YAHUDİ    ZULMÜ

 

“Bir zamanlar Rabb'in meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. (Melekler): "A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz" dediler. (Rabb'in): "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim." dedi.”[1]

            Melekler insanların hepsinin Yahudi cinsinden olacaklarını düşünmüş olsa gerekler veya insanlardan önce yaratılan cinlerden bir taifenin isyanı ve helakinden sonra gelecek ve daha kapsamlı bir varlık olan insanlarında onlara benzeyeceğini tahmin ettiler.Ancak tahminlerinde yanılmadılar.Zira Yahudiler işte o helak edilen o cin taifesinin cinsinden bir cins olduklarını insanlık tarihi boyunca göstermiş oldular.

            “Şüphesiz Allah’ın âyetlerini inkar edenler ve haksız yere peygamberlerini öldürenler.”[2]

“Ve de insanlardan adaleti emredenleri öldürenler.”[3]

Allah Rasulu dedi ki: “İsrailoğlulları bir günün başlangıcından kırk peygamber öldürdüler İsrail oğullarından yüzoniki abid onları öldürenlere iyiliği emredip kötülükten sakındırdılar. Bu âyette anlatılan o kimseler de o günün sonunda toptan öldürüldüler.

Peygamberin zamanında olup onların izinden gidenlerde onlardandır.”[4]

             “Allah’a ve Rasulune eziyet edenler”[5]

 

Yahudiler, hristiyanlar ve müşrikler

“Allah'ın eli bağlıdır (cimridir)             (Maide: 5/64),

“Allah fakirdir”                                  (Ali İmran: 3/18)

“Mesih Allah'ın oğludur”                       (Tevbe: 9/30),

“Melekler Allah'ın kızlarıdır” gibi sözleriyle Allah'a iftira ettiler. Peygamberin yüzünü yararak ona sihirbaz ve şair dediler.[6]

 

İşte zulüm tablolarından bir kaçı:

”Temmuz 1099'da Kudüs ele geçirildi. Kutsal kentin tüm nüfusu kılıçtan geçirildi; Yahudiler, Müslümanlar, erkek, kadın ve çocuk toplam 70.000 kişi üç gün süren bir soykırımda katledildiler. 460 yıldır Müslümanların egemenliği altında bulunan Kudüs artık Haçlıların başkentiydi.”[7]

            1948-de ABD tarafından kurulan İsrail;o günden bu yana zulmünü sürdürmekte,bugün itibarıyla (14-08-2006) 1200 kişiye yakını öldüren ve bunun 400 kadarı 12 yaşın altında çocukları teşkil etmektedir.

            34 gün süren bu zulümde bir milyon insan yerinden olmuş,on binlerce bina yıkılmış,binlerce füze fırlatılmış,yapılan zulümlerden dolayı bir israil subayı savaşa katılmamak isteğinden dolayı 28 gün hapse mahkum edilmiştir.İsrailin içinde,mecliste ve kendilerinden olan dışarıdakilerin büyük tepkisini almıştır.Tüm dünya bu zulmü tel'in etmiştir.

           1996 yılında da aynı zulmünü binlerce Lübnanlıyı öldüren İsrail,zaten Filistinde her gün yaptığı zulmüyle zulmünü tescillemiştir.

Büyük Mezepotamya hedefini gerçekleştirmeyi bir inanç ve iman ilkesi edinmektedir.Vadedilen topraklar.

Yıllardır kuzey ırakta bir kürt devleti kurma planını gerçekleştirmeye çalışması,sürekli Ortadoğuyu karıştırıp,Filistin ve Lübnanı tehdit etmesi,şimdilerde huysuz çocuk misali kavga çıkararak büyük abisi ABD-yi de yanına veya arkasına alarak Suriye ve İrana saldırarak önünü açma çabalarına girme planlarını uygulamaya koymakta ve gerçekleştirmek için gözü hiçbir şeyi görmemektedir.

