadrini ne bilsin

Hayvanlarda bir kaç çeşit fırkalar
Kimi düzden aşar kimi yorgalar
Necasete müştak olan kargalar
Has bahçede gül kadrini ne bilsin

Seyrani Baba'nın beli büküldü
Ağzının içinde dişi söküldü
Davut Nebi sadasından çekildi
Saz çalmayan tel kadrini ne bilsin


 

Seyrani

 

 

Ey Sevdiğim, Artık Yeter

Ey sevdiğim, artık yeter
Bana yosma bakışın var
Ateşlerden daha beter
Âşıkları yakışın var

Erdin güzellik çağına
Bağladın zülfün bağına
Bizi hüsnün ayağına
Nal, mıh gibi çakışın var

Sağlıktır her işin başı
Sabırdır ekmeği aşı
Aferin ey çeşmim yaşı
Yâr yoluna akışın var

Güzel, senin hüsnün sebep
Olup gören eyler talep
Cennetten mi çıktın acep
Tavus gibi nakışın var

Güzellerin çok gencisin
Seyrânî'ye birincisin
Aşk ipine zevk incisin
Güzel delip takışın var


 

Seyrani

 

Bir Aynaya Kılsam Nazar

Bir aynaya kılsam nazar
Sağ tarafım sol görünür
Padişahlar ferman yazar
Tatarlara yol görünür

Her ölüye olmaz tabut
Atlas eskir olur çaput
Olsa ak çuhadan kaput
Eskiyince çul görünür

Eğer Seyrânî'nin yâri
Olsa huri melek, peri
Gönül sevmedikten geri
Kız olsa da dul görünür


 

Seyrani

 

Destan

Asırda acaip işler çoğaldı
Bilmem bu işleri kimler ediyor
Dünyayı hep rezil köpekler aldı
Gelen ümeraya karşı gidiyor

Biraz bahsedeyim ehl-i zamandan
Yahşılar aşağı düştü yamandan
Aralık itleri olmuş kumandan
Uyuz it kurtlara kumand'ediyor

Buğday unu beğenmiyor enikler
İplikten aşağı düştü ipekler
Hep sedire geçti itler köpekler
Hanedan ayakta hizmet ediyor

Koltuk kılı fark olmuyor sakaldan
Tüccarlar aşağı indi bakkaldan
Aslanlara çoban düşmüş çakaldan
Şimdi aslanları çakal güdüyor

Mekteple medrese ortadan kalktı
Meyhana kerhana meydana çıktı
Ar namus denen şey ortadan kalktı
Şimdi kişi bildiğine gidiyor

Sarhoşlar çoğaldı kalmadı ayık
Bu asır böylece hallere layık
Müzevirin adı muhbir-i sadık
Şimdi kişi bildiğine gidiyor

Şahinler hurdunu tuttu yarasa
Baklava yerine geçti pırasa
Şimdi rağbet deyyus ile terese
Zamane bunlara rağbet ediyor

Bey kürkünü beğenmiyor köçekler
Babasına akl'öğretir çocuklar
Yumurtadan burnu çıkan cücükler
Horoz oldum diye cık cık ediyor

Küçükler büyüğe çorap geydirir
Tatlıyı insana acı yedirir
Seyrani zamane böyle dedirir
Şimdi kişi bildiğine gidiyor


 

Seyrani

 

Destgirlik Ummam Senden Bir Zaman

Destgirlik ummam senden bir zaman
Göster ağacında sağlam dal bana
Pervazıma dardır yedi kat gökler
Daima açıktır istikbâl bana

Mesnedim yok azlim kaygu çekeyim
Usta başı gibi ölçüp dökeyim
Evvel ahır bir kurbanlık tekeyim
Vakti gelsin bıçağını çal bana

Seyrânî'yim boş küp gibi inlemem
Üç sıfırla bir rakamın binlemem
Elimde çaldığım sazı dinlemem
Aşkım sazı verir türlü hal bana


 

Seyrani

 

Eğlen Hocam Eğlen Bir Sualim Var

Eğlen hocam eğlen bir sualim var
İz'an nedir erkan nedir yol nedir
Seni bana gayet fazıl dediler
İçerimde bir yaram var bil nedir

Cennetin kapısın Sallallah açar
Şeriat işini Muhammed seçer
Seksen bin evliya yurdundan göçer
Onları bekleten mutlu kul nedir

Muhammed dinidir yaptığım tapı
Bozulmaz Mevla'nın yaptığı yapı
On iki bahçede kırk sekiz kapı
Eşiği bekleyen iki kul nedir

Kıldan ince derler Sırat'ın yolu
Önünde Devletlu ardında Ali
Üçyüz altmış birdir selvinin dalı
Dalında açılan iki gül nedir

