ŞUUNAT-I    İLÂHİYE

 

            İlahi işler,oluşlar,ölüşler,geliş ve gidişler,doğuştan ölüşe kadar olan her şey O’nun işlerindendir.

         “Göklerde ve yerde olanlar O'ndan dilenirler. O, her gün yeni bir tecellidedir;”[1]

            Allah sürekli bir tecelli üzeredir.Bir şeyde iki kere tecelli etmez.

Şair;

"Allah tecellisini tekrar etmez

Bir şeyi iki defa izhar etmez

Asarı neva-nevdir olan mamurun

Bilmez bunu kim, dikkati nazar etmez"

            Her gün bir dünya gider bir dünya gelir.Dünyalar gibi varlıklarda özellikle insanda sürekli bir değişim ve tecelli üzeredir.Dünkü dünya ile bugünkü dünya,dünkü insan ile bugünkü insan aynı insan ve aynı tecelli değildir.Tıpkı akan su üzerindeki güneşin tecelli etmesiyle beraber o damlaların gitmesi ve kaybolması gibidir.

            Bütün bunlar bir gelişme ve yükseliş ve tazelenmektir.Farklı isimlerin farklı tecellilerine mazhar olmaktır.

            Alemdeki her şey şuunatı ilahiyyeyi hatırlatmaktadır.

            Doğuş şuunat-ı ilahiyyeyi hatırlattığı gibi,ölüşde bitme manasında olmayıp o da şuunatın diğer tecellisini,tabiri caizse diğer versiyonlarını ve devamını hatırlatmaktadır.

            İnsan kabiliyetiyle bu şuunatı bilmek ve anlamak için yaratılmıştır.

            Alem ve her şey şuunatın yazılıp silinmesinde,tekrar be tekrar yine yazılıp silinmesinde bir yazı tahtası gibidir.Aslında tahtadaki değişiklikler,şuunatın değişikliğindendir.

            Kâinattaki külli şuunat,külli fiillerdendir.Kitaplar özellikle Kur’an ise bu şuunatın sözlü ifadeleridir.

            Bir ayna gibi varlıklara yansıyan şuun yani işler,sanatkârın her cihetle ustalığını ve maharetini göstermektedir.

            Her bir şuun bütün esma ile irtibatlı ve münasebettardır.Ondandır ki,neticeleri de farklı farklı olmaktadır.

            Kâinatta bir sel gibi akan şunlar,mahzen olan cennet ve cehenneme boşalmaktadır.

            Şuunatın değişikliğiyle farklı şahsiyet ve kimlikler oluşmaktadır.

            Allahın şuunatına mesel ve temsil yoluyla bakılabilir.

            Her şeydeki hikmet,şuunatın umumunu birden göz önünde bulundurup değerlendirmekle hakiki manada anlaşılabilir.

            Bazen dil ve akıl şuunatın tabirinde aciz kalıp takdis etmektedir.

            Hava alemi,şuunatın sarf ve tedbirinde bir deniz mesabesinde sevketmektedir.

            Bütün şuunat hak ve hakikat olup,hayal ürünü ve hayali değildir.

            Zat ve sıfat itibarıyla benzersiz olduğu gibi,şuunatı cihetiyle de benzersizdir.

            Hayata çıkan tüm varlıklar onun şuunatının tecellisine mazhar olmak için çırpınmakta,adeta birbirleriyle yarış yapmaktadırlar.Çünki hayatın gaye ve neticesi,şuunatın tecellisine mazhariyettir.

            Şuunatı ilahiye birbiriyle memzuç olarak bulunmaktadır.

 

MEHMET   ÖZÇELİK

10-09-2005


 

[1] Rahman.29.