Savaş ortamında doğup 10 günlük bebeği öldüren,yıkıntılar altında ezilmiş üç yaşındaki bir baba tarafından havaya kaldırılarak görüntüleri yayınlanan,yardım konvoyu,hristiyan demeyip herkese saldıran İsrail,aslında bir yandan da kaderin tecellisine kendisi için zemin hazırlayıp,hadiste belirtilen sonunu hazırlamaktadır.

"Mısır Irmağından büyük ırmağa, Fırat nehrine kadar bu diyarı senin zürriyetine verdim."[8]

“Yahudiyi akli bir ırk kabul eden ve sürekli dünyada kendisine farklılığını göstermek için düşman üreten ve onları öldürmekle büyük hizmetlerde bulunduğunu söyleyen Adolf Hitler şu tesbiti yapar:” Aklî bir ırk, bildiğimiz mânâdaki ırk anlayışın­dan daha kuvvetli ve daha devamlı bir şeydir. Bir Almanı Amerika Birleşik Devletlerine yerleştirin o bir Amerikalı olur. Halbuki Yahudi nereye giderse gitsin o bir Yahudi kalır. Tabiatı gereği Yahudi haz­medilmeyen bir varlıktır. Hazma müsait olmayan halidir ki Yahudinin ırkını tarif eder. Alın bakalım ruhun vücut üzerindeki üstünlüğünün bir misali!

Ortadoğu yaptığı yanlışlarla da kadere fetva vermektedir.

“Ermeni örgütü olan Asala 1975'de kuruldu.Amaç;kendileri katliam yaparak,kendilerine katliam yapıldığını tüm dünyaya duyurmak ve kabul etmeyi amaçlamaktadır.Yönetimde bulunan Agop Agopyan'ın Atina'da Ermeni karşıtı bir grup tarafından 25-4-1988 yılında öldürülüşüne kadar bu katliamlarını devam ettirmişlerdir.

            "Asala'ya en büyük desteği Corc Habas'in (George Habash)  Marxist-Leninist grubu FHKC (Filistin Halk Kurtulus Cephesi) ve Ahmad Jibril'in  FHKC-GK (Filistin Halk Kurtuluş Cephesi-Genel Komutanlığı) verdi."[9]

            Dünyanın her tarafında parmağını karıştırmaktadır.

Dünyanın üçte iki petrolü Ortadoğudan çıkıyor.ABD ırağa girdikten sonra petrol gelirlerini dörde katlamıştır.Demek ki ırağa kimyasal silahlar var bahanesiyle girmiş ve onunda doğru olmadığı ortaya çıkmıştır.

Böylece W.Bush ikinci Hülagunun yerini almıştır.2005 yılında dünyanın en yalancı adamı kabul edilen,yeni bir haçlı seferi başlattığını ve ingilterede yapılacak olan saldırıda bunu İslami faşistlerin yaptığını söyleyen Bush,hadiste belirtilen;her bir ağacın arkasına Yahudi saklansa,o ağaç çağırır ve der ki;

-Ey Müslüman gel arkamda bir yahudi var diyecek ancak bir ağaç müstesna…”mealindeki hadisteki ağaçtan maddi olarak İsrail bugün dikerken bunun bir anlamı da şu olsa gerek;Tüm dünya İsrailin aleyhinde olup,onun zulmünü tasvib etmez,aleyhinde olurken,ABD onun yanında olup ve arkasına saklayıp korumaktadır.

 

-İyi bir Yahudi nasıl olunur.

            Zulmederek,kendilerinin dışındaki insan ırkını yok ederek,kene gibi başkalarının sırtından beslenerek,ağalık yapıp herkesi köle ederek,kan üzerine bir medeniyet kurarak,göz yaşıyla yıkanarak,dünyaya şeytanın insani bir vekili olarak geldim diyen bir insan olarak,yapı olarak insanlığın yapısına aykırı bir özellikte yaratılan,Necib Fazılın dediği gibi;Yahudiler sigaralarını yakmak veya yumurtalarını pişirmek için dünyayı ateşe verirler.