Başına bağlamış al yeşil çember
Kokuyor ağzında misk ile amber
Seksen bin evliya yüzbin peygamber
Önünde gidiyor iki kul nedir

Seyrani der diyar diyar gezmedim
Kalem alıp kaşın gözün yazmadım
Elim ile bir gemicik düzmedim
Gemi nedir derya nedir yol nedir


 

Seyrani

 

Efendim Almış Züğürtlük

Efendim almış züğürtlük
Kaşa beni göze beni
Sürükler yıl cepte dörtlük
Yaz bahar kış güze beni

Dedim: Züğürtlük çelebi
Nedir ezdiğin sebebi
Ben değilim yoğurt gibi
Yağım çıkar öze beni

Ateş belli yakışından
Günlük belli kokuşundan
Müflüslüğün yokuşundan
Kurtar çıkar düze beni

Dedi: Dinlemem ben çene
Bakalım beş yüze bine
Al da nişangahı dene
Çeşmin süze süze beni

Değil şimdi sırayıla
Padişahlık parayıla
Sikke ile turayıla
Muhtaç sanma söze beni

Seyrani ye şöyle böyle
Ne suçu var ise söyle
Şanına düşeni eyle
Ayna etme yüze beni


 

Seyrani

 

Evvel Giymez İken İpek Mintanı

Evvel giymez iken ipek mintanı
Geyersin eğnine çul yavaş yavaş
Feragat kıl bırak aşk ü sevdayı
Olma bir dilbere kul yavaş yavaş

Heder olsa bir pul için her demin
Muhannet babına basma kademin
Emsaliyle konuşmayan ademin
Altun ismi olur pul yavaş yavaş

Soyundum libasım oldum uryanı
Seyrettim köşeyi çarhı devranı
Bu dünyanın işi bitti Seyrani
Başına bir çare bul yavaş yavaş


 

Seyrani

 

Eyvah Fukaranın Beli Büküldü

Eyvah fukaranın beli büküldü
Medet ticaretin gücüne kaldık
Eyiler alemden göçtü çekildi
Bizler zamanenin piçine kaldık

Rüşvet ile yarar hakim hücceti
Hüccet ile alır kadı rüşveti
Halk bilmiyor dini şer'i sünneti
Bozuldu sikkenin tuncuna kaldık

Sene bin iki yüz altmış beş tamam
Okunur ezanlar boş bekler imam
Seyrani bu nutkun sonu vesselam
İnanın dünyanın ucuna kaldık


 

Seyrani

 

Gönül Serden Geçer Yardan Geçemez

Gönül serden geçer yardan geçemez
Bağlanmış ikrara kavi özlüyüm
Her sözüm dinleyen özüm seçemez
Sırat köprüsünden ince sözlüyüm

Benim sözüm çürük değil sağ gibi
Çürük sözler erir akar yağ gibi
Üzerinden kervan geçer dağ gibi
Yokuşluyum sanma beni düzlüyüm

Yolcu ateş yanmak ile yol yanmaz
Erenlerin dokuduğu çul yanmaz
Cehennemde günah yanar kul yanmaz
Ben günahtan sürmelenmiş gözlüyüm

Seyrani aradım onu her yerde
Aşk-ı hakikatle düştüm bu derde
Tuttum günahımdan yüzüme perde
Rabbim divanında kara yüzlüyüm


 

Seyrani

 

Hak Yolunda Gidenlerin

Hak yolunda gidenlerin
Asa olsam ellerine
Er pir vasfın edenlerin
Kurban olsam dillerine

Torunuyuz bir dedenin
Tohumuyuz bir bedenin
Münkir ile cenk edenin
Silah olsam ellerine

Bir üstada olsam çırak
Bir olurdu yakın ırak
Kemiğimi yapsam tarak
Yar saçının tellerine

Vücudumu kavursalar
Yönüm yare çevirseler
Harman edip savursalar
Muhabbetin yellerine

Vakit kalmadı durmağın
Kaldır Seyrani parmağın
Deryaya akan ırmağın
Katre olsam sellerine


 

Seyran

 

Hüsne Mağrur Olma Ey Mihri Mâhım

Hüsne mağrur olma ey mihri mâhım
Niceler yokuştan inişten geçti
Kâr etmedi sana feryâd ü ahım
Tîr-i âhım kûh-ı Keşiş'ten geçti

Seni bî-mürüvvet, seni bî-vefâ
Kim kime etmiştir ettiğin bana
Şimdi de yâr olmak istersin amma
N'ideyim sevdiğim iş işten geçti

Benden sana izin ey gözü âfet
Var kimi istersen eyle muhabbet
Şimdengeru sen sağ ben de selâmet
Seyrânî bu alış verişten geçti