            İşte onların bu zulmüdür ki,hiçbir topluluğa verilmeyen ağır ve yaptırıcı emir ve yasaklar ağırlaştırılmış olarak Tevratta gelmiş ve Tevrat şeriat ve ceza konularını fazlasıyla işlemektedir.Mesela:

“Benden önce gelen Tevrat’ı tasdik edici olarak ve size haram kılınan birtakım şeyleri helal yapmak için gönderildim”[10]

 

Aynı suçlar için belirlenen cezalarda Tevrattaki hükümlerin Kur’ân’daki paralellerine göre daha sert olduğu görülmektedir. Mesela: Tevrat kasten adam öldüren katilin mutlaka kısas olarak öldürüleceğine hükmetmektedir.Kur’ân-ı Kerim ise katilin velisine tercih hakkı vererek kısas edilme, diyet yani kan bahası alma veya tamamen affetme seçeneklerinden birine imkan verir. Tevrat Rab Tealaya sövenin recmedilmesini (taşlanarak öldürülmesini) emreder (Levililer 24,10-16). Anne ve babasından birini döven veya lanet edenin de taşlanarak öldürülmesi hükmünü verir (Çıkış 21, 15-17). Kur’ân-ı Kerim ise bu fiilleri kesin olarak haram saymakla beraber onlar için dünyevi bir ceza tayin etmez, sorumluluklarını ve cezalarını ahirete bırakır. Tevrata göre herhangi bir hayvan ile cinsel ilişki kuran insan öldürülecek, o hayvan ise kesilecektir (Levililer 20, 15). Kur’ân böylesi cinsel ilişkileri sapıklık sayıp haram kılmakla beraber faili için belirli bir ceza tayin etmez. Müslümanlar bu konuda tazir cezası uygulamaya imkan olduğu hükmüne varmışlardır. Çünkü bu davranışların haram olduğunda Müslümanların ittifakı vardır. Buna mukabil Tevrat livata yapanın (eşcinsel ilişki kuranın) mutlak surette öldürülmesine hükmeder (Levililer 20, 13). Hal böyle iken son yıllarda Tevrata göre hükmettiklerini deklare eden bazı kişi ve kurumların Amerika’da ve bazı Avrupa ülkelerinde eşcinsel örgütlerini tanıma ve böylesi anormallikleri meşrulaştırma temayüllerini anlamak kolay değildir.”[11]

“Yahudilere yasak olan şeyler:

1-Günah işlediklerinde o uzvu keserlerdi.

2-Elbise necis olduğunda,necis olan kısmı keserlerdi.

3-Su ile temizlemek ve teyemmüm yoktu.

4-50 vakit namaz vardı ve onu da mescidlerde kılabilme mecburiyeti vardı.

5-Sahursuz oruç tutarlardı.Gecelerinde Hanımlarıyla cimadan yasaklanmışlardı.

6-Hatadan ve unutmadan dolayı sorumlu tutulurlardı.

7-Büyük günah işleyen öldürülür ve tevbesi böyle kabul olunurdu.

8-Öldürme ve yaralamada kısas olup,diyet yoktu.

9-Tırnaklı hayvanların etleri ve koyun ve sığırların iç yağları haramdı.

10-Bir kısım kurban etleri yenilmezdi.

11-Harblerde elde edilen ganimetler helal değildi.

12-Arazi mahsullerini bir sene alır,bir sene tasadduk ederlerdi.

13-Kardeşi hanımıyla ebediyen evlenilemezdi.

            Yahudilikte bu derece ağır hükümler vardı

            Hz.İsa bunların bir kısmını kaldırdı ancak aynı ağır hükümler onun şeriatında da geçerli idi.”[12]

            “Yahudilere bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sığır ve koyunun iç yağlarını da haram kıldık. Yalnız sırtlarında yahut barsaklarında bulunan veya kemiğe karışan yağları haram kılmadık. Haddi aşmalarından ötürü onları bu şekilde cezalandırdık. Şüphe yok ki Biz hep doğru söyleriz”[13]

            Hadisi şerifte peygamber efendimiz «Haksız yere bir müslüman öldürülmesinden insansız bir dünyanın yok edilmesi daha hafiftir» diyor.

         Kur’an; bir insanı öldürmeyi bütün insanları öldürmeye eşit kabul etmektedir.

            “Bunun içindir ki, İsrâiloğulları'na: "Kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir nefsin yaşamasına sebep olursa, bütün insanları yaşatmış gibi olur" hükmünü yazdık (farz kıldık). Şüphesiz ki onlara peygamberlerimiz açık delillerle geldiler. Yine de bundan sonra onların birçoğu yeryüzünde aşırı gitmektedirler.”[14]

“İslam dünyasıyla yapacağı büyük bir politikayı da İtalyanların yüzünden,onlara olan sadakatından dolayı elinden kaçtığını ve kaybettiğini söyleyen Hitler şöyle der:” Görülüyor ki, giriştiğimiz hareket plânı üzerin­de, İtalyanlar en iyi kartlarımızdan birisini oyna­maktan bizi men etmişlerdir: Bu plân Fransız hima­yesi altında bulunan bütün milletleri istiklâle kavuş­turmak ve İngiliz zulmü altında bulunanları isyana teşvik etmekten ibaretti. Bu politika bütün İslâm dünyasında heyecanlar yaratacaktı. İster iyi, ister kötü olsun İslâm dünyasında bir milleti ilgilendiren herhangi bir konunun Atlantik'ten Büyük Okyanusa kadar bütün İslâm dünyasında hissedildiği bir ger-çektir.”

…Yahudilerin Amerika'daki gelişimi ile ilgili olarak:” son çeyrek asır içinde Amerika Birleşik Devletlerin­de Yahudilerin tesiri durmadan büyümüştü.”der.[15]

“Stalin'in imparatorluğu aslında Deli Pet-ro'nunkisinin manevi mirasçısıdır.”[16]

İngiltere ve Fransada ise Yahudi siyaseti ve ruhunun hakim olduğunu dile getirir.

Garody-ye göre:”Ariel Şaron tarafından 1982’de 20 bin sivil Lübnanlı katledildi, buna rağmen yine İsrail terörist ülke olarak ilan edilmedi. Tüm bunlara rağmen, İsrail devletinin finansmanını ve silahlandırılmasını sınırlandırmak için yeter bir sebep ortaya konmuyor. Zira İsrail, ABD’nin bütün Ortadoğu petrollerine el koymasının vurucu gücüdür."

Peygamber dostlarından Huzeyfe, bu savaşla ilgili olan aşağıdaki hadisi ; Ebu Hureyre’nin yanı sıra Hz. Ali ve İbn-i Abbas’ın da bildirdiğini ifade etmiştir.

Bu üç sahabenin bildirdiği hadis:

 “Ahir zaman’ın harbi cihan harbidir. Çok kimselerin öldürüldüğü iki büyük harpten sonra bir üçüncüsü daha olacak.İkinci cihan harbinin ateşini yakan (başlamasına sebep olan)“Büyük Reis” künyesinde bir adamdır...”[17]

M. Tevrat’ın İşaya Bölümünde(13/1-6) kısmında yer alan “Bir araya getirilmiş BİRİKMİŞ MİLLETLER (Birleşmiş Milletler)ülkelerinin (dünyaya

korku salmak amacıyla meydana getirdiği) kargaşa ve gürültü! Orduların Rabbi cenk için orduyu yokluyor, bütün memleketi viran etmek için. Rab ve gazabının silahları uzak bir diyardan göklerin ucundan (uçaklar ve füzeler kastediliyor) geliyorlar’’

”Hadiste, Fırat’ın suyunun çekilip altın bir dağ çıkaracağı ve

insanların oraya toplanıp büyük bir savaş çıkacağından bahsedilmektedir.