 

Seyrani

 

Kahpe Felek Benim Nerde

Kahpe felek benim nerde
Kara bahtım ak eyledi
Pervaneler gibi nârde
Vücudumu yak eyledi

Bir yâr bana dolap kurdu
Hicabımdan dilim durdu
Fincan gibi yere vurdu
Göğsüm' iki şak eyledi

Sikke olmaz bu turada
Ermedim ben hiç murada
Âşık Seyrânî burada
Ne söylerse hak eyledi


 

Seyrani

 

Mahkeme Meclisi İcat Olduğu

Mahkeme meclisi icat olduğu
Çeşme-i rüşvetin akmaklığından
Kaza bela ile alem dolduğu
Kazların kadıya uçmaklığından

Selefin rüşvetle hüccet yazması
Halefin anlayıp hükmün bozması
Yıkılan binanın birden tozması
Asıl sermayenin topraklığından

Asıl sermaye-i niyabetleri
Emval-i eytamdır ticaretleri
Davet-i rüşvete icabetleri
Sıdk ile gönlünün alçaklığından

Bülbülün aşkıdır dalda öttüğü
Çobanın südedir koyun güttüğü
Toprağın Habil'i kabul ettiği
Şüphesiz yüzünün yumşaklığından

Dünyadan ahrete gidip gelmemek
Olmasa iktiza eder ölmemek
Balık baştan kokar bunu bilmemek
Seyrani gafilin ahmaklığından


 

Seyrani

 

Ne Hikmettir, Şu Dünyada

Ne hikmettir, şu dünyaya
Gelen ağlar giden ağlar
Soralım yoksula, baya
Aslı nedir neden ağlar

Ömrümün defterin dürdüm
Hâkipâye yüzüm sürdüm
Bir acayip kale gördüm
Burç ve baru, beden ağlar

Bir deveci yider deve
Yularından seve seve
Birbirinden ive ive
Deve ağlar, yiden ağlar

Seyrânî'ye acap n'olmuş
Deruni dert ile dolmuş
Kimi etmiş kimi bulmuş
Bulan ağlar, eden ağlar


 

Seyran

 

Şu Kimsesiz Sahralarda

Şu kimsesiz sahralarda
Diken oldu gülüm benim
Gizli gizli tenhalarda
Ağlamaktır halim benim

Gülü dikene katalı
Diken elime batalı
Yâr beni yardan atalı
Bükülmüştür belim benim

Arı geçmez çiçeğinden
Çiçek geçmez peteğinden
Pîr erenler eteğinden
Kesme rabbim elim benim

Yedim acı teresinden
İçtim kanlı şırasından
Seyrânî gam deresinden
Çûş eyledi selim benim


 

Seyrani

 

Pintinin Dik Kulaklısı

Pintinin dik kulaklısı
Boynu yoğun eşek olur
Pek mülayim yolaklısı
Sanma tunçtan gevşek olur

Yolda koşar ive ive
Çarığını geve geve
Top vaktinde olur deve
Yük vaktinde köşek olur

Dök Seyrani gözden yaşı
Sağlıktır her işin başı
Merdin eşiğinin taşı
Kuş tüyünden döşek olur


 

Seyrani

 

Sofu Olmaz Bizim Ham Demirimiz

Sofu olmaz bizim ham demirimiz
Haddeden çekilmiş teli biliriz
Yürütmüştür cansız dıvar pirimiz
Temiz zevki temiz dili biliriz

Sofu bilmiş olsa hakkı rızayı
Sazdan sözden kaçıp vermez riyayı
Ay gün yıldız gibi vermez ziyayı
Kuru arktan akan seli biliriz

Bizde bu dünyanın bina temelin
Cismi canla bildik ilm-i amelin
Sanma bizi arap taze kız gelin
Öpüp tükürecek eli biliriz

Vakıfız bu aşkın biz manasına
Talip ol Seyrani dal deryasına
Hazret-i Mevla'nın ehibbasına
Aşina olmayan eli biliriz


 

Seyrani

 

Yumurtasın Kokutmağa

Yumurtasın kokutmağa
Yatar sanma gürke beni
Aşkın dersin okutmağa
Sanma korkup ürke beni

Ben aşıkın birisiyim
Ölü değil dirisiyim
Siyah tilki derisiyim
Kapla samur kürke beni

Canbazım ben aşk ipinde
Büyür meyve hep çöpünde
Temiz aşkın zevk küpünde
Sanma sulu sirke beni

Seyrani bir arı beyi
Çiçeği aşkın göbeği
Nazlıyım gözüm bebeği
Düşüremen çirke beni


 

Seyrani