-Târık b.Şihâb (ra)dan:

Yahudilerden biri gelip Ömer’e dedi ki:

“Kitabınızda öyle bir âyet var ki,eğer,biz Yahudi topluluğuna inseydi o günü bayram edinirdik.”

“Hangi âyettir o?”

“Bugün sizin için dininizi ikmal ettim,üzerinizdeki nimeti tamamladım.Sizin için din olarak İslâm’ı seçip hoşnut oldum.”meâlindeki âyettir.”(Maide.3)

Ömer dedi ki:”Onun indiği günü ve indiği yeri biliyorum.O âyet,Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e Arafatta,Cuma günü indi.”

-6919-Onun (Tirmizi'nin) İbn-i Abbas’tan rivayeti:Bir Yahudi dedi ki:”Eğer bu âyet bize inseydi o günü bayram yapardık.”Bunun üzerine İbn-i Abbas dedi ki:”O zaten iki bayramda inmiştir:Cuma ve Arefe günü.”[18]

            Kader hükmünü icra edecek ve Allah nurunu tamamlayacaktır.

          “Onlar hileye başvurdular, Allah da onların tuzağını boşa çıkardı. Allah hileleri boşa çıkaranların en hayırlısıdır.”[19]

            Ö.Nasuhi Bilmen yahudilerle ilgili âyet ve tefsirinde der:

            **Bakara-dan-

109. Ehli kitaptan bir çokları kendilerine hak belirdikten sonra nefislerindeki hasetten dolayı sizi îmanınızdan sonra kâfirler haline döndürmeği temenni etmiştir. İmdi siz Allah'ın emri gelinceye kadar affediniz, tekdirde bulunmayın. Şüphe yok ki. Allah Teâlâ her şeye kemâliyle kadirdir.

109.   Bu mübarek âyetler; ehli küfrün, özellikle yahudilerin müslümanlar hakkında ne kadar kötü niyetli olduklarını gösteriyor. Ve din, düşmanlarının kötü telkinlerine bakmayıp ibâdet ve itaatlarına devam etmelerini ve bunun mükâfatını göreceklerini müslümanlara emir ve tavsiye buyurmaktadır. Şöyle ki: Ey cemaati müslimin!.. (Ehli Kitaptan) Yahudilerle isevîlerden (birçokları kendilerine hak belirdikten sonra) İslâmiyetin hakikî bir din olduğu kesin delil ile ortaya çıktığı ve Tevrat ile İncil'de yazılı olduğu halde sırf (nefislerindeki hasetten dolayı) ey müslümanlar! (Sizi İmanınızdan sonra) öyle İslâmiyete girmenizi müteakip (kâfirler haline döndürmeği) sizi İslâm'dan döndürmeyi (temenni etmiştir.* Onlar öyle fena bir arzuda bulunurlar. Fakat Ey Müslümanlar!.. (Siz Allah'ın emri gelinceye kadar) size onlar ile cihad emredilinceye ve onlardan cizye almağa izin verilinceye değin onları (affediniz) onlara tecavüz etmeyin ve (tekdirde bulunmayın.) Onların o kötü hallerine karşı sabredin. Onlardan yüz çevirin, emri ilâhinin gelmesini bekleyin (Şüphe yok ki, Allah Teâlâ her şeye kemâliyle kadirdir.) Elbette onlardan intikam alacaktır.

 

113.Ve Yahudiler dedi ki: Hıristiyanlar hiç bir şey üzere değildir. Ve Hıristiyanlar da dedi ki: Yahudiler hiç bir şey üzere değildir. Halbuki onlar kitabı okurlar. Bilmeyen kimseler de onların sözleri gibi söylediler. Allah T e âlâ ise bu ihtilâf ettikleri şeyler hakkında yarın kıyamet günü aralarında hükmedecektir.

113. Bu âyeti kerime, müslüman olmayan milletlerin bir birine karşı olan kötü kanaatlerini göstermektedir. Şöyle ki, Necran Hıristiyanlarından bir taife elçi olarak Hz. Peygamber'in huzuruna gelince Yahudi âlimleri de gelmişlerdi. Bu iki taife arasında münakaşalar oldu. Biri birinin dini ile alay etti. (Ve Yahudiler dedi ki: Hıristiyanlar hiç bir şey üzere değildir.) Onların din adına dayanacakları bir şey yoktur. (Ve Hıristiyanlar da dedi ki: Yahudiler hiç bir şey üzere değildir.) Onların istinad dayanacakları bir esas yoktur. O iki taife biri birinin kitabını, peygamberini inkâr eylediler. (Halbuki onlar) o iki taife (kitabı okurlar). Yahudilerin okudukları Tevrat'ta, eski ahitte Hz. İsa'yı, onun bir peygamber olarak dünyaya geleceğini tasdik vardır. Hristiyanların okudukları İncil'de de Hz. Musa'yı tasdik vardır. Artık böyle mutlak inkâr lâyık mıdır?.. İşte... (Bilmeyen) cahil putperest, ilâhi dinlerden habersiz (kimseler de onların sözleri gibi söylerler.) Yani onlar da öyle peygamberleri, kitapları inkâr ederler. (Allah Teâlâ ise) o taifelerin (bu ihtilâf ettikleri şeyler hakkında yarın kıyamet günü aralarında hükmedecektir.) Bu ihtilâflarının batıl olduğunu kendilerine gösterecek, onları lâik oldukları azaba kavuşturacaktır.

§ Artık müslümanlar ile diğer kavimler arasındaki farkı düşünmeli. Bir müslüman; bu kainatın Yüce Yaratıcısını tasdik eder, birliğine inanır, saygıda bulunur. Bütün peygamberleri,   bütün semavi kitapları tasdik eder, bu cümleden olarak Hz. Musa ile asıl Tevrat'ı ve Hz. İsa ile asıl incil'i bilip tasdikte bulunur. Ve bütün insanlık  arasında bir din kardeşliğinin, bir muhabbet ve dayanılmanın bulunmasını arzu eder.

Museviler ise hem Hz. Isa ile incil'i, hem de son peygamber Hz. Muhammed ile Kur'ân'ı Kerim'i inkâr ederler, kendi ırklarından başkası hakkında asla iyi niyette bulunmazlar. Hıristiyanlar ise hem Peygamber Efendimizle Kur'ân'ı Azimi inkâr ederler, hem de Hz. Musa ile Tevrat'a karşı hürmetsizlik gösterirler. Daha ileri giderek Hz. İsa gibi yarat ilmi; muhterem bir kimseyi Allah Teâlâ'nın oğlu tanıyarak ona tapınmakta bulunurlar.

Bütün dinleri inkâr edenler ise pek cahilce bir halde yaşamaktadırlar. Bunlar için de yaşadıkları bu kâinatın azametini, yaratılışındaki hikmeti, kendi hayatlarındaki gayeyi İdrakten âciz, nefislerine mağlûp birer şaşkın kimselerden başka değildirler.

Şimdi düşünelim: Bir mûsevî müslüman olsa ne kaybedecektir. Hem evvelce kendisine mensup olduğunu iddia ettiği Hz. Musa'yı, hem de asıl Tevrat'ı yine tasdik edecek, hem de Hz. İsa'yı ve İncil'i inkâr etmeyecek, hem de son peygamber Hz. Muhammed ile ona nazil olmuş olan Kur'ân'ı Kerîme İman etmiş olarak hidâyete erecektir. Bir İsevî de müslüman olunca hem Hz. İsa'nın büyük bir peygamber olduğunu ve ona verilmiş olan asıl İncil'i ve Hz. Musa ile asıl Tevrat'ı yine tasdik edecek, hem de bunları tasdik eden son peygamber Hz. Muhammed'e ve onun ebedî bir mucizesi olan kitabına İman ederek ebedî saadete nail olacaktır.

Bütün dinleri inkâr eden bir şahsa gelince, bu da aklını başına toplayarak bu kâinattaki harikalar! güzelce düşünse, beşeriyete en yüce bir ahlâk ve fazilet, bir adalet ve eşitlik dersi vermiş olsa İslâmiyet! düşünse; şüphe yok ki yeni bir hayat bulacak, ebedî ve nuranî bir istikbâle aday olacak, bir çok ahlâkî güzellikleri bulunacaktır.

Artık düşünelim! Bütün insanlık için İslâmiyetî kabulden başka bir selâmet ve saadet, bir ittifak ve birlik yolu var mıdır? Elbette ki yoktur. Ne mutlu bu hakikati idrak ederek İslâmiyete sığınanlara!..

 

128.Ey Rabbimiz! Bir de bizleri sana iki Milaslı müslüman kıl. Ve zürriyetimizden de senin için bir müslüman ümmet -vücuda getir- Ve bizlere haccın usulünü göster, tövbelerimizi de kabul buyur. Şüphe yok ki sen tevbeleri kabul edensin, merhametlisin diye de duada bulunuyordu.

128.  Bu âyeti kerimede Hz. İbrahim'in kendi zürriyeti, aile ve evlâdı hakkındaki pek yüce dualarını göstererek bizlere bir dua ve yakarı; örneği göstermektedir. Evet... O ş an ı yüce mübarek peygamber şöyle dua buyurmuş: (Ey Rabbimiz! Bir de bizleri) benim ile oğlumu (sana iki Milaslı t emir ve yasağına hakkiyle uyan (müslüman) iki kul (kıl). Zürriyetimizden de senin için müslüman bir ümmet temiz inançlı bir zümre (vücuda getir ve bizlere menasikimizi göster.) Yani hacca ve kurbana ait vazifelerimizi bize bildir. (Ve tövbelerimizi de kabul buyur.) İnsanlık icâbı meydana gelecek noksanlarımızdan dolayı vuku bulacak pişmanlıklarımızı af ve mağfirete vesile buyur. (Şüphe yok ki tevbeyi kabul eden merhametli olan ancak Sensin.) Binaenaleyh daima Senin af ve mağfiretine, lütuf ve ihsanına sığınırız.

 

135. Ve dediler ki: Yahudi veya Hıristiyan olunuz ki hidayete ermiş olasınız. De ki: Biz hânif olarak İbrahim'in milletine tâbi bulunmaktayız. O müşriklerden değildir.

135. Bu âyeti kerime Yahudi ve Hıristiyan taifesinden her birinin selâmet ve hidâyeti kendi dininde görüp başkalarını da kendileri gibi bâtıl inançları kabul etmeğe gayret sarf ettiklerini göstermektedir. Buyrulmuş oluyor ki (Ve) Yahudi ve Hıristiyan taifeleri müslümanlara (dediler ki; Yahudi veya Hıristiyan olunuz ki hidayete ermiş olasınız.) Yani Yahudiler müslümanları Yahudiliğe davet ettiler, Hıristiyanlar da kendi dinlerine davette bulundular. Rasülüm! Onları reddederek (de ki) öyle değil (biz Hânif olarak İbrahim'in dini üzere bulunmaktayız.) Asıl tabi olunacak din, yol, onun dinidir, onun yoludur. (O müşriklerden değildir.) O Allah'ın birliğine inanırdı. Ey gafîl taifeler!.. Sizin gibi, insanlara ilahlık isnad eden, Üzeyr Allah'ın oğludur veya Isa Allah'ın oğludur, diyen dinsizlerden değildi. Artık sizlere nasıl uyul a bilir.

145.Andolsun ki sen kendilerine vaktiyle kitap verilmiş olanlara her ne delil getirsen yine senin Kıblene tâbi olmuş olmayacaklarıdır. Sen de onların Kıblesine tâbi olmazsın. Onların bâzıları da bazılarının Kıblesine tâbi değildir. Ve kasem olsun ki sana gelen ilimden sonra onların isteklerine tâbi olacak olsan şüphe yok sen de o zaman zalimlerden olmuş olursun.

145. Bu âyeti kerime, Yahudiler ile Hıristiyanların -Genel durumları itibariyle-kendi dinlerinde ne kadar tutucu olup hakkı kabule temayül göstermediklerini, onlara bu gibi hususlarda tâbi olacak olanların da kendi nefislerine, kendi varlıklarına ne kadar zulüm ve ihanette bulunmuş olacaklarını gösteriyor. Evet... Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: (Mukaddes Zatıma yemîn olsun ki, sen kendilerine vaktiyle kitap verilmiş olanlara) Yahudiler ile Hıristiyanlara (her ne delil getirsen) Kabe tarafına yönelmen       hak olduğuna ve diğer hususlara dâir her ne delil, getirsen, her hangi bir mucize göstersen (senin Kıblene tâbi olmayacaklardır.) Onlar bir kibirleşme, bir  inat eseri olarak bunu inkâra devamda bulunurlar. Maamafih (sen onların Kıblesine tâbi olmazsın.) Artık onlar buna ümitli olmasınlar. Nitekim (onların bâzıları da bâzılarının Kıblesine tâbi değildir.) Onlar müslümanlara karşı bu hususta müttefik olsalar da Kıble edinme hakkında yine biri birine muhalif bulunmaktadırlar. Yahudiler Sahreye, Hıristiyanlar da Güneş'in doğduğu tarafa ibadette bulunurlar. Habibim!.. (Ve yemin olsun ki sana gelen ilimden) Kıble yönü sana gelen vahyile bildirildikten (sonra) farza (onların arzularına tâbi olacak olsan şüphe yok ki sen de o zaman zalimlerden olmuş olursun.) Rasûli Ekrem masum olduğundan ehli kitabın arzularına tâbi olmayacağı muhakkaktır. Bu gibi ilâhî beyanlar asıl bizleri ikaz ve irşat hikmetini kapsamaktadır. Bizleri gayri müslimlere uymaktan, onların dinî ayinlerine iştirak etmekten sakındırmana ve kaşındırmaktadır.

MEHMET  ÖZÇELİK

14-08-2004


 

[1] Bakara.30.

[2] Al-i İmran.21. (Bunun tefsiri Bakara suresinde geçti.) Vahidi-nin veciz tefsiri.

[3] Bakara Suresi.61.

[4] Bu hadisi İbni Cerir: 3/216’da. İbni Ebi Hatim Al-i İmran suresi tefsirinde sayfa 161’de tahric ettiler.Bu hadis zayıftır. Çünkü senedinde Ebu’l-Hasen  Mevla beni Eser bulunmaktadır. Cerh ve talil 9/357’de anlatıldığına göre o mechüldür.

[5] Ahzab.57.

[6] Vahidi-nin veciz tefsiri.

[7] Tapınak Şövalyeleri ya da Gizli Dünya Devletleri.Ahmet Çavuş.10.

[8] Tekvin, 15/18.

[9] www.atin.org.24-6-2001.

[10] Al-i İmran 50.

[11] Dr. Adil Öksüz’ün Ceza Hükümleri Açısından Tevrat ve Kur’ân.

[12] 11.sözden özetler.Bak.sh.69. şerh-Tabiat Risalesi. Molla Muhammed.

[13] En’am 146,Nisa 160-161.

[14] Maide.32.

[15] Siyasi Vasiyetim.

[16] Age.90.

[17] El- Mehdiy-yul Muntazar Alel Ebvab.

[18] Rudani.c.4. -6918. 

[19] Âl-i İmran.54.